1. YAZARLAR

  2. Tamer Öncül

  3. ESKİDEN / ŞİMDİLERDE
Tamer Öncül

Tamer Öncül

ESKİDEN / ŞİMDİLERDE

A+A-

Eskiden bayramlar vardı
         coşkuyla, umutla beklenen…
         Yeni bir ayakkabı yeni bir elbise
         beklerdi çocuklar; en çok da
         onlar içindi bayramlar..
         Uzak düşmüş akrabaların buluşma;
         dargınların barışma fırsatıydı…      
         Şimdilerde kaçış fırsatı…
         İşten; istenmeyen akrabalardan
         hatta ülkeden kaçış…
         Sanal ortama sıkışan “kutlamalar”;
         Sanal öpücükler…
         Ve bayrama ölümle giriyor çocuklar…   

Eskiden erkek ava giderdi…
Eve dönmüşse O başarılı;
dönememişse, av başarılı demekti…
Savaşlar da öyleydi eskiden…
Şimdilerde erkek ava gider…
Eve dönmüşse  gerçekten ava gitmiştir…
Dönmemişse, diğer kadın başarılı demektir…
Savaşlar da böyle şimdilerde…
Eve dönmemişse erkek
Diğer kadının çocukları ölüyor demektir…

Eskiden kadın, evin direğiydi…
Çocuk bakımından bulaşığa kadar
Her iş onun başındaydı….
Şimdilerde kadın da işe gider
Ama, çocuk bakımından bulaşığa kadar
Her iş yine onun başındadır
Ve en çok onlar ağlar
Savaşa kurban giden çocuklara….

Eskiden demokrasi yoktu…
Bir diktatörün iki dudağı arasındaydı her şey…
Astığı astık, kestiği kestik…
Şimdilerde, demokrasi var (çok şükür!)…
Bir kuklanın kolları arasında on kişi
“emret sultanım yapalım;
karşı çıkanı sürelim; öldürelim…”

Eskiden, falcılar vardı…
Üç beş kemik atar; yıldızlara bakar
okurdu geleceği …
Şimdilerde, bilgisayar var…
Üç beş tuşa basar; web sayfası açar
Nerede ne varsa serer önünüze…
İnsansız savaş uçaklarının
kanatlarında dijital fallar akar:
“üç vakte kadar
Demokrasi ve özgürlük
düşecek başınıza…
Biraz kanlı olursa aldırma!..”

Eskiden, eşekler vardı…
Köyden şehere üç günde gidirdi insanlar
ama yolda ölen olmazdı…
Şimdilerde, turbo motorlu arabalar
köyden şeherin kıyısına beş dakika;
içine bir saatte girilir…
( Hataneye ya da morga kaldırılanlar için
bu süreler geçerli değildir…)
Ve çelik kanatlar takmış
Azrail görünmez radarlarda…

Eskiden, elektrik, telefon yoktu…
İdare lambasıyla aydınlanır
mangalda ısınır; mektupla haberleşirdik…
(kimse de bunları özelleştirmekten söz etmezdi!)
Şimdilerde, zırt pırt kesilen elektiriğimiz
Kanser hücrelerimizi tetiklediği halde
organlarımızdan biri haline gelen CEP telefonlarımız
tüm sanal dünyayı
parmaklarımızın ucuna seren IPADlarımız
ve kıçımızı acıtan faturalarımız var…
(Ve biz onlarsız yaşayamayacağımızı düşünürüz!)

Eskiden, AŞK vardı…
Özveriye dayalı, tutkulu sevginin adıydı O…
O’nun adına dağlar delinir; canavarlarla savaşılırdı…
Şimdilerde de Aşk var…
Kıskançlığa dayalı, sahiplenmeci sevginin adıdır O…
O’nun adına arabalar/evler alınır; yan bakanla kapışılır…
Gösterişçi, tüketici, hatta öldürücüdür…
Sevgililer, selvi boylu, kalem kaşlı,
ceylan gözlü ya da yağızdı eskiden…
Şimdilerde şişkin cepli, yatlı/katlı
Giydiği/bindiği MARKALI…

Bu yazı toplam 2135 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar