1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. Erhürman: “Cumhurbaşkanı’nın gelişmelere doğrudan doğruya müdahil olması gerekir”
Erhürman: “Cumhurbaşkanı’nın gelişmelere doğrudan doğruya müdahil olması gerekir”

Erhürman: “Cumhurbaşkanı’nın gelişmelere doğrudan doğruya müdahil olması gerekir”

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman BRT’de yayınlanan Birinci Boyut’un konuğu oldu. 

A+A-

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman BRT’de yayınlanan Birinci Boyut’un konuğu oldu. Erhürman “Cumhurbaşkanlığı makamı müzakere masasında BM tarafından da özne olarak kabul edilmiş olan Kıbrıs Türk toplum liderliği makamıdır. Kıbrıs sorunu ile ilgili ortaya çıkacak her türlü gelişmeden bir biçimde sayın Cumhurbaşkanının her şeyden önce tabii ki haberdar olması ama daha da ötesi o gelişmelere doğrudan doğruya müdahil olması gerekir” diye konuştu.


İşte Erhürman’ın açıklamalarından öne çıkan notlar:


“Nihayet gerçek gündemlerin bir kısmını en azından dış politikaya ilişkin gerçek gündemi konuşmaya başladık. Yani işin magazin tarafından birazcık sıyrılıp gerçek meseleler üzerinde konuşmaya başladık. Aslında zaman da şu anlamda doğrudur. Doğu Akdeniz’de bir gerginlik potansiyeli herkes tarafından dile getiriliyor. Dolayısıyla bunu bizim görmezden gelmemiz mümkün değil. Taşınmaz Mal Komisyonu konusunda birtakım gelişmeler yaşanıyor bunu da görmezden gelmemiz mümkün değil. Ve bu gelişmelerin de birtakım sonuçları ortaya çıkacak ve bu sonuçlar Kıbrıs Türk Halkı açısından son derece önemlidir. Dolayısıyla bunların konuşulması gerekiyor. Ama bir yandan da bunların konuşulması gereken dönemde magazinsel unsurlar biraz geride kaldı derken gene bir başka tırnak içinde magazinsel unsur ön plana çıkmaya başladı. Oysa konular olması gerektiği gibi ele alınıp da bugüne kadar yaşananlar teamüller çerçevesinde değerlendirildiğinde neyin nasıl olması gerektiği çok belli. Bunları söyleyip gerçek konuları konuşmaya başlayabiliriz”

“Biz cumhurbaşkanlığı makamında kimin oturduğundan bağımsız olarak Cumhurbaşkanlığı makamının ne anlama geldiğini bu ülkede biliyoruz. Bu ülkede cumhurbaşkanlığı makamı açısından esas mesele Kıbrıs sorunuyla ilgili müzakerelerde, BM zemininde yapılan müzakerelerde bugüne kadar müzakerelerin iki temel öznesinin iki toplum lideri olarak kabul edilmiş olmasıdır. Ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Sayın Anastasiadis Kıbrıs Rum toplumunun lideri olduğu gibi Sayın Akıncı da Kıbrıs Türk toplumunun lideri olarak müzakere masasında oturur ve BM şemsiyesi altında yapılan görüşmelerde de özneler bu iki toplumun liderleridir. Dolayısıyla bizim açımızdan Cumhurbaşkanlığı makamı müzakere masasında BM tarafından da özne olarak kabul edilmiş olan Kıbrıs Türk toplum liderliği makamıdır da”... “Kıbrıs sorunu ile ilgili ortaya çıkacak her türlü gelişmeden bir biçimde sayın Cumhurbaşkanının her şeyden önce tabii ki haberdar olması ama daha da ötesi o gelişmelere doğrudan doğruya müdahil olması gerekir... Burada böyle bir statünün olduğu yerde elbette Kıbrıs Rum toplumunun lideri olan sayın Anastasiadis’le sayın Dışişleri Bakanı bir görüşme gerçekleştirdiğinde bu görüşmenin öncesinde de sonrasında da Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Dışişleri Bakanı’nın görüş alış-verişi içerisinde bulunması, diyalog içerisinde bulunması, istişare içerisinde bulunması bugüne kadar bu ülkede geliştirilmiş olan teamüllerin bir gereğidir”

 

“MAKAMLAR ARASINDA GERGİNLİK BİZİ TEMEL KONULARI KONUŞMAKTAN ALIKOYAR”
“O teamüllerin yerine getirilmediği zaman da ne yaşandığı işte iki gündür yaşadıklarımızdan ortaya çıkıyor. Bu defa ne oluyor? Aslında konuşmamız gereken temel meseleler Maraş, Taşınmaz Mal Komisyonu iken biz o meselelerin dışında aslında iki makam arasındaki gerginliği konuşmak durumunda kalıyoruz. O yüzden biz dün yaptığımız basın açıklamasında da böyle bir gerginliğe ihtiyacımız olmadığını, zaten bölgenin yeterince gerginlik potansiyeli taşıdığını, içeride Dışişleri Bakanı ile Cumhurbaşkanı arasında böyle bir gerginliğin bizi temel konuları konuşmaktan alıkoyacağını söyledik. Ve bunu söyleyerek esas konuşmamız gereken konulara gelmeye çalıştık”

 

“KAPSAMLI ÇÖZÜME ULAŞAMADIĞIMIZ KOŞULLARDA PROAKTİF ADIMLAR ATMALIYIZ”
“Maraş açılımı meselesi iki gün önce Bakanlar Kurulu’nun gündemine getirildi. Bir kere biz bunu saptamaya çalışıyoruz yaptığımız açıklamada. Biliyorsunuz ilginç şeyler yaşanıyor. Bu karar alındıktan sonra sayın Başbakan ile sayın Dışişleri Bakanı’nın açıklamalarını okuduğunuz zaman aslında birbirine çok da benzemeyen şeyler söylediklerini görüyorsunuz. Sayın Başbakanın açıklamalarına bakarsanız sanki Maraş tamamen KKTC kontrolünde yerleşime açılıyormuş gibi bir hava olduğunu görüyorsunuz ama diğer taraftan Sayın Dışişleri Bakanının açıklamalarına baktığınızda bunun BM’nin çizdiği çerçeve içerisindeki bir çalışma olacağını söylüyor. Bu ikisi birbirinden çok farklıdır. Bizim CTP olarak Maraş konusundaki bakışımız BM’nin çizdiği çerçeve içinde bir açılım yapılmasıdır. Kapsamlı çözüme ulaşamadığımız koşullarda bu memleket olduğu gibi kalsın havasında olmayacağız bu anlamda proaktif adımlar da atacağız, bunlardan biri de Maraş’tır diyoruz”

 

“BİLMEYE İHTİYACIMIZ VAR. PAZARTESİ GÜNÜ MECLİS’TE GERÇEK CEVAPLARI ALMAYA ÇALIŞACAĞIZ”
“Maraş ile ilgili olarak hükümet dönemimizde bu anlamda bir görüşme, çalışma olmadı. Ama ben meseleleri birbirinden şöyle ayırıyorum. Sayın Başbakan ile Sayın Dışişleri Bakanı farklı noktalarda duruyorlar gibi görünüyor. Farklı algılıyorlar anladığım kadar ile alınan kararı. Pazartesi günü Meclis’te bunları soru olarak sorup gerçek cevapları da almaya çalışacağız. Sayın Başbakan’ın söylediklerinden ilk etapta anladığım KKTC kontrolünde Maraş’ın açılmasıdır ki böyle bir şeyin söz konusu olması durumunda bu BM’nin çizdiği çerçevenin dışıdır ve yeni birtakım gerginlikler buradan ortaya çıkabilir. Dolayısıyla bunu anlamamız lazım. Sayın Dışişleri Bakanının söylediklerini dinlediğim zaman ise aslında bir anlamda şunu algılıyorum: Evet Taşınmaz Mal Komisyonu’nun durumu açısından önemli. Neden? Çünkü şu anda AİHM’nin önünde birtakım davalar var. Ve bu davalardan bir tanesi de özellikle Maraş’taki bir gayri menkulle ilgili ve o Maraş’taki gayri menkul üzerinde Evkaf’ın da hak iddiası var. Dolayısıyla bu davanın burada makul sürede sonuçlanmamış olması dolayısıyla bizim Taşınmaz Mal Komisyonu’nun etkili iç hukuk yolu olmaktan çıkarılması gibi bir risk de var karşımızda. Biz bu kararı alalım Bakanlar Kurulu’nda. Bu kararı aldıktan sonra da AİHM’ye diyelim ki evet birtakım mülkiyet sorunları var. O yüzden biz böyle de bir karar aldık, envanter çıkaracağız vs. O yüzden bekleyin biraz. Taşınmaz Mal Komisyonu’nun ihtiyacı açısından böyle bir karar alınması acaba ne sonuç doğurur? Bunun tahlili yapıldı mı? noktasında sorular soruyoruz. Neden? Bazen böyle ihtiyaçlar çerçevesinde alelacele alınmasına ihtiyaç duyulan kararların sonradan fayda-maliyet analizinin çok fazla yapılmamış olduğu görülebiliyor. Burada da ne yapılması gerekirdi? Özellikle yine sayın Cumhurbaşkanı ile tabii ki istişare edilmesi gerekirdi. Gene birinci adım orada. Sonuçta Maraş meselesi de doğrudan doğruya yürütülen müzakerelerin parçası olarak görünen bir mesele. Ve bu konuda belki de diğer siyasi aktörlerle, bizimle de, muhalefet partileri ile de oturup bir biçimde değerlendirme yapılması gerekirdi. Nitekim Bakanlar Kurulu kararından sonra da böyle bir açıklama geldi. Yani hem Meclis’teki siyasi partilere bilgi verilecek hem Cumhurbaşkanına bilgi verilecek. Ama burada bilgi verilmenin ötesine geçilmesi gerekiyor iki sebeple; 1. Bir kere Taşınmaz Mal Komisyonu’nun hukuki statüsünün korunması açısından doğru bir karar mıdır bu? Bunun tahlilini hep birlikte yapmamız gerekiyor. Şu anda yanlıştır demiyorum çünkü tam olarak hangi ihtiyaç çerçevesinde alındığını henüz bilmiyoruz. 2. Maraş meselesini konuşacaksak hep birlikte, bizim pozisyonumuz şu; BM’nin çizdiği çerçeve içerisinde evet biz kapsamlı çözümün gerçekleşmediği koşullarda özellikle sayın Anastasiadis’in siyasi eşitlik konusunda yan çizmesi dolayısıyla gerçekleşmediği koşullarda hem o çözüm sürecini zorlayacak hem de ülkedeki statükoyu sarsacak bir proje olarak evet Maraş’ın ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Ama öncelikle bilmeye ihtiyacımız var”

“Yani bu bir gecede Bakanlar Kurulu’nda aniden alınmış bir karar ve arkasından da Maraş açılıyor ve sayın Başbakanın deyimi ile bilmem hangi tatil beldesine dönüştürülecek gibi bir açıklamayı, tartışılmasını kendi adıma biraz olması gereken tutumdan uzak görüyorum. Ama şu anda da, yeterli bilgiyi almadan daha fazla değerlendirme yapmak istemiyorum”

 

“BAZI ŞEYLERİN AYRICA GÖRÜŞÜLMESİ GEREKTİĞİNİ BİLECEK KADAR DEVLET TECRÜBEMİZ VARDIR”
“Vallahi hafta başı Meclis’te eğer kürsüde bu konuda söylenmek istenmeyen şeyler var ise parti başkanları olarak bize ayrıca bu konuda bilgi verilecekse bunda da bir sıkıntım olmaz. Yani bu meselelerde bazı şeylerin ayrıca görüşülmesi gerektiğini bilecek kadar devlet tecrübemiz vardır. Dolayısıyla böyle sırf muhalefet olsun diye “gelin de bu kürsüden söyleyin” gibi ısrarlarda bulunacak değilim ama çok gizli saklı bir şey olacağını da zannetmiyorum. Varsa da bir şekilde bilgilendirilmemiz gerekir. Sayın Cumhurbaşkanının da bilgilendirilmesi gerekir”

 

“ŞİMDİ GELİNEN NOKTADA ENDİŞELENDİĞİM ŞEY: BU İLETİŞİM TEKRARDAN NASIL KURULACAK”
“Şimdi gelinen noktada endişelendiğim şey: Bu kadar yükselmişken Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Dışişleri Bakanı arasında sözler üzerinden yaşanan gerginlik nasıl olacak da bu iletişim tekrardan kurulacak. Endişelendiğim şey bu. Çünkü içinde bulunduğumuz koşullar çerçevesinde doğrudan doğruya BM nezdindeki muhatap Cumhurbaşkanı olduğu için o koşullardan kaynaklanan teamüller söz konusudur ve bu iletişimin mutlaka hızla kurulması gerekir”

 

BU HAREKETLERLE CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNE Mİ OYUN OYNANIYOR?
“Vallahi genel olarak benim üslubumu bilirsiniz, böyle konularda değerlendirme yapmayı ben kendi adıma doğru bulmam. Ama şunu söyleyeyim. Konu kesinlikle Sayın Anastasiadis ile Sayın Dışişleri Bakanının eşleri ile yemek yemesi değil. Bu benim için son derece normal bir şeydir. Hiçbir şekilde de böyle bir şeyi eleştirmem. Yani keşke daha çok siyasimiz Güney’deki daha çok siyasi ile sosyal ortamlarda hiç olmazsa bir araya gelebilse. Hiçbir yanlışlık görmem Sayın Kudret Özersay’ın eşi ile birlikte Sayın Anastasiadis ve eşi ile yemek yemesinde. Yanlış görmediğim bir yana doğru görüyorum umarım bu tip görüşmeler daha da fazla artar. Ne kadar çok ilişki olursa o kadar iyidir. Sonuç itibarıyla bu yemeğin öncesinde ve sonrasında sayın Cumhurbaşkanı ile istişare etmek bugüne kadarki oluşmuş olan teamüllerin bir gereğidir. Söylediğim sadece budur”

 

“ULUSLARARASI KURULUŞLAR NEZDİNDEKİ TEMSİLİYETİMİZİN BU DURUMA GELMESİNİ ARZU EDER MİYİZ?”
“Şimdi bir BM yetkilisi Sayın Cumhurbaşkanını tam da bugün ziyaret edecek olsa. Ve ‘ne oluyor? Maraş’ta amacınız nedir?’ diye Sayın Cumhurbaşkanına soracak olsa Sayın Cumhurbaşkanı burada nasıl bir cevap verecek? Yani biz Kıbrıs Türk Halkı olarak uluslararası kuruluşlar nezdindeki temsiliyetimizin bu duruma gelmesini arzu eder miyiz? Bu bizi uluslararası kuruluşlar nezdinde hangi pozisyona oturtacak? Bu kabul edilebilir bir şey midir? Yani şu anda kullanılan sözcüklerle birlikte gerilim daha da yukarıya çekildikten sonra ne olacak? Benim naçizane önerim; ne yaşandıysa yaşanmıştır ve geride bırakılmalıdır. Makamlar oradadır, kurumlar oradadır. Dolayısıyla ne yaşanmışsa bir kenara bırakılıp, bu konularda bir an önce istişare ve diyalog içerisine girilmesi lazım”

“Eğer ülkenin ve halkın çıkarlarını ya da temsiliyetini ciddi şekilde zora sokacak bir noktaya gelirse elbette bizim de söyleyeceğimiz başka sözler olacak. Ama şu an itibarıyla bizim yapmaya çalıştığımız böyle bir gerginliğin gerekli olmadığını söylemektir. İhtiyacımız tam tersidir. Lütfen hep birlikte bir an önce rasyonel bir noktada buluşalım. Burada bunun hepimize kaybettireceği şeyler vardır. Bu tartışma seviyesini çok arzu ettiğimiz bir nokta olarak görmüyorum”

 

“CUMHURBAŞKANI VE DİŞİŞLERİ BAKANI İLE MARAŞ AÇILIMI ÖNCESİNDE YAŞANANLARI KONUŞTUM”
“Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Dışişleri Bakanı ile görüştüm, daha da görüşeceğim. Maraş açılımı ile ilgili konuşmadık ama onun öncesinde yaşananları konuştuk, konuşmaya da devam edeceğiz. Benim ikisi ile de son derece samimi iletişimim var. İkisine de düşüncelerimi söylüyorum. Ben umuyorum ve diliyorum ki bu gerginlik bir an önce geride kalsın ve sağlıklı iletişim kurulsun.”

 

“BİRTAKIM KONULARDA FEVERAN ETMEYİ DOĞRU BULMUYORUM”

“Ne bilgi düzeyinde ne de okuduklarımızdan çok fazla bir şey alamadık. Önce bilgiyi almamız lazım. Ben kendi adıma birtakım konularda feveran etmeyi doğru bulmuyorum. Hepimizin sorumlulukları var. O sorumluluğumun gereği olarak Pazartesine kadar öğreneceğim güne kadar bunları biraz beklemeye çalıştım”
“Şunu yapmak ana muhalefete yakıştırılır. Bütün bunları konuşmak yerine çıkıp sanki hepsi ile ilgili her şeyi biliyormuş gibi konuşmak yakıştırılır. Ve biraz da feveran etmek, üst perdeden konuşmak. Ben kendi adıma böyle bir dili benimsemiyorum. Çünkü yeterince bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmak, bir de dönüp o fikri yaymaya çalışmak son derece tehlikelidir bu kadar önemli konularda.

Bu haber toplam 1870 defa okunmuştur