1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Eptagomi’den acı hatıralar…3
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Eptagomi’den acı hatıralar…3

A+A-

Dipkarpaz’da nenesi bıçaklanarak ve yakılarak öldürülen Eptagomili Markos Yanni Marku, 1974’te henüz 13.5 yaşındaydı…

Dipkarpaz’da nenesi bıçaklanarak ve yakılarak öldürülen Eptagomili Markos Yanni Marku, 1974’te henüz 13.5 yaşındaydı…

Markos Yanni Marku, Londra’da röportaj yapmış olduğumuz bir diğer Eptagomili… Eptagomi’de neler yaşandığını devamla şöyle anlatıyor:

 

SORU: Bu kilisenin adı neydi?
MARKOS YANNİ MARKU:
Apostolos Lukas Kilisesi’ydi bu. Herkes bu söyleneni yaptı, buna babam da dahildi. Böylece yaşı 16 ile 55 arasında olanlar kiliseye gitmişlerdi. Benim yaşım küçüktü diye ben gitmemiştim kiliseye. Erkek kardeşim de benden de küçüktü, o da kalmıştı evde. Ben 13.5 yaşındaydım, kızkardeşim de 14.5 yaşındaydı. Erkek kardeşim benden iki yaş küçüktü yani 11.5 yaşındaydı.
Kiliseye gidenleri toplayıp Galatya’ya götürmüşlerdi. Onları bir daha göremedik, ta ki ne kadar zaman sonra…
Sonra biz geride kalan çocuklar, kadınlar ve yaşlı adamlara kiliseye gitmemiz söylenmişti. Gittik kiliseye ve geceyi orada geçirdik, çevremiz Kıbrıslıtürk askerlerle çevrili olarak…

SORU: Çünkü sanırım Türk askerleri kalmadılar gittikleri yerlerde, ilerlemeye devam ettiler…
MARKOS YANNİ MARKU:
Evet, evet… Kilisede geçirdiğimiz geceyi hatırlıyorum… Galatya hemen yolun aşağısındaydı… Geceleyin makineli tüfek atışlarını duyuyorduk Galatya’dan… Bu neydi? Bilmiyoruz. Ama kesin olan o makineli tüfek atışlarını duymuştuk geceleyin Eptagomi’deki kilisede kalırken… Tabii bize yönelik bir takım tehditler de vardı – örneğin kilisenin dışında havaya ateş edildiğini duyuyorduk, bizi korkutmaya mı çalışıyorlardı? Nedenini bilmiyorum…
Daha sonra bizi farklı evlere götürdüler.
Kadınları ve genç kızları bir eve, biz çocuklarla yaşlı adamları başka bir eve götürdüler. Kaç hafta böyle kaldık, bilmiyorum. Zaman zaman evlerimize gidip bir şeyler yememize izin veriyorlardı ama zaten yiyecek fazla bir şey de yoktu.

SORU: Yani sizi o ayrı evlerde birkaç hafta tutmuşlar mıydı?
MARKOS YANNİ MARKU:
Hatırlayamıyorum tam olarak – belki bir hafta, belki iki hafta tutmuşlardı bizi o evlerde. Tam hatırlayamıyorum süreyi. Neden? Çünkü evleri yokluyorlardı…

SORU: Ne arıyorlardı evlerde? Para mı arıyorlardı?
MARKOS YANNİ MARKU:
Söylediklerine göre silah arıyorlardı ama köyde silah yoktu. Köydeki tek silahlar av tüfekleriydi. Onları zaten köylüler teslim etmek zorundaydı kendilerine.

SORU: Babanız Galatya’daydı bu süre içinde…
MARKOS YANNİ MARKU:
Evet… Galatya’daydı… İşte anlatılanlara göre bazılarını seçmişler ve Türkiye’ye savaş esiri olarak göndermişlerdi, bazı Kıbrıslırumlar’ı öldürmüşler ve “kayıp” etmişlerdi bildiğimiz gibi… Türkiye’ye göndermek ya da öldürmek istemedikleri bazılarını da serbest bırakmışlardı. Bunlar da köylerine geri dönmüştü.
Kaldığımız evde şunu hatırlıyorum… Bir sabah uyanmıştık ve karşı evde Galatya’ya esir olarak götürüp geri getirdikleri bazı Kıbrıslırumlar vardı…

SORU: Yani şöyle bir durum vardı, anlattıklarından anladığım kadarıyla. Galatya’dan bazı Kıbrıslırumlar’ı, savaş esiri olarak Türkiye’ye göndermişlerdi… Bazı Kıbrıslırumlar’ı Eptagomi’ye geri göndermişlerdi. Ve bazı Kıbrıslırumlar’ı da öldürüp gömmüşler ve “kayıp” etmişlerdi…
MARKOS YANNİ MARKU:
Evet… Benim kişisel görüşüme göre, öldürdükleri tüm Kıbrıslırumlar değil ama bazılarıyla bir alıp veremedikleri vardı yıllar öncesinden… Belki de aptalca bir konuydu aralarında olan… Ve orada olan birileri “İşte şimdi elime fırsat geçti, dur da öldüreyim seni” demiş olabilir… Sana daha sonra bazı hikayeler anlatacağım…
Her neyse, sabah kalkmıştık ve karşımızdaki evde Galatya’dan serbest bırakılan bazı Kıbrıslırumlar görmüştük… Babamı görmüştüm, el sallıyordu bana… “Hah! Geri getirdiler kendilerini!” diye düşünmüştüm. Ancak tümü geri gelmemişti, birkaç kişiydi geri gelen – kaç kişiydiler tam, bilmiyorum. Böylece babamı görmekten mutlu olmuştum.

SORU: Babanı gördüğünde, Galatya’yla ilgili herhangi bir şey anlatmış mıydı?
MARKOS YANNİ MARKU:
Hayır, bize pek bir şey söylememişti… Olup biteni kavrayabilecek yaşta değildik çünkü… Bize hiçbir şey söylemedi. İlginçtir sonraları da sormadım kendine bunu…
Neyse, bir yetkili, evimizin karşısında bir evi seçmişti kendine kalmak için… Orada yaşayan kadını o evden çıkarıp kendisi yerleşmişti bu eve… Nereli olduğunu bilmiyorum bu adamın. Kıbrıslıtürk’tü o kesin ama nereliydi, bilmiyorum… Kesinlikle Eptagomili değildi ama… Çok kötü bir insandı bu adam… Adını hatırlamıyorum, kısa boylu birisiydi.
Rüya gibi hatırlıyorum bunları… Bu adam bizim evimizin karşısındaki eve yerleşmişti o günlerde… Bu adama hizmet eden şahıslar dahi kendisinden yaka silkerdi çünkü kendilerine kötü davranırdı bu şahıs. Bir kişi daha vardı, o Eptagomiliydi, bu ikinci şahıs ise bizimle iyi gidermiş gibi yapardı… Bazılarımızla iyi gidermiş gibi yapardı yani…

DEVAM EDECEK


İhsan Güven Salih, 2 Nisan Pazartesi günü Tekke Bahçesi’nde toprağa veriliyor…

Kayıplar Komitesi’nin Tekke Bahçesi’nde yürütmüş olduğu kazılar esnasında beş kişilik bir mezarda kalıntıları bulunan İhsan Güven Salih, 2 Nisan 2018 Pazartesi günü Tekke Bahçesi’nde toprağa verilecek.

İhsan Güven Salih için önce 2 Nisan 2018 Pazartesi günü saat 09.30’da Küçük Kaymaklı Camisi’nde cenaze namazı kılınacak, ardından saat 10.00’da askeri törenle Tekke Bahçesi Şehitliği’ne defnedilecek.

İhsan Güven Salih’in ailesinin acısını paylaşıyoruz…

DOĞRUYOL’DA ÖLDÜRÜLMÜŞ, TEKKE BAHÇESİ’NE BEŞ KİŞİLİK MEZARA DEFNEDİLMİŞTİ…

1974’te savaşta Doğruyol’da öldürülen İhsan Güven Salih, başlangıçta Tekke Bahçesi’nde beş kişilik bir mezara defnedilmiş ve bu tek mezarın üzerinde beş isim yazılmış… Sonra “Onları ayıracağız ve ayrı ayrı mezarlara gömeceğiz” denmiş ve nitekim bir süre sonra bu beş kişilik mezarda bulunanlar için Tekke Bahçesi’nde ayrı ayrı mezarlar yapılmış. İhsan Güven Salih için de bir mezar yaptırılmış oraya…

Ama aslında İhsan Güven Salih’in kendi adına yaptırılan mezarda olmadığı, Tekke Bahçesi’ndeki kazılarda ortaya çıkmış: Çünkü o, üzerinde “Önder İbrahim” yazılı ve içerisine beş kişinin defnedilmiş olduğu mezardaymış hala…

“Kayıp” İsmail Bekir’in kızı Ülfet Canseç’in verdiği büyük mücadele sonucu, üzerinde “Önder İbrahim” yazılı bu mezar kazılabilmişti Kayıplar Komitesi tarafından… Tekke Bahçesi’nde Ayvasıl’dan getirilenlerin defnedilmiş olduğu mezarlar kazılırken ve “kayıplar” aranırken, işte bu mezar da özel Bakanlar Kurulu kararıyla kazılmış ve içinden beş kişi çıkarılmıştı. “Kayıp” İsmail Bekir’in yanısıra İbrahim Ramadan ve İhsan Güven Salih de bu mezara gömülmüştü – iki kişi daha defnedilmişti aynı mezara…  Diğer iki şahıstan geride kalanlarla ilgili DNA testleri ise henüz sonuçlanmış değil.  Önder İbrahim ise Tekke Bahçesi’nde değil aslında ta başından beri Boğaz Şehitliği’ne defnedilmişti ve orada bir mezarı vardı zaten…

Tekke Bahçesi’ndeki karmaşa işte bu şekilde devam ediyor… Özellikle “kayıplar”ın buraya defnedilmiş olması, 1974’te savaşta Doğruyol’da ölenlerin buraya üçer üçer veya beşer beşer gömülmüş olması bu karmaşayı arttırıyor.

Şimdi İhsan Güven Salih’in Tekke Bahçesi’nde iki mezarı olacak: İhsan Güven Salih beş kişilik mezardan çıkarılıp DNA testleriyle kimliklendirilmiş,  Pazartesi günü cenaze töreni yapılacak ve ailenin isteği üzerine yine Tekke Bahçesi’ne defnedilecek. Üstünde İhsan Güven Salih yazılı mezarda kim ya da kimler yatıyor? Bunu bilen kimsecikler yok… İşte bu yüzden bu mezarın da şimdi kazılarak mezarın boş mu, dolu mu olduğu, içinde kimin ya da kimlerin yattığının araştırılması, bulunması ve burada gömülü bir ya da birileri varsa eğer, ailelerine doğru düzgün bir defin için iade edilmesi gerekecek. Bunun için İhsan Güven Salih’in sevgili kızı Hatice Özboranlar, hem Kayıplar Komitesi’ne, hem de Cumhurbaşkanlığı’na resmi birer dilekçe de yapmış bulunuyor üstünde babasının adının yazılı olduğu mezarın kazılması ve araştırılması için… Hatice Özboranlar, geçtiğimiz günlerde bu sayfalarda yayımladığımız röportajında “Şimdi Tekke Bahçesi’ne ziyarete gittiğimde, bu benim babam, o yandaki kim? İki tane mezar, aynı isimde, aynı yerde, güzel olmaz değil mi?” diyordu…

MALİYE’DE MEMUR İDİ…

İhsan Güven Salih Lefkoşalı’ymış, Maliye’de memur imiş… 1957’de yine Lefkoşalı olan Günay Hanım’la Küçük Kaymaklı’ya evlenmişler… 1963’te Küçük Kaymaklı’dan göçmen olmuşlar… Günay Hanım ve iki evladı esir olarak alınıp Cikko Medohi’ye götürülmüş, Küçük Kaymaklılı diğer Kıbrıslıtürk esirlerle birlikte… 1963’ten 1974’e kadar Çağlayan’da Yorgozlu’nun apartmanında yaşamışlar – üç çocukları olmuş…
Derken 1974 savaşı bir kabus gibi çöküvermiş ailenin üstüne ve İhsan Güven Salih, Doğruyol’da öldürülmüş…
Eşi Günay Hanım ondan bir iz bulabilmek için çok uğraşmış…
Başlangıçta inanmamış sevgili eşinin öldüğüne, “Belki kayıptır” diye umutlanmış…
Sonuçta onunla birlikte olan arkadaşları “O öldü” demişler…
Tekke Bahçesi’ne defnedildiği zaman beş kişilik bir mezara defnedilmiş…
Yetkililer yıllar sonra “Onları ayırdık, ayrı ayrı mezarlar yaptık kendilerine” demişler aileye. Aile de üstünde “İhsan Güven Salih” yazılı mezarı ziyaret etmeye başlamış. Ama aslında İhsan Güven Salih hiçbir zaman bulunduğu beş kişilik mezardan çıkarılmamış… Bu gerçek ancak Kayıplar Komitesi Tekke Bahçesi’nde kazılar yürütüp de bu mezarda kazı yapılınca ortaya çıkıyor…Aradan yıllar geçtikten sonra yeniden beş kişilik bir mezarda bulunuyor… Kimliklendiriliyor ve ailesine dönüş süreci başlıyor…

İhsan Güven Salih çok iyi bir insanmış, ailesini çok sever, onları krem rengi Volkswagen’iyle her yere götürürmüş: Trodoslar’a, Altıbuçuk milde denize girmeye, çadır kurmaya giderlermiş… En sevdiği yemek dolmaymış ve tavuksuyuna pilav…

 


Bir okurumuz, Kayıplar Komitesi’ne Girne-Lefkoşa yol kenarında olası gömü yeri gösterdi…

Bir okurumuz, halen devam etmekte olan Girne-Lefkoşa yolu tadilatları çerçevesinde, yolun altında kalma tehlikesi bulunan olası bir gömü yerini dün Kayıplar Komitesi yetkililerine gösterdi. Okurumuz önce bizi aramış, biz de Kayıplar Komitesi yetkilileriyle gerekli koordinasyonu sağlayarak okurumuzun bu olası gömü yerini kendilerine göstermesi için girişim yapmıştık.

Sözkonusu olası gömü yerine üç “kayıp” Kıbrıslırum, 1974’te gömülmüştü…

Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi’nden aldığımız bilgilere göre, okurumuzun göstermiş olduğu alanda kazı yapılabilmesi için Kayıplar Komitesi, Ulaştırma Bakanlığı’ndan gerekli izinleri aldı ve söz konusu olası gömü yerinde bugün kazının başlaması bekleniyor…

Okurumuza bu olası gömü yerini göstermiş olduğu için yürekten teşekkür ederiz. Kayıplar Komitesi yetkililerine de okurumuzla buluşarak bu yer hakkında bilgi alıp gerekli girişimleri yaptıkları için çok teşekkürler…

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 2242 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar