1. YAZARLAR

  2. Tümay Tuğyan

  3. Dürüst siyasetçi
Tümay Tuğyan

Tümay Tuğyan

Dürüst siyasetçi

A+A-

Aralık 2019’da yayınladığı bir makalede, insanların neden, yalancı olduklarını bildikleri politikacılara oy vermeye devam ettiğini sorgulayan Bristol Üniversitesi Bilişsel Psikoloji Bölüm Başkanı Stephan Lewandowsky, Donald Trump ve Boris Johson örneklerinden hareketle, şu soruları soruyor:

“(…) Amerika Birleşik Devletleri ve Büyük Britanya gibi, onurlu birer demokrasi ve ampirizm tarihine sahip ülkelerde, nasıl oluyor da böylesi yalancı demagoglar, toplum içerisinde kabul görebiliyorlar?

İnsanlar, yalan karşısında nasıl bu kadar duyarsızlaşabiliyorlar?

Söylenenlerin yalan ya da gerçek olup olmadığını mı bilmiyorlar yoksa artık doğrular, umurlarında değil mi? (…)”

***

Cornell Üniversitesi 2018 yılında, siyasi çıkarımlar elde etmek amacıyla yürüttüğü bir çalışmada, bir gruba ait olan ve bu grupla ortak bir hedef etrafında hareket eden insanların, dürüstlük konusundaki eğilimlerini araştırmış.

Çalışmanın sonucunda, ortak bir çıkar için bir araya gelen bir grubun üyelerinin, bu çıkara ulaşabilmek adına çoğunlukla yalana başvurduğu, yani hedefe giden yolu tıkıyorsa, dürüst olma gerekliliğinin ortadan kalktığı gözlemlenmiş.

Araştırmanın sonuçlarına bakılarak yapılan siyasi çıkarımı; ‘Seçmenin, dürüstlük meselesine aslında iddia ettiği kadar büyük bir önem atfetmediği, kendinin ya da kendini ait hissettiği grubun çıkarına hizmet ettiği sürece yalana başvurabileceği, doğruluk ve dürüstlüğü rahatlıkla gözardı edebileceği’ şeklinde özetlemek mümkün.

***

Stephan Lewandowsky’nin sorduğu soruların ardına, Cornell Üniversitesi’nin araştırma sonuçlarını eklememin sebebi, o soruları, tek başına bu araştırmanın sonuçlarıyla yanıtlamaya çalışmak değil elbette.

Ancak kendi yaşadığımız coğrafyadaki seçmen davranışlarını anlamaya çalışırken, Cornell’in araştırmasının kısmen de olsa bir hareket noktası olabileceğini de kabul etmek gerek sanırım.

Çünkü hele de bizim gibi küçük toplumların siyasi angajmanları, siyasetle ve siyasetçiyle olan ilişkisi göz önüne alındığında, ‘çıkar’ faktörünün önemli bir tetikleyici olduğu, yadsıyamayacağımız bir gerçek.

Üstelik de ‘çıkar’ dediğimiz şeyin, çoğunlukla evet ama her zaman illâ ki dolaylı ya da dolaysız maddiyat üzerinden tanımlanmasına gerek olmaksızın…

Bir siyasinin ya da bir siyasi örgütlenmenin en temel hedefi, iktidar olmaksa; bu hedef de etrafında kenetlenmek için yeterli büyüklükte bir çıkardır!

***

Seçmen eğilimlerinin, çoğunlukla temizlik ve dürüstlük talebi üzerinden şekillenmediğini, yaşayarak görüyoruz.

Hele de, temiz ve dürüst siyaset sloganıyla sahaya inenlerin, adlarını tarihe ‘kir- pas’ içerisinde yazdırmakta olduğu şu günlerde.

Ancak buna rağmen, kulağa hoş geldiğinden olsa gerek, içinden geçmekte olduğumuz Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde de, aday değerlendirmelerinin iki çok sık kullanılan kavramı olarak karşımıza çıkıyor temizlik ve dürüstlük.

Önemli değil midir peki temiz ve dürüst olmak?

Elbette çok önemlidir.

Yolsuzluklara karışmamış olmak…

Kirli işlerle anılmamak…

Yandaşları ihya etmemek…

Rant sağlatmamak ve tabii ki sağlamamak…

İşin temizlik tarafı bu…

Bir de dürüstlük tarafı var ki o biraz daha görece, biraz daha izafi.

Bu biraz da dürüstlükten ne anladığınıza bağlı.

Dürüst olmak ne demektir?

Dürüst siyasetçi kimdir, nasıl olmalıdır?

Çoğunlukla, ‘temiz’ olmakla ilintilenen ‘dürüstlük’ kavramı, sahiden de temizliğin ‘taydaşı’ mıdır?

Türk Dil Kurumu (TDK), dürüst kelimesini iki farklı anlamıyla tanımlar.

Bunlardan ilki; ‘sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan kimse’, ikincisi ise ‘kurallara uygun davranan kimse’ şeklindedir.

Kurallara uygun davranmayı, siyasi bir perspektiften okurken, özetle  hukuka saygı gösteren, icraatta yasalar çerçevesinde hareket etmeyi önemseyen siyasetçiler beklentisinden söz etmek doğru olacaktır.

Peki her hukuka uygun davranan, yasalara, teamüllere her saygı gösteren, dürüst müdür?

Tam bu noktada, TDK’nın ilk tanımına dönüp bakmakta fayda vardır; siyasetçi, sözünde ve davranışında, doğruluktan ayrılmayan kimse midir?

Siyasi söyleminde dürüst müdür?

Siyasi duruşunda dürüst müdür?

Geçmişten günümüze kat ettiği siyasi yolculuğunda dürüst müdür?

Etrafında gelişen olaylar karşısında aldığı tavırda, dürüst müdür?

Siyasi hayatının yanı sıra, özel hayatında dürüst müdür?

Karşımızda durup bizden oy isteyen kişi, tepeden tırnağa kendi midir?

Söylediğiyle, yaptığıyla, yediğiyle, içtiğiyle, oturduğuyla, kalktığıyla, giydiğiyle, giyindiğiyle…

Sözüyle ve davranışıyla, bir bütün olarak dürüst müdür?

İşin bir de böyle bir tarafı vardır ve yazının başında bahsettiğimiz o ‘doğruları’ gerçekten umursuyorsak, küçük gibi görünen ‘yalanlar’ dahi, önemli olmak zorundadır.

Bu yazı toplam 3498 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar