1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Dünyada Gökkuşağına Yer Kalmayınca: Cinsel Yönelim Temelli İltica
Dünyada Gökkuşağına Yer Kalmayınca: Cinsel Yönelim Temelli İltica

Dünyada Gökkuşağına Yer Kalmayınca: Cinsel Yönelim Temelli İltica

Dünyada Gökkuşağına Yer Kalmayınca: Cinsel Yönelim Temelli İltica

A+A-


Tegiye Birey
tegiyebirey@gmail.com

Mülteciler dini, milliyeti, belirli bir sosyal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya göreceği korkusu ve endişesi taşıyan, bu sebeple ülkelerinden ayrılan/ayrılmak zorunda bırakılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen, iltica ettiği ülke tarafından endişeleri haklı bulunan kişilerdir. Bağlama göre lezbiyenini, solcusunu, Müslümanını, milliyetçisini kapsayabilecek yasal bir tanım bahsi geçen; kim kime tolerans gösteremezse gösteremesin, herkesin insan gibi yaşam hakkı var ya, yeri gelince unutulan... Atarsın tutarsın ötekiyle ilgili, ta ki sen de can havliyle kaçana kadar, hayat seni ötekiyle aynı kefeye koyana kadar...

İltica etmek ve cinsel yönelimler, ikisi ayrı ayrı ve beraberce birer deniz derya... Evvela bir bakalım, cinsel yönelim temelli iltica nasıl mümkün? Homofobik bir toplumda yaşamak, yasal olarak mülteci statüsü kazanmak için yeterli sebep değil. Zaten öyle olsa nereye kaçılırdı? Kişiyi mülteci statüsüne yakınlaştırabilecek sebepler, cinsel yönelimi sebebiyle zulüm görmüş olması veya görecek olması, zulmü mensubu olduğu ülkenin devletinin uyguluyor olması ve/veya mensubu olduğu ülkeninin devletinin onu zulüm riskinden koruyamamasıdır. Daha somut konuşmak gerekirse, toplumun homofobik olması yeterli değil, hemcinsler arası cinsel ilişkiyi yasaklayan bir yasa olması yeterli değil; böyle bir yasanın aktif olarak kullanılıyor olması ve bu kişinin de bu yasadan birebir etkileniyor olduğunu kanıtlaması gerekmektedir. Eğer bahsi geçen gibi bir yasa yoksa bile, menşe ülkede kişilerin cinsel yönelimi temelinde zulüm gören bir grubun üyesi olduklarını kanıtlamaları gerekmektedir.
Şimdiye kadar kendini belli edeceği üzere, dünyada cinsel yönelimi temelinde ayrımcılığa uğruyor olanların çok küçük bir kısmı uluslararası mülteci tanımına uyabilmektedir. Bahsi geçen çok küçük bir yüzdelik olsa bile, konu vatandaş olmayan kişilere sınırları açmak olunca, “ilerici” imajlı Avrupa ülkelerinin sınıfta kaldığını görmekteyiz. İngiltere örneğine bakacak olursak, İngiltere 29 Mart 2014’te kendi topraklarında hemcinsler arası evliliği yasallaştırırken, bundan 10 gün sonra hem kendi lezbiyen olan hem de diğer eşcinsellere oda kiralayan ve cinsel kimliği ortaya çıkınca bölgesindekilerin saldırısına uğrayan, evleri yakılıp yıkılan ve ailesinin hakkında infaz kararı verdiği Anne’yi eşcinselliği yasal olarak cezalandıran Uganda’ya sınırdışı etti. İngiltere’de kaldığı birkaç ay boyunca Anne, suçlu olan kendisiymiş gibi, tutukluydu. Uganda’ya geri yollandığınan beri Anne’den haber alınamıyor.

Filmi biraz geri saralım... Peki sığınma başvurusu süreci nasıl gelişiyor? Cinsel yönelimi sebebiyle sığınma başvurusu yapanları İngiltere’de neler bekliyor? İçişleri Bakanlığı’nın bu konuda karnesi oldukça düşük. Birçok eşcinsel, cinsel yönelimini kanıtlamak amacıyla pornografik görüntülerini kanıt olarak sunmak zorunda kalıyor. Kararlarda “cinsel kimliğini gizlese zulüm riski ortadan kalkar” gibi ülke adına utanç verici cümleler yer alabiliyor, bu arada İngiliz eşcinseller evleniyor... Demek ki “gelişmiş” ülkelerin yabancı düşmanlığı, demokrasi imajlarını koruma gailelerinden bile daha ağır basabiliyor...

Çok da uzaklara bakmaya gerek yok; Kıbrıs Cumhuriyeti’nde 2011’de sığınma başvurusunda bulunan İranlı bir lezbiyen de, “kimliğini gizlerse tehlikede olmayacağı, zaten Kıbrıs’ta eşcinseller bulunmadığı” sebebiyle ülkesine geri gönderilmiştir. Bu kişinin daha önce evli olması sebebiyle zaten lezbiyen olamayacağı kanaatine varan yetkililer, evliliğin zorla olduğunu anlamamakta diretmişler. Hakkında haber alamadığımız bir can daha...

Peki ne olur, dünyada yer kalmayınca gökkuşağına? Ne evinde, ne yolunda, ne uzakta yer kalırsa hayata? Dünyada zulüm oldukça, dünyada ciddi insan hakları ihlalleri oldukça, insanlar kaçacaktır... Sen diri diri yanmayı göze alır mıydın? Peki ya bilinmezliğe adım atmayı, kendin dışında herşeyi geride bırakmayı? Canını kurtarmaya çalışmanın suç sayıldığını tahayyül edebilir misin? Sana gülündüğünü yaşamayı seçtin diye kavrayabilir misin? İnsanca, özgürce yaşayamıyorsun diye kaçıp kelepçelenmeyi uzun zamanlarca, sonra kıçına tekmeyi yemeği gerisin geriye? “Yetkililerin” günlük olarak cellatlaştığı, can havliyle kaçanların suçlulaştığı bu akıl almazlığı kurgulayabilir misin kafanda?

Sevgi yüzünden öldüğünü, sevgi yüzünden uzağa düştüğünü?

Bu haber toplam 3284 defa okunmuştur
Gaile 265. Sayısı

Gaile 265. Sayısı