1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Dövüş sporlarının başarılı ismi; Ekim Özgüvenli
Dövüş sporlarının başarılı ismi;  Ekim Özgüvenli

Dövüş sporlarının başarılı ismi; Ekim Özgüvenli

Genç yaşıma rağmen hayatımı şu an çocuklara adadım. Ambargo sıkıntısı olmayan, müsabaka derdi olmayan bir KKTC hayal ediyorum. Biz çok zorluklar çektik, onlar çekmesin diye.

A+A-

Serkan SOYALAN

Ülkemizin başarılı dövüş sporcularından Ekim Özgüvenli ile spordan, yaşama dair uzun bir sohbet gerçekleştirdik. Göğsünde milli takım bayrağı taşıyarak birçok şampiyonluklar yaşayan Özgüvenli, çocuk yaşlarda başladığı spor yaşamında, güreş ile profesyonelleşerek tıpkı soyadı gibi kendine duyduğu özgüvenle yoluna 6 mukavemet sporuyla devam ediyor.

 

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

İsmim Ekim Özgüvenli. 1992’nin Temmuz ayında doğdum. İki öğretmen bireyin büyük çocuğu olarak dünyaya geldim. Babamın yönlendirmesiyle, 4 yaşında jimnastiğe ve spor hayatıma başladım. Birkaç yıl jimnastik yaptıktan sonra çocukluktan olsa gerek bu sporu bıraktım. Sonrasında da yaz tatillerinde dönemlik olarak hayatıma aktivite amaçlı basketbol ve yüzme girdi.

Profesyonel lisanslı spor kariyerim ise 2006 yılında okuduğum lisenin müdür muavini Volkan Avcı hocanın beni keşfedip güreşe almasıyla başladı. Güreşe başladıktan bir yıl sonra okul takımının kaptanı oldum ve Yakın Doğu Üniversitesi’nin güreş takımına çağrıldım. Çağrıldığım yıl, yıldızlar kategorisinde milli takıma alınınca, bu dalda iyice özgüven sahibi oldum ve bu işi yapabileceğimi fark ettim. O gün bu gündür Erhun Tekakpınar hocamla Yakın Doğu bünyesinde birlikteyiz.

Şu an 6 mukavemet sporu yapıyorum ve hepsinde de aktifim. Hala daha güreşi bırakmış değilim. Sanırım, ben güreşi bıraksam da güreş beni bırakmayacaktır. Her zaman güreşin yeri bende ayrıdır, bugün buralara geldiysem güreş sayesindedir. Üzerimde emeği olan tüm hocalarıma buradan sevgiler ve saygılarımı sunuyorum.

b1-078.jpg

Çeşitli branşlar

Dövüş sporları çatısı altında birçok branşta mücadele ediyorsunuz. Bunları bize sayar mısınız?

Mukavemet, belirli bir alanda belirli kurallar çerçevesinde iki kişinin mücadele ettiği demektir ve mukavemet sporlarına dediğim gibi 2006 yılında güreşle başladım. 2010 yılında kickboksu da kendi bünyeme kattım. 2012’de Talha Eroğlu hocam sayesinde Muay Thai ile tanıştım. Muay Thai için kickbox sporunun daha sert versiyonu da diyebiliriz. 2015 yılında Brazilian Jiu Jitsuyla tanıştım. Yine Yakın Doğu Üniversitesi’nin bünyesinde başladığım Bjj ile mücadele edemeyeceğim bir alan kalmadığını hissetmeye başladım. Ayaktayken kendimi koruyabiliyordum, yerdeyken koruyabiliyordum. Bir müsabaka veya bir tehlike altında kaldığımda karşımdakini rahatça yere çekip hakimiyet sağlayabiliyordum ve artık Karma Dövüs Sanatları (MMA)’na gözümü diktim. Karma Dövüş Sanatları ülkemizde maalesef yoktu ve 2019’da yeni gelen bir branş vardı, Kempo. Seminerlerine katıldım. Azerbaycan Kempo Federasyonu Başkanı Grand Master Rauf Ibrahimli tarafından tekniğim açısından çok beğenildim ve seminer sonunda 2. Derece Siyah Kuşakla ödüllendirildim ve KKTC Milli Kempo Takımı’nda da hemen yerimi aldım.

  Geçtiğimiz aylarda ilk kez Kafes Dövüşleri de yapıldı. Siz de kafese giren sporculardandınız. Bunu nasıl yorumlarsınız?

Sanırım her dövüşçünün hayalidir Kafes Dövüşü yapmak. Daha serttir veya daha tehlikelidir diye değil, aksine kural bakımından daha özgürdür diye. Benim görüşüm, bir branşla başınızın çaresine bakamıyorsunuz. Ayaktayken dövüşecek, rakibi yere çekecek, yerdeyken de rakibi pes ettirecek bilgiler edinmeniz gerekmektedir. Bu da benim için şu anlama geliyor; daha fazla branş bilmek için daha fazla ustayla çalışmak, daha fazla bilgi edinmek, daha fazla insanla bilgi alışverişinde bulunmak, daha fazla idman ve saire…

“Filmler ilgimi çekti”

Peki dövüş sporlarına ilgi duymaya nasıl başladınız?

Dövüş sporlarına her çocuk gibi filmler sayesinde ilgi duydum. Filmlerde beni çeken husus dövüşçülerin birbirine zarar vermesi değil de kimsenin onlara zarar verememesiydi aslında, dövüş ustalarının yaşlı olmalarına rağmen hâlâ hızlı ve güçlü olmaları dikkatimi çekti, ustaların dinginlikleri, felsefeleri dikkatimi çekti. O zaman bunları bilmiyorduk tabii ki ama şu an yaşımız gereği daha kolay yorumlayabiliyorum. O yüzden açık konuşmak gerekirse ben ilk baştan beri bu sporlara vahşet olarak bakmadım. Beni hep kendine çeken işin incelikleriydi.

Yakınlarınız nasıl bir tepki verdi bu spor dallarına eğilmenize?

Maalesef her Kıbrıslı aile gibi benim ailem de önyargılı davrandı. Çocukken başlamak istediğimde beni hiçbir savunma sanatına yazdırmadılar. Ben o tabuları güreşle yıktım ve şu an yaşımız gereği her şey elimizin altında. Kendimi geliştirmeyi hiç bırakmadım. Ve şu an buralardayım.

b2-068.jpg

Bir takım yorumcu, dövüş sporlarını şiddet eğilimi ve yaralanmalara yol açtığından dolayı spor olarak değerlendirmiyor. Bu gibi yaklaşımları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu gibi yaklaşımlara çok şık bir cevabım var; sporun iyisi kötüsü olmaz.  Örneğin futbolu ele alalım, bu gibi branşlarda sakatlanan insanlardan daha az sayıda sakatlanmayan futbolcu var. Onlar bana hiç sakatlanmamış, ameliyat olmamış on tane futbolcu sayamazlar ama benim gördüğüm en büyük sakatlık, ayak bileğimin burkulması.

“Sporcu müsabaka dışında dövüşmez

Dövüş sporlarındaki lisanslı sporcuların bir takım sorumlulukları var. Örneğin müsabaka dışında kimse ile dövüşmemeli gibi. Nedir bu kurallar? Ve ihlal edilirse ne olur?

Eğer iyi bir sporcuysa müsabaka dışında kimseyle dövüşmez zaten. Bakın ne diyorum? İyi bir sporcuysa. Dövüşçüyse değil… Bu gibi branşlarla ilgilenen insanlar istedikleri takdirde bir başka kişiye çok ciddi zararlar verebilirler. O yüzden bu branşlarda insan yetiştirmek çok ciddi bir konu. Bir katilin 5 dalda siyah kuşak olduğunu düşünün? O yüzden bence dünyanın en güzel branşları savunma sanatlarıdır. Dikkat edin ki, savunma sanatı ustaları, değil başkasına zarar vermek, sigara, alkol, uyuşturucu gibi maddelerle kendine bile zarar vermiyor.

Ülkemizde dövüş sporlarına yaklaşım nasıl?

Ülkemizde bu gibi sporlara önyargı inanılmaz derecede. İnsanlar olaya tamamen vahşet olarak bakıyor. Bakış açılarını değiştirseler bir sporun bir insana neler neler katabileceğini fark edecekler. Sporcu kimseye zarar vermesin diye kimse de ona zarar veremesin diye yetiştirilmiştir. İnsanlar dövüşmekle kavga etmeyi birbiriyle karıştırıyor. Ama nasıl ki her dövüş ustasının bir felsefesi vardır, benim de kendi kendime felsefe edindiğim bir inancım var. Dövüşmek sanattır, lütfen o ince çizginin farkına varalım.

Örnek aldığınız isimler kimlerdir?

Her branşta idolüm olan büyük isimler var. Yaptıkları işe aşkla bağlanan. Hayatlarının bir yerine bu sporları sığdırmış insanlar değil de hayatını bu işe adamış insanlar. Güreşte Hamza Yerlikaya, Buvaiser Saitiev,  Boksta kesinlikle Muhammed Ali, KickBoxta Benny "the jet" Urquidez, Muay Thai’de Rammon "The Diamond" Dekkers, Brazilian Jiu Jitsu (BJJ)’da Rickson Gracie ve MMA’da Georghe Saint Pierre.

“Hedefim Dünya şampiyonluğu”

Gelecek hedefleriniz nelerdir?

Genç yaşıma rağmen hayatımı şu an çocuklara adadım. Ambargo sıkıntısı olmayan, müsabaka derdi olmayan bir KKTC hayal ediyorum. Şu an koleksiyonumda bir tek dünya şampiyonluğum yok. Dünya Şampiyonluğunu KKTC’ye getirmek istiyorum ve getirme konusunda da gayet kararlıyım.

Spor müsabakalarında unutamadığınız anılarınız nelerdir?

Çok samimi bir şekilde söylemek gerekirse 1200’e yakın müsabakam var. Çünkü, turnuvalarda yeri geliyor 4 maç yeri geliyor 5 maç yapıyorsunuz. Bunların içerisinden sadece 3-5 tanesi benim için çok farklı ama anlatmak için de çok uzun… Yeriniz almaz herhalde!

Spor dışında neler yapıyorsunuz? Hobileriniz nelerdir?

Spor dışında bir şey yapmıyorum desem yeridir. Ama balığa gitmeyi, dağlarda yürüyüş yapmayı. arkadaşlarımla kahve içmeyi severim. Bana iyi geliyor. Haftada 40-42 saat idman yapıyorsunuz. Sıklet ayarlamak için diyet yapıyorsunuz. Ama arkadaşlarla yapılan bir kahve günü tüm her şeyi unutturuyor.

Okuyucularımıza son olarak neler söylemek istersiniz?

Öncelikle buradan ailelere seslenmek istiyorum. "Sporsuz çocuk büyümez" çekinmeyin, çocuklarınız ne yapmak istiyorsa izin verin yapsınlar. Belki de o alanda en iyi onlar olacaktır. Savunma sporları insanlara mental olarak; özgüven, hızlı düşünüp ani karar verme, zor durumlar karşısında panik olmama, hemen pes etmeme gibi şeyler katıyor. Fiziken ise; inanılmaz bir esneklik, güzel ve sağlıklı bir vücut, kararlı bir duruş. Tehlike ne zaman ve nerede karşımıza çıkacağını bilemeyiz. Ama kendimizi bilebiliriz. Panik olmuyorsak, korkmuyorsak, kendimizden eminsek zaten bize ve sevdiklerimize hiçbir şey olmaz. O yüzden çocuklarınızı düşünüyorsanız, onlara bir şey olmasını istemiyorsanız savunma sanatlarına yazdırmanızı tavsiye ederim.

 

 

 

Bu haber toplam 5044 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 437 Sayısı ISSN 2672-7560

Adres Kıbrıs 437 Sayısı ISSN 2672-7560