1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. DIŞİŞLERİ’NE BİRKAÇ ÖNERİ
Sami Özuslu

Sami Özuslu

DIŞİŞLERİ’NE BİRKAÇ ÖNERİ

A+A-

Geçenlerde basında yer aldı: KKTC’nin dış temsilcilikleri için bütçede 66 küsur milyon TL ayrılıyor.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde ‘Temsilcilik’ adı verilen bürolar var. Ankara dışında birçoğu ‘diplomatik’ anlamda bir anlam taşımıyor. Çoğunlukla ‘turizm ofisi’ gibi sıfatlarla açılıyor bu ofisler.

Orada görev yapan KKTC Dışişleri’ne mensup görevliler, TC elçiliklerinin de yardımıyla kendi çevrelerini oluşturuyor, bazı toplantılar düzenliyor, aynı zamanda yurttaşlık, evlilik, pasaport işlemleri gibi ihtiyaçlara da cevap vermeye çalışıyorlar.

KKTC’nin tanınmamışlığı nedeniyle bu temsilciliklerin ‘gereksiz’ ya da ‘boşa harcanan para’ olduğu yorumlarına katılmıyorum.

Aksine, Kıbrıslı Türklerin sesi-soluğu keşke dünyanın her ülkesine ulaştırılabilse…

Ama hangi ses ve soluk?

*  *  *

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tanınmışlığı, bol elemanlı ve güçlü elçilikleri ile ‘rekabet’ etmeye çalışır yurtdışındaki temsilciler…

Ancak orta yerde eşitsiz bir durum vardır ve bu her an hissedilir.

KKTC’li temsilcilerin birçok kuruma, kişiye ulaşması zor, hatta imkansızdır. Erişilen kişi ve kurumlarda da zaten ‘diplomat’ olarak değil, ‘şahsen’ kabul görürler.

TC elçilikleri Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda faaliyet sürdürürken, KKTC temsilciliklerinin de bazen hem ‘hamisi’, hem ‘abisi’, hem de ‘kontrolörü’ gibidir.

Bu durum Kuzey Kıbrıs’ın uluslararası camiadaki algılanışıyla paralellik gösterir. Yani ‘alt yönetim’ algısını güçlendiren bir tablo vardır ortada…

Elbette dış temsilciliklerin yerine getirdiği kimi önemli görevler, işlevler vardır, ancak bu şartlar altında ama en çok da bu politikayla bir yere varmak mümkün değildir.

‘Bir yere varmak’ derken ‘tanınma’ falan değil kasıt. KKTC’nin tanınma olasılığı yoktur ve zaten –ne KKTC’nin ne de özellikle TC’nin- böyle bir siyaseti vardır.

‘Varılacak yer’ nedir o zaman?

*  *  *

İster Batılı başkentlerde olsun, ister Asya’da, Afrika’da…

KKTC temsilciliklerinin yapabileceği çok önemli işler vardır.

Kıbrıslı Türklerin varlığını hissettirebilmek!

Hamaset, milliyetçilik, vatan, bayrak edebiyatıyla değil ama…

Peki ya neyle?

Kültürle…

Sanatla…

Edebiyatla…

Müzikle…

Yereli evrensele ulaştırabilecek dille…

*  *  *

Bu ‘vizyon’un altına ne koyarsanız koyun artık.

Londra’da mesela, Kıbrıslı Türk sanatçıların eserlerinden oluşan bir ‘resim sergisi’ açmak fena mı olur?

New York’ta –tercihen Broadway’de- Kıbrıslı Türk müsizyenlerden kurulu bir orkestra konser verse mesela, kötü mü olur?

Kıbrıslı bir sinemacının, televizyoncunun, araştırmacının çektiği bir ‘belgesel film’i izletmek mesela Paris’lilere…

Berlin’de Kıbrıslı Türk ‘fotoğraf sanatçıları’nın karelerini sergilemek ya da…

Kıbrıs mutfağını alıp Amsterdam’a götürmek…

Kıbrıslı Türk yazarların kitaplarından her yıl birkaçını yabancı dile çevirerek Roma’da, Cenevre’de fuar açmak ya da kitap fuarlarında yer almak…

Söyleyin lütfen…

Fena mı olur?

Bu yazı toplam 1480 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar