1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Dilek: BARIŞIN KIYMETİNİ BİLMEK LÂZIM
Dilek: BARIŞIN KIYMETİNİ BİLMEK LÂZIM

Dilek: BARIŞIN KIYMETİNİ BİLMEK LÂZIM

Dilek: BARIŞIN KIYMETİNİ BİLMEK LÂZIM

A+A-


Hüseyin ÖZBARIŞCI

Cumhuriyet Gazetesi’nde geçmişte görev yapan ve gazetecilik görevi süresinde Suriye, Lübnan, Pakistan gibi Orta Doğu’nun birçok savaş bölgesinde bulunan, gazeteci Bahadır Selim Dilek, geçtiğimiz hafta bir seminere katılmak için Adamız’da bulundu. Bahadır Sami Dilek, ADRES KIBRIS’ın sorularını yanıtladı. Dilek, hem meslekle ilgili, hem de mesleğini yaparken yaşadığı tecrübelerini anlattı.

Gazetecilik mesleğine 1991 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde başlayan Bahadır Selim Dilek, daha sonra THA, BRT Akşam, Tercüman Gazetelerinde dış politika ve yazar olarak görev yaptı. Başarılı Gazeteci, göreve başladığı 1991 yılından itibaren özellikle Orta Doğu bölgelerinde yaşanan savaşları görevi vesilesiyle takip etti. Annan Planı Dönemi’nde Adamız’da bulunan Dilek, o dönem ülkemizde 9 aya aşkın bir süre kalıp, gelişmeleri takip etti. Geçtiğimiz hafta Yakın Doğu Üniversitesi’nde bir seminere katılmak için adamıza gelen Bahadır Selim Dilek, ADRES KIBRIS’ın sorularını yanıtladı. Dilek, terörü gerçekleştiren ve göz yuman herkesin suçlu olduğunun altını çizdi.  

H.Ö: Bahadır Selim Dilek’i kendi ağzıyla bir tanıyabilir miyiz?
B.S.D:
Öncelikle bana bu röportaj fırsatını verdiğiniz için sizlere çok teşekkür ediyorum. Şu anda 48 yaşındayım, Gazetecilik mesleğinde 25 yılım geçti. Kısa süre önce kendimi emekliye ayırdım. Şu anda sadece özel bir düşünce kuruluşunda çalışıyorum. Gazetecilik, çok kolay bir meslek değil. Çok kolay bir hayat geçirmedim. Bütün savaş bölgelerini gördüğüm için çok zor günler yaşadım. Birkaç dakika sonrasında ölecek olan insanların fotoğrafını çekmek kolay bir şey değil. Bu mesleği herkes yapamaz. Gazeteci adaylarının bu mesleğe girerken iyi düşünmelerini tavsiye ederim.

“ORTADOĞU’DA VAHŞET VAR”

H.Ö: Bu ortamda nasıl Barış Gazeteciliği yapılabilir?
B.S.D:
İnsanın barışın ne olduğunu anlayabilmesi için öncelikle (keşke yaşanmasa) savaşı görmesi lazım. Yani barışın kıymetini iyi bilmesi lazım. Orta Doğu’da yaşananlar tam bir vahşet. Bu olayları gördükten sonra zaten ister istemez Barış Gazeteciliği yapma eğilimine giriyorsunuz. Bu durum sizi gazeteci olarak değil, bir insan olarak etkiliyor. Barışın kıymetini bilmemek demek maceraperestlik yapmak demektir. Eğer bir yerde kan akmasına göz yumuyorsanız bu en az terör kadar tehlikelidir.

H.Ö: Görev süreniz boyunca yakınlarınıza savaşın içine gideceğinizi nasıl söylüyordunuz?
B.S.D:
Gideceğimi hep son dakikalarda öğreniyordum. Size, oraya gitmeniz gerektiğini söylediklerinde bir gazeteci olarak değil, bir insan olarak etkileniyorsunuz. Böylesi bir durumda eşinize ya da annenize bu durumu söyleyemezsiniz. Çoğu zaman, ben gittikten sonra telefon açıp söylüyordum. Onlar da doğal olarak tedirgin oluyordu. Bana çok dikkatli olmam gerektiğini anlatıyorlardı.

“LÜBNAN HÜZÜNLÜ BAKAR”

H.Ö: Orta Doğu’nun birçok savaş bölgesinde bulundunuz. Sizi en çok etkileyen hangi ülkeydi?
B.S.D:
Beni en çok etkileyen yer Lübnan’dı. Lübnan çok hüzünlü bir yerdi. Zuhal Olcay’ın hüzünlü bakmasını biliyorsanız bunu çok iyi anlayabilirsiniz. Zuhal Olcay gibi hüzünlü bakar Lübnan.

H.Ö: 2004 yılında Kıbrıs’ta bulundunuz. O dönem hakkında ne düşünüyorsunuz?
B.S.D:
O dönemde Kıbrıs’ta yaşamak çok etkileyici bir durumdu. İnsanların meydanlara inmesi çok heyecan vericiydi. Ancak, Güney’de ‘Hayır’ oyu çıkması, Kıbrıslı Türkleri çok üzdüğünü çok iyi hatırlıyorum. O dönem ben 9 ay boyunca Kıbrıs’ta bulunmuştum. Gerçekten çok etkileyiciydi. Umarım, Kıbrıs sorunu bir an önce çözülür. Ancak, düşünceler değişmezse çözülmesi bir şeyi değiştirmez. Tekrar savaş olur, bombalar patlamaya başlar. O yüzden iki tarafın da bu sorunun çözülmesini çok iyi istemesi ve önemli adımlar atması gerekmektedir.

“ŞANSLISINIZ!”

H.Ö: Türkiye’de son dönemde bazı Gazetecilerin tutuklanması hakkında ne düşünüyorsunuz?
B.S.D:
Bu konu hakkında çok konuşmayacağım. Sadece şunu söyleyebilirim; İnsanların haber alma özgürlüğü ve ifade özgürlüğü kısıtlanmamalı. Ne yazık ki, Türkiye son dönemlerde bu konuda geri kalmış durumda. Bunu aşmamız lazım.

H.Ö: Türkiye’de son dönemlerde birçok patlama oldu. İnsanların psikolojisi nedir?
B.S.D:
Öncelikle bir kez daha altını çizerek tekrarlamak istiyorum. Terör bir insanlık suçudur. Terörün yok olmasını engelleyen herkes bana göre suçludur. Bana göre Kıbrıs bu konuda çok şanslı. Dünya’dan izole olmasına rağmen, ambargolar altında olmasına rağmen sizler çok şanslısınız. Burada en azından bombalar patlamıyor. Gece yattığınızda rahat bir şekilde uyuyabiliyorsunuz. Dışarı çıkmaya korkmuyorsunuz. Türkiye’de insanlar sokağa çıkmaya korkar oldu. Ummadık bir yerde başınıza ummadık şeyler geliyor. İnsanların morali yerle bir oldu. Ekmek almak için evden çıkan insanlar evine gidemiyor. Umarım, daha kötü günler gelmeden bu kötü günleri atlatır, önümüzdeki günleri daha mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşarız.

 

 

Bu haber toplam 2669 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 260. Sayısı

Adres Kıbrıs 260. Sayısı