1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Devlet Eliyle Yok Edilen Anneler
Devlet Eliyle Yok Edilen Anneler

Devlet Eliyle Yok Edilen Anneler

Devlet Eliyle Yok Edilen Anneler

A+A-


Çiçek Göçkün Bayramoğlu
cicek.gockun@gmail.com

KKTC’de Kimlik Politikaları ve Boşanmış Kadınlar

Ülkemizde kadınların soyadı bir aksesuarmış gibi medeni hallerine göre değişiklik gösteren bir şey. Halbuki soyadı da aynı ismimiz gibi bizim kim olduğumuzun bir belirleyicisi, kamusal alanda bilinmemizi ve başkalarından ayırt edilmemizi sağlayan bir isim. Doğduğu ve tanındığı isimle hayatının sonuna kadar devam edebilme hakkını yasal olarak sadece erkeklere verirken kadının isminin ve dolayısıyla aslında kadının kimliğinin o kadar da önemli olmadığı görüşünü hâlâ devlet eliyle üretmeye devam ediyor ve hukuken koruyoruz. Ancak kadının soyadını aksesuar haline dönüştüren ve kimliğini yok sayan bu uygulamalar hukuki düzenlemeler olmakla kalmıyor, kimlik ve nüfus politikalarına derinlemesine etki ediyor.

Kadınlar soyadı değişikliğinden doğan sıkıntılara sadece medeni hallerini değiştirirken karşılaşmıyorlar.  Özellikle çocuk sahibi olduktan sonra nüfus ve kimlik politikalarını yürütmekle yükümlü devlet daireleri tarafından anne = evli = eşinin soyadı denklemi içinde anlamsız dayatmalara maruz kalıyorlar. Ülkemizde bir çocuk dünyaya geldiği zaman ve nüfus kaydı yaptırılırken alınan ilk belge doğum belgesidir, kaymakamlıklardan elde edilir. Bu belgede çocuğun adı, soyadı, baba ve anne adı soyadları ile birlikte, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bilgiler bulunur. Doğum belgelerine anne isimleri iki şekilde yansır. Anne adı yazan yere annenin adı ve eşinin soyadı yazılır. Ardından da annenin evlenmeden önce kullandığı soyadı ‘kızlık’ soyadı olarak yazılır. Anne adı yazan yere annenin eşinin soyadı ile yazılması gerekir diye bir hukuki zorunluluk yoktur. Ancak bu uygulama ile annenin ‘anneliği’ evililik içerisinde olduğu sürece meşru kılınır. Bu uygulamalar ilgili memurlar tarafından içselleştirilmiş şekilde gerçekleştirilir, hatta çift soyadı kullanan evli kadınların bile sadece eşinin soyadı ile doğum belgesine yansıdığı vakalar da az değildir. Bu durum soyadı düzenlemelerinin sadece isim değişikliği ile ilgili olmadığının, aslında toplumsal cinsiyet rollerini (kadın eştir ve annedir, anne olmak için önce eş olmak gerekir) dayatmanın başka bir aracı olarak kullanıldığının göstergesidir. Bu şekilde eşitliksiz uygulamalar aslında hukuken mümkün olsa dahi evli olmayan kadın çocuk sahibi olamaz şeklindeki toplumsal normları devlet eli ile kadına dayatmaktadır. 

Bu uygulamanın en absürd hali ise boşanmış ve çocuklu kadınların çocuklarının kimliklerindeki anne adı kısmında gözlemleriz. Ülkemizde boşanmak yasal olarak mümkün iken ve kadınlar medeni halleri yine bekara dönüşünce eski soyadlarını kullanmaya geri dönerken annelikleri bekarlaşamıyor. Boşanmış kadınların çocuklarının kimlik kartlarında anne adının bulunduğu boşlukta ısrarla annenin isminin ardından babanın soyadı geliyor. Çeşitli sebeplerle anne ve babası boşandıktan sonra kimlik kartını değiştiren kişiler gerekli formları doldururken annelerinin boşanma sonrası kullandıkları soyadını belirtmelerine rağmen hazırlanan kimlik kartlarında anne sanki hiç boşanmamış gibi babanın soyadıyla görünmeye devam ediyor. Bunun gerekçesi sorulduğu zamansa verilen cevap nedir biliyor musunuz?  Doğum belgesinde öyle yazıyor!

Doğum belgesinde öyle yazıyor ama senin mahkemenin verdiği hükümde de boşanmış yazıyor. Yani bu durumda doğum belgesinde ve dolayısıyla kimlik kartında anne olarak ismi bulunan kadın hukuken yok! Bu durumda anneler yok!  Böyle bir kimlik politikası ile KKTC’de boşanmış anneler hukuken yok ediliyor. Anne ‘anne=evli’ denkleminden çıktığı zaman anneliğini de, en azından çocuğunun kimliğinde, terk etmeye zorlanıyor. Kadının anne olabilme kapasitesi çocuk sahibi olduğu kişiyle evli kaldığı sürece mümkün kılınıyor.

Hukuken var olmayan bir kişinin kimliğinde annesi olarak görünmesi hali resmi işlemlerde giderek daha absürd bir hal alıyor.  Örneğin anne çocuğuna bir tapu devri yapmak istiyor ve ebeveynden bağış denilen usülde bunu yapmak istiyor. Bu usülde yapılabilmesi için devri yapacak mal sahibinin devredeceği kişinin ebeveyni (bizim durumumuzda annesi) olduğunu kanıtlamak zorunda. Tapu memuru mala işlenmiş isme bakıyor ve annenin evlenmeden önceki soyadı ile bu malda mal sahibi olduğunu görüyor. Bir de çocuğun kimliğindeki isme bakıyor annenin soyadı, kimik politikaları sağ olsun hala daha evliymiş gibi görünüyor. Tabii memur soran gözlerle önce bu durum nedir diye sorguluyor ardından da sizden talebi şu; kimliğinizdeki ‘evli’ anneniz ile mal sahibi ‘bekar’ annenizin hukuken aynı kişi olduğuna dair noterden tasdik getirmenizi istiyor. Ve siz ‘zaten aynı kişi değil, benim kimliğimde annem diye görünen kadın yok, aslında annem diğeri ama devlet onu yok etti.’ deseniz de nafile. ‘Siz noterden belgenizi getirin, işleminizi yapalım hanfendi.’ Mecbur getiriyorsunuz...

 

Bu haber toplam 1796 defa okunmuştur
Gaile 320. Sayısı

Gaile 320. Sayısı