1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. ‘Dayakçı müdür’ Ve kararlı bakan…
Mert Özdağ

Mert Özdağ

‘Dayakçı müdür’ Ve kararlı bakan…

A+A-

BİR ANI / 1994

 

Yıl 1994...
Yeni atanan Eğitim Bakanı’nın bakanlığının ilk ayları...
Yeni açılan ve adı “demokrasi” olan ortaokulda inanılmaz bir olay yaşanır...
“Okul Müdürü” bir sınıfa girer ve sınıftaki öğrencileri dayaktan geçirir...
Sudan sebeplerle şiddetli bir dayağın kurbanı olan öğrencilerden ikisinin durumu kötüdür...
Biri boynundan, diğeri de sırtından aldığı yumruk darbeleriyle hastanelik olur...

Ertesi günkü KIBRIS Gazetesi’nin manşeti “DAYAKÇI MÜDÜR”dür.
YENİDÜZEN’de ise haber “Çağdaş eğitimde dayağın yeri yoktur”dur...
Çocukları dayak yiyen veliler okul müdürü ile sert bir tartışmaya girer okul binasında...
Olay daha sonra polise aktarılır...
Veliler yeni bakanın kapısını çalar bu kez...
Görüşmede Bakan çok kızgındır...
Okul müdürüne ateş püsküren Bakan “Yanımda ağlayan bir anne var” diye bağırır telefondaki yetkiliye, yumruğunu masaya vurur.
Karşıdaki bakanlık yetkilisi Bakan’a bir cevap verir...
Bakan buna daha da sinirlenir...
“Hangi partiden olursa olsun, beni ilgilendirmez, derhal o müdürü görevden alın” diye bağırır...

Eğitimde dayağa sert bir tepki koyan Bakan, sert duruşu ile velilerin sempatisini kazanır...
Velilerin sorunlarını dinleyen Bakan’ın kararlı tavrı moral verir...
Okul müdürü “bakanın partisinden olmasına rağmen” görevden alınır ve Lefkoşa dışında bir yere öğretmen yapılır...
Dayak yiyen küçük çocuklar ise tedavi edilir...
Söz konusu bakan Mehmet Ali Talat’tır...
Dayak yiyen küçük çocuklardan biri de ben...

Eğitimin tartışıldığı bu günlerde, bir siyaset adamının kararlı duruşunu yeniden gündeme getirmek adına paylaşmak istedim yıllar sonra...
Sorunlar karşısında kararlı duran siyasetçilere ihtiyacımız vardır...

 


 

Ben, Doktor Mert!

 

Gazeteci...

Ansiklopedik bilgi şöyle açıklıyor:

“Bir gazetenin hazırlanmasında ve çıkarılmasında görev alan kişilere gazeteci adı verilir. Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına çabuk ulaşmak ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunma işini üstlenmiştir. Gazetecinin bu görevini yapabilmesi için habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir.”

Çok ‘prestijli’ bir sıfat.
Bu sıfat öyle bir sıfat ki, isteyen istediği şekilde kullanabiliyor.
Örneğin bir gazetede üç gün köşe yazarlığı yapan bir kişi kendini bir anda “gazeteci” ilan ediyor.
Bakıyorsunuz bir TV kanalına biri telefonla bağlanmış, isminin altında “Gazeteci” yazıyor!..
Kim bu şahıs diye araştırırken siz, adamın 3-5 yazısının bir gazetede yayınlandığı ortaya çıkıyor.
Böyle iş mi olur yahu?..
Ben bir hastaya panadol vereyim kullanması için, ertesi gün “Doktor” sıfatıyla gezeyim.
Olur böyle bir şey? Bu kadar ucuz olmamalı.
Mesleğe biraz saygı! Lütfen!

 

 

 

Bu yazı toplam 3024 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar