1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Dağılmasının 25. yılında SSCB
Dağılmasının 25. yılında SSCB

Dağılmasının 25. yılında SSCB

Dağılmasının 25. yılında SSCB

A+A-

Ulaş Gökçe

1917 yılında, Rusya İmparatorluğu’nun başkenti Sankt Peterburg’da önce muhalefete dayanamayan Çar tahtı bırakır, sonra Şubat Devrimi, ardından da Bolşeviklerin Ekim Devrimi gerçekleşir. Bununla birlikte eski imparatorluk topraklarında Azerbaycan, Gürcistan, Ukrayna ve daha başka sayısız devlet oluşur. Bu arada Rusya’da monarşi yanlısı Beyaz Ruslar ile Bolşevikler ve müttefikleri arasında savaş devam etmektedir. Bununla birlikte yeni devletlerde devrimci hareket çok ciddi şekilde yükselir ve neredeyse tüm eski imparatorluk topraklarında küçük ve büyük Sovyetler (özyönetim komiteleri) kurulur.  Rusya’da iç savaşın sona ermesi, diğer bölgelerdeki Sovyetlerin güçlenmesiyle önce 1922’de Belarus, Rusya, Ukrayna ve Kafkasya Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri birlik, ittifak devleti kurarlar: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) 23 yılında bu birliğe Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan ve diğerleri de üye olur. 30 yılların sonunda Baltık ülkeleri ve Moldova da SSCB’ye katılır. Zamanla Rusya’nın eski taşrası olan Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan milli cumhuriyetler olarak Rusya’dan ayrılarak SSCB’nin eşit üyesi olurlar. Zaman zaman sayısı 15’e çıksa da 1991 yılında dağılmasına kadar SSCB’nin 15 üye cumhuriyeti vardı.

İYİLER VE KÖTÜLER

Tarihin ilk sosyalist devleti ve 22.5 milyon kilometre karelik bu devasa yapı Asya’nın en ücra köşesinden Avrupa’nın en ortalarına kadar yüz milyonlarca insanı bir araya getiren daha önce yaşanmamış bir tecrübeydi. SSCB’nin dağılmasının ardından geçen 25 yıldan sonra Sovyetler Birliği’ni duygusallıktan uzak, daha makul ve daha mantıklı bir şekilde değerlendirme fırsatına sahibiz. SSCB döneminde yaşayanları kutsamadan veya tam tersi görmezden gelerek bir şey elde edilemediği anlaşılmıştır. SSCB tarihi çoğu zaman en iyilerle anılabileceği gibi bazen de en kötü şeylerle anılabilir. Özellikle 1924 ile 1953 yıllarında Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) Genel Sekreteri ve fiilen Sovyet Devlet Başkanı İosif Stalin döneminde iktidarın mutlaklaştırılması, toplu katliamlar, özellikle devrimcilerin tasfiyesi yaşanmıştır. Ancak Stalin dönemi dahi sadece bunlarla anılacak kadar basit bir konu değildir. Stalin döneminde 2. Dünya Savaşı kazanılmış, ülke nükleer silaha sahip olmuş, sanayileşme tamamlanmıştı.

SSCB’de batılı anlamda, yani ifade özgürlüğüyle tanımlanan demokrasi, 1985 yılında SBKP’nin Genel Sekreterliğine genç ve dinamik Mihail Gorbaçov’un getirilmesine kadar hiç olmamıştır. Ancak demokrasinin bir tek ifade özgürlüğüyle tanımlanması sığ bir bakış açısı olabilir. Örneğin Türkiye’de geçici dönemlerde de olsa ifade özgürlüğü mevcuttu. Ancak temel hak ve özgürlüklerin, yani demokrasinin en önemli unsurlarının Türkiye’de halen mevcut olmadığını görmekteyiz. Geçmişten bugüne Türkiye’de Türkçe ve Lozan’da belirlenen azınlıkların dilleri dışında hiçbir etnik grubun kendi dilinde eğitim görmesine izin verilmiyor. Bu sorunun SSCB’de daha Lenin hayattayken, yani 1924 yılından önce çözülmeye başladığını belirtmemiz gerekiyor. Lenin Rusya İmparatorluğu’nu bir federasyona çevirmiş, etnik grupların yaşadığı yerleri özerk milli cumhuriyete çevirmişti. Dahası 1917 öncesinde feodalizm yaşayan pek çok halk bir günde devlet yapısına kavuşmuştu. Sovyetler Birliği geri kalmış halklara gerçekten çok önemli kazanımlar sağladı. Bu sadece devlet yapısında değil eğitim, sanayi, sağlık ve kültür alanlarında gözlemlenebilir. SSCB kurulmadan önce Rusya’da ve komşu devletlerde pek çok halk asimilasyon, feodalizm, geri bırakılmışlık şartlarında yaşıyordu. Örneğin 1917 öncesinde ismi dahi olmayan Kazak halkı bugün kendi uzay programını yürütüyor, uzaya astronot yolluyor, olimpiyatlarda ilk 15 içinde yer alabiliyor ve sadece 18 milyonluk nüfusuyla bölgede ve dünyada önemli siyasi-ekonomik rol oynuyor. SSCB’nin geri bırakılmış tüm halkların temel hak ve özgürlükleri sağlaması yanında var oluşlarını koruduğunu söylemek gerekir.  SSCB’de bilim ve kültüre büyük önem verilmesi pek çok halkın dillerini koruyup geliştirmesine, dünya kültür ve sanatına katkıda bulunmalarına imkân sağlamıştır. Bugün Rusya dahil olmak üzere eski SSCB üyesi, bugün bağımsız olan devletlerin tümü SSCB’den kalan, özellikle sanayi altyapısıyla hayatta kalıyorlar.

MUTLULAR-MUTSUZLAR

SSCB çelişkilerle anılabilecek bir dönemdi. Yurtdışına çıkışın neredeyse imkânsız olduğu bu ülkede işsizlik yasaktı, aç, evsiz, eğitimsiz yoktu. SSCB’de gıdada ve tüketim malzemelerinde çeşitlilik yoktu ancak okulların kapalı yüzme havuzları, spor salonları vardı. SSCB’de yabancı gazetelere ulaşmak neredeyse imkânsızdı ama kitap sıradan kitaplar dahi onlarca milyon basılıp çok cüzi bir ücrete satılırdı. SSCB’de ancak sanatçılar ve akademisyenlerin büyük evleri olurdu ama herkese ücretsiz ev verilirdi. SSCB’de araçların lüksü yoktu ama ısınma ve aydınlatma neredeyse ücretsizdi. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Özetle konuşmak gerekirse sıradan bir insan SSCB’de mutluydu. SSCB’de mutsuz olan aydınlar ve ifade özgürlüğünü kendine dert edinenlerdi. 85 sonrasında SSCB’de başlayan yeniden yapılanma ve açıklık siyaseti SSCB’nin sosyal, ekonomik ve kültürel kazanımlarını koruyarak birliğin devamını sağlayabilecek fikirlerdi. Ancak tarih farklı bir karar vermişti.

SSCB’deki ücretsiz eğitim, sağlık, konut gibi hizmetler alan sıradan vatandaşın alım gücü, bugünden çok daha fazlaydı. Sosyal devletin ciddi oranda korunduğu Rusya dışındaki eski SSCB üyesi diğer ülkelerde alım gücü ciddi oranda düştü, sanayi ve tarımda çok ciddi düşüş yaşandı, sağlık ve eğitim ciddi oranda ticarileşti, ısınma ve belediye hizmetleri, ulaşım bazı ülkelerde %400 arttı, kültür ve sanat eliter bir hal aldı, ciddi güvenlik sorunları ortaya çıktı. Eski SSCB coğrafyasında yaşanan savaşları bir kenara bırakırsak SSCB ile kıyasla son 25 yılda eski SSCB üyesi ülkelerin çoğunluğunda nüfus ciddi oranda azaldı. Sadece Ukrayna ve Rusya Federasyonu’nda son 25 yılda 20 milyonluk bir nüfus azalması tespit edildi. 1990 yılında UNESCO’ya göre SSCB eğitimde dünyada 3. sırada yer alırken, bugün Sovyet geleneğini takip eden Rusya ancak 35. sırada kendine yer bulabiliyor. SSCB döneminde 30 bin kişilik küçük etnik gruplar dahi anadilde eğitim ve dillerinin geliştirilmesi, gelenek ve kültürlerinin korunması fırsatı bulurlarken bugün Kazakistan, Rusya, Kırgızistan dışındaki pek çok eski SSCB ülkesinde Türkiye benzeri asimilasyon politikaları yürütülüyor.

ESKİYİ ARAYIŞ

25 yıl sonra SSCB’yi düşündüğünde bugünün sıradan insanları, eski SSCB vatandaşları ne düşünüyorlar? Sputnik tarafından 11 ülkedeki yerel araştırma şirketleri aracılığıyla düzenlediği son kamuoyu araştırmasına göre eski SSCB vatandaşları geçmişe dönmeye hazırlar. Bu araştırma sonucunda 35 yaş üstü yetişkinler geçmişle bugünü kıyaslayarak bir tercih yaptılar. Tercihler ise şu oranlarda SSCB’den taraf oldu: Ermenistan: %71; Azerbaycan: %69; Rusya: %60; Moldova: %61; Kazakistan: %60; Ukrayna: %60; Kırgızistan: %60; Belarus: %53; Gürcistan: %51; Tacikistan: %39; Özbekistan: %4
SSCB dönemi Stalin döneminde yaşanan korkunç katliamlar ve sonrasında özellikle ifade, seyahat, siyaset özgürlüğü alanlarındaki kısıtlamalara rağmen insanlığın gelişimi için çok önemli bir noktadır. Bugün uygar dünyanın olmazsa olmazı olarak nitelendirilen pek çok hak ve özgürlüğün kaynağı SSCB’dir: Cinsiyet eşitliği, sosyal devlet, güvenlik, emeğin korunması ve değer bulması, toplumsal dayanışma, azınlıkların korunması. SSCB’nin yıkılması geniş bir coğrafyada trajik sonuçlara yol açmıştı. Ancak demokrasi ile desteklenmeyen her rejim yıkılmakla sonuçlanır. Çünkü demokrasi, yani eleştiri ve özeleştiri, siyaset, ifade özgürlüğü suyun çürümesini önler.

Bu haber toplam 9135 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 280. Sayısı

Adres Kıbrıs 280. Sayısı