1. YAZARLAR

  2. Tümay Tuğyan

  3. CTP kurultayı ve Cumhurbaşkanlığı seçimi
Tümay Tuğyan

Tümay Tuğyan

CTP kurultayı ve Cumhurbaşkanlığı seçimi

A+A-

Cumhuriyetçi Türk Partisi, Cumhurbaşkanlığı  seçim süreci öncesinde, kritik bir dönemde kurultaya gidiyor. Başkanlık seçiminin de yapılacağı kurultayda, parti genel başkanlığı için tek aday bulunduğundan, partinin en tepesinde bir değişiklik olmayacak, ancak parti yetkili organları yeniden şekillenecek, parti yoluna, en azından bir bölümü değişmiş bir parti meclisi ve yeni bir MYK ile devam edecek.

Yeni dönemde, yeni yönetimin önündeki en önemli hedef, kuşkusuz Nisan ayında yapılacak seçim olacak.

Aksi bir kararın gerekliliği üzerinde yeni bir değerlendirme gündeme gelmezse, şu an için parti,  Cumhurbaşkanlığı seçimine kendi adayıyla girme konusunda kararlı görünüyor. Adayın kim olacağına ilişkin de bir soru işareti yok.

Her ne kadar parti içerisinde bazı isimlerin bu göreve talip olma niyetlerine dair bilgiler bulunsa da, görünen o ki bu niyetlere ilişkin seslerin çok fazla yükselebilmesine uygun bir iklim yok. Kurultaya tek başkan adayıyla gidilebilmesi amacıyla gösterilen hassasiyet de dikkate alındığında, Cumhurbaşkan adayı belirleme sürecinin de farklı seyretmesi beklenmiyor.

***

Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi demek, Kıbrıs sorunu demek.

Hele de BM Genel Sekreteri’nin, yeni bir müzakere sürecinin habercisi sayılabilecek pozisyon beyanının ardından, önümüzdeki dönemin tek gündeminin, Kıbrıs sorunu olacağını öngörebilmek zor değil.

Tam da bu noktada, çok uzun süredir özellikle  Kıbrıs sorunu konusunda yeterince ses yükseltmeme, gerek sorunun çözüm ekseni, gerekse Maraş gibi, sorunla bağlantılı diğer konular bağlamında yeterince kuvvetli bir pozisyon almama suçlamalarıyla karşı karşıya kalan CTP’nin, seçim sürecini nasıl sürdüreceği/yöneteceği merak konusu.

Genel Başkan Erhürman, hafta başında Lefke’de düzenlenen bir parti etkinliğinde, CTP’nin üç ayaklı yol haritası olarak nitelendirdiği hedefleri paylaştığı konuşmasında, bu hedeflerden birinin, masada bulunan federasyoın temelinde bir kapsamlı çözüme ulaşmak için çalışmak olduğunu söyledi.

Erhürman, UBP-HP koalisyon hükümetinin, federasyonun geride kaldığı yönündeki açıklamalarını da eleştirdi.

‘Federasyon 50 yıldır görüşülüyor diyenlerin formülü, 150 yıl görüşülse de olmaz’ diyerek, Erhürman’ın bir bakıma, federasyon konusunda yeterince ses yükseltmediği iddiasındaki kamuoyuna da  yanıt vermeye çalıştığı gözlemlendi.

Bu tavrın, yakın gelecekte nasıl bir seyir izleyeceği, son derece önemli.

Hele de gerek Türkiye’nin, gerekse KKTC hükümetinin, federasyonu ‘öcüleştirmek’ için bu denli yoğun bir mesai harcadığı bu süreçte, tarihsel olarak federal çözüm cephesinin ana elemanlarından biri olan CTP’nin, seçim gailesiyle vites düşürmesi, çözüm çabalarını zafiyete uğratacağı gibi, sürer durumun ve bununla bağlantılı olarak da karşı tezlerin daha da normalleştirilmesi tehlikesine hizmet eder.

CTP, sırf kağıt üzerinde kalmadan ve çok daha etkin bir biçimde, federasyona sahip çıkmakla sorumlu ve yükümlüdür.

Bir diğer yandansa, önemle üzerinde düşünülmesi ve cevaplanması gereken soru şudur:

Bir kez daha aday olacağına neredeyse kesin gözle bakılan Cumhurbaşkanı Akıncı ile girilecek seçim yarışında CTP, kendini Akıncı’ya karşı nasıl bir alternatif olarak konumlayacaktır?

Kıbrıs sorunu konusunda, Akıncı’nın söyleminden farklı ne üretecek?

Akıncı’nın seçmenini kendine yöneltmek için ne yapacak, ne söyleyecek?

Gençlik-yaşlılık kıyası, içinde bulunulan koşullarda, CTP’nin adayını saraya taşımaya yetecek güçte bir argüman değil.

Bundan daha fazlasına ihtiyaç olduğu çok açık.

Şu ana kadar yayınlanan anketlerde, Akıncı Erhürman’ın önünde.

Her ne kadar, kişisel sempati nedeniyle Erhürman’ın oy potansiyeli, bir genel seçim olsa CTP’nin alacağı oy oranının üzerinde görünse de, halen O’nu Akıncı’nın önüne geçirebilmiş değil.

Zaman zaman ufak inişler yaşansa da, sol seçmen genel olarak Akıncı’nın duruşundan, özellikle de Türkiye ile ilişkiler konusunda yaptığı çıkışlardan memnun.

Sol oyların, stratejik olarak ret cephesi karşısında birleşmesi ve bu birleşmenin de Akıncı etrafında sağlanması gerektiği görüşünü savunan hatırı sayılır miktarda bir kalabalığın varlığı da dikkate alındığında, CTP’nin ‘hedeflerini’ ve bu ‘hedeflere’ ulaşabilmek adına nasıl bir siyasi varlık göstermesi gerektiğini, çok özenli bir şekilde belirlemesi, bunların altını çok güçlü bir şekilde doldurması gerekiyor.

Partisel hedefler ve toplumsal hedefler arasındaki ince denge çizgisi, şu anda her zamankinden çok daha büyük bir önem taşıyor.

Yarınki büyük kurultaydan çıkacak yeni parti yönetiminin en önemli ajandası, kuşku götürmez bir biçimde, bu olmalı.

 

Bu yazı toplam 3055 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar