1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Ceza Yasası Değişikliğinden Geleceğe….*
Ceza Yasası Değişikliğinden Geleceğe….*

Ceza Yasası Değişikliğinden Geleceğe….*

Ceza Yasası Değişikliğinden Geleceğe….*

A+A-

 

Özgül Saygun
o.saygun@hotmail.com

Kıbrıs'ın kuzeyinde LGBTİ bireylerin özgürlük, hak ve kimlik mücadelesi için herhangi bir etkinin önünde duran ilk engel İngiliz sömürgeliğinden kalan Ceza Yasası’ydı. Bu nedenle, LGBTİ hareketin ilk hedefin bu yasanın değişikliği oldu. Bu süreç çeşitli sivil toplum örgütleri, toplum da öne çıkan akademisyen, gazeteci ve sanatçılar tarafından desteklenirken kimileri tarafından da engellendi.
Bu süreçte neler yaşandığı, bunun bizi nasıl etkilediği, başarılarımızı ve eksiklerimizi hep birlikte konuşarak ve anlatarak bulabileceğimizi düşünüyorum. Bu nedenle sözü bu süreçte ve sonrasında Kıbrıs’ın kuzeyindeki LGBTİ hareketi içinde yer alan Kuir Kıbrıs Derneği ve YKP-Fem’e bırakıyorum;
Kuir Kıbrıs Derneği: LGBTİ bireylerin, heteroseksüellerin sahip olduğu tüm haklara sahip olması, eşitlik, nefret suçu, homofobi ve transfobi’den arınmış bir dünyada yaşaması önemlidir.

Hüseyin Özinal
 

1. Kıbrıs'ın kuzeyinde LGBTİ hareketinin ilk görünürlüğü açısından Ceza Yasası Değişikliği çok önemli bir yerde duruyor. Bu süreçte Homofobiye Karşı İnisiyatif, YKP-Fem ve FEMA büyük ölçüde beraber çalıştı. Bu süreci kısaca anlatır mısınız? Örgütünüzde bu gelişme nasıl oldu?

HOKİ olarakbaşlayandahasonralarıKuirKıbrısDerneği’nedönüşenörgütteöncelerikendiiçimizde 171. Maddenin iptali, yasa değişimi, farkındalık nasıl artırılır üzerinde çalışmalar yapıldı. Her döneminin meclis başkanlığına, hukuk komiteleri ve parti başkanlıklarına yasa değişiklik önerileri sunuldu. Yasa değişikliğinin kabulün den yaklaşık 1 yıl öncesinde Avrupa Birliğinden gelen uzmanların eşliğinde sivil toplum örgütlerinin de katılımıyla (Kuir Kıbrıs, Fema,  YKP Fem. vb) yapılan çalışmalardan sonra meclise yasa değişiklik önerisi götürüldü. Yasada yapılan değişikler içerisinde olan ‘’nefret suçu ‘’maddesi Kuir Kıbrıs’ın önerisi ile eklendi. AİH Mahkemesinde açılan ve‘’ H. Ç. Versus Turkey  ‘’olarak bilinen davanın, Kuir Kıbrıs Avukatı Öncel Polili ve Human Dignty Trust Örgütü’nden Jonathan Cooper’in birlikte yürüttükleri davanın da  yasa değişikliğinde büyük etkisi vardır.


2. Bu süreçte nasıl tepkilerle karşılaştınız? Özellikle gazetelerde ve sosyal medyada bu değişim büyük tepkilere yol açmıştı, bundan nasıl etkilendiniz biraz bahseder misiniz?

Sosyal medya, yazlı ve görsel basındaki tepklilerin büyük bir çoğunluğu, homofobik ve LGBTİ bireyleri aşağılayan, küçümseyen nefret söylemi üzerinden olmuştu. O dönemde çok satan bir gazetenin köşe yazarlarından biri “eşcinselliğin sağlığa iyi geldiğini düşünmüyorum’’ diyerek yazmış, bir diğeri ‘’ibnelik reforumu’’ diyebaşlık atmış, bir diğer çok satan gazetemizde ise dinci bir örgütün nefret kusan,  LGBTİ bireyleri hedef olarak gösteren tam sayfa ilan yayınlanmıştı. O süreçte sanıyorum LGBTİ bireyleri en çok etkileyen (milliyetçi, ırkçı dinci gurupların tepkisi beklenen bir sonuçtu) sol kökenli, eli kalem tutan, ilerici, aydın diye tanımlanan kişilerin homofobik tepkisi olmuştur. “Benim de, bizim de eşcinsel arkadaşlarımız var ama...’’ , ‘’toplum buna hazır değil’’ cümlesini kurarak kendi içselleştirmiş ve aydın entelektüel maskesi ardına gizledikleri homofobinin ortaya çıkması olmasıdır. Bu sürecin bir başka göstergesi de toplumdaki gizli muhafazakar, değişime yönelik direncin ortaya çıkmasıdır. Yukarıda sözünü ettiğim ‘’aydın’’, ‘’ilerici’’ , ‘’ sol’da duran’’ bireylerin, özellikle hetoroseksüel erkeklerin sosyal ve yazılı medyada kullandıkları dil bunu kanıtlamaktadır.


3. Geçen 3 yıl içerisinde tepkilerin azaldığı söylenebilir mi? Sizce toplumda homofobi anlamında bir değişim oldu mu?

Bu süreç içerisinde homofobi daha da adlandırılır, daha konuşulur olmuştur. Homofobi konuşuldukça ve buna tepki gösterildikçe bu konuda farkındalıklar geliştirilecektir. Gösterilen gelişme elbette ki yetersizdir. Medyada kullanılan hala kullanılan “ayrımcı dil” başlı başına bir sorundur. Ve özellikle yazılı ve görsel medyada kullanılan homofobik ve ayrımcı dil üzerine ayrıca bir çalışma ve farkındalık eğitimi yapılması gerekmektedir. Böylece topluma çok daha hızlı ve etkin ulaşma yollarından biri olan medyadan başlayarak sorunlar çözülebilir.

4. Sizce Kıbrıs'ın kuzeyinde LGBTİ hareketinin Ceza Yasası sonrasındaki talepleri ne? Bir sonraki hedefimiz ne olmalı?

LGBTİ hareketinin hedefleri içerisinde eğitimde, sağlıkta, çalışma hayatında; cinsiyet, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim üzerindeki ayrımcılığın, önyargıların kalkması için uğraş vermek. LGBTİ bireyler için sivil toplum örgütlerinde, sendikalarda farkındalık, duyarlılık yasal haklar için eğitim çalışmaları, atölyeler düzenlemek.

5. Bu bağlamda LGBTİ hareketi içerisinde eksikler var mı? Bu eksikleri nasıl giderebiliriz?

Ebetteki eksiklikler var ve bunların giderilmesi ya da en aza indirgenmesi için uğraşmak gerek. Bu konuda duyarlı olan sivil toplum örgütleri arasında daha çok işbirliği olmalı. Daha çok etkinlik, konularında uzman kişilerin örgütlerde farkındalığı artırıcı, sorunları daha görünür kılan ve çözüm yolları öneren, üzerinde konuşulan çalışmalar yapılması gerekiyor. Uluslararası örgütlerle, kuruluşlarla bağlantılılar kurmak ve bu örgütler ile çalışmalar yapmak, onların deneyimlerinden yararlanmak gerekiyor. Özellikle benzer coğrafyaların deneyimleri çok önemlidir. Ankara’daki Kaosgl, İstanbul’daki Spod, Lamdavb örgütlerle Kuir’in çalışmaları, bağlantıları vardır.

6. Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Homofobi ve transfobi ile mücadelede devlet politikası ve mücadelesi önemlidir. Yasaların değişmesi elbette önemlidir ama yetmiyor. Uygulanabilmesi de önemlidir.  LGBTİ  bireylerin, hetroseksüellerin sahipolduğu tüm haklara sahip olması, eşitlik, nefretsuçu, homofobi ve transfobi’den arınmış bir dünyada yaşaması önemlidir. Kadınların ve LGBTİ bireylerin mücadelesi ortaktır. Ataerkiye ve militarizme karşı mücadele etmektedirler. Kadınların ve LGBTİ bireylerin özgürlükmücadelesi bu yöndedir.

YKP-Fem: Devlet eşcinsel erkeklerin yatak odalarından çıksa da, homofobik baskı ve tahakküm hale daha gündelik hayatta, iş hayatında, ailede, okulda devam etmektedir.

1. Kıbrıs'ın kuzeyinde LGBTİ hareketinin ilk görünürlüğü açısından Ceza Yasası Değişikliği çok önemli bir yerde duruyor. Bu süreçte Homofobiye Karşı İnisiyatif, YKP-Fem ve FEMA büyük ölçüde beraber çalıştı. Bu süreci kısaca anlatır mısınız? Örgütünüzde bu gelişme nasıl oldu?

YKP-fem olarak, ilk bir araya geldiğimiz zamandan beri gerek erkek eşcinsel ilişkinin cezalandırılması olsun, gerekse kadınlara yönelik cinsel şiddetin tanımlanma ve cezalandırılması olsun, Ceza Yasası’nı sorunsallaştırdık ve değiştirilmesini talep ettik.  Elbette bu gündeme geldiğinde de gerek propaganda aktivitelerinde, gerekse meclis süreçlerinde ilgili komitelere katılımda ve meclisi takipte, benzer düşünen kişi ve gruplarla birlikte bu sürece dâhil olduk.

2. Bu süreçte nasıl tepkilerle karşılaştınız? Özellikle gazetelerde ve sosyal medyada bu değişim büyük tepkilere yol açmıştı, bundan nasıl etkilendiniz biraz bahseder misiniz?

Aslında, bu konu ile ilgili Ceza Yasası değişiklik sürecinden önce de aktif olarak görüş belirten bir grup olarak homofobik tepkilerle ilk kez karşılaşmadığımızdan bizler için karşılaşılan homofobik söylemler yeni değildi. Bu nedenle etkilendiğimizi söyleyemeyiz.

3. Geçen 3 yıl içerisinde tepkilerin azaldığı söylenebilir mi? Sizce toplumda homofobi anlamında bir değişim oldu mu?

Elbette, bu değişiklik erkek eşcinselliğinin normalleşmesine bir nebze katkıda bulunmuştur. Ancak salt yasalar nezdinde bir değişimin bütünlüklü bir toplumsal değişimi sağlaması beklenemez. Devlet eşcinsel erkeklerin yatak odalarından çıksa da, homofobik baskı ve tahakküm hale daha gündelik hayatta, iş hayatında, ailede, okulda devam etmektedir. Kaldı ki, yasalarda lezbiyen kadın cinselliğini kısıtlayan, cezalandıran bir madde hiç olmadı, ama bu lezbiyenlerin homofobik şiddete daha az maruz kaldığı veya lezbiyenlerin daha özgür olduğu anlamına da gelmedi.

4. Sizce Kıbrıs'ın kuzeyinde LGBTİ hareketinin Ceza Yasası sonrasındaki talepleri ne? Bir sonraki hedefimiz ne olmalı?

Bizce, bir bütün olarak toplumsal cinsiyet ilişkilerinde ve bu bağlamda da cinselliği kavramaştırma, algılama ve yaşama şekillerinde bir devrim olmaksızın, erkek egemen sistemin ezdiği kesimlerin, ne kadınların ne de LGBT bireylerin tam olarak özgürleşmesi mümkün değildir.  Tüm yaşam alanlarında, sokakta, evde, işyerinde, hem siyasi alanlarımızda hem de özel hayatlarımızda bu doğrultuda mücadele etmeye devam etmek, eşitlik ve özgürlük talebini sürdürmek şarttır.

5. Bu bağlamda LGBTİ hareketi içerisinde eksikler var mı? Bu eksikleri nasıl giderebiliriz?

Elbette her zaman, her şeyi yapmanın, bir başka veya daha iyi yolları vardır. LGBTİ hareketi için de bu geçerlidir. En geçerli eleştiri belki de tepkisel harekete geçmemizdir. Bunu da ancak daha sistematik bir mücadele ile giderebiliriz.

 

*Editöryal bir hata ve iletişim kopukluğundan kaynaklı nedenlerle, önceki sayıda yayımlanan bu röportajı, bu hafta eksiksiz ve hatasız biçimde yeniden yayınlıyoruz. Okuyucularımızdan ve röportörden özür dileriz.

Bu haber toplam 1547 defa okunmuştur
Gaile 355. Sayısı

Gaile 355. Sayısı