1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Çağdaş Yunan Müziği Üstüne
Çağdaş Yunan Müziği Üstüne

Çağdaş Yunan Müziği Üstüne

Ulusun “pür” müziğini bozmakla suçlanan Angelopoulos, resmi çevreler tarafından “Gürültücü Çingene” olarak adlandırılıyordu.

A+A-

 

 

Niyazi Kızılyürek
niyazi@ucy.ac.cy

 

Yunan müziği deyince akla iki büyük isim gelir: Mikis Theodorakis ve Manos Hacidakis... Bu ustaların yerel, kilise ve modern ezgilerle bezenmiş müzikleri, büyük şairlerin ve söz yazarlarının dizelerine yazılan notalarla bestelendi. Yunanistan’da yaşayan biri, Elitis, Kavafis, Seferis, Ritsos ve Kavadias gibi büyük şairleri okumadan önce mutlaka işitir.

Mikis Theodorakis’in deyişiyle, kendisi Yunan müziğinin “erili”, Hacidakis ise “dişisidir”. İskenderiye asıllı Manos Loizos da olağanüstü bir müzisyendi. Son derece üretken bir sanatçı olan Manos Loizos’un bestelediği yüzlerce eseri Aleksiou, Dalaras ve Vasilis Papakostantinos gibi büyük ses sanatçıları seslendirdi. Loizos’un besteleri arasında Nazım Hikmet’in “Piraye’ye Mektupları” da var. Kansere yenilmeden önce ürettiği son eser olan “Piraye’ye Mektupların” orkestrasyonu tamamlanmadığından insanın içine işleyen son derece sade bir müzikle dinleyiciye sunuldu. Manos Loizos ölmeden önce “Nazım o kadar melodiktir ki, onu bestelemeye gerek yok, o sizi besteliyor” demişti.

Kuşkusuz, müzikle ifade edilen acılardan söz ederken Rembetiko üzerine kelam etmemek olmaz. 1923’ten sonra Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan “Küçük Asyalılar” acılarını en iyi bu müzik türünde dillendirdiler. Savaşın ve göçün acısını, daha sonra Metaksas diktatörlüğünde yaşadıkları baskı ve horlanmayı Rembetiko ile anlattılar. Kendilerine özgü bir üslupla buzuki çalan Rembetler -onların çaldığı buzuki “bozuk saz” olarak adlandırılıyor ve “Türk aleti” olarak aşağılanıyordu- “alt-kültür” sayıldıkları için sık sık tutuklanıp hapse atılıyor, uyuşturucu müptelası oldukları için, durmadan polis tarafından kovalanıyorlardı. “Daha ilk sütünde çocuklarına yalan verdin/ve onları ilk fırsatta köle olarak sattın ey Hellas” diye başlayan ve “bir insan doğduğunda/bir acı doğar” diye devam eden dizeler, Yunanlıların lokanta ve uzerialarda “büyük halk korosu” gibi topluca okudukları parçalardandır. Ve söz Rembetiko’dan açılmışken, ustaların ustası Vasilis Tsitsanis’den bahsetmemek olmaz. İkinci Dünya Savaşı esnasında ilk bestelerini yapan ve savaş sonrasında Rembetiko müziğini yeraltından kurtarıp bütün evlere girmesini sağlayan, hatta bu müziği burjuva salonlarına taşımayı başaran Tsitsanis’tir. Özellikle bir parçası Yunanistan’ın fiili milli marşı sayılıyor: “Bulutlu Pazar, her zaman bulutlu olan yüreğime benziyorsun...”

Rembetiko müziğini en iyi anlatan filmlerden biri Kostas Ferris’in çektiği, müziklerini Stavros Ksarhakos’un yaptığı “Rembetiko” adlı filmdir. Tiyatro sanatçılarının Rembetiko müziğinin hakkını vererek mükemmel yorumlarla okudukları bu parçalar, varoluşsal kaygılarla bezenmiş hayat ve tarih dersleri gibidir.

Müzisyenlerin sadece besteleri değil, yaşamları da Yunan toplumunun gerçeklerini anlatır. Örneğin popüler sanatçılardan Manolis Angelopolos Yunan müziğinin “arabeskçilerinden” sayılır. Aslen Roma olan Angelopolos’un zor bir kariyer yaşamı oldu. Roma olmasının yanında, yaptığı müzik yüzünden de ayırımcılığa uğrayan Angelopoulos, yıllarca devlet radyo ve televizyonlarından uzak tutuldu. Halk arasında son derece popüler olan ve Stelios Kazancidis ile birlikte hüzünlü, ağlayan ve ağlatan müzik parçalarına imza atan Angelopoulos, devlet nezdinde “Yunan ulusunun müzik zevkini bozmaktan başka bir iş” yapmıyordu. Roma müziğini Hindistan müziğinin motifleriyle süslediği iddia edilen Angelopoulos’un başına gelenler, Türkiye’de “arabeskçilerin” başına gelenlerden farksızdı. Ulusun “pür” müziğini bozmakla suçlanan Angelopoulos, resmi çevreler tarafından “Gürültücü Çingene” olarak adlandırılıyordu. Üst-Kültür tarafından ırkçı saldırılara hedef olan Manolis Angelopoulos, 1983 yılında ilk defa Likavitos tiyatrosunda sahne aldığında, halkın ünlü tiyatroyu tıklım tıklım doldurması büyük bir şaşkınlık yaratmıştı. Bazı gazeteler bu başarılı konserin ardından sanatçıdan “Çingene Türk” diye söz etmişlerdi. Angelopoullos’un dramı bu kadarla da bitmez. Güçlü bir kadın olan annesi onun “beyaz” bir Yunanlı ile evlenmesine karşı çıkarak Angelopoullos’a sevdiği kadınla evlenmesini yasaklar. Angelopoullos ancak iki çocuk sahibi olduktan sonra kilisede nikah kıyabilir. Nikah günü “tebrike” gelen annesi onu hayırduadan çok bedduayı çağrıştıran şu sözlerle tebrik eder: “iyi boşanmalar dilerim!”

Markos Pampakaris de Rembetikonun trajik müzisyenlerden biridir. Katolik bir Yunanlı olan Pampakaris, Rembetiko türünün en önde gelen isimlerinden sayılır. Hamal ve kömürcü olarak yaşamını kazanırken ünlü bir Rembetikocu oldu. Eşini terk etmeye kalkışınca boşanmaya karşı olan Katolik kilisesi tarafından aforoz edildi.

Yunan müziğinin eşsiz sesi Haris Aleksiou ise babasının ölümünden sonra 13 yaşında çalışarak eve ekmek getirmek zorunda kalmıştı. Kalabalık ve fakir bir ailenin çocuğu olan Yorgos Dallaras ise çocukluk yaşında kahvecilik yapıyordu. Güçlü sesiyle popüler sanatçılardan Yannis Parios ilk defa şarkı söylemeye davet edildiğinde, bir ayağında çorap yoktu.

Bu sanatçıların hepsi acının ve “tarihin” şarkılarını söylüyorlardı, söylüyorlar...

 

 

 

Bu haber toplam 5870 defa okunmuştur
Gaile 451. Sayısı

Gaile 451. Sayısı