1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. BÜYÜKANNEM SAPPHO
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

BÜYÜKANNEM SAPPHO

A+A-

Bir gün, bir büyükannem olduğunu öğrendim. Heyecan dolu bir keşifti bu... Büyük annnemin sesi tutkulu ve içtenlikliydi. Adı Sappho’ydu ve M.Ö.630 yılında doğup Lesbos(Midilli) adasında uzun bir yaşam sürmüştü. Bir vazo üstünde resmini gördüm; çağdaşı şair Alkaios’la birlikte oturuyordu ve onun kadar uzun boyluydu. Oldukça güzel bir kadındı. Birilerinin onun için “Biçimsiz kanatlı bülbül” demesi kıskançlıktan olmalıydı.

Büyükannem, benim yaşadığım adadaki gibi buğday, zeytin, meyve bahçeleri ve asmaların bulunduğu bir adada yaşamış ve benim adamın kıyılarında köpüklerden doğan Afrodit’e tapınmıştı. Ona “Kıbrıslı” diyordu.

Büyükannemin peşine düştüm. Heredot tarihinde, Christian de Pisan’ın “Kadınlar Şehri” kitabında buldum onu. Simone de Beauvoir “İkinci Cins” te kadınların kendi tarihlerini kurarken büyükanneme başvurduklarını söylüyordu.

Büyükannemin sesi, bu günlere büyük güçlükle ulaşabilmişti.

M.S.380’de İstanbul Pis(koposu) Gregory of Nazi(anos) yapıtlarının nerede bulunursa yakılmasını emretmişti. Piskopostan önce M.S.180 yılında Titian onun için “Sappho, aşk delisi bir fahişeydi” demişti. İskenderiye kütüphanesinin yakılması ise iki yüzyıl sonraya denk gelmekteydi.

Hele Orta Çağ, büyükannemi hiç mi hiç sevmemişti. Papa VII.Gregory bütün yapıtlarını İstanbul’da ve Roma’da halkın önünde yaktırmıştı. 4. Haçlı Seferi ve Bizans’ın düşüşü sırasında şiirlerinin ne kadarının imha edildiği ise bilinmiyordu.

1987 yılında Grenfell ve Hunt adlı araştırmacılar Mısır’da büyükannemin Papirüs üzerine yazmış olduğu şiirleri bulmuşlardı sonunda.

Büyükannemin sınırtanımaz özgürlüğü ve içtenliği şaşırtıyordu herkesi. Büyülü sözcüklerde iç dünyasını bütün çıplaklığıyla aktarıyordu. Yazdıklarının güzel olduğunu kimse inkâr edemiyordu çünkü o yüreklerin kapısını iziniz açıp içeri giriyordu. Ama kimilerini tedirgin eden bir nokta vardı. Diyorlardı ki: “O, bir lezbiyen”. Büyükannemin cinsel tercihi, yargılanmasına neden oluyordu. Kimisi diyordu ki:

“Hayır, hayır, bütün bunlar çirkin söylentiler. Böyle iyi bir şair asla lezbiyen olamaz! Peki ama şiirleri? Onlar mı? Onları kızlar okulundaki törenler için yazmıştır. Aslında onları yazıp erkek kardeşi Charaxos’a vermişti, sevgilisi Dorikha’yı etkilemesi için.

Oysa lezbiyen sözü bile büyükannemin yaşadığı Lesbos adasından gelmişti ve lezbiyenler, çıkardıkları bir derginin adını “Sappho” koymuşlardı.

Büyükannem Sappho, sürekli yargılanıyordu. Oysa o, yaşadığı dönemde besbelli ki mutlu bir yaşam sürmüştü. Şiirlerini kendisi gibi eşcinsel olan Kavafis’inkiler ile karşılaştıran Willis Barnstone şöyle diyordu:

“Sappho ile Kavafis, aynı dünyada yaşıyor gibi görünüyorlarsa da, tensel zevkin anısı, anların büyük coşkusu ve eşcinsel aşk yaşantısında toplumsal ve kültürel dönemleri nedeniyle Sappho’nun izole, kendi kendine yeterli ve hoşgörülü dostlar çevresi ve Kavafis’in anlık, onay görmeyen ilişkilerindeki aşk deneyimi radikal bir biçimde farklıydı.”

Büyükannem Sappho, ihtiraslarını ve kıskançlıklarını bile büyük bir doğallık ve içtenlikle yazmıştı. İç dünyası, duru bir göl gibi pırıl pırıldı. O, birey olmayı başarabilmiş ilk kadınlardandı. Alevli bir tutku, güç ve yalınlıkla kendi dünyasından sözediyordu. Gündelik dertlerle, savaş, politika ve sayısız işlerle meşgul erkek dünyasının dışındaydı. Yıldızlardan, meyve bahçelerinden, aşk deneyiminden ve kendinden söz ediyordu. Söyledikleri, hep sahici şeylerdi. Konuşur gibi yazıyordu. Sıradan ama son derece ölçülü bir dille... Bir iç sesle...

Tematik ve prozodik geleneğe başkaldıran özgün bir kimlikti o. Satır satır, çekincesiz bir sesin biyografisini oluşturuyordu. Epik-heroik geleneğin Homer’i vardı ama lirik dönem şiirini bir kadınla yaratmıştı. Büyükannem, bir su akışıyla konuşmakta, gülmekte, dalga geçmekte ve hep sahici şeyler söylemekteydi.

Büyükannem Sappho, besbelli ki sınıfsal statüsünden ötürü, kadın olduğu için ayrımcılıkla karşılaşmamıştı. Yeğeni Shulamite’nin aksine erkek cinsine karşı bir isyandan söz etmemişti. Aristo, onun için: “Kadın olmasına rağmen iyi şairdi” demişti. Hakkında bunun gibi çok şey söylenmişti; bunlar arasında olası gerçekler, çelişkiler, dedikodu ve mitler vardı. Socrates “güzel Sappho” diye sözetmişti ondan. Bir de “Kara Efsane” vardı onun hakkında. Güya kayıkçı Phaon’a tutulmuş ve kendini tepeden atmıştı.

Bence o hala yaşıyor.

Ah Büyükannem Ah!

(Bu metin 1995 Mayıs’ında yani 22 yıl önce PEN’in Bergama’da gerçekleştirdiği Sappho konulu Ozanlar Buluşması’nda sunduğum bildiriydi. Kişisel yoğunluktan yazımı yetiştiremediğimden yarınki dünya şiir gününüzü bununla kutlamak istedim. Sevgiyle…)

 

 

 

Bu yazı toplam 2889 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar