Fatma Azgın

Fatma Azgın

Bulamaç

A+A-

 


Bulamaç


Türkiye’de olup bitenler çok üzücü..Akıl mantık almıyor. Bir fırtına kopuyor; “belge” göstererek Ergenekon-Balyoz davaları diyerek çoğu insanı inandırıp yüzlerce kişiyi yıllarca süren hapse atıyorlar. 3-5 yıl geçiyor, “hata” olduğu söylenmeye başlıyor, tutuklular serbest bırakılıyor.
15 Temmuz’dan beri FTEÖ olayı başladı. Bu sefer 100 binlerce kişi işinden atıldı, tutuklandı ve hala daha devam ediyor. Ergenekon davasındaki toplumdaki cepheleşmeler şimdi tersine döndü. Şimdi başka “düşmanlar” var.! Tanımadığımız binlerce insan gibi yazarlar, gazeteciler, entelektüeller de bir bir içeri atılıyor.
Siyasetin güvenilmez olduğu toplumlarda, insan haklarını korumanın yegane yolu gerçek ve tarafsız hukuk kurallarına uyan savcı ve hakimlerin varlığıdır. Ancak bu kurumlar da siyasetin yoğun etkisine girmişse iş kapanmış demektir. Hak-hukuk koruyucuları da bilgi, vicdan ve uzmanlık alanından çıkıp saçma sapan işler yapıyorlarsa durum vahimdir. Kavga eden, cepheleşen, hayat söndüren insafsızların yarattığı kaos, o ülkede kendi halinde hayatını sürdürmeye çalışan insanların huzurunu kaçırıyor. Yaşam haklarının tehlikede olduğu onlara baskı ile hissettiriliyor. Belki de çoğu insan, kurtuluş umuduyla  “idari güç” e biat etmenin yollarını arıyor.

Temmuz ayından beri, Türkiye’de yaşanan manasız mantıksız yönetim ve hukuk uygulamalarını gözler önüne seren olayları takip etmek, bir tür “işkence” halini aldı. Bu nedenle çoğu insan gibi ben de bu tür haberlerden soğudum ve takip etmeyi kestim.
                                               ________________________

Şimdilerde Türkiye’de takip ettiğim sadece 2 kişi var: İlber Ortaylı ve Dr.Canan Karatay. Bu iki insan hem doğru bilgilerle donanmış hem de çok zeki insanlar. Tarih, kültür konularında İlber bey mükemmel, yaşam ve sağlık konusunda Canan hanım..İkisi de zeka kıtlığı çekenlerle mücadele ediyor. Onları dinlemekten zevk alan çok insan vardır.

Canan Karatay belki 10 yıl önce Amerika’dan ülkesine dönüp yerleşti. O günlerde Vatan gazetesinde çıkan röportajını okumuş ve sağlıklı beslenme ile ilgili düşüncelerini paylaştığımı anlamıştım. Karbonhidratlar, şeker ve unlu gıdaların Demir ve İyot eksikliğinin sağlığı bozması yanında zekanın gelişmesini de engellediğini söylüyordu ve bitkisel, hayvansal protein ve  yağları öneriyordu. Çok ekmek, unlu gıdalar ve şeker tüketilmesi, ya da çok az protein alınması maalesef zihinsel gelişimi durduruyor. Üstelik bu beslenme bebeklikte başlanmalı. Çünkü bir çocuğun zekası 0-4 yaş arasında gelişir.

Canan hanım geçenlerde protein almanın yararlarını açıklarken, Türk futbolcuların kondüsyon eksikliğini , protein yerine karbonhidrat tüketimine bağlayarak şu örneği verdi: "Maçtan önce oturup makarna yiyorlar, 1 saat önce. Biliyorum. Ondan sonra birinci yarıyı çok iyi geçiriyorlar. Enerji patlaması yaşnıyor. İkinci yarıda ayakları sürünüyor, yazık. Golleri yiyorlar.İkinci yarıda Volkan, çünkü birinci yarıda dinleniyor. İkinci yarıda Volkan kalede aslanlaştı. Ama uzatmalarda o da yoruluyor, klasik 1-2 gol yiyoruz."
İlk oğluma hamile iken Prof.Doğramacı’nın “Bebek bakımı-beslenmesi” isimli kitabını almıştım. Anne sütünün yanında önerdiği yegane besin “Bulamaç” olunca kitabı bırakmıştım. Çünkü bulamaçta süt de yoktur..O günden beri zekası çalışmayanlarla muhatap olunca bu olayı anımsarım.


( Bulamaç tarifi: Su şeker ve un bir kapta çırpma teliyle ya da elimizle karıştırıyoruz. Unu pütürlerini yok etmek için sonra ocağa alıp pişiriyoruz. Muhallebi gibi katılaşınca söndürüp üstüne yağını kızdırıp döküyoruz. )

Bu yazı toplam 3728 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar