1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Bu tecavüzde senin de payın var, ortaksın!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Bu tecavüzde senin de payın var, ortaksın!

A+A-

hh-038.jpg


Ülkede kuralsızlığı, ahlaksızlığı ve suçları “seçerek” konuşuyoruz.
Oysa herkes kendi payına düşeni yaşıyor, yaşatıyor.
Herkes kendi kapasitesine göre rolünü oynuyor.
Hukuğu kendi dişinin kestiğince çiğniyor, herkes...
Kol geziyor başıboşluk…
Rezillik dört bir yanda...

...

Sen, ey otel baronu, fütursuzca denizi dolduruyorsun!
Sen, ey sorumsuz, elindeki çöpü yola atıyorsun!
Sen, ey bencil, yasa dışı ikinci iş yapıyorsun!
Sen, ey çok okumuş, elinde çanta klinik klinik geziyorsun.
Sen, ey azılı muhalif, işinden kaytarıyorsun.
Sen, ey her devrin böcüsü, memleketi söğüşlüyorsun.
Sen, ey trafik kenesi, kırmızıda geçiyorsun.
Sen, ey açıkgöz, kaldırımı işgal ediyorsun.
Sen, ey yatırımcı, dereyi dolduruyor, yeşili katlediyorsun.
Sen, ey semiz, çalıştırdığın işçiyi sömürüyorsun.
Sen, ey siyasetçi, korkuyorsun, siniyorsun, bu düzeni yaşatıyorsun.
Sen, ey koltuk bekçisi, her gelenin memlekete girmesine göz yumuyorsun...
Sen, ey medya gevezesi, hedef şaşırtıyorsun.

...

Ve böylece...
Bir başkasının payına “hırsızlık” düşüyor. Bir diğerinin “kumar.”
Ötekine “taciz...”
Berikine “tecavüz” düşüyor.

...

Şimdi “bunların hepsi aynı mı" diyeceksiniz.
Haklısınız bazıları epeyce iğrenç, tiksindirici…
Öyle de...
Eğitimi de aynı değil hepsinin, çocukluğu da..
Cebindeki para da aynı değil, travması da...

...

Nedir aynı olan?
Başıboşluk...
Yasa tanımazlık...
Ahlaksızlık ve kuralsızlık…

Çoğaldıkça çoğalıyor…
Ve böylece kendi kapasitesi oranında payına düşeni alıyor, herkes…

...

Sen!
Her 'tecavüz'de payın var.
Ortaksın!


 


 

Biz bize lazımız

gaz-001.jpg

Gazeteci dostlarımız biraz da cinnet mevsimini andıran bir üslupla köşelerinden birbirlerini aşındırıyorlar.
Hemen hepsiyle meslek yolculuğunda yan yana yürüdüm, kimiyle daha çok, kimiyle az…
Daha güzel bir ülke için terlediler, risk aldılar, çaba harcadılar.
O nedenle birinin yanında, bir diğerinin karşısında durmayacağım.
Taraf olacağım değer “özgür basın ve özgür gazetecilik”tir.
Bunun için de bir gazeteye “haciz” işlemini onaylamam.
Hele “bilgisayarları da alacağım” gibi bir tavır fazlaca hoyrattır.
Kendi “gözünü” çıkarmaya çalışıyor, farkında değil!
Basın araçları Anayasal koruma altındadır. Bundan ödün verilemez.
Ve yalnızca Anayasa değil gazeteciler de “her aklına geleni yazmadan” iyice araştırarak, “özgürlüğünü” korumalıdır.

*  *  *

Elbette hiç bir gazete “karikatür” veya “fotoğraf” yayınladığı için mahkûm edilmemelidir.
Şiddet ya da zorbalık olmaz fikirde, çizgide, resimde!
Dünyamız keşke farklılıkların yazı ya da çizgiyle hesaplaştığı bir yer olabilse…

*  *  *

Biliyorum, birine “destek” vermek isteyenler, bir “diğerini” arıyor, “Eğer yanlış anlamazsanız...”
Buna ihtiyacımız yok.
Hepimiz “basın özgürlüğü ve özgür gazeteciliğin” yanında duralım, yeter…

*  *  *

Yurdumuz bir avuç, birbirimizi tanıyoruz… Biliyor bu toplum, hemen herkesi…
Yine yüz yüze gelecek, yine demleneceğiz birlikte…
Unutmayınız, biz bize lazımız.
Hele de giderek eksilirken...

 


Birkaç başkan!

Basından açılmışken söz...
Genç bir arkadaşımızı gazetede işe aldık.
Haftanın iki gecesi geliyor, katkı koyuyor, karınca kararınca emeğini ödüyoruz.
Bir gence iş verdik diye, burnumuzdan fitil fitil getirdiler.
Çünkü seçimlerde bilmem kimi desteklemiş de, ötekini kösteklemiş de...
Partilerin "iç işleri"nden ne kadar uzak kalmışsam, hayata o kadar yakın oldum.
Ama illaki bu işler peşimize düşüyor.

...

Kimi belediye başkanları  "topluma hizmet" görevini “kişisel” hesaplarla karıştırıyor, zaman zaman kendilerini “belediyenin sahibi” sanıyorlar.
Sözcükler kırık cam parçaları gibi ağzımda geziniyor, sustukça kanıyorum ama yine de sabrediyorum.
Hani derler ya, “mevki verince insanın gerçeği ortaya çıkar.”
O durumda kavrarsınız ne kadar özgürlükçü ya da baskıcı olduğunu...
Şimdilik sadece şunu sormak istiyorum.
Kendi gibi düşünmeyen ve kendine siyasi destek vermeyen insanlara yaşam şansı tanımayanlara... “İşsiz kalsın”, “aç kalsın”, “açıkta kalsın” diyenlere...
Siyasi literatürde ne ad verilir?

Umarım en azından bu sorunun yanıtını samimiyetle ararlar.

 


ÖzCE

Gevşek Federasyon:
Yalancı dolma.

KKTC yurttaşı:
"Gevşek" kimlik.

Turist:
"Kayıt dışı" yaşam.

Yabancı turist:
Turist.

Geleneksel sendikacı:
Maaş, barem, ek mesai eylemcisi

Asgari Ücretli:
İnsanın sürüngeni

Nisap:
Meclis-i Gülyabani

Kur:
TL’nin donu

 


Zormuş!

Bir ilan gördüm.
“Şoför aranıyor.”
Hani adettendir ya, "KKTC yurttaşı" deniyor.
Sonra bir ek var:
"Güney Kıbrıs'a geçiş sorunu olmayan..."

...

"Kıbrıslı aranıyor" dese, kıyamet kopacak.
"Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşı” dese, olmayacak.
O zaman da "ana dili Türkçe" demesi gerekecek.
"KKTC yurttaşı” deyince de eksik kalıyor.

...

Personel dahi aramak amma zormuş ha!


 


<... Ah sizi kendini beğenmiş ilericiler! Siz insanları anlamazsınız. Başka birini ezerken kendinize kötülük ettiğinizin farkına bile varmazsınız...>

| Suç ve Ceza, Dostoyevski

 


 

‘Şahane Düğün’ü izledikten sonra kendime sordum, “Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’nı en son ne zaman izlemiştim?”
Ve utandım!
Cuma akşamına yerinizi ayırtınız.
Oyun mu? Haftaya pazar günü
Adres Kıbrıs’ta yazacağım.

 

 

Bu yazı toplam 2105 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar