1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. BU DA GEÇER
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

BU DA GEÇER

A+A-

Hayattaki tatlı anları sonrasında gelen kirlenme ve bozulmalardan nasıl koruyabiliriz diye düşündüm bugün. Yaşanan bir kırgınlık sadece bu anı ve geleceği değil geçmişi de etkiliyor çünkü. Geçmişin yorumunu farklılaştırıyor en azından. Yaşarken tadına doyulamayan o muhteşem anlara bir kırgınlık sonrası daha farklı bakmaya başlıyoruz. Kurduğumuz anlatıya sonradan yaşananın karanlığı da sirayet ediyor. O anıdaki insanı artık daha farkı algılıyoruz vardığımız noktada.  O kişi, sevdiğimiz, içimizin titrediği, ele güne karşı göğsümüzü gererek savunacağımız biri olmaktan çıkıveriyor artık çünkü…  Adının anılması yaramızı anımsatıyor yalnızca. Yaşanan onca güzellik deprem sonrası yıkıntısı altında inliyor. O ilişki geçmişi, bugünü ve geleceğiyle acıya kesiyor.

Sadece kendi deneyimlerim için değil çok güvendiğim başkalarının ilişkileri için de tutuyorum bu yası. Bir zamanlar efsaneye dönüşen Nazım ile Piraye’nin aşkı için örneğin. Henüz bir ergendim Nazım’ın kalbinin kızıl saçlı bacısı için yazdığı şiirleri, ikisinin mektuplarını okuduğumda. Ergen romantizmi içinde çok fazla idealize ederek okumuştum bu aşkı. Geçen yıl “Türkiye Hapishanelerinde Edebiyat” diye bir seçmeli ders verirken pek çok materyali tekrar elden geçirmem gerekti.  Pek çok şair ve yazarın özel hayatlarına da daldım. İyi ki edebiyat var ve güzel olanı bir biçimde muhafaza ediyor diye düşündüm o an. Bazen eski defterlere, eski mektuplara bakarken bir sızı sarıyor içimi. Zaman geçiyor ama tortusu kalıyor.  Yılların ardından daha farklı görünmeye başlıyor yaşanılan.

Yalnızca gönül ilişkileri değil sözünü ettiğim. Gönül ilişkileri doğaları gereği çetrefil zaten. Kalbimizde yer açtığımız bazı arkadaşların uzaklaşması daha bile acıtıcı aslında. En derin varlığımıza, kimliğimize, kişiliğimize dair bir dışlanma ve yaralama hali bozulan arkadaşlıklarda yaşanan.

Çok çabuk bağlananlardandım ben. İnsanlara, mekanlara, hayallere kaptırırdım çabucak kendimi. Yaralandıkça bir kabuk örmeye başladım etrafımda. Kimi kez dayanamayıp çıkıyorum o kabuktan.

Güzel geçmişin hatırına ilişkileri koruyabilsek keşke. Bazen başarabiliyoruz bunu, ilişki biçim değiştirse bile sürüyor bir biçimde. Kimi zamansa büyük bir travma kalıyor geriye. Kalbimiz öylesine paramparça oluyor ki iyileşmesi mümkün olmuyor bir türlü.

Renkleri, kokusu, duygusuyla bir anı elimde tutmak isteğiyle yanıyorum kimi zaman. Yaşananı yazıya dökmekten başka çarem kalmıyor böyle bir durumda. O anlara dair kurulan anlatı o anların esiniyle yazılmış oluyor yalnızca. Gerçek olan o an değil aslında, bizim o ana dair algımız.

Geçmişin bazı sayfaları ise bugünden bakılınca inanılmaz geliyor. O noktalara nasıl sürüklendiğimize hayretle bakıyoruz yıllar sonra. Hayat bir tiyatro sahnesi ve her şey bir oyun işte.

Bazen bizi o ilişkiye sokan psiko-dinamiğe dair bir aydınlanma yaşıyoruz. O ilişkide var olmamızı sağlayanın bizi acıtan bazı hatıraları iyileştirmek olduğunu anlıyoruz örneğin. İnsanın karmaşası içinde sürüklendiğimiz yeri dışına çıkınca analiz edebiliyoruz ancak.

Acısıyla tatlısıyla geçiyor işte hayat. Asla bitmez dediğimiz bitiyor, hayatta olmaz dediğimiz oluyor. Değişimler karşısında sağlam durmaktan, gitmekte olan için tuttuğumuz yası gelmekte olanın heyecanıyla teselli etmekten başka çaremiz yok.

En zor dönemlerde bile insanın sığınacağı bir avuntu var bana kalırsa. Hayatta gizli mucizeler olduğunu anımsamak hep iyi tutuyor insanı. Bu mucizeler öyle kendiliğinden gelmiyor ama. Doğru zamanda doğru işaretleri okuyup doğru hamleleri yapmışsak buluyorlar bizi. Onlara inanmıyorsak tenezzül etmiyorlar gelmeye. Kapımızı kapatmışsak geri dönebiliyorlar. Sabırsız davranıp tomurcuğu koparırsak açan çiçeği göremiyoruz.

Zor zamanlar ilk kez yaşanmıyor dünyada. Güzel günler için onları aşma sınavındayızdır belki de. Üzgünseniz ve her ne ise nedeni her şeyin geçici olduğunu unutmayın ve kapınızı kapatmayın lütfen. Bir mucize sızar mı içeriye, emin değilim. Bir mucize bekleyen kişi, mucizelerden umudunu kesmiş olandan evladır ama.

Bu yazı toplam 1958 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar