1. YAZARLAR

  2. Marilena Evangelou

  3. Bizi Düzeltin, Bizi Aşın…/ Διορθώστε μας, προσπεράστε μας…
Marilena Evangelou

Marilena Evangelou

Politis Newspaper

Bizi Düzeltin, Bizi Aşın…/ Διορθώστε μας, προσπεράστε μας…

A+A-

Bizi Düzeltin, Bizi Aşın…

“Bir limonata rica ediyorum”.

Hanımefendi Yunanca konuşuyordu. Düzgün bir Yunanca değildi.
Benim, etkinliğin organizatörlerinden biri olduğumu sanmıştı. Kendisine organizatör olmadığımı söylemek üzere gittiğimde iki toplumlu girişimin birçok gönüllüsünden biri geldi. Kıbrıslı Türk’tü. Bu Kıbrıslı Türk, bozuk Yunanca konuşan bu kadının ana dilinin Türkçe olduğunu anlamamıştı. O da Yunanca konuşmaya çalıştı. Bu duruma müdahil olmak, bozmak istemedim. Gülümsedim ve bıraktım kendi kendilerine keşfetsinler. Bir süre sonra aynı dili konuştuklarını fark edeceklerdi… 

*  *  *

Bu olayın üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra, yaşça daha büyük olan bir beyefendi geldi ve İngilizce, yazılarımı okuduğunu söyledi.  Bana İngilizce konuştuğu için içimden “muhtemelen Kıbrıslı Türk’tür” diye düşündüm. Konuşmamızın sonunda bana elini uzattı ve kendini tanıttı: “Memnun oldum. Ben Andreas. İngiltere’de yaşayan Kıbrıslıyım. Yunanca okuyup yazabilirim, ama dili kullanmada artık eskisi kadar iyi değilim”. Ah be Andreas…  Adının Hüseyin olduğunu söyleseydin de durum aynı olurdu.

*  *  *

Kıbrıslıların her ortak buluşmalarında bu gibi ayrıntılar meydana geliyor. O buluşmaya gelmek için Kıbrıs’ın hangi tarafından yürüdüklerini ayırt edemeyeceğiniz birçok durum oluşuyor. Zaten hangi taraftan yürüdüklerinin de bir önemi yok ya…

*  *  *

Başkalarının da benim gibi böyle ayrıntılarda anlamlar bulup bulmadığını bilmiyorum. Sanki modası geçmiş bir düşünce biçimiyle, geri kalmışım gibi geliyor. Muhtemelen başka bir neslin kalıntılarıdır. Bugünkünden daha eski bir neslin kalıntıları… Sanırım yukarıda bahsettiğim ayrıntıların artık çok da büyük bir anlamı yok. Şu veya bu şekilde, yıllar geçtikçe iki toplumlu buluşmaların biçimi değişti. Artık şüphecilik, tereddüt yok. Gayet mantıklı. Artık birbirimizi tanıdık. İnsanlar sevinçle bir araya geliyorlar. Buluşmalar bir bayram, bir panayır şekline bürünüyor. Suratsızlığın yerini tebessüm aldı. Müzik, yeme içme, şarkılar ve sohbet… Uzun sohbetler… Slogansız, mikrofonsuz, kürsünün, protokolün, demeçlerin, geçmişe ilişkin, hatalara ilişkin bitmek tükenmek bilmeyen tartışmaların olmadığı sohbetler… Artık öncüler genç kişilerdir. Benim neslimin bitkin iki toplumlu buluşmalarını geride bırakmış genç insanlar... Canlılık… Ayrıca gruplar halinde yapılan ayaküstü konuşmalar Kıbrıs sorunu, müzakere eksenli değil. Gençler müzikten, yaptıkları çalışmalardan, okudukları bölümlerden, geleceklerinden bahsediyorlar. Sevgiden, aşktan, mısralardan bahsediyorlar. Hayat bu be… Evet! Nihayet doğal şekilde yaşamak istiyoruz.

*  *  *

Sevgili genç nesil. Gençliğinizin sadeliği ve canlılığı; en başarılı slogandan, en hüzünlendirici şarkıdan daha etkili, daha güçlüdür. Kıbrıs, acınacak halde değildir. Kıbrıs yaşam sevincidir. Sizler de Kıbrıs’ı yaşamak, Kıbrıs’ın tadını çıkarmak istiyorsunuz. Beraber, birleşik şekilde… Genç insanların bize acı veren, bizi ayıran, bizi paramparça eden şeyleri tartışmasının ne faydası olabilir ki?

*  *  *

Hayır, hayır kuruntulu orta yaşlı… Gençlerimiz sığ falan değildirler. Bizden öndedirler. Sadedirler, nettirler. Yazgımızdaki felaketleri tartışa tartışa yıprandık, buruş buruş olduk. Şimdi bayrağı onlar devraldılar. Bizi düzeltiyorlar. Bizi geçiyorlar. Mesajı aldım. Onları destekliyor ve onlara güveniyorum.

_______

YENİDÜZEN için yazılan özgün Yunanca metinden çeviri: Çağdaş Polili
________

 

Διορθώστε μας, προσπεράστε μας…

«Μια λεμονάδα παρακαλώ». Η γυναίκα μίλησε Ελληνικά, αλλά σπαστά.  Νόμισε ότι ήμουν εκ των διοργανωτών της εκδήλωσης. Πήγα να της εξηγήσω και αμέσως εμφανίστηκε ένας από τους πολλούς εθελοντές της δικοινοτικής πρωτοβουλίας. Τουρκοκύπριος. Δεν είχε καταλάβει ότι η μητρική γλώσσα της γυναίκας που ζητούσε σε σπαστά ελληνικά λεμονάδα ήταν τα τούρκικα. Άρχισε κι εκείνος να προσπαθεί να μιλήσει ελληνικά. Δεν ήθελα να το χαλάσω με τίποτα. Χαμογέλασα και τους άφησα να παιδεύονται. Σε κάποια στιγμή θα το συνειδητοποιούσαν ότι μιλούν την ίδια γλώσσα…

Λίγο αργότερα, ήρθε ένας μεγάλος κύριος και μου είπε στα αγγλικά ότι με διαβάζει. Σκέφτηκα από μέσα μου πως θα ‘ταν μάλλον Τουρκοκύπριος για να μου μιλά αγγλικά. Στο τέλος μου ‘δωσε το χέρι και συστήθηκε : «Χάρηκα . Είμαι ο Αντρέας. Κύπριος της Αγγλίας. Μιλώ και διαβάζω ελληνικά, αλλά όχι τόσο καλά πια». Αχ Αντρέα… και Χουσείν να μου ΄λεγες πως σε λένε, το ίδιο και το αυτό.

Τέτοιες λεπτομέρειες είναι που κρατώ σε κάθε συναπάντημα Κυπρίων. Από αυτές που δεν ξεχωρίζεις από ποια πλευρά της Κύπρου περπάτησαν για να ‘ρθουν.  Και που δεν έχει σημασία…

*  *  *

Δεν ξέρω αν και άλλοι παρατηρούν το νόημα στις λεπτομέρειες. Σαν να έχω αποκοπεί σε ένα παλιομοδίτικο τρόπο σκέψης. Κατάλοιπο μάλλον μιας άλλης γενιάς. Πιο παλιάς από τη σημερινή. Νομίζω πως πια δεν έχουν τόση μεγάλη σημασία όλα αυτά. Έτσι κι αλλιώς, άλλαξε με τα χρόνια η μορφή των δικοινοτικών συναντήσεων. Έχει εκλείψει η καχυποψία, η διστακτικότητα. Λογικό. Έχουμε πια γνωριστεί. Η πρόσμιξη των ανθρώπων γίνεται με χαρά. Παίρνει τη μορφή γιορτής, πανηγυριού. Χαμόγελα έχουν αντικαταστήσει το μούδιασμα. Μουσική, φαγητό, ποτό, τραγούδι και κουβέντα… πολλή κουβέντα. Χωρίς συνθήματα, χωρίς μικρόφωνα, χωρίς βάθρα, χωρίς πρωτόκολλα, χωρίς ομιλίες, χωρίς ατέρμονες συζητήσεις για το παρελθόν, για τα λάθη.  Νέα πρόσωπα είναι πια οι μπροστάρηδες. Νέοι άνθρωποι, που έχουν αφήσει πίσω τους τη μιζέρια της δικής μου γενιάς δικοινοτικών συνάξεων. Ζωντάνια… 
Και στα πηγαδάκια, οι συζητήσεις δεν περιστρέφονται στο Κυπριακό, στις διαπραγματεύσεις. Οι νέοι μιλάνε για τη μουσική, για τις σπουδές τους, για το μέλλον τους. Για την αγάπη, τον έρωτα, τους στίχους.  Ζωή ρε… ναι! Επιτέλους θέλουμε να ζήσουμε φυσιολογικά. 

*  *  *

Αγαπημένη γενιά των νέων.  Η απλότητα και η ζωντάνια της νιότης σας είναι πιο ηχηρή και από το πιο πετυχημένο σύνθημα και από το πιο δακρύβρεχτο τραγούδι. Η Κύπρος δεν είναι μίζερη. Η Κύπρος είναι η χαρά της ζωής. Κι εσείς θέλετε να τη ζήσετε, να την χαρείτε. Μαζί, ενωμένοι. Σε τι ωφελεί νέοι άνθρωποι να συζητούν για όσα μας πίκραναν, μας χώρισαν, μας διέλυσαν;

Όχι καχύποπτε μεσήλικα… δεν είναι ρηχοί οι νέοι μας. Είναι μπροστά από εμάς. Είναι απλοί, καθαροί. Ρυτιδιάσαμε συζητώντας τα κακά της μοίρας μας. Τώρα αυτοί πήραν την σκυτάλη. Μας διορθώνουν. Μας προσπερνούν. Πήρα το μήνυμα. Ακολουθώ και τους εμπιστεύομαι.

Bu yazı toplam 5972 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar