1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. "Bize verin kurtulun dediler"
"Bize verin kurtulun dediler"

"Bize verin kurtulun dediler"

Milli Eğitim eski Bakanı, TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit, bakanlığı döneminde Türkiye’nin özellikle İlahiyat Koleji’nde yaptıkları denetimlerden rahatsız olduğunu ifade etti, “TC ‘bize bırakın’ teklifi yaptı. Asla kabul etmedik” dedi.

A+A-

Fayka Arseven KİŞİ

Milli Eğitim eski Bakanı, TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit, bakanlığı döneminde Türkiye’nin özellikle İlahiyat Koleji’nde yaptıkları denetimlerden rahatsız olduğunu ifade etti, “TC ‘bize bırakın’ teklifi yaptı. Asla kabul etmedik” dedi.

4’lü koalisyondan HP Genel Başkanı Kudret Özersay’ın arsa meselesini bahane ederek hükümetten ayrıldığını anımsatan Özyiğit, “Kudret Hoca, Türkiye’deki belli güçlerin desteğini alarak adım attı” vurgusunda bulundu.

Milli Eğitim eski Bakanı, TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit ile bu hafta siyasi gündemi ve Bakanlığı döneminde, TC ile olan ilişkilerini konuştuk.

  • YENİDÜZEN: 4’lü koalisyon hükümetinin bozulma süreci çok konuşuldu, sizde ilk zamanlarda açıklamalar yaptınız. Şimdi süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • ÖZYİĞİT: Daha önceki dönemlerde de hükümet kurulduktan hemen sonra da hep şu söylendi; UBP, Hüseyin Özgürgün’ü değiştirecek HP o zaman hükümeti bozup UBP ile hükümet kuracak…
    Özgürgün partinin başında olduğu için bu söylentiler ilerlemedi.  Ekim ayında UBP Kurultayı ile yeni başkanı Ersin Tatar oldu. O zaman yine ‘hükümet bozulacak’ denildi. Ama süreç içerisinde bozulmadı.
    Bazı ‘gazeteci dostlar’ neredeyse yemin ederek, ‘filanla görüşüldü, filan tarihte hükümet bozulacak’ diye zaman zaman yazdı. Bunları da biz Kudret Hoca’ya sorduk; insanlar neredeyse yemin ediyor, var mı bunun aslı astarı? Eğer bittiyse bu 4’lü izdivaç da siz başka bir izdivaçça gideceksiniz bilelim.
    Kesinlikle bunun söylenti olduğunu söyledi ve asla kabul etmedi. Hatta biz açıklama da yaptık, ‘bu saldırılar bizi daha da kenetledi’ dedik ve 23 Nisan’dan sonra Kudret Hoca da hükümetin emin adımlarla yola devam ettiğini belirten bir açıklama yaptı. Ama 10 gün sonra hükümet bozuldu.
    Demek ki gazetecilerin söylediklerinde bir doğruluk vardı. Onları ben Hollywood’a senarist olarak önermiştim ama sonunda haklı çıktılar.
     
  • YENİDÜZEN: Denildiği gibi gerekçe sizce arazi meselesi miydi?
  • ÖZYİĞİT: Hatırlayın Yenişehir’de bir yurt yapımı vardı. Yine Denktaş ismi vardı ve mahalle sakinleri tepki koymuştu. Tepkiler sonucunda geri çekilmişti. Ama bu arsayı kira ile elinde tutanlar gitti Rum sahibini buldu. Şimdi Taşınmaz Mal Komisyonu üzerinden onu satın almaya çalışıyor. O zaman da söylenebilecek bir şey kalmaz.
    Doğruya doğru 67 dönümlük arazi meselesini 3Mayıs’ta Kudret Bey’in bize verdiği mektupta öğrendim. Bu mektup bana ve Başbakan’a gönderildi. Öğrenince Kudret Bey’i aradım ama ulaşamadım. Başbakan da ulaşamadı. O hafta sonu bir otelde etkinlikleri vardı ne ilginçtir Mevlüt Çavuşoğlu da aynı otelde bir etkinliğe katılmıştı. Sonunda 6 Mayıs Pazartesi Meclis’e geldiğimde en azından önce 3’ümüz sonra Serdar Bey’in de katılımı ile 4’lü toplantı yaparız diye düşündüm. Ama baktım neredeyse tüm gazetelerde mektup ve arazi meselesi manşet. Belli ki bilirleri servis etmiş. Biz toplanalım beklerken, Kudret Bey bize ‘Salı günü Bakanlar Kurulu’nda görüşeceğiz’ dedi. ‘Tamam’ dedik. Ertesi gün Bakanlar Kurulu’nda Serdar Bey, bizim hükümetimiz dönemimizde Devlet Emlak Malzeme Dairesi tarafından kimlere arazi kiralandığına dair dosya sundu. Biz de ‘inceleyelim,  ama bu arazi meselesi de keşke olmasaydı’ dedik. Yasal olarak bir sorun yok. Çünkü bir sürü üniversiteye arazi verildi. Serdar Bey de oğlu Denktaş’a değil, Baba Rauf’un adına yapılan üniversiteye arazi verilmesinden bahsetti. Ama biz doğru olmadığını söyleyince ‘tamam o zaman iade edelim İçişleri Bakanlığı’na, ihale edilsin alabilirlerse alsınlar’ dedi. Bu konuda herkese bir rahatlama geldi. O günkü Bakanlar Kurulu’ndan bu sakin atmosferden ayrıldık.
    Ertesi gün arka arkaya iki toplantı yaptım. Biri Özdil Nami ile biri de öğlen Serdar Denktaş ile icraatlarla ilgili... Ama akşamüzeri istifa etti. Denktaş herhalde HP’deki hareketi fark etti daha ileri gidilmemesi için kendini geri çekti. ‘Hükümet devam etsin biz de destek verelim’ dedi. Bunun üzerine Başbakan ile telefon görüşmesi yaptık ve dedik ki; ‘herhalde daha da tansiyon düşer ve kimin Maliye Bakanı olacağını konuşup, yola devam ederiz.’ Gece tam tersi oldu. HP hükümetten çekildi.  Ertesi gün de Başbakan hükümetin istifasını sundu, doğru yaptı.
     
  • YENİDÜZEN: Baştan beri aldatıldığınızı mı hissettiniz?
  • ÖZYİĞİT: Aynen. Reddettiğimiz senaryoların gerçek olduğunu o an hissettim. Demek ki olay arazi meselesi olsaydı, Serdar Bey’in istifasından sonra üçümüz toplanır ve Maliye Bakanlığı’nı kim üstlenecek diye konuşurduk. Demek ki o senaryo yazan arkadaşlar haklı çıktı. Hele hele de kısa bir süre önce Mevlüt Çavuşoğlu ile Ankara ve İstanbul’da hem HP’nin hem UBP’nin görüşme yapması, ardından da Kıbrıs’ta aynı mekanda yapılan toplantılardan sonra böyle bir adım atılıyorsa senaryolar gerçekmiş.
     
  • YENİDÜZEN: Bir de TC bu hükümeti hiç istemedi söylemleri var. Bu doğru mu? TC sizi istemedi mi?
  • ÖZYİĞİT: Hükümeti istemediler mi? Ondan emin değilim. Dikkat ederseniz Kudret Hoca’ya da sordular, ‘Türkiye falanın bakan olmasını ya da falan partiyi istemedi diyemem’ dedi. O zaman bir açıklama borcu var, ‘neden o zaman?’  Serdar Bey’in de dediği gibi Türkiye ile görüşmeleri daha çok Kudret Hoca ile Tufan Hoca görüştü. Zaman zaman bizim de görüşmelerimiz oldu, olmayan görüşmelerimiz de oldu. Ama ben Türkiye Turizm ve Kültür Bakanı ile çok iyi ilişkiler kurdum.
    Direk olarak TC’nin bir rahatsızlığı varsaydı ki Serdar bey ve ben bunu sorduk ve dedik ki; “eğer böyle bir şey varsa oturup bunu konuşalım.” Ama ne Başbakan ne de Kudret Bey, ‘böyle bir izlenim edinmedik’ dedi. Dolaysıyla bu konuda açık olmak gerekir. Benim duruşum, dini konulardaki hassasiyetim, Kıbrıs Türk toplumu adına duruşum, federal çözümü savunmam, Akıncı’ya destek vermem rahatsızlık yarattıysa birileri de çıkıp bunu dillendirmeliydi. Özelleştirme konusunda hassasiyetimiz de biliniyor. Ki Limanlar konusunda Tolga Atakan tarafından getirilen öneride de söylediğimiz gibi her şeyin devredilmesini doğru buluyoruz. Telefon Dairesi konusunda da bizim düşündüğümüz konuda çalışma yapıldı ama o da ilerlemedi, durdu. Mesela protokolün son şeklini göremedik. Teknik düzeyde iki hükümet arasında protokol görüşmeleri oldu ama asıl son aşamaya gelinmedi. Yani Sayın Başbakan ve Başbakan Yardımcısı Ankara’da görüşme yapmıştı, bize kısa bir süre sonra Ankara’nın protokolde kendilerine göre gelinen noktayı göndereceklerini söyledi. Ama bir türlü ulaşmadı.

“Ben o günlerde de dedim; Cumhurbaşkanlığı adaylığı, hükümet bozma için gerekçe olmamalıdır. Şu bir gerçek ama Kudret Hoca, Türkiye’deki belli güçlerin desteğini alarak adım attı.” 

  • YENİDÜZEN: Türkiye Kudret Özersay’ı Cumhurbaşkanlığı’na mı hazırlıyor?
  • ÖZYİĞİT: Türkiye sadece Kudret Hoca’yı nasıl Cumhurbaşkanı yapabiliriz, Akıncı’yı nasıl uzaklaştırabiliriz mi kurgu yaptı? Bu mudur yani? Ya da federal çözümcüleri bypass etme oyunu mudur bu? Mevlüt Çavuşoğlu iki ayrı devletten, yeni fikirden bahsediyor. Konfederasyon yeni bir fikir mi? AB içinde iki devlet tamamen hayal ürünüdür. Olmayacak duaya amin demek gibi bir şeydir.   
     
  • YENİDÜZEN: Kudret Özersay’ın gailesi sadece Cumhurbaşkanlığı mı?
  • ÖZYİĞİT: Ben parti başkanlarına dedim ki; ben aday değilim. 3’nüzün de adı geçer. Bana göre olabilirsiniz. Ama 2000 yılında Serdar Bey’in babası Denktaş adaydı ama hükümette UBP-TKP vardı. Derviş Bey Başbakan, adaydı, Akıncı Başbakan Yardımcısı, adaydı. Kimseye de bir şey olmadı. Ki Derviş Bey daha sonra adaylıktan çekildi ama hükümet meselesinden çekilmedi. Başka başka nedenlerden çekildi ve hükümete de bir şey olmadı. Seçim bitti 1 yıl sonra ‘general çizmeyi aştı’ meselesinden dolayı UBP-TKP hükümeti yıkıldı.  Cumhurbaşkanı adayı olabilirsiniz ama sonunda halk takdir eder ve o göreve gelirsiniz. Serdar Bey, bu sözümden sonra ilk yaptığı açıklamada ‘el sıkıştık’ gibi bir ifade kullandı.  Kudret Hoca’dan ise yalanlama geldi, ‘el sıkışmadık’ dedi. El sıkışmadık ama bir fikir birliğine varır gibi olduk. Belli ki Kudret Bey’in kafasında başka düşünceler oluşmuştu. Ama ben o günlerde de dedim; Cumhurbaşkanlığı adaylığı, hükümet bozma için gerekçe olmamalıdır. Şu bir gerçek ama  Kudret Hoca, Türkiye’deki belli güçlerin desteğini alarak adım attı. 

 “Çanakkale gezileri, bir de İlahiyat Koleji konusunda biz başka bir şey, onlar (TC) başka bir şey söylüyordu. Bu konularda uyuşma sağlanamadı.”

  • YENİDÜZEN: Sizin TC Eğitim Bakanı ile ilişkileriniz nasıldı? 15 ay içerisinde görüşebildiniz mi?
  • ÖZYİĞİT: Çanakkale gezileri, bir de İlahiyat Koleji konusunda biz başka bir şey, onlar başka bir şey söylüyordu. Bu konularda uyuşma sağlanamadı. İlahiyat Koleji’ni kapatma niyetimizin olmadığını söyledik. Ama bizim partimizden bir arkadaşın seçim döneminde ‘kapatacağız’ sözü hep bize, ‘sizin esas niyetiniz kapatmadır’ diye önümüze geldi. Oysa bizim seçim bildirgemizde de ‘kapatma’ diye bir şey yoktu. Demokratik, laik ve bilimsel ilkelerle değerlendirme, denetleme ve yönlendirme vardır. Biz sonuçta Hala Sultan İlahiyat Koleji’ni denetledik ve bundan da rahatsızlık duyuldu ve bize ‘bize bırakın’ teklifi yapıldı. Ama biz Hala Sultan’ı ısrarla denetledik. İlk denetleme de ‘yılbaşı tartışması ile başladı. Ama bu ülke yılbaşını, okullarda balolarla kutlar. Bu okulda bu devletin bir okuludur burada da kutlanacak. Nitekim 2018 yılı sonunda böyle bir tartışma olmadı. Sonra Türkiye’den gelen ve bizim buradan atadığımız öğretmenler arasında diyalogsuzluk ve ayrışma gündeme geldi. Onlarla ilgili denetleme yaptık ve uyum içinde çalışmaları için çalıştık. Sonra Türkiye’den ilahiyata öğretmen gelmesine gerek yok dedik, kendimiz öğretmen görevlendirdik. Bundan da bir miktar rahatsızlık duyuldu.
    Haspolat Meslek Lisesi’nin okul binasıyla ilgili sıkıntı oldu. Biz çeşitli araştırmaların ardından bir uygun yer bulamadık. Daha önce Bayraktar Ortaokulu yıkılacağında, öğrenciler Hala Sultan İlahiyat Koleji’ne taşınmıştı. Haspolat Meslek Lisesi’ni de oraya taşıdık. Başladı Ankara’ya haber gitmeye; “Cemal hoca özellikle okulu taşıdı, bir kargaşa çıkarıp kapatmaya zemin yaratacak.”
    Ben de Ankara’daki yetkililere Namık Kemal’in sözünü hatırlattım, “Kıbrıs’ta iki şeyden şikayetçiyim bir sivrisinek bir de dedikodudan.” Dedikodu toplumun önemli özelliği halinde…
    Çünkü 4’lü koalisyon hükümeti uzun yıllar sonra bu toplumun özlediği bir yapıyı verdi. Yapısal reformları getirecek, yolsuzlukların üzerine gidecekti. Cesaretle bazı adımları atacak bir yapıydı. Bunu hazmedemeyen senarist arkadaşlar da sürekli bunu yıkmak için bazı sözleri bahane ederek, sürekli bizim hakkımızda, Serdar Bey hakkında başka şeyler, CTP’li bazı vekiller ile ilgili başka şeyler ortaya attı. Sırf 4’lü hükümeti biran evvel bozsunlar ve bu hükümet kurulsun ki nemalanma, çıkarlar sürdürülsün. Bütün mesele buydu.

 “Hala Sultan İlahiyat Koleji’ni denetledik ve bundan da TC rahatsızlık duydu ve bize ‘bize bırakın’ teklifi yapıldı. Asla kabul etmedik”

24 Haziran’dan önce Eğitim Bakanı ile görüştüm ama sonra bir sistem değişikliği oldu. O bakanlar ile bir görüşme ayarlamaya çalıştık. Ekim ayında hem Eğitim hem de Turizm ve Kültür Bakanı ile randevulaşma oldu. Yalnız bizim Ankara’ya gitmemizden önce şimdiki Eğitim Bakanı Ziya Selçuk beni aradı ve dedi ki; “Sayın bakan bir görüşme yapacağız ama arzu ederseniz bu görüşmeyi ileri bir tarihe erteleyelim. Komiteler kuralım, komiteler başlıkları çalışsın. Ortaya bir şey çıkarsınlar öyle görüşelim.” Nitekim Ankara’ya gitmeden biz bu açıklamayı yaptık ama ısrarla birileri “Cemal Hoca Ankara’ya gitti ama görüşmediler” dedi. Ama görüşmenin olmayacağını zaten biz söylemiştik.

“TC Eğitim Bakanı aradı ve dedi ki; 'İlahiyat Koleji konusunda Ankara’da büyük rahatsızlık var. Belli ki siz de bu okuldan rahatsızsınız iyisi mi devredin bize, siz kurtulun, biz de'… Ben de dedim ki; biz rahatsızlık duymuyoruz ama gerektiği şekilde denetlemesini yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.”

Geldik, komiteler çalıştı artık görüşmenin yapılması konuşulurken, Bakan aradı ve dedi ki; İlahiyat Koleji konusunda Ankara’da büyük rahatsızlık var. Belli ki siz de bu okuldan rahatsızsınız iyisi mi devredin bize siz kurtulun biz de” Ben de dedim ki; biz rahatsızlık duymuyoruz ama gerektiği şekilde denetlemesini yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Bu benim Bakanlığıma bağlı bir okul ve bu bir devlet sorunudur.” Bakan, “size bir protokol gönderiyorum. Arzu ederseniz inceleyin. Eğer uygun bulursanız gelin imzalayalım. Diğer konuları da görüşüp, çözelim. Yola devam edelim” dedi.
Ben bunu hükümete taşıyacağımı kendisine söyledim. Başbakana götürdüm, Kudret Bey de oradaydı 3’lü görüşme yaptık daha sonra Serdar Bey’e bilgi verdik. Hatta Tufan Hoca, “ben bunu Fuat Oktay Bey’e ileteceğim. Böyle bir şey kabul edilemez” dedi. Kudret Bey de aynı fikirde olduğunu söyledi. Hükümetin diğer bakanları da… Daha sonra bir görüşme olmadı.

 “Takipçisiyiz”

  • YENİDÜZEN: Bunları neden o dönemde açıklamadınız?
  • ÖZYİĞİT: O dönemde ben bunu hükümete taşıdım. Olay devletlerarası bir noktaya gelmişti. Ama şimdi adım gibi eminim gelmediyse hükümetin veya bakanın gündemine gelecek. Görevi devrederken Nazım Bey’e de bunu söyledim. Meclis’te niye söyledim? Israrla bu konuya parmak basmak istedim. TC Hükümeti’nin böyle bir talebi var. Bundan sonra da takip edeceğiz yeni hükümetten taleplerini.
     
  • YENİDÜZEN: Söylemediğiniz açıklamadığınız başka bir şey var mı?
  • ÖZYİĞİT: Çanakkale Kampları… Hatırlayacaksınız ilk göreve geldiğimizde bu konu tartışmalıydı. KTOEÖS kalktı, oturdu; “Çocuklarımızı aldılar götürdüler orada dini hurafeler öğreniyorlar vs”… Oysa Çanakkale deyince aklına insanın Mustafa Kemal önderliğinde İngiliz donanmasına karşı direniş var ve ‘Çanakkale geçilmez destanı” var ve bir de Truva var. Burada aslında yanlış bir şey yok. Ama çocukları alıp da başka yere götüreceklerse evet ona itirazımız var. O dönem dedik ki Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Recep Akdağ’a, “biz heyetlerle öğretmen göndereceğiz, hassasiyetimiz kız erkek niye ayrı ayrı gönderiliyor. Biz bunu anlamakta zorlanıyoruz.”
    Akdağ; “Sizi anlıyorum ama bizim de burada bazı hassasiyetlerimiz var. Ama ben ileteceğim belki bir sonrakini öyle yaparız” dedi.  Ama bir şey daha dedim; “Bir sonraki yıl 19 Mayıs’tır. Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 100’ncü yılıdır. 2019 yılında Çanakkale yapmayalım. Samsun-Ankara yapalım” dedim. “Olabilir” dedi. Akdağ görevden gitti, Çanakkale yapıldı, münferit olaylar da oldu o konular hakkında da soruşturmalar yapıldı.
    Ama o gün Ankara’ya söylediğimi sonraki dönemde de tekrar ettim ama bu yıl ne Çanakkale Kampı ne de bizim önerimiz oldu.

 “Özelleştirme konusunda hassasiyetimden çok hoşnut olmadılar, federasyoncu duruşum iyi algılanmadı, din konusunda da Kıbrıs Türk Toplumu adına gösterdiğimiz laik,  demokratik duruştan çok memnun olmadılar.”

  • YENİDÜZEN: TC ile yıldızlar barışmadı yani hiçbir konuda?
  • ÖZYİĞİT: Bir özelleştirme konusunda hassasiyetimden çok hoşnut olmadılar, federasyoncu duruşum iyi algılanmadı, din konusunda da Kıbrıs Türk Toplumu adına gösterdiğimiz laik,  demokratik duruştan çok memnun olmadılar.
     
  • YENİDÜZEN: Yolsuzluklarla yeterince mücadele etmediğiniz iddia edildi…
  • ÖZYİĞİT: HP’li milletvekili Gülşah Şanverler dedi ki; “3 ortak bize destek olmadı” dedi. Ama göreve geldik bir yandan öğrenci taşımacılığı yapanlar 6 ay ödenmemişti. Hemen Serdar Bey ile inisiyatif aldık sorunu çözdük. Bir yandan da 2016-2017 yılına ait taşımacılıkta bir takım problemler vardı. Bunları aldım hükümete taşıdım. Mali İnceleme Teftişi Kurulu’na yolladım. Oradan çıkan raporlar direk Başsavcılığa gitti tutuklama ve yargılama başladı. Yolsuzlukların üzerine gitme nasıl olur anlamadım. Bizzat bunu yaptık. Dolayısıyla böyle bir şey söz konusu bile değil. Aytaç Çaluda olayında da hükümet gerekeni yaptı. Hüseyin Özgürgün hakkındaki ise Meclis’e bir türlü gelmedi.  Daha önce ise 2017 yılında ben bizzat TDP Genel Başkanı olarak Polis Genel Müdürü’ne Tahsin Ertuğruloğlu ve Kemal Dürüst hakkında Ercan Havaalanı’nın ek sözleşmesiyle ilgili suç duyurusunda bulundum. Kudret Hoca da “dokunulmazlıkları kalktı şimdi de ilerletelim” diye talepte bulundu.
     
  • YENİDÜZEN: UBP ile ortaklıkta yolsuzluk dosyalarının üzerine gidilir mi yoksa saman altı mı edilecek?
  • ÖZYİĞİT: Yavaş yavaş saman altı edileceği yönünde ciddi bir endişem var. Çünkü sevgili Zeki’nin de dediği gibi; Arsa hobisi olanlarla arsa fobisi olanlar bir araya geldi. Nasıl bir diyalog olacak hep birlikte göreceğiz.
     
  • YENİDÜZEN: Özersay’a karşı ne hissediyorsunuz?
  • ÖZYİĞİT: Burukluk… Ben gerçekten daha fazla samimi bulmak isterdim. Samimiyetinden kuşku duymaya başladım. Üzüldüm. Bize söyledikleri ve verdiği güvenceler bizi umutlandırmıştı.
     
  • YENİDÜZEN: Cumhurbaşkanlığı adaylığı seçiminde TDP’nin yol haritası nedir?
  • ÖZYİĞİT: Elbette Akıncı’nın aday olması bizim için önemlidir. 11 Şubat tarihli metnin ve Guterres çerçevesinde işaret edilen 2 bölgeli 2 toplumlu, siyasal eşitliğe dayalı tek ortak egemenlik, tek uluslararası kimlik, tek vatandaşlık, dönüşümlü başkanlık ve toplumların güvenlikle ilgili endişelerini giderecek bir formül içeren bir çözümden yanayız. Bunu da ısrarla sürdüreceğiz. Akıncı da bunu savunuyor. Bizim arzumuz Akıncı’nın yeniden aday olmasıdır.
     
  • YENİDÜZEN: Akıncı’ya resmi olarak ilettiniz, yanıt aldınız mı?
  • ÖZYİĞİT: Akıncı’ya da bunu söyledik ama cevap almadık.
     
  • YENİDÜZEN: Eğitim Bakanlığı döneminiz bitti, en çok neye üzüldünüz?
  • ÖZYİĞİT: Atatürk Stadında çocuklara müjde verdik; özel eğitimde tam gün eğitim diye. Bazı okullarla ilgili bazı düzenlemeler, kolejlere giriş sistemi söz verdim, kolej sınavından önce açıklama yapacağız dedik ama hükümet bitti. Kamu reformu, ben sendikacı dostlara tekrar çağrı yapıyorum herkes eğri oturup doğru konuşsun bu kamu reformu geçmelidir. Yeni hükümet kamu reformu konusunda bir uzlaşı noktası bulursa da, getirdiğinde buna destek olacağız. Bunları yapamamak içimde kaldı. 

 

yeniduzen-satin-aliniz-20190610091622.jpg

Bu haber toplam 4660 defa okunmuştur