1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. 'Biz de barış istiyoruz'
Biz de barış istiyoruz

'Biz de barış istiyoruz'

“41 yılı aşkın bir acı bir özürle geçer mi… Biraz saygı…”

A+A-

BKP ile AKEL’in geçtiğimiz gün Atlılar Şehitliği’nde düzenlediği anma töreninde yaşanan gerginlik sırasında objektiflere takılan Tamer Şadanoğlu içini YENİDÜZEN’e döktü, neden tepki gösterdiklerini anlattı. Olaylarda annesini, babasını ve iki kardeşini kaybeden Şadanoğlu “Biz de barış istiyoruz” dedi “iki kesimliliğe” vurgu yaptı


• “Amacımız darp etmek falan değildi, bizim de söylemek istediklerimiz vardı. Evet biliyoruz bizim yakınlarımızı o gelen Rumlar öldürmedi ama biz yapılmak istenene tepki gösterdik” 

• “Bize haber vermeden tören düzenleyip, barış için geldik diyerek özür dileyemezsin. 41 yılı aşkın bir acı bir özür ile kapanır mı? Biz biraz saygı istiyoruz”

• “Bizim köyümüze Rumlar geldi gitti kimse hiçbir şey demedi, bir şey yapmadı. Belki de kapıda bekleselerdi, içeri girmeselerdi, oradaki çocuklara küfür etmeselerdi belki de bu olaylar bu kadar olmayacaktı.”

• “Bizi bu şekilde görmezden gelirseniz hiçbir şekilde barışa gidemeyeceksiniz. Biz Türk’üz Türk iradesinde yaşamak isteriz. Onların devleti ayrı bizim devletimiz ayrı”

• “Benim 48- 50’ye yakın ailemden şehit var. 1956’da babam vuruldu. 1974’de annem ve iki kız kardeşim. Ben bunları nasıl unuturum? Ben baba yüzü görmedim. ‘Baba nasıldır’ demedim. Kolay değildir”

Didem MENTEŞ

Atlılar Şehitliği’nde geçtiğimiz gün BKP ile AKEL’in düzenlediği anma töreninde çıkan gerginlik sırasında objektiflere takılan Tamer Şadanoğlu YENİDÜZEN’e konuştu. Ailesinin tüm fertlerini şehit veren Tamer Şadanoğlu, “Bizim tepkimiz bugüne kadar köye hiç gelmeyen İzzet İzcan içindi. Köylüyü bilgilendirmeden anma töreni düzenlediler ve barış adına geldiklerini söylediler. Biz neler yaşadık bunu söylemek istedik ama hakaret ettiler. Biraz saygı istiyoruz. 41 yılı aşkın bir acı bir özür ile kapanır mı?”diye sordu…

İlk önce babasını ardından da annesi ve iki kız kardeşini kaybeden Atlılar sakini Taner Şadanoğlu, “Olayda amacımız darp etmek falan değildi, bizim de söylemek istediklerimiz vardı. Evet biliyoruz bizim yakınlarımızı o gelen Rumlar öldürmedi ama yapılmak istenen bize samimi gelmedi” dedi.

“Biz de barış istiyoruz ama herkes kendi bölgesinde kendi yönetimi altında kalsın” diyen Şadanoğlu, şehitler üzerinden siyaset yapıldığını ileri sürdü.

 

“41 yılı aşkın bir acı bir özür ile kapanır mı? Bir biraz saygı istiyoruz”

• YENİDÜZEN: BKP ile AKEL geçtiğimiz gün Atlılar Şehitliği’nde ortak anma etkinliği düzenledi. O gün siz de oradaydınız ve bazı gergin anlar yaşandı. Bununla ilgili neler söyleyecek siniz?

• ŞADANOĞLU: “Biz geleceklerini haber alınca toplandık Muratağa Şehitliği’nde, polis de bir taşkınlık olmaması için güvenliği sağladı. Sen iki parti olarak halkı aldatıp, önceden iki gözetmen gönderip daha sonra arka taraftan oraya gelerek, insanlara sövüp sayarak, şehide saygısızlık yaparak, 'Özgürlük ve barış için çiçeklerimizi koyuyoruz' dersen bunu kabul etmeyiz. Biz hiçbir zaman bunu kabul etmeyiz. Bunlar doğru şeyler değil.  Yapılması gereken Sayın İzzet İzcan’ın bizleri önceden ziyaret edip, doğrudan muhatap alması gerekirdi. İki parti buraya gelerek, köylülerden özür dileyerek, 'Biz bunca yıl gelip şehitlere çiçek koymadık etmedik ama şimdi barışa katkı koymak istiyoruz, onun için geldik’ demeliydi. Ya da İzzet İzcan tek başına gelip bize bilgi verip köylüyle konuşması gerekirdi. Bugüne kadar bunları yapması gerekirdi. Bizim köyümüze Rumlar geldi gitti kimse hiçbir şey demedi, bir şey yapmadı. Belki de kapıda bekleselerdi, içeri girmeselerdi, oradaki çocuklara küfür etmeselerdi belki de bu olaylar bu kadar olmayacaktı.”

“Bir özürle 41 yıllık acı kapanır mı?”

“Amacımız darp etmek falan değildi, bizim de söylemek istediklerimiz vardı. Evet biliyoruz bizim yakınlarımızı o gelen Rumlar öldürmedi ama biz yapılmak istenene tepki gösterdik. 
Ben de orada İzzet İzcan’a şunları söyledim: 'Bizi bu şekilde görmezden gelirseniz hiçbir şekilde barışa gidemeyeceksiniz. Biz Türk’üz Türk idaresinde yaşamak isteriz. Onların devleti ayrı bizim devletimiz ayrı. Bu iş böyle öğretilir. Biz Türk’üz ve Türk artık kendi kendini idare etmesi gerekir. Bizi hiç kimsesi idare edemez. Biz kendi kendimizi yönetecek bir barış istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz. İzzet İzcan kanal kanal çıkıp bizi suçlayamaz. Kimsesi susmasın artık. İki kuruş siyaset için kimse siyasetçi olamaz artık.  Bu insanlara hakaret ederek siyaset yapılmaz, bu siyaset değil. Bu iki parti kendi görüşleri açısından toplumlar arası müzakerelere katkı yapmak amacıyla yürüyorlar. Fakat bizim buralarda yaşanan olayları hiç kimse unutamaz. 41 yıl diyoruz ama 41 yıl değil. 1950’lerden beri darbe görmüş insanlarız. (‘Kusura bakma duygulandım’ diyerek gözyaşları akıyor). Buradaki olaylar göz ardı edilemez, burada bir soykırım oldu. Bir özür ile bunlar kapanacaksa çok yanılırlar. Biz biraz saygı istiyoruz…”


“Çok ağır bedeller ödedik”

• YENİDÜZEN: Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerinde çok sayıda şehit verildi. Siz ailenizden kimleri kaybettiniz?

• ŞADANOĞLU: “Benim 48- 50’ye yakın ailemden şehit var. 1956’da babam vuruldu. 1974’de annem ve iki kız kardeşim. Ben bunları nasıl unuturum? Ben baba yüzü görmedim. ‘Baba nasıldır’ demedim. Kolay değildir. Bana alıp Rum’u mezarımızın başına, ‘barış’ için gelmiştir demesinler. ‘Hayır, kabul etmiyorum!’. Burada katliamlar yapıldı. ‘Bugün bana demesinler, özür dileyerek bu yarayı kapatacağım. Burada bir trafik kazası olmadı da ailelere gelip özür dileyecekler. Bütün dünya bunların Kıbrıs’taki tüm şehitlerin bedelini ödeyebilir mi?’ Kazılar yapılıyor, kayıplar bulunuyor. Benim gibi anne ve babasını kaybeden insanlar var. ‘Baba’ diyemeyen çocuklar var. Bunların acısı her gün tazeleniyor. 41 yıl değil geçen, 1950’li yıllardan beri geçen zamanı unutmasınlar. Ayvalık, Arpalık’da herkes yorganını alıp kaçtı, bunlar hiç mi yaşanmadı? Yaşadılar, aç susuz… Biz özgürce yaşamak için çok mücadeleler verdik, çok da ağır bedeller ödedik. Ödemeye de devam ediyoruz. Yeter artık”

“Biz de barış istiyoruz ama herkes kendi bölgesinde”

• YENİDÜZEN: Kıbrıs müzakereleri sürerken bu iki parti ‘barış’ adına bu anma etkinliğini düzenledi.  Sizler de yılladır şehitlerinizin acısını yaşadığınızı söylüyorsunuz. Liderler de çözüm amaçlı müzakereleri sürdürüyor. Size göre ‘barış’ nasıl olmalıdır?

• ŞADANOĞLU: “Barış… Ama nasıl barış? Biz de barış istiyoruz ama o bölgesinde biz bölgemizde. 1974’den sonra kan aktı mı? Bir Türk bir Rum vuruldu mu? Hayır… Ama bu şekilde davranarak, ‘barış’ diyorlarsa Kıbrıs’ta ‘barış’ı unutsunlar. Çünkü kimse kimseyi zorla barışa getiremez. Herkes kendi devleti altında kendi yönetimi altında yaşasın. Kıbrıs’ta 1960’da kurulmak istenen Cumhuriyet, şimdi de kurulmaya çalıştırılıyor. Başka kanallar üzerinden yön değiştirerek, aynı Cumhuriyeti kurmaya çalıştırılıyor. İki toplumlu, iki taraflı federasyon istiyorlar. Ama nasıl? Parlamentoda Rum çoğunlukta Türk azınlıkta mı olacak yoksa eşit mi olacak? Rum bizi asla eşit görmez, bu açık ve nettir. Güney’deki siyasilerde bizim siyasiler de bu konuda bizi aldatmasın.”
 
“Siyasiler halkı kandırıyor”

• YENİDÜZEN: Siyasiler halkı kandırıyor derken ne demek istiyorsunuz?

• ŞADANOĞLU: “Bugün şehit çocukları üzerinden sandalyelerde oturanlar kimin sayesinde oturuyor. Kimin sayesinde villalarda ve milyonlar içerisinde oturuyorlar.  Bugün hala daha barış istiyorlar. Ben Rumların barış istediğine inanmıyorum. Rumlar bugün nasıl başarırız da 1974’den önceki malları nasıl alacağız derdindedir. Mallarına karşılık Avrupa’da kuracakları komisyonu düşünüyorlar. Mallarını nasıl alacaklarını ve tazminatlarını düşünüyorlar. Onlar gelirseler Kıbrıs Türkleri nerede kalacak? Bunları söylesinler. Bu olaylar unutulacak olaylar değildir. Milyonlarca yıl da geçse kimse bunları unutturamaz.  Hangi güç var dünyada bu evlerinden göç eden kişileri karşılasın? Amerika ekonomi peşinde, Avrupa aynı, Kıbrıs Cumhuriyeti çökmüş vaziyette, Yunanistan sıfır, Türkiye ise kendi kendini korumaya çalışıyor. Türkiye bize yardım etti ama o da bize ne kadar verebilecek? Çocukluğu bir tarafa bırakalım kendimize gelelim. Bu mallar bizim malımızdır. Biz bunları dedelerimizden gördük. Rumların gasp edip almıştı. Rum malı nerede buldu da aldı? Siyasilerimiz silkinsin bir baksın, Kıbrıs’ta neler yaşandı? 1900’lü yılların başından itibaren tarihe bir baksınlar, Rumlar bu malları nasıl sahiplendi. Gördüğünüz o mallar hep yabancı sermayedir. Osmanlı’nın malına kondular, onların Kıbrıs’ta malı yoktur.”


• YENİDÜZ EN: Son kez söylemek isteğiniz bir şey var mı?

• ŞADANOĞLU: “Biz kimseye ‘sıkıntımız var’ demedik sırf Rumlar bizi küçük görmesin diye. Biz Avrupa Birliği’ne gidip yardım istemedik. Benim evim 100 yıllıktır. Eski Eser bünyesindedir ve restore edilmesi gerekir. Başvurdum ve hiç kimse ilgilenmek istemedi. Eğer bir Rum olsaydı evi restore edip ayrıca birer ve şeref madalya verecektiler. Direğe çıkıp bayrağı indirmek isteyen ve şehit olan Rum’un ailesine Güney’de ev verdiler ve madalyalar verildi. Ben 1974’de savaştım, ailemi köyde bıraktım başka yerlerde savaştım. Elimize ne geçti. Bana bir arazi verdiler onlarda manastır tarlasıdır diyerekten bana tapusunu da vermediler ve görüşmeler varmış diye vermezler. Puanlarım vardı onlara karşı da vermediler. Emeklilik için biraz yatırım yaptım onu da yetiştiremedim yazayım onu da alamdım. Şehit çocuklarına öncelik hakkı dediler ama hani nerede? Biz bunları çıkıp söylemedik, aman duyulmasın aman rezil olmayalım dedik”

Bu haber toplam 3523 defa okunmuştur