Erdinç Gündüz

Erdinç Gündüz

Bir zamanlar

A+A-

 

Açıkgözler cenneti olduk çıktık. Herkes ama herkes bir başkasını nasıl atlatacağı
hesabı içinde.  ‘En açıkgöz’ olma hırsı, hastalık oldu, sardı her bir tarafımızı. Bir yaşam
biçimi haline geldi nerdeyse.

Politikaya, politikacılara bakıyorsunuz, öyle... Herkes bir adım öne geçmek uğruna birbirini kırmaktan çekinmiyor... Ticarete bakıyorsunuz, öyle.  Bir tek dert var.  ‘Nasıl daha çok kazık atabilir, nasıl hemencecik zengin olurum’ derdi... Devlet dairelerine bakıyorsunuz, öyle.  Hiç kimse kendini sorgulamıyor. Sorguladığı sadece etrafındakiler, rakip gördükleri veya sevmedikleri...

“Üzüm üzüme baka baka kararır” demiş Atalar.  Başarmışız sonunda. Birbirimize baka baka ‘kararmışız’. Umursuz, egoist  bireylerin çoğunlukta olduğu bir toplum yaratmışız.

Nasıl çıkacağız bu girdabın içinden ?
Doğrusu zaman zaman karamsarlığın esiri olmaktan kendimi kurtaramıyorum.
Sonra... Başka başka ülkelerde olup bitenler biraz tesselim oluyor. Diyorum ki:
“Hep buralarda olup bitenlere takmışım. Halbuki başka ülkelerde de neler neler oluyor. Hatta çok yakın komşumuzda da...”
Bir süre geçiyor, takılıyorum yine. Bu sefer de “Başka ülkeler beni neden ilgilendirsin ki ? Beni benim ülkem, benim insanım ilgilendirir, Bana ne Uganda’dan ? Bana ne İran’dan ? Bana ne Paraguay’dan ? Bana ne Yunanistan’dan ? Hatta bana ne Güney Kıbrıs’tan ? diyorum.

***

Biz böyle değildik.
Birimizin üzüntüsü, tümümüzün üzüntüsü olurdu eskiden... Birimizin sorunu, tümümüzün sorunu olurdu... Birimizin sevinci de öyle, mutluluğu da... Ağıtlar yakar,  yanık türküler söylerdik, hüzünleri, sevinçleri  paylaşmak için... Ölenle ölür, sevinenle sevinirdik..
Zenginimizle gurur duyar,  fakirimizin yanında olurduk... Hep, mağdurdan yana durmak ana felsefemizdi..

Ne oldu bize böyle ? Nerede hata yaptık ?  
Aileden okula, eğitim sistemimizde mi bozukluk ? Dıştan etkiler mi ? 50’li yıllardan beri yaşananlar mı ? Umutsuzluklar mı ? Medya bombardımanı mı ?  En hızlı tarafından,  hazmetmeden, sindirmeden,  ‘dünya insanı’ (!) olma özentimiz mi ?

Üzerinde oyunlar oynanan bir toplum olmanın farkındalığında,  sürekli birbirine oyun oynayan bireyler mi olacaktık sonunda ?

***

Politikacı saygısız...Yönetici saygısız...Gencimiz saygısız, yaşlımız saygısız...Zenginimiz saygısız, fakirimiz saygısız...Herkes ama herkes birbirinin omuzları üzerine basarak ‘en açıkgöz’ olma sevdasında.

Biz böyle değildik...

Bir zamanlar, sevgi doluyduk, birbirimize saygılıydık...
Bir zamanlar, Mafya’yı sadece kitaplarda okurduk...
Bir zamanlar, ihale yolsuzluğu nedir bilmezdik...
Bir zamanlar, para ile onur satılabileceği aklımıza bile gelmezdi...
Bir zamanlar, cebini -bir şekilde- para ile dolduranların kendilerini ülkenin sahipleri sanacaklarını hayal bile etmezdik..
Bir zamanlar, öğretmenlerimizi ömür boyu saygı ve sevgiyle anardık..
Bir zamanlar, hırsızı, caniyi polise kendi ellerimizle teslim ederdik..
Bir zamanlar, tabanca nedir, silah nedir bilmezdik...
Bir zamanlar, bıçağı sadece ekmek, karpuz, elma kesmek için kullanırdık..
Bir zamanlar, politikacılarımızı sever, sayardık..
Bir zamanlar, politikacılarımız halkını sever, sayardı...
Bir zamanlar, ne vatan hainiydik, ne de satılmış. Sadece ve sadece vatanseverdik...
Bir zamanlar, bütün bunların tersyüz olacağını düşünemezdik bile...

Bu yazı toplam 2368 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar