1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Bir ‘gazeteci’ nasıl ‘garantör’ ister?
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Bir ‘gazeteci’ nasıl ‘garantör’ ister?

A+A-

“Sevişme” kelimesi sansürlendi, Türkiye’de bir TV kanalında…
Bir başka kanalda “gay” kelimesi!

***

TV 10’u mühürlediler…
Alevilerin kanalıydı.
Türkü çalıyordu.

***

YÖN FM’i de kapattılar, onlar da muhtemelen “türkü”yle devrim yapacaktı!

***

“Devleti ve milleti tehdit eden yayınların ilan hakları kesilecek” denilerek yasal düzenleme yapıldı.
Neyse bunun terazisi!

***

Özgür Radyo’yu kapattılar!
Hayatın Sesi’ni de…
İşçilerin nabzıydı buraları…
Etleri ne butları neydi, çok yaygın bir kitleleri olamazdı, isteseler de!

***

Zarok TV, Kürtçe bir kanaldı…
Çocuk kanalı (!)
Çizgi film yayınlıyordu.
Bir de henüz “beyni dağılmamış” çocuklara, sanki “çocukluk” varmış hissi yaratıyordu.

***

Daha ilk kararnamede  3 haber ajansı, 16 televizyon, 23 radyo, 45 gazete, 15 dergi, 29 yayınevi kilitlenmişti zaten…
Zaman da…
Taraf da…
Nokta da…

***

100’e yakın gazeteci cezaevinde şimdi…
Çok sayıda gazeteci, yurt dışında…
Can Dündar, Almanya’da alternatif bir medya uğraşında…
Aslı Erdoğan içeride… Ahmet, Mehmet Altan içeride…

***

Şimdi bana ‘garantörlüğe niye karşısın’ diyorlar.
Aklımdan zorum mu var?
Liderler, siyasetçiler, vekiller, örgüt başkanları, eski TMT’ciler, travmadan arınamamış büyükler, eğitim sisteminin kurbanları “illaki garantörlük” isteyebilir…
Ama bu manzaradan sonra eğer bir “gazeteci” böylesi bir “garantör” istiyorsa…
Kendisi bırakmalı kalemi!
Kimseler “kes sesini” demeden...

------------------------------

‘Tık’la !...

Medya şimdi 'internet' üzerinden yarışıyor ya, oradaki hesap da "tık" almak!
Yani daha çok erişim, daha yoğun trafik...
Nasıl ki nitelikli siyasetin ağzına "alkış alma dürtüsü" yanıyor...
Popülizm tırmanıyor.
İşte medyanın güncel sorunu da bu!
Böylece, abartılı başlıklar kuşatıyor hayatımızı, spekülasyonlar...
Ha bir de tıklanmanın "vazgeçilmezleri"...
KIBRIS'ın web sayfasında gördüm geçenlerde: Ön sevişme hakkında gerçekler !
"Kama Sutra kurallarına göre erkek; ilişkiye geçmek için kesinlikle aceleci davranmamalı...."

Playbook'un yazarı Lou Paget "Ön sevişmeye yeterli zaman ayrılmadığını" anlatıyor yazıda ve diyor ki:
"Seks artık fast food yemek gibi oldu.
Bir an önce sonuca ulaşmak istiyoruz"


Medya gibi (!)

Bir tık daha...

Sonuç tamam böylece!

 

 

------------------------------

Siz kendiniz inanmıyorsunuz!

 

Ticaret Odası her fırsatta çağrı yapar ya, “Kamu küçülmeli, özel sektör genişlemeli” diye!
Kendisi de inanmıyor!
Önceki akşam BRT’de güzel bir ekonomi sohbeti izliyorum.
Ardından şu yazı geliyor ekrana:
“K.T Ticaret Odası’nın katkıları ile hazırlanmıştır!..”

***

BRTK her ay devlet bütçesinden 4.9 milyon TL alıyor.
Bu rakam özel televizyonların “yıllık” bütçesinin üzerindedir!.
“Yıllık” diyorum ha!

***

Ticaret Odası da “kamu”yu üflediğine göre, özel kendi derdine yansın artık!

------------------------------

Turizm (sezonu) biterken

GÜNEYDEN uzun bir turist kuyruğu görüyorum, bir ucu Ledra, öteki Lokmacıda...
Turizm sezonunun sonuna geldik.
Güneyde turizm patladı bu sene...
Sır değildi...
Önceden biliniyordu...
Kuzeye yönelik, Türkiye’den turist akışının “yavaşlayacağı” da öyle...
Darbe girişimi sonrası “kamu çalışanları”nın yurt dışına çıkışı izne bağlanmıştı..
Terör korkusu vardı...
Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik “doğrudan” uçuş olmadığı için de bu olumsuzluk, en fazla kuzeyi sarsacaktı.
Çünkü ‘Türkiye’den uçmak gerekiyordu...
Larnaka ve Baf önemli bir alternatifti.

Peki ne yaptık?

Güneyden gelecek turist için nasıl bir önlem aldık.

Barikatlarda daha “sempatik” mi karşıladık bu insanları?
- Yok.

Geçişlerini kolaylaştırdık mı?
- Yok.

Farklı şehirlere, ücretsiz servisler sağladık mı?
- Yok.

Eğlence merkezlerimizi, tarihi mekanlarımızı, ekonomik alanlarımızı tanıttık, kültürümüze dair ip uçları verdik mi?
- Yok.

Özel etkinlikler düzenledik, Büyük Han’da, Namık Kemal Meydanı ya da Othello’da, Girne Kalesi ya da Bedesten’de onlara sürprizler sunduk mu?
- Yok.

İletişim için kayıt altına aldık, gelecek sene yine ülkemize davet etmenin altyapı hazırlığını yaptık mı?
- Yok!

Adaya doğrudan geldiler...Direkt!

Biz kendimize “ambargo” koyduk!
 

------------------------------

haftanın notcukları

- Gülümsedim, cici kızımız Lale’yi okurken.
“Kıbrısdaki (kimi) diyetisyenleri anlamıyorum! Bize gelince kalori hesabı yapıyorlar!! Bugün bir baktım ki çoğu şişko ... Acaba bize kalori hesabı yaparken kendileri neyin hesabında... Hiç doğru rol modeli değiller!!!”


-Onkoloji Merkezi’nin açılışında, buranın hizmete girmesi için üç farklı dönemin bakanı yan yana geldi ya! Özlenen bu işte... Paylaşabilmek.


-Bizim memlekette en önemli “çözümler” meyhanelerde üretilir ya... Acaba diyorum, Akıncı ile Anastasiadis bir süre buralara takılsa (!)


- “Aydınlık” diye koymuşlar konserin adını, Aydın Kalfaoğlu’nun ardından, ne mutlu... SILA 4 konseri 11 Ekim’de YDÜ Büyük Salon’da...
Geriye ‘2’ kalsa da, onlar halen SILA 4 !


-İnsan arada bir kalkmalı, biraz yürümeli sokakta, sonra yine oturmalı yerine!  Hele öfke varsa... Beyne oksijen gitmesi iyi geliyor böylece.


- Girne, Lefkoşa, Mağusa...
İskele ve Güzelyurt’tan sonra ‘yeni ilçeler’ varmış sırada... Böyle giderse, “KKTC”yi İLÇE yapacaklar da “tek merkez”den çözülecek mesele !

 

Bu yazı toplam 3421 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar