1. YAZARLAR

  2. Süleyman İrvan

  3. Bilişim suçları yasa tasarısı üzerine değerlendirmeler
Süleyman İrvan

Süleyman İrvan

Bilişim suçları yasa tasarısı üzerine değerlendirmeler

A+A-

Bilindiği gibi, Bilişim Suçları Yasa Tasarısı, 3 Mart 2014 tarihinde Cumhuriyet Meclisi web sayfasına yüklendi. Meclis gündemine alındığına göre, yasa tasarısını incelemek bir gereklilik haline geliyor. Özellikle internet gazeteciliğini ilgilendiren boyutları da olduğu için değerlendirmelerimi aktarmak istiyorum.

Yasanın amacı

Yasanın amacı şöyle tanımlanıyor: “Bu yasanın amacı ve kapsamı; bilişim sistemlerinin, ağlarının ve verilerinin gizliliğine, doğruluğuna ve ulaşılabilirliğine zarar verici faaliyetler ile bu sistem, ağ ve verilerin kötü amaçlı kullanımının ve suç işlenmesinin engellenmesi; içerik sağlayıcı, yer sağlayıcı ve toplu kullanım sağlayıcıların yükümlülük ve sorumluluklarının düzenlenmesi; tüm bu faaliyetler kapsamında suç oluşturan eylemler ve cezai niteliklerinin belirlenmesi, söz konusu suçlarla etkili biçimde mücadele edilmesine ve suçların kovuşturulmasına ilişkin esas ve usullerin düzenlenmesidir.”

Künye bilgilerini yayımlama zorunluluğu

Medya Etik Kurulu olarak yayımladığımız İnternet Gazeteciliği Deklarasyonu’nda haber sitelerinin künye ve iletişim bilgilerine yer vermeleri gerektiğini belirtmiştik. Bu artık yasal bir zorunluluk haline geliyor. Yasa tasarının “Bilgilendirme Yükümlülüğü” başlığını taşıyan 13. maddesi şöyle: “İçerik, yer ve erişim sağlayıcıları…tanıtıcı bilgilerini kendilerine ait internet ortamında kullanıcıların ulaşabileceği şekilde ve güncel olarak bulundurmakla yükümlüdürler”. Bu maddedeki tanıtıcı bilgiler ifadesi yerine, kimlik ve iletişim bilgileri dense daha iyi olabilir.

Trafik bilgilerini saklama zorunluluğu

Türkiye’de yürütülen tartışmalara paralel biçimde, bu yasa çerçevesinde de en tartışmalı maddelerden birisi, bu konu olacak gibi görünüyor. “Erişim sağlayıcının yükümlülüğü” başlığını taşıyan 16. maddenin 2. fıkrasına göre, erişim sağlayıcıları, kullanıcılara ilişkin trafik bilgilerini “altı aydan az ve 2 yıldan fazla olmayan süre kadar saklamakla ve bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü ve gizliliğini sağlamakla yükümlüdür.”

Peki trafik bilgisi ne demek? Yasanın ikinci maddesi tanımları veriyor. Burada trafik bilgisi şöyle tanımlanmış: “İnternet ortamında gerçekleştirilen her türlü erişime ilişkin olarak taraflar, zaman, süre, yararlanılan hizmetin türü, aktarılan veri miktarı ve bağlantı noktaları gibi değerleri anlatır.” Benim bundan anladığım, kullanıcıların internetteki tüm gezintilerinin, girdikleri web sitelerinin, indirdikleri ve gönderdikleri içeriklerin erişim sağlayıcılar tarafından depolanacağı şeklindedir. Ancak, depolanarak saklanan bu verilere ne yapılacağı belli değil. Yasa tasarısının başka hiçbir yerinde trafik bilgilerine ilişkin bir ifadeye rastlamadım. Örneğin, bunlar mahkemelere mi verilecek, Bilgi Teknolojileri ve Haberleşme Kurumu’na mı gönderilecek belli değil. Önerim, kişisel verilerin gizliliği ilkesine aykırı bulduğum bu düzenlemenin yasa tasarısından çıkarılması şeklindedir.

Madde bu haliyle her kullanıcıyı potansiyel bilişim suçlusu olarak nitelemektedir. Oysa genel kural, masumiyet karinesi olmalı, sadece haklarında suç isnadı yapılanların trafik bilgileri mahkeme kararıyla takibe alınabilmelidir.

Erişimin engellenmesi

Yasa tasarısına göre, Fasıl 154 Ceza Yasası’nda tanımlanan; Zem ve Kadih, İntihara Teşvik, Dolandırıcılık ile Genel Olarak Başkalarının Kimliğine Bürünme suçları kapsamındaki içeriğe erişime mahkeme kararı çerçevesinde engelleme yapılabilecek. Engellemenin mahkeme kararıyla yapılması iyi bir düzenleme. Ancak, Yasa tasarısının 18. maddesinin 3. fıkrası tek bir konuda Kurul’a içeriği re’sen (mahkeme kararına gerek duyulmaksızın) engelleme yetkisi veriyor. Yoruma açık olan madde şöyle: “İnternet ortamında yapılan ve içeriğini cinsel anlamda müstehcen bir eyleme, reşit olmayan veya reşit görünmeyen bir kişinin katılımını gösteren görüntüler veya gerçeğe yakın görüntülerin oluşturduğu konusunda kuvvetli şüphe sebebi bulunan yayınların önlenmesi amacıyla bu Yasa’nın 19. Maddesindeki esaslara uygun olarak erişimin engellenmesi kararı re’sen Kurul tarafından verilir.” Hem bu maddede tanımlanmaya çalışılan eylemin ne olduğu yeterince açık değil, hem de Kurul’a böylesine bir yetki verilmesi doğru değil. Erişim engellemesi her konuda sadece mahkeme kararıyla yapılabilmeli. Bu maddede kastedilen eğer çocuk pornografisi ise bu da açık biçimde belirtilmeli. Müstehcenlik kavramı kişiden kişiye değişen anlamlara sahip. Muhafazakâr bir kişinin müstehcenlik anlayışı ile bir liberalinki aynı değildir herhalde.  

Orantılılık ilkesi

Yasa tasarının en beğendiğim yönlerinden birisi, orantılılık ilkesinden söz etmesi oldu. Yasa tasarısının 19. maddesinin 1. fıkrasının A bendi, orantılılık ilkesini şöyle tanımlıyor: “Orantılılık ilkesi, erişimin engellenmesi kararı ile sağlanması beklenen yarar ve verilmesi ihtimal dahilinde bulunan zarar arasında makul bir oranın bulunması, orantısızlık durumunda erişimin engellenmesine ilişkin kararın verilmemesini lfade etmektedir.” Aynı maddenin B bendinde de, “erişimin engellenmesi kararına konu olan içeriğin; erişimin engellenmesi dışında başka bir tedbirle bertaraf edilemeyeceği açık olmalıdır” deniyor. Yani, verilecek zarar, elde edilecek faydadan daha büyük olmamalı.

Hak ve özgürlükler arasında denge

Yasa tasarısının 19. maddesinin 2. fıkrasının A bendinde, “Yasada açıkça belirtilmedikçe temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması sonucunu doğuracak biçimde erişimin engellenmesi kararı verilemez”; B bendinde de, “erişimin engellenmesi kararı önemli bir zararın meydana gelmesini önlemek için verilmelidir” deniyor. Bunun, ifade ve basın özgürlüğü çerçevesinde doğru bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum.

İçerik kaldırma

Yasa tasarısının 20. maddesi bu konuyu düzenliyor. Maddeye göre, yayımlanan içerik nedeniyle haklarının ihlâl edildiğini iddia eden kişilerin, önce içerik sağlayıcısına, yani internet sitesine,  ulaşamazlarsa da yer sağlayıcısına başvurarak kendileriyle ilgili içeriğin yayından kaldırılmasını talep edebilecekler. İnternet sitesinin veya yer sağlayıcının 48 saat içerisinde ya içeriği kaldırarak ya da içeriğe erişimi engelleyerek talebe yanıt vermesi gerekiyor. Talep yerine getirilmezse kişiler 15 gün içerisinde mahkemeye başvurarak içeriğin kaldırılmasını isteyebilecekler. Nihai aşamada mahkeme kararına rağmen içerik engellenmemişse, gene mahkeme tarafından ilgili internet sitesine erişimi engelleme kararı verilebilecek.

Ortaya çıkacak olası mağduriyetleri önlemek için bu süreleri biraz kısaltmak gerekebilir. Örneğin internet sitesinin en geç 24 saat içinde talebi yerine getirmesi hükmü getirilebilir. Ayrıca, mahkemenin bu tür durumlarda hızlı karar vermesi istenebilir. Yasa tasarısında, mahkemenin ne kadar sürede karar vereceğine ilişkin bir sınırlama görünmüyor.

Ağırlaştırılmış cezalar geliyor

Kısaca özetleyeyim. Erişimi engelleme kararını yerine getirmeyen yer sağlayıcıya, mahkûmiyeti halinde 1 yıla kadar hapis cezası verilebilecek. Yasa tasarısında içerik sağlayıcıya yani internet sitesine ceza öngörülmemiş nedense. Bir de Ceza Yasası’ndan kaynaklanan suçlara ilişkin düzenleme göze çarpıyor. Bu suçlar internet ortamında işlendiği takdirde, verilecek cezalar “yarı oranında arttırılabilir” deniyor. Üzerinde düşünülmesi gereken bir sorun şu. Yasa tasarısının 18. maddesinde Fasıl 154 Ceza Yasası’nın bazı maddelerine atıf yapılıyor, tüm yasaya değil. Örneğin, dolandırıcılık sayılmış ama sahtecilik sayılmamış. Bu konunun yasalaşma sürecinde açıklığa kavuşturulması gerekir.

Benim yasa tasarısından edindiğim izlenimler böyle. Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası’nda olduğu gibi, yasa çıktıktan sonra tartışmalara yol açmamak için, gazetecilik meslek örgütlerinin ve özellikle de internet haber sitelerinin yöneticilerinin tasarıyı satır satır okumalarında fayda var.

Bu yazı toplam 6622 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar