1. YAZARLAR

  2. Ayşemden Akın

  3. Beraber ıslandık yağan yağmurda…
Ayşemden Akın

Ayşemden Akın

Beraber ıslandık yağan yağmurda…

A+A-

Erdoğan’ın şarkısı…
Beraber yürüdük biz bu yollarda…
Dün Obama ile Erdoğan’ın Rose Garden’daki basın toplantısı sırasında yağmur başladı.
Erdoğan ıslanınca, “ben kısa toparlıyorum ama yağmurdan kaçtığım için değil. Çünkü yağmuru bereket olarak görüyorum. Kaçmak asla söz konusu değil” dedi.
Medyanın çok hoşuna gitti bu muhabbet. Başbakan tepesine şemsiye tutulduğu için de özür diledi basın mensuplarından.
Ne kibar başbakanmış öyle!
(Hapiste yatanlar ve her gün ‘tokatlananlar’ ne hissetmiştir acaba?)
Neyse…
Yaptıklarının ve kibarlığının karşılığını, gül bahçesinden sonra geçilen ve şerefine düzenlenen yemekte alkışlarla aldı Sayın Erdoğan…
Ama öyle böyle alkış değil. Dakikalarca, ayakta…
Türk medyası dün yine çok heyecanlı anlar yaşadı. Erdoğan-Obama özel programları gün boyu sürdü.
Türkiye ne zaman ABD ile görüşse dikkatler sadece bu görüşmededir. Deprem olsa ırgalamaz.
Büyük Türk liderler ABD başkanlarıyla poz vermeye bayılırlar.
Hele Blair House’ta konuk edilmiş olmak... Ne büyük jest Tanrım.
Ziyaretteki gelişmeler, “Erdoğan ve Obama 16.47’de salona girdi” şeklinde lüzumsuz detaylarla sunuldu hevesli yayıncılar tarafından.
İkilinin gündemi İran, Irak, İsrail, Filistin ve tabii ki Suriye idi.
Kıbrıs bir satır. Ermeniler bir buçuk…
Görüşme iki saat planlanıyordu, 50 dakika uzadı.
Dört soru aldılar...
ABD basını iç politika ile ilgili sorular sordu. Vergi Dairesi’nde ve Adalet Bakanlığı’nda yaşanan skandallar üzerine... Suriye’de olanlar ve ölenler ve ölecek olanlar umurlarında bile değildi.
Erdoğan, Obama'ya hat ile 'Barack Hüseyin Obama' yazılı bir tablo hediye etti.
İkisi de Türklerin rengi turkuaz renk kravat taktı.
(Bu da ABD güvencesinin teminatı oldu.)
Afganistan’daki Türk ve Amerikan birlikleri, nükleer silah konusu, İsrail’le normalleşme süreci, Bağımsız Filistin devleti, yatırım ve ticareti geliştirmeye yönelik kararlar görüşüldü. Biliyorsunuz, son bir yılda Amerika ile ticaret rakamları dört kat arttı.
Müttefik aşkın temelinde win-win vardı.
Obama şunları söyledi:
“Reyhanlı’daki saldırıyı kınıyorum. Ulus olarak yanınızdayız. Cesaretiniz için sizi kutluyorum. PKK şiddetini de bitirdiniz. ABD sizin yanınızdaydı. İnsan haklarını desteklemenizi destekliyoruz. Suriye konusunda destekliyoruz. Bunun ağır bir yük olduğunun farkındayım ama ABD yardıma devam edecek. Türkiye’deki sığınmacılara da yardımcı olacağız. Esad rejimi üzerindeki baskılarımızı artıracağız ve Suriye muhalifleriyle birlikte olacağız. Beşar Esad’ın olmadığı bir ülke yaratmak için Türkiye büyük bir rol oynuyor. Esad gidecek yerine geçici konsey gelecek. Bu hepimizin çıkarına özellikle Türkiye’nin…”
Erdoğan şunları söyledi:
“Türkiye’nin yakın müttefiki değerli dostum Obama’yla olmaktan mutluluk duyuyorum. Karşılama için şükranlarımı sunuyorum. Ekonomik ve ticari ilişkilerimizi geliştirmekten mutluluk duyuyoruz. Suriye’de kanlı sürecin sonlandırılmasına ve halkın taleplerini karşılayan hükümetin inşasına ABD ile aynı bakıyoruz. Gazze’ye yapacağım ziyaretim iki tarafa da katkı sağlayacak. Kıbrıs’ta kapsamlı bir çözüm zemininin, fırsatının olduğunu söylüyoruz. Bunun heba edilmemesini diliyoruz… Ermeniler, azınlıklar konusunda da görüşüyoruz.”
Ve bir ara ne dedi biliyor musunuz?
“İnanın daha az insan ölsün diye uğraşıyoruz”.
Bush da Irak’ı işgal ederken aynı şeyi söylemişti!
Neyse, Erdoğan Washington’dan nasıl ve neyle dönecek bilmiyoruz ama ziyaretin en önemli vurgusu Obama ve yardımcı Biden’dan geldi:
“Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun çocuklarının hepsi ABD’de okudu, okuyor. Hatta Erdoğan’ın bir torunu ABD’de doğdu. Bu da aramızdaki ilişkilerin ne denli stratejik olduğunu yeterince kanıtlıyor”…
Umarım doğru söyleneni dokuz köyden kovmazlar!

Bu yazı toplam 2439 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar