1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. "BAŞARISIZ OLMA LÜKSÜMÜZ YOK"
"BAŞARISIZ OLMA LÜKSÜMÜZ YOK"

"BAŞARISIZ OLMA LÜKSÜMÜZ YOK"

SYRIZA Avrupa ve Dış İlişkiler Sekreteri Yiannis Bournous, Yunanistan ve Türkiye’nin  Cenevre’deki masada çözümsüzlük için değil, çözüm için müzakere etmeye hazır olarak yer almasının görevleri olduğunu söyledi

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

SYRIZA Avrupa ve Dış İlişkiler Sekreteri Yiannis Bournous, Yunanistan ve Türkiye’nin  Cenevre’deki masada çözümsüzlük için değil, çözüm için müzakere etmeye hazır olarak yer almasının görevleri olduğunu söyledi.

“Tekrar başarısız olma lüksümüz yok” diyen Bournous, yıllar geçtikçe çözümün zorlaştığını kaydederek, 12 Ocak’ta Cenevre’de tokalaşan eller görmek gerektiğini belirtti.

 Bournous, “Çok taraflı bir müzakerede masanın etrafına oturduğunuzda oraya müzakere etmeye gidersiniz, en azından çözüm istiyorsanız” dedi.

CTP’nin 46’ıncı kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında düzenlenen “Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan üçgeninde bölgesel barış politikaları” konulu konferans için adaya gelen Bournous, Ocak’ta Cenevre’de yapılacak Kıbrıs Konferansı öncesinde Yenidüzen’e önemli değerlendirmelerde bulundu.

Bournous, iki toplumun anlaşmaya ulaşmak için siyasi isteklilik gösterdiğini söyleyerek, “Ülkemin ve hükümetimin, Türk hükümetiyle birlikte Cenevre’deki masada çözümsüzlük için değil, çözüm için müzakere etmeye hazır olarak yer almasının görevi olduğuna inanıyorum” dedi.

Yunanistan ve Türkiye’nin içte çok sayıda zorlukla yüz yüze olduğuna dikkat çeken Bournous, Kıbrıs sorununun olası çözümünün tüm komşu ülkelere büyük bir rahatlama getireceğini vurguladı.

“Diplomaside söylenen ama asla yapılmayan şeyler ve yapılabilmesi için söylenmeyen şeyler vardır” diyen Yiannis Bournous, “Ben hükümet temsilcisi değilim, partimi temsil ediyorum. Ama benim hissim, hükümetimiz oraya görüşmelerin başarısız olması için gitmiyor. Çünkü söylediğim gibi, Yunan hükümeti yaşayabilir çözüme katkı yapan olmak istiyor” diye konuştu.

Bournous şunları söyledi:

“Güvenlik konularında uygulanabilir bir çözüm elde etmek istiyorsanız, iki taraftan birinin güvende hissetmemesine neden olacak nihai bir karar alamazsınız. Elbette bu, bize göre, statükoyu sonsuza kadar yeniden ortaya çıkaracak bir karar alacağımız ya da böyle bir ‘çözüm’ destekleyeceğimiz anlamına gelmez.”

Cenevre’de toprak, mülkiyet ve nüfus konularında çözüme kolaylıkla ulaşılabileceğine inandığını söyleyen Bournous, “güvenlik ve garantörlerin rolü” konusunda daha çok çabaya ihtiyaç olacağını söyledi.

“Tekrar başarısız olma lüksümüz yok” diyen Bournous, “Cenevre’de başarılı olursak, fırsatı kaçırmayacağız. Çünkü Cenevre’de başarı, iki refarandumun mümkün olan en iyi koşullarda yapılmasını sağlayacaktır” dedi.

“Cenevre’de başarısız olursak, ki bu benim düşünmek bile istemediğim bir senaryo, çok olumsuz sonuçları olacak bir döneme gireceğimizi düşünüyorum” diyen Bournous, “Bir dahaki sefere adayı ziyaret ettiğimde, iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon olarak birleşmiş bir ülke olmasını umut ediyorum” dedi.

 

Soru: Müzakerelerin geldiği noktayı ve son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bournous: Geçmişte kaçırılan tüm fırsatlardan sonra, görüşmelerin bu turunun çok kritik olduğunu düşünüyorum, bu, çalkantılı ve istikrarsız bölgedeki Kıbrıs’ın barış ve istikrar aktörü olarak gelecekteki rolünü belirleyecek. Mevcut görüşmeler çevredeki çok tehlikeli ortamda yapılıyor. Bu da bizim Cenevre’de neden başarılı bir sonuç elde edilmesi gerektiğine inanmamıza neden olan ek sebeptir. Cenevre’ye toprak, mülkiyet ve umuyorum güvenlik konusunda da iyi bir tartışma zemininde gidiyoruz. Tabi ki çözümsüzlükle geçen uzun yıllardan sonra bu sorunlara cevap bulmak çok kolay değil. Ama iki toplumun anlaşmaya ulaşmak için siyasi isteklilik gösterdiğine inanıyorum. Ayrıca ülkemin ve hükümetimin, Türk hükümetiyle birlikte Cenevre’deki masada çözümsüzlük için değil, çözüm için müzakere etmeye hazır olarak yer almasının görevleri olduğuna inanıyorum. Bu anlamda zor bir tartışma olacağını anlıyorum, ama diğer taraftan bu tarihi dönemde çözüme ulaşmanın öneminin tüm tarafları karşılıklı yarar sağlayacak bir uzlaşmaya varmaya iteceğine inanıyorum.

 

“12 Ocak’ta tokalaşan eller görmemiz lazım”

 

Soru: Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Çipras’ın buluşması bekleniyordu. Telefon görüşmesi yaptıklarını biliyoruz. İki garantör ülkenin garantiler konusundaki farklılıklarının üstesinden gelmek mümkün olabilecek mi?

Bournous: Bir taraftan ülkem uzun ve benzeri görülmemiş bir ekonomik krizle karşı karşıya, durgunluktan çıkmaya ve büyüme dönemine girmeye çalışıyoruz, diğer taraftan Türkiye de içte, hükümetin ilgilenmesi gereken birçok krizle, çalkantılı bir dönemden geçiyor. Bunların iki taraf için de ek dürtüler olacağına inanıyorum. Çünkü bölgeye barış ve istikrar sunan çözüm, bölgedeki tüm ülkelerin yararına olur. Başbakanımız, Türkiye Cumhurbaşkanı ile arzu edildiği şekilde buluşamadı, sadece telefonda görüşebildiler. Özellikle garantörlerin statüsü konusunda hala farklılıklarımız olduğu doğrudur, ki biz bunun 1960’lardan gelen anakronistik bir rejim olduğunu düşünüyoruz. Diğer taraftan Türk tarafının, güvenlik ve garantiler konusunda uzlaşı için tartışmaya hazır olduğunu söylemesi olumludur, en azından böyle söylüyorlar. Bu bize Cenevre için iyimserlik veriyor. Bu tarihi görüşme turunda karşılıklı kabul edilebilir bir uzlaşı bulamazsak, geçmişteki başarısızlıklardan sonra, gelecekte birileri yeni müzakere sürecini başlatmayı denediğinde herşeyin daha zor olacağına inanıyorum. Çünkü yıllar geçiyor, fiili olarak yeni durumlar oluşuyor, daha karmaşık oluyor ve çözüm bir kenara konuyor. Bu yüzden 12 Ocak’ta tokalaşan eller görmemiz gerektiğine inanıyorum.

---------

“Toprak, mülkiyet bizi ilgilendirmez ve ilgilendirmemelidir”

Soru: Bugüne kadar Yunanistan’ın Güney Kıbrıs’a uyduğunu görürdük ancak bu sefer Yunanistan’ın bazı önşartlar ortaya koyduğunu gördük. Yunanistan’ın duruşundaki bu değişikliğin nedeni nedir?

Bournous: Görüşmelerin iki toplumlu olmasına duyduğumuz saygıda değişiklik olmadığını düşünüyorum. Çünkü Sayın Anastasiades ve Sayın Akıncı arasındaki ikili görüşmelere en başından itibaren partimiz ve hükümet tam destek verdi. Geçmişe göre, Yunan hükümetinin rolüyle ilgili ne değişmiş olabilir? Bu defa iki toplumlu görüşmeleri bir kenara koymadan, bize göre çözümü zorlaştıran anakronistik, zamana uymayan konuları geride bırakıp ilerlememiz gerektiğinin düşünülmesidir. Ama bu, ülkemizi Kıbrıs konusunda resmi olarak sahip olduğu rolden daha ileride bir rol oynarken görüyoruz demek değildir. Garantör ülkelerin önceliğinin güvenlik konusunu tartışmak olduğuna inanıyorum çünkü bu onları da ilgilendiriyor. Diğer konular, toprak, mülkiyet bizi ilgilendirmez ve ilgilendirmemelidir. Bu iki toplumun, Sayın Anastasiadis ve Sayın Akıncı’nın görevidir. Bu kadar. Bizim olumlu rol oynamak için süreçte olduğumuzu düşünüyorum. Bunun bir kaç hafta içinde ispatlanmasına ihtiyaç var.

 

Cenevre’ye Çipras gidiyor...

Soru: Mont Pelerin’deki krizde Koçias’ın açıklamaları da etkili olmuştu. Koçias ve Çelebis arasında Kıbrıs konusunda yaklaşım veya görüş farklılığı mı var?

Bournous: Yunan hükümetinin mevcut görüşmelerle ilgili çizgisinin birleştirici olduğunu düşünüyorum. Her politikacının kendine özgü bir ifade biçimi vardır. Şimdiye kadar ve Cenevre'ye giderken anakronismlerin üstesinden gelmek istediğimizi söylüyoruz. Biz, özellikle ülkemizin komşularıyla ikili veya çoklu ilişkilerinde popülist söyleme sahip bir hükümet değiliz.

Bir masanın etrafına oturma noktasına geldiğimizde, masaya, bugünkü çağdaş ihtiyaçlara göre olduğunu düşündüğümüz şeyleri koyduğumuzda, uzlaşmaya ulaşmaya hazır olmalıyız ve çözüme ulaşmalıyız. Diğer taraftan şunu da söylemeliyim, SYRIZA, 2013’de kuruldu ve bundan önce 18 farklı bileşenden oluşuyordu. Yani farklı eğilimli bir geleneğimiz var. Farklı açılardan farklı yaklaşımlardan oluşan bir parti olma geleneğimiz var. Ayrıca şunu da hatırlatmak isterim ki Yunan hükümeti de sadece SYRIZA tarafından yönetilmiyor, koalisyon hükümetidir. Bu durumda bile söylemde farklı tarzlarımız olsa da, strateji tektir ve bunun başbakanımızın Yunanistan’ı temsilen gideceği Cenevre’de de ortaya konacağını düşünüyorum.

 

“Müzakerede masaya müzakere etmeye gidersiniz, en azından çözüm istiyorsanız”

Soru: Yunanistan  garanti konusunda değişiklikleri konuşmaya hazır mı?

Bournous: Söylediğim gibi, çok taraflı bir müzakerede masanın etrafına oturduğunuzda oraya müzakere etmeye gidersiniz, en azından çözüm istiyorsanız.

 

“Yunanistan Cenevre’ye görüşmelerin başarısız olması için gitmiyor”

Soru: Bu durumda Yunanistan müzakere etmeye gidiyor diyebiliriz.

Bournous: Diplomaside söylenen ama asla yapılmayan şeyler ve yapılabilmesi için söylenmeyen şeyler vardır. Bu diplomasideki birinci kuraldır. Ben hükümet temsilcisi değilim, partimi temsil ediyorum. Ama benim hissim, hükümetimiz oraya görüşmelerin başarısız olması için gitmiyor. Çünkü söylediğim gibi, Yunan hükümeti yaşayabilir çözüme katkı yapan olmak istiyor. Tabi ki çözümün yaşayabilir olması için prensiplerimiz var. Geçmişteki görüşmelerde eski statükoya ilişkin olarak neyin değişmesi gerektiği ya da Kıbrıslı Rumların reddine yol açan Annan Planı’nındaki başarısızlıklara dair tahminlerimiz var. Ancak güvenlik konularında uygulanabilir bir çözüm elde etmek istiyorsanız, iki taraftan birinin güvende hissetmemesine neden olacak nihai bir karar alamazsınız. Elbette bu, bize göre, statükoyu sonsuza kadar yeniden ortaya çıkaracak bir karar alacağımız ya da böyle bir “çözüm” destekleyeceğimiz anlamına gelmez. Uzlaşıya varabileceğimiz çerçevenin bu olduğunu düşünüyorum. Bence Cenevre’de dengelenmesi gereken prensipler bunlar.

 

“Erdoğan’ın Cenevre’de olacak olması önemli bir işaret”

Soru: Türkiye’den Cumhurbaşkanı Erdoğan gidiyor. Bu sizin için ne anlama geliyor?

Bournous: Türkiye Cumhuriyeti’ndeki iç gelişmelerle ilgili çok endişeliyiz. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra hızlanan gelişmeler çok endişe verici çünkü Türkiye jeopolitik ve ekonomik olarak bölgedeki önemli bir ülke. Geçmişte, geçmiş yıllarda yapıcı bir rol oynadı. Erdoğan döneminde Kürtlerle barış süreci başladı, bunu selamladık çünkü bölgedeki istikrara katkıydı. Ya da Yunanistan’la ikili konulara ilişkin yaklaşımlar oldu, her zaman verimli olmasa da yaklaşım vardı. Kıbrıs konusunda da ilerlemeyle ilgili isteklilik gösterildi. Bugün çok endişeliyiz çünkü çok yönlü terör saldırıları var, darbe girişiminden sonra devletin işlevlerinin yerine gelmesi konusunda anormallikler var. Soru şudur, Türkiye bu karışıklığın üstesinden gelebilecek mi, nasıl gelecek? Türkiye çok sayıda zorlukla yüz yüze ve biz de Yunanistan olarak başka türlü zorluklarla yüz yüzeyiz. Bunların, iki tarafa en azından bölgedeki bir zorluluğu, sorunu çözme konusunda olumlu ek baskı yapabileceğini, motivasyon olabileceğini düşünüyorum. Bence Kıbrıs sorununun olası çözümü tüm komşu ülkelere büyük bir rahatlama getirir. 42 yıl oldu ve artık kaybedilen tüm umutları, beklentileri uzlaştırma zamanı olduğunu düşünüyorum, özellikle kendi ailelerinde dramatik durumları yaşamış insanları. Öncelik onlardır. Öncelik, onlarca yıl boyunca kaybedilen fırsatlardan sonra bu insanların tünelin sonunda ışığı görmeleridir.

Sayın Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanıdır. İşin doğrusu, onun görüşlerinin en önemlisi olduğunu biliyoruz. Kıbrıs konusunu konuşurken pragmatik olmamız gerekiyor ve bu noktada, kendisine cumhurbaşkanı olarak daha fazla güç verecek anayasa reformu yapılamamışsa da, onun görüşleri önemlidir ve ülkesinin duruşunu belirler. Sayın Erdoğan’ın Cenevre’de olacak olmasının önemli bir işaret olduğunu düşünüyorum.

---------

“Bu defa daha fazla şansımız var”

Soru: Cenevre’den beklentiniz nedir?

Bournous: Tahmin yürütmek kolay değil. Benim kişisel görüşüm, izlenimim toprak, mülkiyet ve nüfus transferi konularında uzlaşıya kolaylıkla ulaşılabilir, rakamlar çok çok yakın. Tartışmanın esas odağı olan güvenlik ve garantörlerin rolü konusunda daha çok çabaya ihtiyaç olacak. Ama söylediğim gibi, tekrar başarısız olma lüksümüz yok. Annan Planı referandum için iki toplumun önüne geldiğinde, durum farklıydı, müzakereler açısından da, Türkiye açısından da, bölge açısından da, Avrupa açısından da. Annan Planı’nda çıkmaz olmasından kaçınabilirdik. Son dakikada bazı konular düzeltilmişti. Referanduma anlaşma tam olmadan gidilmişti, bu da Rum tarafında başından beri “hayır”ı destekleyen gruplara Annan Planı’na karşı söylem kullanma fırsatı vermişti ve aynı zamanda çözüm konusunda olumlu olan güçlerin son dakikada geri çekilmesine neden olmuştu. Bazı zorluklardan dolayı, tümü sadece popülizmden dolayı değil. Şimdi tüm seviyelerde, farklı bir aşamada olduğumuzu düşünüyorum. Bu yüzden bu defa daha fazla şansımız var.

 

“Cenevre’de başarılı olursak, fırsatı kaçırmayacağız”

Soru: Cenevre’de olumlu sonuç çıkmazsa ne olur ya da Cenevre’den olumlu sonuç alınması durumunda referandumlardan olumlu sonuç alınmazsa ne olur?

Bournous:  Benim izlenimim, Cenevre’de başarılı olursak, fırsatı kaçırmayacağız. Çünkü Cenevre’de başarı, iki refarandumun mümkün olan en iyi koşullarda yapılmasını sağlayacaktır. Kıbrıs Türk tarafında insanların çözüm istediğini biliyorum. 12 sene önceki, bir önceki referandumdan böyle olduğu açıktır. Kıbrıs Rum tarafında da, siyasi seviyede olumlu gelişmeler var. Bu sefer sorumluluk sahibi duruş sadece bir partide değil, en büyük muhalefette de var. AKEL çabalara çok yapıcı bir şekilde katkı yapıyor, kendi prensiplerine göre yaşayabilir çözümü desteklemeye hazır. Eğer Cenevre’deki odadan herkese uyacak bir anlaşma ile çıkabilirsek, AKEL sonuna kadar destekleyeceğini açıkladı zaten. Bunun Kıbrıs Rum referandumundan da başarılı bir sonuç çıkması için iyi bir başlangıç olduğunu düşünüyorum.

Cenevre’de başarısız olursak, ki bu benim düşünmek bile istemediğim bir senaryo, çok olumsuz sonuçları olacak bir döneme gireceğimizi düşünüyorum. Çünkü her başarısızlıktan sonra, bir sonraki sefer daha da zor oldu. Tüm bu yıllar içindeki başarısızlıklardan sonra, bu sefer başarılı olmayı başaramazsak, gelecekte konsensusa varma konusunda siyasi isteksizliğin var olduğu bir döneme gireceğiz. Bu yüzden olumsuz gelişmeler olacağını söylüyorum. Bu konuda çok endişeliyiz. Bu yüzden Cenevre’nin çıkmazla değil, hepimizin destekleyeceği bir öneri ile sonuçlandığını görmek istiyoruz.

“42 yıl gereğinden fazla”

Soru: Kıbrıslı Türklere bir mesajınız var mı?

Bournous: Bir dahaki sefere adayı ziyaret ettiğimde, iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon olarak birleşmiş bir ülke olmasını umut ediyorum. Benim jenerasyonumun birleşmiş bir ülkede yaşama, çocuklarının, torunlarının farklı bir ortamda büyüdüğünü görme zamanı olduğunu düşünüyorum. Bence, 42 yıl gereğinden fazla.

Bu haber toplam 3170 defa okunmuştur
Etiketler :