1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. ‘Barikat’ iktidarı
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

‘Barikat’ iktidarı

A+A-

“Bilim Kurulları değerlendirecek” diyor Başbakan Tatar... Az sonra Başbakan Yardımcısı Özersay, “biz değerlendirdik 1 Temmuz’u hedefledik” diye uzun uzun anlatıyor. Kıbrıslı Türk lider Akıncı, “Sağlık Teknik Komitesi değerlendirdi, geçişlerin başlamasına olumlu baktı” diyor ve hükümete “bir karar verseniz” diye sesleniyor. 8 Haziran için “açılış” kararı açıklıyor Anastasiadis.

***

Özersay’ın “ama”sı var: “Güneye Almanya’dan turistler gelecek. Risk var. Hele bir durumu görelim.”
Öyle ya turistler de bizim işçilerle birlikte inşaatlarda tatil yapacak (!)

***

Tüm bu süreçlerin tam göbeğinde yer alan biriyle konuşuyorum.
“Türkiye’den önce karantinasız geçişleri güneye açamazlar” diyor.
“Kimileri aslında sadece ağzını oynatıyor, seslendirmeyi başkası yapıyor” diyor.
“Avrupa Birliği’nden rövanş alıyorlar” diyor.
“Nüfusun yarısı nasılsa geçemiyor, aslında iki ayrı devlet propagandası yapıyorlar” diyor.
“Güneyi kışkırtarak yeniden eskiye dönmek ve kapıların sürekli kapanacağı bir restleşme yaratmak istiyorlar” diyor.

***

O kadar da “derin” bir hesap olduğunu düşünmüyorum.
Böylesi bir “çiğliği” kimsenin hedeflediğini tahmin etmiyorum.
Doğrusu halen Kıbrıs kadar küçük bir coğrafyanın orta yerinde barikatları konuşmak aptalca geliyor bana...
Fazlaca kolaycı, tembel, sıradan, samimiyetsiz buluyorum bu süreci...
Larnaka, Baf ve Ercan havaalanlarını; Mağusa, Girne, Limasol limanlarını birlikte planlayacak bir enerjiye, diyaloğa, işbirliğine, liderliğe, kapasiteye ihtiyaç var.
Ada dışına açılımı ortak düzenledikten sonra bir avuç Kıbrıs içinde hiçbir sorun kalmaz.
Bunu zorlayan yok maalesef!
“Sağlık altyapımızda ciddi eksiklikler” olduğunu söyleyenler de iş Kıbrıs’ın tüm imkanlarını “ortak kullanmaya” gelince burunlarından kıl aldırmıyorlar.

***

Bir de ne düşünüyorum.
Ada yarısında ‘yönetim’ ilk defa ‘sözünün geçtiği’ bir alan keşfetmiş.
Barikatlara söz geçiriyorlar!
Başka da bir “iktidarları” yok ne yazık.
Dişleri “aç kapa” mevzuyu kesiyor, ha bire onu çiğniyorlar.
Dışişleri bir ‘diş işleri’ne dönüşüyor böylece!
Uzaktan atanmış üç beş ‘müşavir’in sözü dışına çıkamayan iradelerini, ‘ofis’ memurları önünde süklüm püklüm hallerini ve ‘koordinasyon’ karşısında bükmekten kilitledikleri boyunlarını böylece gevşetiyorlar.
“İktidar ispatı”nı barikatlar üzerinden yapıyorlar!

***

Bir yanda yüzünü Avrupa Birliği’ne dönmüş ancak Kıbrıslı Türkleri iyice gözden kaybeden Kıbrıs Cumhuriyeti, beri yanda sesini ve nefesini Türkiye’nin emrine bırakmış ‘KKTC’ gerçeği bu adayı her anlamda eksiltiyor!
Asıl hastalık burada...
Pandemiyi yensek ne olacak, bunu yenemedikten sonra!


Artsın eksilmesin

“Yakıyoruz, gelip söndürüyorlar” diyor kimisi... Bu bile ötekileştiren bir yaklaşım... Türkiye’ye bunun için “laf konduranlar” da çok!
Gereksiz.
Bunu yapmayalım.
Yangınlar için güneyden uçak ya da helikopter gelmesi harika bir işbirliğidir, buradan bir “üstünlük” ya da “mahcubiyet” öyküsü kurulmaz.
Tadında bırakalım.
Böyle devam etsin.
Hep olsun.
İnsani bir işbirliğini siyasi bir propaganda ya da milliyetçi bir rekabete dönüştürmeyelim... Kışkırtıcı olmadan sadece takdir etmek, emeği olan herkesi alkışlamak yeterlidir...

...
“Biz aradık, konuştuk, uçaklar geldi” gibi açıkladı Özersay.
Akıncı düzeltti, “Başbakan bizi aradı, Birleşmiş Milletler’le temas kurduk, güneyden uçaklar geldi.”
Kıbrıs’ta “ateş kes” var ve iki taraf arasında iletişim “toplumlar arası” düzeyde sürdürülüyor.
Bu ilişkiyi toplum liderleri kurabilir.
Birleşmiş Milletler de toplum liderleri arasında diyaloğu sağlar.
Ne Akıncı’nın başarısı ne Özersay’ın başarısızlığı değil mesele!
Rol yarışına girmenin alemi yok.
Dedim ya, işbirliği çok anlamlı, çok insani, çok doğru, son derece barışçı...
Herkes bundan gurur duysun.
Keyfine varsın...
“Artsın, eksilmesin” yeter...

Bu yazı toplam 2140 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar