1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Babylon: “Müzikle insanları birleştirmeye çalışıyoruz”
Babylon: “Müzikle insanları birleştirmeye çalışıyoruz”

Babylon: “Müzikle insanları birleştirmeye çalışıyoruz”

Babylon: “Müzikle insanları birleştirmeye çalışıyoruz”

A+A-

 

Simge Çerkezoğlu

Ortadoğu ve dünyanın sesini ayağımıza getiren bir grup “Light in Babylon” İstiklal Caddesi’nin evrenselliğinin simgesi. Farklı ses rengiyle, adeta ibadet edercesine şarkı söyleyen Michal Elia Kamal, evrensel tınılarla gitar çalan Fransız sanatçı Julien Demarqueve. Tüm bunlara ek olarak Türk müziğini santurla harmanlayan genç sanatçı Metehan Çiftçi. Grup farklı dilleri konuşan insanların sanatla yarattığı ortak dilin en yeni örneği… Bu günlerde en çok ihtiyaç duyduğumuz şey olan, farklılıkların uyumu.

Geçitkale Kültür ve Sanat Festivali çerçevesinde ülkemizde bulunan “Light in Babylon” grubu geçtiğimiz hafta dinleyenlere unutulmaz bir gece yaşattı. Sorularımızı içtenlikle cevaplayan solist Michael Elia Kamal, onları daha iyi tanımamıza olanak sağladı. Hikâyelerini bizimle paylaştı.     

“ŞEHRİN IŞIĞI”

İlk olarak Michal Elia Kamal, grubun isminin anlamını anlatıyor. Türkçede ‘şehrin ışığı’ anlamına gelen isim, aslında çok daha derin anlamları içinde barındırıyor.
“Light in Babylon ismini grubumuzda kullanmamızın iki anlamı var. Biri tarihsel anlamı. Hani kültürlerin birbirinden ayrıldığı, insanların farklı diller konuşmaya başladığı zamanı anlatan ‘Babil Kulesi’ hikâyesi. Biliyorsunuz hikâyede de aynı dili konuşan insanlar Tanrı tarafından cezalandırılıyor ve artık farklı dilleri konuşmaya başlıyorlar.  Bizim grubumuzdaki kişiler de farklı yerlerden geliyorlar ve farklı dillerde konuşuyorlar ama buna rağmen ortak bir kültür ve dil yarattık. İsmimizdeki mesajımız da budur. İnsanlar farklı dilleri konuşuyor olsa da ortak bir şeyler yapabilirler.  İsmimizle bir açıdan bu hikâyeye de gönderme yapıyoruz. Babylon ismi ayrıca bizim içinde yaşadığımız modern toplum anlamına da geliyor. Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde insanlar nasıldır bilirsiniz. Herkes işinden çıkıp bir yerlere yürür, bir yerlere yetişmeye çalışır. Kimse etrafına bakmaz, göz göze gelmez ve gülümsemez. Oysa sokakta müzik olduğunda, insanların durup dinlemesini, gülümsemesini, ağlamasını, birbirleriyle etkileşim haline geçmesini sağlayabilirsiniz. Biz modern topluma müzikle ışık veriyoruz. Onlara bir an için bile durma, dinleme ve müziği hissetme şansı tanıyoruz. Onları gülümsetiyoruz. Sisteme ışık yakıyoruz.”

“İSTİKLAL CADDESİ’NİN ANLAMI BİZİM İÇİN FARKLI”

Kendi hikâyelerinin ise beş yıl önce İstanbul’da başladığını söyleyen Elia, arada geçen zamanda İstanbul’un kalbini kazanmayı nasıl başardıklarını anlatıyor.
“Julian’la İstanbul’a gelmiştik. İstanbul’un farklı kültürleri ve müziği bir araya getiren bir yapısı olduğunu düşünüyoruz. Batı ve Doğu’dan beslenen zengin müziklerin olduğu bir şehir. Aslında buraya yeni müzik ve müzisyenler keşfetmek için gelmiştik. Bir gün İstiklal’de yürürken şanlıyız ki Mete’yi bulduk. Julian onu önceden tanıyordu. Taksim’deki müzisyenlerle tanışıklığı zaten vardı. Mete de Taksim civarında müzik yapıyordu. Benimle de tanıştırdı. Çok iyi bir müzisyen olduğunu söyledi. Tanıştığımız anda aramızda bir bağ oluştu. Beraber şarkı söylemeye başladık. Bir şarkıyı, diğeri takip etti. Sonunda dedik ki biz neden birlikte çalmıyoruz. Aslında dil olarak tam anlaşamasak da benim Türkçem çok az mesela Mete’nin ise İngilizcesi az. Yine de müzik sayesinde bir bağ yakaladık. O günden bugüne de aile gibi olduk. Çok yakınız. Zamanla kendimizi geliştirdik. Artık konserlerimizi iki türde yapıyoruz. Bir buradaki gibi üçümüzün performansıyla yaptığımız konserler, diğeri de bize eşlik eden iki ayrı müzisyenle tam bir grup olarak yaptığımız konserler. Bunun nedeni arada geçen zamanda daha tanınır, bilinir olmamız ve çok daha büyük sahnelerde performans sergilememiz. Buna bağlı olarak grubumuzu da büyüttük. Onlar da İstanbul’da yaşayan müzisyenler. Onlarla da sokakta çaldığımız oldu. Şimdi sadece Türkiye’de değil, Avrupa’nın farklı ülkelerinde de pek çok konser verdik. Artık çok daha yoğun bir grubuz. Neredeyse her hafta dünyanın farklı şehirlerine konser için gidiyoruz. Yine de ne zaman boş zamanımız olsa İstiklal Caddesi’nde çalıyor, o atmosferi solumaya devam ediyoruz. Bizim için hala ayrı bir önemi var.”  

Yaptıkları müzik tarzı Ortadoğu müziği gibi algılansa da onlar evrensel müzik yaptıklarını söylüyorlar.
“Aslında Ortadoğu dediğimiz coğrafyada çok farklı sesler var. Özellikle geçmiş zamanda bu topraklar çok daha fazla kültürü ve sesi barındırıyordu. Bizim müziğimiz de onlardan biri. Ama buna sadece Ortadoğu müziği olarak bakmak lazım tabii. Biz aynı zamanda Avrupa’nın da parçası olan bir yerdeyiz. Onun da sesiyiz. İstanbul’da da etrafınıza baktığınızda nasıl ki dünyanın farklı noktalarından insanların orada buluştuğunu görüyorsunuz, biz de aynı şeyi müzikle yapıyoruz. Ben şarkılarımı eski İbranice dilinde seslendiriyorum. Günümüzde televizyon ya da bilgisayar karşısında oturarak insanları yargılamak kolaydır. Oysa biz müzikle insanları yargılamadan birleştirmeye çalışıyoruz. Hepimiz insanız. Ben hem İsrailli hem İranlıyım. Ortadoğu insanıyım. Ama kendi içimizde de birbirimizle çatışıyoruz. Oysa ben birinin gözüne baktığımda orada sadece insan görüyorum. Kim olduğunu, ne olduğunu düşünmüyorum. Onun gözünde de sadece kendi yansımamı görüyorum. Müziğimizin de böyle bir tarzı var. Bu aslında bir anlamda Ortadoğu’nun ruhu ve sesi.” 

********************

“SAVAŞMAK BİR HASTALIKTIR”

Grubun yaptığı sadece müzik değil aslında müzikleriyle birçok mesaj da vermeye çalışıyorlar. Esas söylenmek istenense birbirimize daha çok tolerans göstermenin hayatımızdaki gerekliliği olarak öne çıkıyor.   
“Müziğimiz pek çok mesajı içinde barındırıyor. Benim için en önemlisi evet mesajımız var ama insanlara ne yapacakları, nasıl yaşayacakları ya da nasıl düşüneceklerini söylemekten öte kendi tecrübelerimizi paylaşmaya ve hayata bakış hikâyemizi anlatmaya çalışıyoruz. Elbette dinleyenler beğenedebilir, beğenmeyedebilir. Biz en başta dinleyicilerimize güven veriyoruz. Kalplerini bizim gibi herkese açmalarını sağlamaya çalışıyoruz. İnsanlığa mesaj vermeye çalışıyoruz. Esas hatırlamamız gerekenin insan olduğumuz gerçeği olduğunu söylüyoruz. Ortak noktamızın bu olduğunu, çatışmalar ve savaşlarla çok acıya şahitlik ettiğimizi hatırlatmaya çalışıyoruz. Savaşlardan uzak durmanın savaşmanın bir hastalık olduğunu ve bundan kurtulmamız gerektiğini hatırlatmaya çalışıyoruz. Aslında ihtiyacımız olan farklılıklarımızı kabul etmek. Barış yapmak diyoruz. Temel mesajımız ise birbirimize karşı daha toleranslı olmamız gerektiği.”  

************************

“SOKAKLAR BİZE AİT”

Sokak müzisyeni olarak ifade edilmekten hoşlanmıyorlar, ‘biz sokak müzisyeni değil sokağa ait, hatta İstiklal Caddesi’ne ait insanlarız’ diyor…
“Bizi sokak müzisyeni olarak kategorize etmelerini sevmiyoruz. Biz sokaklara değil, sokaklar bize ait. Sokakta çaldığımız kadar barda da sahnede de çalıyoruz. Sokak da aslında bir sahne. Üstelik biz herhangi bir sokakta değil, İstiklal Caddesi’nde çalıyoruz. O caddenin kendine özgü ruhu ve tutkusu var. Sadece bizim için değil, tüm müzisyenler için ayrı bir anlamı var. Orada başka gençler de hem müziklerini hem de başka sanatlarını gösterme şansı buluyor. Sokak daha mütevazı ve dinleyicilerinizle çok daha yakın ve yüz yüze olduğunuz sahne. Biz aslında topluma hizmet ediyoruz. Herkesin konsere ya da bara gidecek parası veya buna ayıracak zamanı olmayabilir. Biz sokaklar sayesinde insanlara gidiyoruz. Bu herkese ulaşmamızı mümkün kılıyor. Dinleyicilerimiz bağımsız olarak bizi dinliyor. Aslında böyle kamusal alanda müzik yapmak bize kültürlerle yakınlaşma sansı da veriyor. Farklı kültürlerle tanıştıkça da farklı bakış açıları kazanıyoruz. Bizi başka gençler de izledi. İstiklal Caddesi’nde pek çok yetenekli genç müzik yapıyor. Kendini gösterme şansı buluyor. Güzel bir şeye de aracı olduk sanki. Bizim yaptıklarımızı paylaşmamız onların da yaptıklarını paylaşmalarına olanak sağladı. ”

Şarkılarının sayısı arttıkça 2012’de ilk albümünü çıkaran Light in Babylon grubu “Life sometimes doesan’t give your a space”, ‘Yaşam bazen size alan tanımaz’, albümüyle çok sevildi. Şimdi ise ikinci albümleri için gün sayıyorlar.  
“İlk albümümüzü 2012 yılında yaptık. Önce ev kaydıyla başladık. Sonra stüdyo kaydı yaparak albümümüzü tamamladık. Bu yılın sonunda ise yeni bir albüm çıkarmaya hazırlanıyoruz. Yeni albümde Türkçe şarkılara da yer vermeyi planlıyoruz. Konserlerde seslendirdiğim birkaç Türkçe şarkı zaten var.”  

“KALBİNİZİ VE RUHUNUZU AÇTIĞINIZ YER EVİNİZDİR”

Elia daha doğmadan ailesi İran’daki İslam devriminden duydukları endişeyle İsrail’e yerleşiyor. Kendisi İsrail’de doğuyor ancak şu anda  İstanbul’da yaşıyor. Ben ister istemez evini neresi olarak hissettiğini merak ediyorum. Soru hoşuna gidiyor. 
“ Şimdi siz söyleyince ve düşününce sanırım birden fazla evim olduğunu hissediyorum. Ailem İranlı. Ancak devrimden sonra oradan ayrılarak İsrail’e taşındık. Ailem İsrail’e taşınmış olsa da İran’nın kültürünü hiç unutmadılar. Tel Aviv benim evim ancak yine de İran ve İsrail’in karışımı bir kültürde büyüdüm. Kendimi İran’a, İsrail’e ve şu an yaşadığım yer olan İstanbul’a ait hissediyorum. Sanırım İstanbul’un o kozmopolitlik yapısından dolayı kendimi oraya çok daha fazla ait hissediyorum. Bu nedenle İstanbul’da yaşamaya karar verdim. Artık evim oldu. Yine de gittiğim yerlerdeki insanlarla yakaladığım yakınlıkla kendimi pek çok ülkeye, insana yakın hissediyorum. İnsanın kalbini ve ruhunu açtığı yer evidir. Bu nedenle de evi değişebilir. Örneğin İran’da hiç yaşamamış olsam da orayı her zaman kalbimde hissediyorum. Adeta benimle yaşıyor.”

Bu haber toplam 4540 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 229. Sayısı

Adres Kıbrıs 229. Sayısı