1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. “Babamdan Sonra Baba Olmak…”
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

“Babamdan Sonra Baba Olmak…”

A+A-

Soğuk bir Aralık günü babasını kaybettiğinde 11 yaşında idi, babası da 41… O, babasının öldürülüp cansız bedeni bir kuyuya atıldığını yıllarca bilmedi.

Babasını kaybetmesinin tek sebebi vardı, Kıbrıs’ı kana bulayan faşizm… Ama o, o yaşlarda faşizmi bilemezdi. Annesi “kocamı EOKA’cılar öldürdü” diyordu. Ne annesinin eğitimi, ne kendi yaşı, ne de Kıbrıs’ta o zamanki politik iklim Kıbrıs adasını kana bulayanın aslında faşizm olduğunu fark ettirecek durumda değildi.
Önünde, yaşama tutunma, var olma ve her halükarda iyi bir yetişkin olma süreci vardı.  Sürecin içinde yaşadıklarını yorumlayarak, yorumladıklarını süzerek, süzdüklerinden de öğreti çıkararak kendi kişiliğini, yaşam felsefesini, sosyal ve siyasi konumlanmasını, biçimlenmesini, tarzını belirledi. Bu onun kimliğinin bir parçası oldu.

Kıbrıs’ta Rumlar ve Türkler arasında kin ve nefret ve intikam duygusu yani mikro-milliyetçilik, daha nice babaların ölümünden, nice çocukların babasız büyümesinden başka bir sonuç üretemezdi. Bunun panzehiri, yani Kıbrıs’ta Rumlar ve Türkler arasında saygı, güven ve barış içinde birlikte var olmak, insan sevgisini ve insanın en önemli değeri olan emeği temel alan sosyalist ideolojiden başka bir çare olamazdı.
Artık biliyordu ki babasının katilleri annesinin ‘EOKAcılar’ diye tanımladığı faşizmdi. Ve Kıbrıs faşizmden kurtarılmadıkça barışı göremeyecekti. Kendinin ve babasının kaderini, hiçbir Kıbrıslı Türk veya Rum baba ve çocuk yaşamamalıydı; hiçbir baba, hiçbir çocuk Kıbrıs’ta ve dünyada faşizmin kurbanı olmamalıydı. Yani, onun için ‘babasından sonra baba olmak’, sadece çocuk sahibi olmak ve onları iyi yetiştirmek değil, onlarla birlikte kendi adasında sürdürülebilir barış içinde en uzun süreyi yaşamaktı.

Öldüğünde cesedini bulamadığı ve göremediği babasının iskeletini kırk beş yıl sonra görüp parçalanmış kafatasını okşadığında babasından sonra baba olmanın anlamını yeniden tekrarladı kendine. Bütün bu yaşananlar bir daha ve kimse tarafından yaşanmasın, çocuklar babasız büyümesin, babalar torunlar görsün, insan insana kıymasın, yaşamda etnik farklılıklar düşmanlık değil, zenginlik olsun… Nesiller savaşsız bir dünyada, korkusuz büyüsün; babalar bir tüfeğe yaslanıp göz – gez – arpacık deyip tetiği çekmesin. Babaların yüreği bir namlunun ucunda değil, çocuklarıyla mutlu anlarında pır-pır etsin… Babalar gününde hiçbir çocuk, mezarını bilemediği babasını, “baba nerdesin?” diye anmasın ve hiçbir çocuk “baba” kelimesini kullanamayacağı bir felaket yaşamasın…

Yani, Kıbrıs sorunu çözülmeli ve çözüm de ötekileştirme ve düşmanlık üzerinden değil, birleştirici ve barışçıl temel üzerinde inşa edilmeli…    
“Babamdan sonra baba olmak, Kıbrıs’ta sürdürülebilir barışa ulaşmak için sorumluluk taşımaktır” diye düşündü ve babasının kafatasını okşarken babasına “Sana ve çocuklarıma ve ailemin gelecek nesillerine söz veriyorum, andım, akdim ve ahdim olsun ki Kıbrıs’ta barışın temelinde senin adına harcım olacak.”.
Kıbrıs sorunu babalara tehdittir, analara tehdittir, çocuklara tehdittir. İnsanı tehdit eden hiçbir şey insancıl olamaz. İnsancıl olmayan hiçbir şey de ilerici, devrimci ve demokrat olamaz. Babaların, annelerin ve çocukların mutluluğunun tehdit altında olmaması için Kıbrıs sorununa sürdürülebilir barışı ilerici, devrimci ve demokrat liderler getirecek. Babalar savaşsız Kıbrıs’ta uzun yaşayacak; anneler dul, çocuklar babasız kalmayacak…
Babalar günü, tüm babalara kutlu olsun.

Bu yazı toplam 5471 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar