1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Azazi ve ‘Dervish in Progress’
Azazi ve ‘Dervish in Progress’

Azazi ve ‘Dervish in Progress’

Ziya Azazi dansçı ve koreograf… 1969 yılında Antakya’da taşralı bir terzi çocuğu olarak dünyaya geldi. Hayat onu maden mühendisi olmaya hazırlarken, o hayatını yeniden şekillendirdi.

A+A-

simge-010.jpg

Ziya Azazi dansçı ve koreograf… 1969 yılında Antakya’da taşralı bir terzi çocuğu olarak dünyaya geldi. Hayat onu maden mühendisi olmaya hazırlarken, o hayatını yeniden şekillendirdi. Önce modern dansa, ardından dönüşe başladı. Zaman içinde modern dansla, dönüşü harmanladı. Özünü buldu, derviş olmayı yeniden yorumladı. Şimdi Viyana’da yaşıyor. ‘Dervish in Progress’ projesiyle tüm dünyayı dolaşıyor, dans ediyor, Sufizmin evrensel dilini anlatıyor. Lefkoşa Sahne Sanatları Festivali çerçevesinde üç günlük atölye çalışması yapan ve muhteşem bir gösteri sunan Ziya Azazi’yi daha yakından tanımak istedim.

z1-010.jpg

“BİR KÖY ÇOCUĞU OLARAK DANS ETMEK ÇOK HOŞUMA GİTTİ”

Suriye kökenli Ziya Azazi… 17 yaşında İstanbul’a maden mühendisliği eğitimi almak üzere gitti. Dansla İstanbul Üniversitesi sayesinde tanıştı. Mühendis olmak için çıktığı yolu dansçı olarak tamamladı.  

“Mühendislik eğitimim sırasında seçmeli ders olarak beden eğitimi veya güzel sanatlar dersi seçme zorunluluğumuz vardı. Ben de bir Anadolu çocuğu olarak tabii sporu seçtim. Futbol oynamak istiyordum ancak kontenjan dolduğu için beni jimnastiğe gönderdiler. Derste hoca benim iyi taklalar attığımı görünce var olan bir jimnastik grubuna beni katmak istedi. Bize katılırsan sana on vereceğim dedi. Ben de o gruba katıldım. Böylece kaderim değişti. Çünkü bu grup bir araya gelerek performanslar yapan, dans eden insanlardı. Bir köy çocuğu olarak bu çok hoşuma gitti. Farkında olmadan bir süre sonra dans etmek hayatımın içine gizlice girdi, yerleşti. On dokuz yaşımda dansa gönül verdim. Dans eğitimi almadım ama dans etmeye böyle başladım.”

z2-009.jpg

“BATI DANSLARI YAPARKEN KİM OLDUĞUMU BULMAM GEREKTİĞİNİ FARK ETTİM”

Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra bir süre İstanbul şehir tiyatrolarında dansçı olarak çalışan sanatçı, daha sonra Viyana’ya giderek çeşitli guruplarla çalıştı, modern danslar yaptı. 1999 yılında Dance Weber bursuyla ödüllendirildi.  Ancak Ziya Azazi bir röportajında hayatının ilk otuz yılını “çalkalandı gitti, çöp oldu” sözleriyle ifade ediyor. Otuz yaşında ne oldu da hayatı değişti bizim için anlatıyor.

“Hayat dönemlerden ibaret bir seyahat bence ama otuzuncu yaşım benim için bir dönüm noktası oldu. O yaşa kadar farklı yerlerde koreografların talepleri doğrultusunda gösterilen hareketleri yerine getiren bir dansçıydım. O noktadan sonra artık kendi hareketlerini yapma kararı alan birisi oldum. Öncelikle kendi hareketimin ne olduğunu sorgulamaya başladım. Batı dansları yapan birisiyken kendime odaklanmam gerektiğini, kim olduğumu bulmam gerektiğini fark ettim.  Bu arayışa girdiğim yıl içinde tesadüfen dönüşe başladım. Doğudan gelen birisi olarak kendi özümde çiftetelli, göbek, halay, efe, dervişlik olduğunu gördüm. Bunun bir şekilde öne, dışarı çıkması gerektiğini fark ettim. Bu arayışlar içinde batının minimalist akımı beni çok etkiledi. Onun sahip olduğu minimal davranış biçimi, içindeki tekrarlayan davranışlar daha mistik, sade haller beni de içine aldı. Zaten bence bu akım da doğu kültüründen etkilenerek kendini şekillendirmiştir. İşte ben de farkında olmadan bizim kültürümüze döndüm. Minimal müzikler üzerine çalışırken, bu müziklerden nasıl kendini tekrar eden bir şey çıkarımım diye düşünürken, hoplamaya, zıplamaya, ardından yerimde dönmeye başladım. Yerimde dönmeyi tekrar ettikçe, bu dönüşe evrildi. Yerimde döndükçe Sufizmi, kültürümüzü, kendi coğrafyamızı keşfettim.”

Elbette Ziya Azazi’nin kendince bir Sufizm tanımlaması var. En öne çıkan yanı ise kendi gücünü keşfetme detayı. Bu bağlamıyla Sufizimdeki kendi özünü tanıma deneyiminin bir benzeri… 

“Sufizm şüphesiz bir felsefe fakat bir idolü aşağıdan izleyen çoğunluğa seslenme arzusu değil. Halka seslenme arzusu tabii ama bir felsefe diyerek de ulaşılmaz bir yere koymak demek değil. Sufizmi sadece felsefe olarak tanımlarsak, onu ulaşılamaz bir yere koymuş oluruz. Oysa ben Sufizmi mümkün olduğu kadar basit, herkesin ulaşabileceği bir biçim olarak gösteriyorum. Yaptığım eylemle de fiziksel, düşünsel potansiyelimi ortaya koyuyorum. Bunu tekrarlayınca da elbette bir felsefe yaratıyorum. Ben Sufizm’i bu şekilde tanımlıyorum.”

z3-005.jpg

“BEN HEP EVRENSEL BİR TERMİNOLOJİ PEŞİNDE KOŞTUM”

 Azazi’nin en önemli projelerinden biri ‘Dervish in Progress.’ Düzenlediği atölye çalışmalarıyla da Sufizmi, dönüşü anlatıyor, yayıyor. İnsanların dönüşle zihinsel ve bedensel gücünü ileri taşımasını sağlıyor. Tüm bunları yaparken de derviş olmayı yeniden yorumluyor, günümüze taşıyor.     

“Dervish in Progress aslında plansız kendiliğinden gelişen bir süreç oldu. Doğada kendi kendine yetişen bir ürün gibi… Yıllarca gönlüm beni nereye götürdüyse ben hep onu yaptım. Dansa girişim, dönüşe başlamam tesadüftü. Sonra bunun herkes tarafından ilgi görmesi şaşırtıcıydı. Özellikle 2006 yılının Mevlana yılı olarak belirlenmesinin ardından bu konu daha fazla merak uyandırmaya başladı. O yıl dünyanın kırk dört ülkesinden davet aldığımı hatırlıyorum. Avrupa’ya, Asya’ya, Amerika hatta Afrika ülkelerine bile gittim. Böylece ben kendi mirasımdan yola çıkarak dilimden, dinimden etkilenerek kendi tarzımı yarattım. Burada dinden etkilendiğimi söylerken İslam’a bir övgü yapmıyorum. Ben Antakya’da doğan biri olarak pek çok dinin, dilin, kültürün olduğu bir coğrafyada yetiştim… Yaratmaya çalıştığım dansımda çağımı takip ederek, geçmişimle köprü kurmaya çalıştım. Tüm bu süreçte atölyeler düzenlemeye başladık. İnsanlarla deneyimlerimizi paylaştık. Buna her ne kadar ‘Dervish in Progress’ ismini vermiş olsam da ben aslında her zaman evrensel bir terminoloji peşinde koştum. Ama Dervişliği proje ismine ekledim çünkü kökenin ne olduğu anlaşılsın istedim. Derdim kökenin bizlere sunduklarını bugüne göre göstermek, yorumlamaktı. Bu ifadeyle Dervişliği geliştirmek gerektiğine de vurgu yaptım. Dönüş sadece turistik bir etkinliğe Konya’ya, Kahire’ye sıkıştırılırsa, buralarla sınırlı kalırsa ölecek dedim. Zaten bir anlamda öldü de. Fakat bugün yeniden dünyaya yayılıyor, insanlarda ilgi uyandırıyor, insanlar bunu deneyimlemek istiyor, deneyimleyen herkesi besliyor. Demek ki dönüşü mümkün oldukça geliştirmek ve yaymak gerekiyor. Ben kendimce bu kültürün yok edilmesini engellemeye çalışıyorum. Yaptığımız atölye çalışmalarında öyle bir dil oluşturdum ki bunu sadece İslam’la sınırlamadan kim olursa olsun, anlıyor, yapıyor, deneyimleyebiliyor. Mühendis olmamın sağladığı düşünce tarzıyla, bilimsel açıklamalarla dervişliği destekliyorum. Böylece ister Rus, ister Hristiyan, ister siyahi bir Afrikalı, ister Brezilya’da bir samba dansçısı olsun herkes bunu anlıyor. Bu nedenle ‘Dervish in Progress’ atölyelerini insanlar doğru algılayarak, kendilerine çok güzel bir yol çizebiliyor. ‘Dervish in Progress’ sanatsal bir enstrüman olarak günlük hayatımızda kullanılabiliyor.  2015 yılından bu yana keman sanatçısı Meriç Fırat’la birlikte çalışıyoruz. Dönüşle birlikte sesi sadece bildiğimiz tarzda tasarlanan müzik yerine, bir şifa aracı olarak da kullanıyoruz. Meriç Fırat aldığı eğitim sayesinde, sesi terapi yöntemi olarak bu projede kullanmamızı sağlıyor.”  

z4-001.jpg

“DÖNÜŞ DÜNYANIN HER YERİNDE VAR, HEP DE OLDU”

Bildiğimiz semadan farklı biçimde bir performansla Sufi dansını, dönüşü yeniden yorumlayan Ziya Azazi, kendi performansını şöyle tanımlıyor.  

“Ben geleneksel formatı da içeren ama bunun ötesine gitmeyi hedefleyen çalışmalar yapıyorum. Çünkü bizim coğrafyamız anlamalı ki bu geleneği biz başlatmadık. Bu geleneği sadece biz yapmıyoruz. Bizim yaptığımız biçim doğrudur iddiasından da vaz geçmek gerekiyor. Tabii bunların hepsi dar zihinlerin reflekslerinden, çıkarcı düşüncelerinden dolayı oluşuyor. Dönüş dünyanın her yerinde var. Hep oldu, binlerce yıldır insanoğlu çeşitli ritüellerinde hep döndü. Çünkü doğuş insanı bildiğimiz var oluş biçiminden başka bir oluşa, hisse taşıyan en önemli enstrümanlardan biri. Dönmediğiniz zaman yer çekimi etkisindesiniz. Döndüğünüz zaman ise merkez kaç kuvvetin. Bu nedenle onun yarattığı etki ile hücreler aşağıya değil yana çekiliyor. Beyini şaşırtıyor. Her yerinizi bir fırtına sallıyor. Bu nedenle her zaman çarpıcı oldu. Dünyanın her yerinde çeşitli şekillerle, çeşitli müzikle, çeşitli giysilerle kadınlar da erkekler de dönüş yaptı. O nedenle benim çabam bunu fark ettirip günümüz insanına kazandırmak.”

 

    

     

Bu haber toplam 5305 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 394 Sayısı

Adres Kıbrıs 394 Sayısı