1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. AŞK İKSİRİ
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

AŞK İKSİRİ

A+A-

Geçmişte öyle şeyler var ki düşününce bunları nasıl yaşamışım, nasıl katlanabilmişim diye ürperiyor  insan. Hayatın sarp ve dikenli yollarında yürümek diye çocuklukta birbirimizin hatıra defterlerine yazdığımız bir klişe vardı ya; bence o dikenler acıtıp durmaya devam ediyorlar sonraları da... Bütün bunları düşünemeyecek kadar kendini meşgul etmek belki de çare ama yazı yazanların böyle bir lüksü yok... Yazı, aylalık, uzun ve derin düşünme, iç sesinle başbaşa kalma zamanları istiyor. Bellekte dolanmaya başlıyorsun böylelikle.
Bugün aşk üzerine kafa yordum biraz... Aşkın, aslında başka acılardan kaçmak, kendini onlarca dikenli anıdan kurtarıp bir başka bahçeye açılmak olduğunu düşündüm. Aşıksan sevgilinin görüntüleri, sözleri , imgesiylesindir gün  boyu... Aşk sersemletir insanı ve başka şeyleri düşünmekten alıkoyar bir miktar... Dünyanın başka acılarına, esas meselelerine karşı bir sığınak olur.

Kimi insanlar yatkın değildir aşka... Başka yoğunlaşmalar, başka avuntularla doludur dünyaları... Böyle bir denge bozukluğunu  kaldıramazlar. Hayattaki hedeflerini, dahil oldukları amansız yarışları engeller böyle bir uykulu ruh hali...

İlişkiler bile zorlar onları... Sayısız gel giti, kırılma noktası vardır ilişkilerin... İki insanın birbirlerini cenetten cehenneme, cehennemden cennete taşıma hallerinin esiri olmak istemezler. Daha dingin ve besleyici sevgi ve saygı durumları içinde bulunmaya çalışırlar. Böyle bir armoniye rastlanabilir zaman zaman. Ben  pek yaşamadım ama bunu bulduklarını söyleyenler var.

Bizi kuşatan genel bir ruh hali oluyor bazen, ülkeler ve dünyanın gündemlerinden kaynaklı bir ruh hali  daha çok da... Mevsimler de etkiliyor bunu kuşkusuz. Uzun kışlar depresif zamanlar oluyor çoğu Kuzey ülkesinde... Günümüzde sosyal medya insanın iletişim kurma, onay görme, yalnızlıktan kurtulma ihtiyacını tatmin etmek üzerine kurgulanmış. Daha eve kapalı zamanlarda bir sosyalleşme imkanı sağlıyor gibi görünüyor. Bu sanal dürtmeler aleminde eksik olan şey tam da ihtiyacın kalbine denk düşüyor ama... Yakınlık ilk kez anne karnında edindiğimiz bir deneyim sonuçta. Özlediğimiz güvenli sıcaklık ve kucaklaşma hep eksik kalabiliyor.

İnsanın sayısız korkuları, sayısız kaygıları var... En mutlu, en dengeli olduğunu düşündüklerinin de senin bilmediğin ruh hezeyanları, travmaları olabiliyor. Günümüzde pazara çıkmış bütün bu insan halleri... Nasıl paraya dönüştürülebilecekleri üzerine kafa yoruluyor.Acılarımızı  analiz edip onları kara dönüştürmeye çalışan sektörler oluşmuş.

Teknolojik çılgınlıklar dünyasında herşey hızla değişirken geçmişte kurduğumuz pek çok cümle de demode oluyor...

İnsanın temel ihtiyaçları, kaygıları ve korkuları  değişmiyor ama. Sevilmek, hissedilmek, beğenilmek, onay görmek istiyoruz. Bu dünyanın maddi, manevi nimetlerinden ne kadar pay alırsak alalım  hiçbir şey ölümlü olduğumuz ve bunun ne zaman geleceğini bilmediğimiz gerçeğini değiştiremiyor. Hiçbir şey bu evrendeki  yalnızlığımıza kesin bir çözüm oluşturamıyor.

Güzel anlar, güzel buluşmalar var tabii ki dünyada... İki insanın birbirini büyülediği aşk var... Koşulsuz, çıkarsız, kucaklayıcı sevgiler var. Bunlardan söz etmek, bunlara dair hikayeler dinlemek bile mutlu ediyor bizi... En önemlisi sanat ve edebiyat var sığınabileceğimiz.

Aşkı düşündüm bugün... Daha çok acıyı anımsatsa da dünyadaki geçiciliğimizi unutturacak, ayazdaki varlığımızı avutacak daha etkili bir iksir yok sanki...

Bu iksiri bulmak o kadar da kolay değil... İnsanın içini ışıkla dolduran başına bir hale, sırtına kanatlar takan bir buluşma öyle sık yaşanmıyor.

Ona inanıyorsan ve istiyorsan gelip bulur seni  ama aşk... Piyasada pazarladıkları kırmızlı, dantelli, çikolatalı  gösteriş halleri değildir bu... Sessiz ve derinde filizlenip büyüyen ve insanın gözlerinde yıldızlar yakan bir heyecanlı sükunettir.

Gözlerini kapatıp onu tüm kalbinle dilersen gelir diyorum ben... Yeter ki gerçekten, tüm cesaretini toplayıp dile...

Bu yazı toplam 3869 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar