1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Aşırı milliyetçilikle mücadeleye devam…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Aşırı milliyetçilikle mücadeleye devam…

A+A-

***  Kıbrıslırum toplumunda ilerici insanlar ve örgütler, aşırı sağcılara karşı seslerini yükseltmeye devam ediyor…

Kıbrıslırum toplumunda ilerici insanlar ve örgütler, aşırı sağcılara ve aşırı sağ anlayışlara, milliyetçiliğe ve ırkçılığa karşı seslerini yükseltmeye devam ediyor… Bunu yalnızca klavye başında değil, sokakta da yürütüyorlar…

Yazdıklarını sosyal medya üzerinden paylaşarak, sokak gösterilerinde seçtikleri sloganlarla barışı, kardeşliği, işbirliğini savunarak yapıyorlar bunu… Elbette tüm bunlar, toplumumuzdan “gizleniyor” ve tüm Kıbrıslırumlar aynı kefeye konarak “Vay adi Rumlar!” propagandası pek çok medya kanalında ve yazılı basının bir kısmında gündelik bir doz “milliyetçilik” olarak yürütülmeye devam ediliyor. Pek ender olarak Kıbrıslırum toplumundaki ilericilerin varlığı ve aşırı milliyetçiliğe karşı yürütmekte oldukları mücadele kaleme alınıp dile getirilebiliyor. Herkesi aynı kefeye koyup tümünü birden ateşe vermek çok kolay ve çok tembelce bir davranış – üstelik böylesi ortamlarda kendinizi de tehlikeye atmıyorsunuz, genel akıma uyuyorsunuz ve bundan da bir “çıkar” ummaya devam ediyorsunuz… Gazetecilik adına çok utanç verici haller bunlar – bunun temel nedeni aslında Kıbrıs’ta barış, uzlaşma, karşılıklı anlayış için bir altyapının bulunmayışı, böylesi bir altyapının kurulması için de ciddi bir çabanın sarfedilmemesi…

Oysa Kıbrıslırum toplumunda barış isteyen, Kıbrıslıtürk toplumunu, Kıbrıslırum toplumuyla eşit ve kardeş gören ilerici insanlar ve örgütler var… Bunları görmezden gelmek demek, adanın kalıcı taksimine hizmet etmek demektir.

Yeryüzünün her yerinde iyiler de var, kötüler de var… Aynı toplum içinde katiller de var, melek gibi kimseye zararı olmayan, insancıl olan, yüreği merhametle çarpan insanlar da var…

En önemlisi sınıflar var: Aşırı milliyetçilerin sermayenin hizmetinde olduğunu görmezden gelmek ve herkesi aynı kefeye koymakla, taksimin kalıcılaştırılmasına hizmet etmek demektir…

Emekçi insanlar arasında herhangi bir ayırım yoktur: Emekçi bir insan evine ekmek götürmek için çabalar durur, evlatlarının iyi bir eğitim görmesi için canla başla çalışır… Emekçinin derdi hayatta kalabilmektir – başını sokacak düzgün bir ev, insanca bir yaşam için köle gibi ömür boyu çalışır durur…

Biz son günlerden bir seçki yaptık – bu Kıbrıslırum ilericilerden bazılarına yazıp Rumca yazılarını İngilizce’ye çevirmelerini istedik ki biz de bunları Türkçe’ye çevirebilelim – sade metinleri Rumca’dan teknoloji yardımıyla, “google translate” yardımıyla İngilizce’ye, oradan da Türkçe’ye çevirdik…

Bu arkadaşlarımızı yürekten selamlıyoruz – onlar, Kıbrıs’ta barış umudunu ayakta tutanlardır… Her koşulda mücadeleyi sürdürenlerdir… “Afaroz” edilmelerine, küfürler ve tehditler almalarına rağmen barış umudunu, kardeşlik dayanışmasını ayakta tutuyorlar…

Bu örnekleri okurlarımızla paylaşmak istiyoruz…

 


 

***  Faşist Tehdide Karşı İnsiyatif:

 

“15 Kasım’ın bir başka “unutulmuş” karanlık yıldönümü olduğunu, Köfünye’deki katliamın yıldönümü olduğunu bilseydiniz…”

 

Faşist Tehdide Karşı İnsiyatif adlı örgüt (“Protovoulia Enantia Sti Fasistiki Apeili”) Köfünye’ye Grivas önderliğindeki Kıbrıslırum ordusunun 15 Kasım 1967’de saldırısıyla ilgili yayımladığı bildiride, “15 Kasım’ın bir başka “unutulmuş” karanlık yıldönümü olduğunu, Köfünye’deki katliamın yıldönümü olduğunu bilseydiniz…” diyor.

 

grivas.gif

 

Bildiri özetle şöyle:

***  Köfünye’de 1967’de meydana gelen katliam, 1963’te Kıbrıslırum liderliğinin de onayıyla Kıbrıslırum polisi ve Kıbrıslırum paramiliter örgütlerinin başlattığı “temizleme” harekatının devamıydı…

***  Bugün 15 Kasım, 1983’te “sahte-devlet” ilanının yıldönümü olmasının yanısıra, bir başka karanlık ve “unutturulmuş” olayın yıldönümü olduğunu bilseydiniz…

***  15 Kasım 1967’de Milli Muhafız Ordusu, tümüyle Kıbrıslıtürkler’den oluşan Köfünye (Kofinu) köyünü dümdüz etmişti, 24 Kıbrıslıtürk’ü öldürmüştü, bunlar arasında buradan kaçamayan yaşlılar da vardı. “Operasyon Gronthos” adı verilen bu harekatın ilk aşaması, bir gün önce karma köy Aytotoro’da (Ayios Theodoros) gerçekleştirilmiş ve Milli Muhafız Ordusu, köyün Kıbrıslıtürk bölgesini herhangi bir çatışma olmaksızın ele geçirmişti…

***  Keşke bunu da bilseydiniz: Bu suçlar, “düzensiz” serseriler tarafından işlenmemişti ancak resmi siyasi ve askeri liderlik tarafından kararlaştırılmıştı – Makarios tarafından emredilmiş ve General Grivas’ın altındaki Milli Muhafız tarafından uygulamaya konmuştu…

***  Bunu da bilseydiniz: Bu suç bir “hata” sonucu işlenmemişti – Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızın siyasi ve ekonomik olarak Kıbrıslırum tarafından daha aşağı bir yerde tutulmaları yönündeki o günlerdeki milli politika çerçevesinde işlenmişti…

***  Şunu da bileydiniz: 1967’deki Köfünye katliamı, 1963-64’te liderliğin onayıyla Kıbrıslıtürkler’in “temizlenmesi” için Kıbrıslırum polisi ve Kıbrıslırum paramiliter örgütleri tarafından başlatılan şeyin devamıydı…

***  Tüm bunları biliyor olsaydınız, o zaman şundan kaygı duyardınız: Bugünkü Kıbrıs sorununun biçimlendirilmesindeki sorumluluk (barikatlar, ölü bölgeler, kayıplar, göçmenler) bizim devletimizdedir. Bunları bilseydiniz, onlara karşı başkaldırırdınız, gerçek verileri gizleyenlere, tarihi çarpıtanlara karşı başkaldırırdınız bunları bilseydiniz. Onlar sizlere başka bir “hikaye” anlatarak ruhunuzu ve aklınızı nefretle dolduruyorlar karşı tarafa yönelik… Çünkü ancak o zaman sizleri “milli” hedeflerine doğru sürükleyebilirler…

***  Eğer tüm bunları bilseydiniz, bugün sizi öteki tarafa karşı nefret ve ucuz milliyetçilik ve milliyetçi sloganlarla gösteri yapmaya çağıranlara dilinizi çıkarırdınız… Bunları bilmiş olsaydınız, o zaman Kıbrıslıtürk sınıf arkadaşlarınızla  yeniden yakınlaşma ve birlik için festival davetini yanıtlar ve buna giderdiniz, böylece her iki tarafın ortak düşmanlarını tanır ve onların maskesini düşürürdünüz. Bu da barış için tek gerçek garanti olurdu…

(Andry Demetriu’ya teşekkürler – Derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ – YENİDÜZEN).

 


 

***  Alternatif Medya Grubu Defteri Anayosi, ELAM’ın 15 Kasım kınama gösterilerine yanıt verdi:

 

“Bize söyle “Vatanperver”, bir taraftan “Sınırlarımız Girne” derken, öbür taraftan barikatların kapatılması talebinin mantığı nedir?”

 

elam.gif

 

Alternatif Medya Grubu Defteri Anayosi, ELAM’ın 15 Kasım kınama gösterilerine yanıt veriyor ve “Bize söyle “Vatanperver”, bir taraftan “Sınırlarımız Girne” derken, öbür taraftan barikatların kapatılması talebinin mantığı nedir?” diyor.

Defteri Anayosi’nin yayımladığı metin özetle şöyle:

***  Sokaklarda “Sınırımız Girne’dir” diye bağırdığını duydum “Vatanperver” ve itiraf etmeliyim ki bu beni çok şaşırttı. “Vatanperver”, ben senin mantığını anlayamıyorum. Hiçbir zaman da anlamadım. Bir taraftan sınırlarımızın Girne’de olduğunu söylüyorsun, öbür taraftan da sınırların kapatılmasını talep ediyorsun… Türkiye’yle sınıra dokanılmamasını istiyorsun…

***  Söyle bana “Vatanperver”, bir taraftan sınırlarının Girne’de olmasını isterken, öbür taraftan da sınırdaki telleri mümkün olan en fanatik biçimde nasıl savunuyorsun? Evinin daha iyi bir hale gelmesini istediğini söylerken, evinin yarısını nasıl bu kadar kolaylıkla verebiliyorsun, bu söylediklerine inanmamı nasıl bekliyorsun? Kendini nasıl “Vatanperver” diye çağırıyorsun? Senin yurdun nedir?

***  Maskeni indir ve bana dürüstçe itiraf et “Vatanperver”. Anlat bize… Belki de kafanda akıllı bir tür dizayn vardır, bilmiyorum. Tek bildiğim silahları seviyorsun, haki rengi seviyorsun ve savaşı seviyorsun. Ancak sen bu yolu birkaç yıl önce denemiştin “Vatanperver” ve başarısız oldun. O zaman istediğin tam olarak nedir?

***  Senin sokaklarda “Benim sevdiğim bayrağın üstünde beyaz bir haç vardır” diye bağırdığını duydum. İstediğin kumaşı ve sembolü sevebilirsin. Ancak ülkenin geleceğini tehlike altına attığında, onun nasıl bir geleceğe sahip olacağına inanıyorsun, “Vatanperver”? Ülkenin bir bölümünün yok edilmesini isterken, insanların ne tür bir şansa sahip olacaklarına inanıyorsun? Eğer ülkenin tarihini bilmiyorsan, bu yerde nasıl bir gelecek kuracaksın? Kayıp kimliğini aramaya ne zaman başlayacaksın “Vatanperver”? Ne zamana kadar tarihin paslı viteslerinde harcanabilir bir yakıt olacaksın?

***  Evet “Vatanperver”, ben seni çok iyi biliyorum. Senin nasıl düşündüğünü ve nasıl çalıştığını biliyorum. Seni kılıcından ve silahından tanıyorum. Seni içindeki nefretten tanıyorum. Senin planlarının ardından geride kalan ölülerin kanıyla hatırlayacağım seni her zaman… Dinle beni “Vatanperver”! Senin nefretin yalnızca nefret getirebilir… Bunu, bu zamana kadar çok iyi öğrenmiş olmalıydın. Ancak sen bir şey öğrenemezsin pek… Seni herhangi bir konuda ikna etmek istemiyorum “Vatanperver”. Sana sadece şunu söylemek istiyorum: “Tarih yürekleri okşamaz, nce onları siler ve sonra da onları yer bitirir…”

İşte böyle “Vatanperver”…

(DEFTERİ ANAYOSİ’nin sosyal medya paylaşımından derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ – YENİDÜZEN).

Bu yazı toplam 1525 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar