1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Artık yeter” oluyor bu irili ufaklı, sağlı sollu esas duruşlar
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Artık yeter” oluyor bu irili ufaklı, sağlı sollu esas duruşlar

A+A-

Faize ÖZDEMİRCİLER

“bu tarihi kim yazdı yavrum / kim çizdi ak kağıtlara asyanın kirli yüzünü / avrupanın sabunlu ellerini / sen bu sıralarda dirsek çürüttün de öğrendin / kanuni sultan süleymanın hafta sonlarını / hangi kıtada geçirdiğini / bu çiçekleri sen boyadın yavrum / kırmızı çizginin soluna / sen yazdın bu ılık tuzlu yazıyı/ sen halis devlet sütüyle büyüdün yavrum / kavimler kapısında biten otuzbir otları / senin kanınla sulandı / annen seni yetiştirdi / bu sınıfa yolladı /gördün / kaleminin ucunda yemyeşil akan ırmakların sınır boylarında nasıl kızardığını / senin küçük ellerin / bunları da yazdı yavrum…”
İzzet YAŞAR
(Kenar Süsleri’nden)

Dar geliyor bu gömlek bu bedene; “artık yeter” oluyor bu ordular, bu silahlar, biteviye manzaramıza gölge eden, bu girilmez fotoğraf çekilmez durulmaz oturulmaz çay kahve içilmez öpüşülmez askeri bölgeler. Ağır geliyor bu hantal rejim, bu dal gibi incecik bedene; “artık yeter” oluyor bu irili ufaklı, sağlı sollu esas duruşlar; bu hiç kalkmamacasına makam koltuklarına oturuşlar; bu uygun adım diller, bu marş ağızlar ve marş ağızlardan sarkan eğreti dualar ve “kırmızı” pazartesilerin pabucunu dama atmaya cür’et eden “hayırlı cuma”lar. Kumaşın suçu yok, “artık yeter” kendi söküğünü dikemeyen, kendi yırtığına yama olamayan beceriksiz terziler. Bu güvercin mezarlığında yaşanacak hayat yok da, ziyan edilecek ömürler var gibi geliyor. Neden dünya yok, varsa yoksa ada; neden adanın yorganı olmasın bu cayır cayır yanmakta olan dünyada? Sokak önden buyursun, söz önden, slogan önden, yürümek önden; bu kadar yazı “artık yeter” gibi geliyorsa da kimilerine; sokağa kendiliğinden atfedilen bütün o yüce anlamların içi bircik bircik boşalıyor işte. Çünkü vicdanların retlerin ve restlerin sokağa dökülmesi kadar, yazıya dökülmesi de mühimdir. Dökülecektir de zaten kurşun durdukça kalemde. “Vicdan” değilse nedir, bayraklı haber bültenlerinin körelten sefaletinden paçayı kurtarmaya çalışırken kendi varlığını olanaksız kılmayı göze alan şiir? “Ret” değilse nedir asla yazılamayacak bir şiirin izini sürmek? Elleri kelepçeli, yüzünde güller açan bu vicdani retçi çocuğun kodese götürülürkenki haline baktıkça akıl yaş’ta değil gibi geliyor. Siyasi kariyerlerini devletin yağma sofrasında tıkınmak ve kendilerini sütten çıkmış ak kaşık(lar) olarak pazarlamak üzerine yapan efendiler, Haluk’un defterini dürmeye heveslenmiş olabilirler ve fakat bu heves bu sefer kursaklarında kalacak gibi geliyor. “Artık yeter” oluyor şu tepede oturup politik birer acı, acıklı birer politikacı olarak tarihe geçecek olmaktan başka hiçbir özelliği olmayan kıt akıllı baylar ve bayanlar. Yarım asırdır aynı cümlelerle konuşulan bir meselenin zeka geriliği yapması muhtemel iken, acilen yeni cümleler kurmazsak çürümelerden çürüme beğenmek zorunda kalacağız gibi geliyor. Oğullar önde anneler arkada değil, babalar önde kızlar arkada değil, anneler babalar kızlar oğullar yanyana yürüyor, hatta çocuklar resmen öne bile geçiyor. Koca koca adamlarsa resmigeçitlerde, pür ciddiyet, daha dün muzaffer çıkmışlar gibi Sakarya Meydan muharebesinden. Tövbe tövbe!.. Anladık “korkmayalım”, anladık “sönmez bu şafaklarda”, anladık al’ınız al, sancağınız sancak, kitabınız tek ve mutlak; anladık Türksünüz Müslümansınız ve de Sünni’siniz “elhamdülillah” ve fakat “yeter”dir artık “vatan uğrunda ölen varsa vatandır ancak”… Çünkü Haluk’un defteri yeni açıldı ve öyle görünüyor ki, hiç kapanmayacak…
(Afrika Pazar/Faize ÖZDEMİRCİLER – 7.12.2014)

Bu yazı toplam 2165 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar