1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Antonio Tabucchi ve ‘Çoğul Ruh’
Antonio Tabucchi ve ‘Çoğul Ruh’

Antonio Tabucchi ve ‘Çoğul Ruh’

24 Eylül 1943 Pisa’da doğan Antonio Tabucchi, bazı edebiyat eleştirmenlerine göre çağdaş İtalyan edebiyatına bakıldığında ‘Italo Calvino’dan sonra yaşayan en önemli yazarlardan birisi’ idi.

A+A-

 

Hakan Karahasan
hakan.karahasan@gmail.com

24 Eylül 1943 Pisa’da doğan Antonio Tabucchi, bazı edebiyat eleştirmenlerine göre çağdaş İtalyan edebiyatına bakıldığında ‘Italo Calvino’dan sonra yaşayan en önemli yazarlardan birisi’ idi. 25 Mart 2012’de Lisbon’da bir hastanede uzun süre mücadele ettiği kanserden dolayı vefat ettiğinde 68 yaşındaydı.

 

Tabucchi’nin yazarlığından bahsederken Fernando Pessoa’yı anmamak, neredeyse imkansızdır. Bunun en önemli nedeni, eserlerinde Pessoa’nın yapmış olduğu gibi ‘çoğul ruh’a sahip olmasından çok, ondan etkilenmesidir (Colusso, 5). Pessoa ve Tabucchi arasındaki bir diğer önemli ilişkiye bakıldığında; Tabucchi’nin Portekizli olan eşi María José de Lancastre ile birlikte Pessoa’nun tüm eserlerini İtalyancaya kazandıran kişi olduğu gözlerden kaçmamaktadır. Fransa’da bir tren garında bulduğu “Tütüncü Dükkânı” adlı şiir sayesinde Alvaro de Campos, gerçek ismiyle Fernando Pessoa ile tanışan Tabucchi’nin sonraki edebiyat hayatında Pessoa’nın etkisinini görmek mümkündür. Bir yanda yapmış olduğu çeviri etkinlikleri, diğer yanda ise mezun olduğu Portekiz Dili ve Edebiyatı  ve öğretim üyeliği ile daha sonra hayatınının bir yarısını İtalya’da, diğer yarısını ise Portekiz’de geçirmekteydi. İlk olarak 1973 yılında Bologna Üniversitesi’nde Portekiz Dili ve Edebiyatı öğretmeye başlayan Tabucchi, 1978 yılında Genoa Üniversitesi’ne atanmıştır. ‘Kaybedenler’i anlattığı  ilk romanı Piazza d’Italia ile dikkatleri üzerine çeken yazar, daha sonra yazmış olduğu eserlerle de ilgi odağı olmayı sürdürdü. Bunlardan 1984 yılında yayımlanan Hint Gece Müziği, 1989 yılında Alain Corneau tarafından filme de çekildi. Bu kitap ona ayrıca Fransızların meşhur Prix Médicis ödülünü getirdi.

 

Tabucchi’den bahsederken yazının başlığında ‘çoğul ruh’un eklenmesinin sebebi, Fernando Pessoa’nın Son Üç Günü’ne yazdığı önsözde Tiziano Colusso’nun belirttiği gibi, yazarın yazın hayatı boyunca bundan beslenmesidir. Başka bir deyişle, Pessoa’nın yazarlığında sıklıkla kullandığı ya da sahip olduğu ‘çoğul ruh’ Tabucchi açısından yazın hayatı boyunca verimli bir şekilde kullanılmıştır. Colusso’nun aktardığı üzere, bir yerde şöyle diyor Tabucchi: “Çoğul ruh kavramının yazarlığımda çok önemli bir yeri olmuştır” (5). Yazarın diğer kitaplarına kısaca değinmeden yazının yazılmasının temel sebebi olan Fernando Pessoa’nın Son Üç Günü’nden bahsetmek gerekirse: Bu öyküde Tabucchi; hastanede ölüm döşeğinde bulunan Fernando Pessoa’nın hayatı boyunca yaratmış olduğu ‘kimlik ve kişiliklerin’ onu ziyaretini anlatırken, karakterler vasıtasıyla büyük yazar/ozan Pessoa’yı saygıyla selamlar. Yine Colusso’nun dediği gibi: “...Fernando Pessoa’nın Son Üç Günü’nde kişilerin yoğun etkinliği özüne indirgenmiştir: Zaman akıp gider, uzun tiratlar, sorgulamalar, hatta pişmanlıklar için vakit yoktur. Gölgeler ayak uçlarına basarak gelirler odaya, sözcükleriyse anlatının dilsiz ama temel kişisi olan ölümün sessizliğinde çakan küçük şimşeklerdir artık” (5).

28 Kasım 1935 günü başlayan öykü once Pessoa’nın kendisini iyi hissetmemesi ve bunun üzerine hastaneye gitmesi ile başlar. Hastaneye gider gitmez yapılan muayenede doktorun ‘hepatit krizi’ olduğu için hastanede kalması  gerektiğini söylemesiyle odasına yerleştirilen Pessoa, burada yatakta dinlenmeye çalışırken ilk olarak gece yarısına doğru Alvaro de Campos tarafından ziyaret edilir. “Tütüncü Dükkanı” şiirini kaleme alan de Campos ile geçmiş, sevmek ve aşk üzerine kısa bir sohbet gerçekleştirir Pessoa.

de Campos’tan sonra Pessoa’yı ziyarete gelen Alberto Caeiro da, bir nevi de Campos gibi, uykusuz geceler boyunca yazı yazması ilhamını yaşattığı Pessoa’dan son yolculuğuna çıkmadan af dileyerek ruhunu hafifletmek isteyen karakterler arasındadır.

29 Kasım 1935 günü Pessoa’yı ziyaret eden Ricardo Reis ile uzun zamandır kayıp oluşu, ne yaptığı, nedenleri ile ilgili kısaca konuşurken, böylece Pessoa’nın stoacı yaşam hakkında düşüncelerine de atıfta bulunuyor Tabucchi.

Sonrasında sırasıyla Semerkant düşkünü Bernardo Soares ile Cascais’in doğası ve diğer konular ile sohbet ettikten sonra, 30 Kasım 1935 günü Pessoa’nın daha once Cascais Psikiyatri Kliniği’nde tanıştığı, “deli,” pagan yanlısı düşünür Antonio Mora ile Lucretius’un Evrenin Yapısı’nda bahsettiği gibi yaşam döngüsü üzerine konuşurken artık vedalaşmaya hazırdır. Yalın dili, Colusso’nun söylediği gibi ifade edersek hiç uzatmadan gelmekte olan ölüm sesslizliğini sakin bir şekilde kabul edip, bekleyen bir Pessoa resmediyor bizlere Tabucchi. Pessoa’yı okuyup seven okurlar kadar, Pessoa’yı hiçbir şekilde okumayanlar tarafından da okunabilecek, gitmekte olan bir kişinin giderken kendisiyle, ‘çoğul ruh’larıyla son bir kez vedalaşması, kendisiyle hesaplaşması olarak okunabilecek önemli bir çalışma Fernando Pessoa’nın Son Üç Günü. Hayatı boyunca farklı kişilikler üzerinden beslenen, bunları yazıya döküp üretebilen Pessoa’ya saygı dolu bir veda Tabucchi’nin öyküsü.

 

II

Tabucchi’nin eserlerinin büyük bir çoğunluğunu Türkçede bulmak mümkünr. Bunlara hızlı bir şekilde bakıldığında görülebilir ki, tıpkı Pessoa’nın “çoğul ruh” kavramını uyarlaması gibi, eserlerindeki karakterleri oluştururken Tabucchi de bu düşünceden sıklıkla faydalanmıştır. Örneğin, Düşler Düşü’nde önemli bazı isimlerin düşlerini, onların hayatlarında yaşamış oldukları “çoğul ruh” durumunu rüyalar ve bilinçaltı üzerinden tıpkı Fernando Pessoa’nın Son Üç Günü’nde olduğu gibi kısa ve sade bir şekilde aktarır okuyuculara. Tristano Ölürken’de “Bir yaşam anlatılabilir mi?” sorusu ve insan hayat(lar)ının anlatılmasında iç dünya ve “çoğul ruh” kavramı gözler önüne serilmektedir. Lizbon sokaklarında geçen Requiem: Bir Sanrı’da ise, yine bir yandan hem Pessoa’nın hem de kendi şehri olan Lizbon’dan bahsederken, Lizbon şehri, gastronomisi ve oradaki hayatı kendine özgü dili ile anlatıyor. Pereira İddia Ediyor romanında ise Salazar diktatörlüğü döneminde bir akşam gazetesini kültür sayfasını hazırlayan Pereira’nın tanıştığı Monteiro Rossi ve kız arkadaşıyla hayatının nasıl değiştiğine, kendi içine doğru bir yolculuğa bizleri çıkarırken, diğer yandan ise yine her bir bireyin içinde taşıdığı, taşımakta olduğu değişik ruh hallerini, kişilikleri, çatışmaları, Pessoa’dan alacağımız şekliyle söylersek “çoğul ruh” kavramının izdüşümünü görmekteyiz. Zamanın nasıl aktığını değişik karakterler üzerinden melankolik bir şekilde anlattığı Zaman Hızla Yaşlanıyor’da da benzer noktayı görürüz: Kaybedenleri, hüzünlü insanları anlatırken bunu son derece sakin bir şekilde anlatmak. Ve anlatırken aslında her birimizin yaşamlarında “çoğul ruh”lara sahip olduğumuz düşüncesini de vurgulayarak.

24 Eylül 1943 doğumlu Tabucchi’yi böyle kısa bir yazı ile anmak yeterli değil elbette. Kitaplarının hemen hemen hepsi Türkçeye çevrilen yazarın Türkçe dilinde daha çok okunup, tartışılması, gerek biçem, gerekse kuramsal açılardan Türkçe edebiyat alanını besleyebilecek önemli unsurlar içeriyor. 2012 yılında hayata gözlerini yuman İtalyan Edebiyatı’nın önemli isimlerinden Tabucchi’nin daha çok okunup, tartışılması çağdaş İtalyan yazınını anlamak için önemli.

 

Türkçede Antonio Tabucchi Bibliyografyası (Tabucchi’nin bütün eserleri Can Yayınları tarafından yayımlanmış bulunmaktadır)

Damasceno Monteiro'nun Kayıp Başı.

Düşler Düşü.

Fernando Pessoa'nın Son Üç Günü.

Gittikçe Geç Olmakta.

Hint Gece Müziği.

Önemi Olmayan Küçük Yanlış Anlamalar.

Pereira İddia Ediyor.

Requiem / Bir Sanrı.

Tristano Ölürken.

Ufuk Çizgisi.

Zaman Hızla Yaşlanıyor.

Isabel İçin: Bir Mandala.

Tersyüz Oyunu.

Yolculuklar ve Öteki Yolculuklar.

 

Bu haber toplam 3626 defa okunmuştur
Gaile 435. Sayısı

Gaile 435. Sayısı