1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. Ağrotur Hastanesi’nde kürtaj
Ağrotur Hastanesi’nde kürtaj

Ağrotur Hastanesi’nde kürtaj

“Savaş” ve “Kadın” sözcüklerini yan yana dizdiğimizde aklımıza ilk gelen “kurban” sözcüğü olur.

A+A-

 

“Savaş” ve “Kadın” sözcüklerini yan yana dizdiğimizde aklımıza ilk gelen “kurban” sözcüğü olur. İnsanlık tarihi kadar eski olan savaşların bu gerçeğe işaret ediyor olması, erkek egemen toplum düzenlerinden kaynaklanıyor. Düşman ordularının mensup olduğu, klan, kabile, dinsel cemaat, İmparatorluk veya ulus olsun, savaşta kadın bedenine saldırı mensup olduğu halkı aşağılamak ve erkeklerin “onurunu kırmak” olarak görüle gelmiştir. Ataerkil düzenlerde kadın “halkın bedeninin” sembolik simgesi olarak algılanıyor. Tam da bu yüzden çok yakın geçmişe kadar mağdur olan kadınların ait olduğu toplumlar tecavüz vakalarını konuşmaktan kaçınıyorlardı. Sadece çok yakın geçmişte Bosna ve Kosova’da yapılan tecavüzler ilk defa açıkça dile getirilebildi. Kıbrıs da bu konuda ketumdur. Elli yıllık etnik gerilim ve çatışma döneminde tecavüze uğrayan Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum kadınların hikayeleri pek konuşulmuyor. Bugün bile Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk yetkililer bu konuya değinmekten kaçınıyorlar. Örneğin Kıbrıs Rum Radyo ve Televizyon Kurumunda tecavüze uğrayan kadınların hikayelerini dillendirmek yasaktır. Bu, Kıbrıs Türk toplumunda da böyledir. Nitekim aşağıda da göreceğimiz gibi, 1974 savaşının ardından insani meseleleri görüşmek için bir araya gelen Rauf Denktaş ile Glafkos Kliridis bu konuda oldukça ihtiyatlı davranmaya çalışıyorlardı.

 

YAZININ TÜMÜ İÇİN TIKLAYINIZ

Bu haber toplam 4109 defa okunmuştur