Sami Özuslu

Sami Özuslu

'AĞLADIM'

A+A-

 

"Afrika gazetesine ve meclise yapılanları izlerken ağladım" dedi telefondaki ses... Tanımıyordum ama samimiydi. Sesinden belliydi.

Bir başka arkadaşım mesaj attı ertesi gün, "Aramak istedim ama konuşacak halde değildim. Sinir krizleri geçirdim" dedi. Devlete de, polisine de, hükümetine de saydı döktü...

Köyden bir büyüğüm aradı pazartesi eylemlerden sonra. "Evdim'e geri gideceğiz galiba Sami" dedi. Buralarda artık yaşam garantisi göremediğini söyledi.

Sokakta beni durduran görmüş geçirmiş adam, pazartesi yaşananları "hayatımda görmedim böyle bir şey" diyerek özetledi. Torunları için duyduğu kaygıyı anlattı.

Ufak bir işimi halletmek için uğradığım kamu dairesinde iki memur, "Biz buna layık değiliz" diye girdiler konuya... Cumhurbaşkanı'na, meclise, basın emekçilerine yönelik saldırıların şoku yüzlerinden okunuyordu.

Yolda, sokakta, internette ve akla gelecek her mecrada herkesten benzer tepkiler geliyor hep...

İnsanlar ağlıyor, kızıyor, küfrediyor, köpürdükçe köpürüyor.

*  *  *

Toplum bir infial yaşıyor. Büyük bir öfke var. Aynı zamanda korku...

Şiddet burnumuzun ucuna kadar geldi çünkü.

TV'de Ortadoğu ülkelerinde, Türkiye'de gördüklerimize benzer sahneler Lefkoşa'da yaşandı.

O Lefkoşa sokakları ki 80 binlik miting de gördü, her türlü eyleme ev sahipliği yaptı.

Bankada paraları batan ve bir anda meteliksiz kalan binlerce insan meclisi bastı ama kimsenin canına kasteden olmadı.

Hükümetler, milletvekilleri çok protesto edildi ama kimse Başbakan'ı ya da bakanları linç etmeye kalkışmadı.

İtişme kakışmalar çok oldu da en ateşli eylemciler dahi ellerinde taşlar,

sopalarla bir yerlere saldırmadı.

Tarih 22 ocak 2018'i bu yüzden 'kara gün' diye yazdı.

Gözü dönmüş bir grup vandal Kıbrıs'ı da 'ait olduğu coğrafyanın memleketi'ne çevirdi!

*  *  *

Evinde, işyerinde otururken yüreği parçalandı insanların.

Gözlerden süzülen yaşlar sadece sinirden değildi. Kaybedilen bir ülkenin ardından düştü yaşlar yanaklara...

Gencecik insanlar bu topraklarda kök salmak isterken bir iş bulup, karnını doyurup, yuva kurup, başka bir tehdit çıkıverdi önlerine...

Emekli olmuş, torun bakmakla keyiflenmeyi hedefleyen yaşlı insanlar gördü o bebeciklerin büyüdüğü zaman ne halde bir insan kalabalığı olacağını bu ülkede...

O sabah Afrika'nın camlarını hedef alan o kaya parçaları, 'bana ne' diyenlerin de kafasına isabet etti.

Etliye sütlüye bulaşmak istemeyenler de anladı ki o slogan doğruymuş meğer: Susma...

Bir gazeteye saldırmakla başlamışlardı, 'vatan millet' diyerek ama sırada ne var kimse bilemiyordu.

Meclisim damına bu seferlik bir bayrak çıktı ama sonra nereye ne çıkacaktı acaba?

Oysa sıranın kimlere geleceğini kestirmek zor değil.

Şiddet bir kez kol gezmeye başladı mıydı, her kapıdan girer mutlaka.

*  *  *

"Ağladım" dedi telefondaki ses...

Ve ekledi: "Gözümdeki yaşı boş ver, asıl içim kan ağladı..."

Gökyüzüne baktım.

O da ağlıyordu.

Şakır şakır...

 

Bu yazı toplam 8541 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar