1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. AÇIK KART
AÇIK KART

AÇIK KART

Kendi kimliğimizi kabul ettiğimiz ve bu kimlik yapısı içerisinde mutlu ve memnun olduğumuz düzeyde hayatta keyif alacağımızı unutmamamız lazım

A+A-

 

Seda Argün
sedaargun@hotmail.co.uk

En son ne zaman karşınızdakinin gözlerine bakarak duygularınızla ilgili açık oldunuz? Bir diğer deyişle en son ne zaman kartlarınızı açık oynadınız? Günümüzde hayatımıza aldığımız insanlarla ilgili bir çok sorunlar yaşadığımız aşikar. Herkesin kendine göre bir gündemi var. Yapmak istedikleri ve yapmak zorunda kaldıklarına dair. Dürüst olmak zor değil diye düşünürken diğer yandan da başkalarını memnun etmek adına kendi duygularımızdan taviz veriyoruz. Kendi hayatımız ve duygularımız birincil önceliğimiz olması gerekirken bir memnuniyet oluşturma baloncuğunun içerisine girip sıkışıyoruz.

Aman üzülmesin aman yanlış anlamasın aman morali bozulmasın diye aslında yapmak istemediğimiz eylemleri gerçekleştiriyor ve günün sonunda da aslında yaşamaktan çok da keyif almadığımız hayatların aktörleri oluveriyoruz. Öncelikle belki de karşımızdakine dürüst olana kadar kendimize karşı ne kadar dürüstüz bir onu değerlendirmemiz lazım.

Yaşadığımız toplumların özellikle de bizimki gibi küçük ölçekli toplumların önce bizim üzerimize sonra da genel anlamda tüm toplumun üzerine dayattığı belirli değer yargıları var. Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilip bilmeden ve çok da tartmadan tüm bu değer yargılarını ve düşünceleri hayatımıza iliştiriyoruz. Dünya dönüyor, hayatlar değişiyor, yenilikler yeni düşünceleri ve davranışları doğuruyor. Bulunduğumuz noktada kalıp kendimizi değiştirmeden yaşamak kolay hatta en kolayı ama öte yandan değişimi kendi hayatımıza, ailemizin ve kendi çevremizin hayatına ve en sonunda da yaşadığımız topluma uyarlamak da yapılamayacak bir şey değil. Her şeyin temelinde belki de kimliğini bulma yatıyor. Kendi kimliğimizi kabul ettiğimiz ve bu kimlik yapısı içerisinde mutlu ve memnun olduğumuz düzeyde hayatta keyif alacağımızı unutmamamız lazım. Kim ne derse desin mantığı ne kadar doğru o da ayrı bir tartışma konusu olsa da unutmamalıyız ki hayat döngüsü içerisinde durmak bir yönde donup kalıp yok olmaya eş değer olacaktır.

Her zaman belirtirim ve anlatırım bu aynayı kendine döndürmenin ne kadar doğru ve yapılması gereken bir eylem olduğunu. Aynayı kendimize döndürüp kendimizi bulursak, hatalarımızın üstünü örtmeyi değil onlardan öğrenmeyi becerirsek işte o zaman kendi benliğimiz içerisinde yaşadığımız toplumda bir değişim yaratabiliriz.

Bizi biz yapan değer yargılarımız ve karakterimiz yaşadığımız topluma saygı duyduğumuz sürece yaşanırsa ne kadar yanlış olabilir ki. Nasıl ki toplum bize bir şeyleri dayatmamalı ise biz de bir o kadar topluma benliğimizi ve davranışlarımızı dayatmamalıyız. Terazinin kolları gibi aslında. Kendi terazimizin bir yanında insanlar olarak biz, diğer tarafında da yaşadığımız toplum var. Neyi seversek sevelim, neyi yapmak istersek yapalım fark etmez. Biz herkesten saygı beklersek önce o saygıyı kendi kendimize sonra da karşımızdakilere vermekle yükümlüyüz.

Kartları açık oynayarak kendimize dürüst olduktan sonra bir duruşumuz olduğunu kabullenmeli ve onu da kendi kalp ve zihin süzgecinden geçirdiğimiz duygulara göre şekillendirmeliyiz. Bu hayattan ne istediğini bilen bireyler olarak karşımızda duran veya hayatımızda bir şekilde kendine yer edinmiş insanlara karşı dürüst olmak kadar erdemli bir eylem olamaz bence. En klişe ve belki de gayri resmi haliyle söylemek gerekirse; varsın insanlar size mesafeli dursun, varsın sizi desteklemesin ve varsın size itiraz edip yanınızda olmayı değil size zıt şekilde muhalif olmayı tercih etsin. Ne olacak ki? Yalnız mı kalacaksınız? Hiç sanmıyorum. Dürüstlük her zaman yanında desteği de getirir. Kendimize yalan söyleyerek bir yandan kendimizi kandırdığımız o sahte hayatları yaşayıp, sahte beğenileri insanlara gösterip kendimize bir yer edinmeye çalışarak içsel yalnızlığa değil yürüyerek koşar adım gitmektense daha iyi hayatımızda bize karşı dürüst olan ve bizleri gerçekten anlayan üç beş insan ile yaşamımızı kaliteli geçirelim daha iyi.

Tüm bu dediklerim hepimizin yapmak istediği ve temelinde bildiği şeyler. Aksi durum biraz ütopik olurdu, yalnız hepimiz bir şekilde kapılıp gidiyoruz ve duramıyoruz sonra da bir bakmışız ki, olan olmuş siz mutsuz karşınızdaki insanla başlayan döngüde tüm toplum mutsuzlaşıyor.

Hayattaki mutsuzluğa dayalı ilişkiler yumağı insanların karakterini deforme ediyor. Gün be gün kendinden uzaklaşan insanlar olarak ortaya paranoyaklık, güvensizlik, gerginlik doğurmamamız şaşırtıcı bir sonuç olarak kendini gösteriyor. Tabii ki geleceğe yönelik kaygılar taşıyarak kimi zaman kendimizden uzaklaşmamız söz konusu olabilmekte fakat unutmayalım ki sahte ilişkiler bizi içten içe yiyerek zihnimiz ve kalbimizin benlik depolarını çürütecektir. 

Korkularımızı bir kenara koyup açık olmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Bir kişi olarak değişimde etkinizin olmayacağını düşünmeyin, kimse kırılmasın diye kendi onurlu duruşunuzdan geri durmayın. Her şey ufak bir adım, tek bir kelime ile başlar sonra da kar topu etkisi ile büyür ve tahayyül bile edemeyeceğiniz bir noktaya ulaşır. Kendimize dürüst olup, kendi kimliğimizi kabul ederek çıkacağımız yola yeni yol arkadaşları da eklenip hali hazırda hayatınızda olanlar gerçekliği kaldıramayıp sizi bırakacaksa bırakın hayat en iyi yaptığı şeyi yapsın: DEĞİŞİM.  

Bu haber toplam 1878 defa okunmuştur
Gaile 464. Sayısı

Gaile 464. Sayısı