1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. ‘Ucube ve gudubet bir sistem yarattık’
 ‘Ucube ve gudubet bir sistem yarattık’

‘Ucube ve gudubet bir sistem yarattık’

K.T. Tabipler Birliği eski Başkanı Dr. Filiz Besim’den, sağlıktaki sistemsizlik hakkında önemli tespitler

A+A-

• “Sağlık Bakanlığı yıllardır gelen giden hükümetler tarafından içi boşaltılmış, bomboş, birkaç kişinin sırtındaki bir kurum haline geldi.”

• “Sağlık Bakanlığı’nın kurumsal belleği maalesef yok edildi. Çünkü her gelen müdür 3 ay sonra müşavir olup, gitti. Bakanlığın görev kadrosu siyasi popülizme kurban edilmemeli”

• “Anayasa Mahkemesi başka söyleyecek, yürütme başka uygulayacak, Meclis başka ses çıkaracak,  tam bir kaos.”

• “Mahkeme ne emrederse emretsin, hiçbir şey çözülmeyecek. Çünkü bunun çözüleceği yer mahkeme değil. Bunu çözecek olan yer yürütmedir.”

• “Biliyor musunuz bu süreç içinde yaşanan sıkıntı, kutuplaşma, böl parçala yönet politikaları gerek sağlık camiasına ve dolayısıyla toplum sağlığına öyle büyük bir zarar vermiştir ki; inanın bu toplumsal zararın asla telafisi yoktur. Sağlık camiası sevgisizlik, saygısızlık, çaresizlik ve itibarsızlaştırmanın dehlizlerine mahkum edilmiştir.”

• “Burhan Nalbantoğlu şuan izdihamdır, tükenmiştir, hastane anlamında tükenmişlik sendromu yaşıyor.”

 

Fayka Arseven Kişi

16 yıl çeşitli kademelerinde son 2 dönem de Kıbrıs Türk Tabipler Birliği’ne başkanlık yapan Dr. Filiz Besim, sağlıktaki sistemsizlik hakkında önemli tespitlere vurgu yaptı, “ucube ve gudubet bir sistem yarattık” dedi.
Yıllar içinde gelen giden hükümetler tarafından Sağlık Bakanlığı’nın içinin boşaltıldığını ifade eden Besim, “Sağlıkta sistem ve organizasyon mutlaka olmalıdır” dedi.
Besim ile bu hafta sağlıktaki sistemsizliği, hekimlerin sorunlarını ve geleceğe dair sağlıktaki kaygıları konuştuk.

• 16 yıl Tabipler Birliği’nin çeşitli kademelerinde görev aldınız. Son iki dönemde başkanlığını yürüttünüz. Nasıl geçti, neleri başardınız, neleri yapmak isteyip sizden sonraki döneme devrettiniz?
• Filiz BESİM:
2000 yılında Çene Cerrahı olarak ilk adaya geldiğim zaman Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Yönetim Kurulu’na seçildim. 2 yıl yönetim kurulunda, 2 yıl genel sekreter konumunda çalıştım. Sonra Tabipler Birliği’nden ayrılmaya karar vermişken, Kıbrıs Türk Tabipler Birliği yeni yasa değişikliği ile yeniden organize olmuştu. Yeni yasal kimliği ile Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği  federal bir yapı haline gelmiş Diş Tabipleri ve Tabip Odası oluşmuştu. O günlerde Diş Tabipleri Odası oluşunca Diş Tabipleri oda başkanı seçildim. Sonrasında ise uzun süre Onur Kurulu’nda çalıştım. 2013 yılında da K.T Tabipler Birliği başkanı oldum. Tabipler Birliği, sağlığın daha iyi organize olması, daha iyi bir sistem getirilmesi için her dönemde çalıştı. Çok yürekten söylerim; bana göre herkes bunun için çok çalıştı. Çünkü hepimiz çok iyi bildik ki sağlıktaki organizasyonsuzluk, sistemsizlik aslında en çok hekimleri ve elbette ki varoluş nedenimiz olan hastaları günün sonunda vuruyor. Sağlıktaki sistemle ilgili yapılan çalışmalardan oluşan çok ciddi bir arşivimiz vardır. Konu ile ilgili birçok şura ve çalıştaylar yapılmıştır. Şunu da söyleyebilirim ki; Tabipler Birliği bugün sağlık ve çevre konularında en ciddi arşivi olan kurumdur.  Özellikle Dr. Mustafa Hami döneminde çok ciddi bir arşiv oluşturuldu ve her gelen başkan da bunu sürdürdü. Şu anda Tabipler Birliği’nin sağlık konularıyla ilgili büyük bir arşivi vardır.

Tabipler Birliği’nin bin civarı üyesi vardır. Tabipler Birliği ülkedeki sağlık politikalarından sorumlu meslek ve sivil toplum kurumudur. Bu konuda ciddi ve önemli görüşleri verir. Sağlıkla ilgili birçok yasa bize sorulur. Sağlığın önderi durumunda yasal kimliği olan bir örgütüdür. Çok geniş bir yelpazede görev yapar.

Çevreyi sağlıktan ayırmayız. Eğer sağlıksız bir çevrede yaşıyorsak elbette ki sağlık da kötüdür. Bu nedenle Çevre Platformu’nun paydaşlarındandır. Aynı şekilde ‘’Nükleere Hayır Platformu’’nun da...
Yine Yüksek Öğrenim Platformu’nu hayata geçirdik. Bu çok önemlidir. Çünkü ülkede eğitimin, yüksek öğretimin çok ciddi şekilde denetlenemeyen durumu vardır. Aslında eğitim misyonundan çıkartılıp ticaret hane konumuna getirilmiştir. Toplumun her kesiminin rahatsız olduğu bir konudur. Çünkü hiçbir eğitim planlaması yapılmadan, ülkenin ihtiyaçları, eğitimin kalitesi ve standarttı gözetilmeden sadece ekonomik girdi olsun diye bir takım üniversiteler açılmaktadır ve yağmur gibi açılmaya devam etmektedir. Böyle bir gereklilikle bu platformu kurduk. Çünkü baktık gördük ki sağlık gibi çok hassas bir konuda da artık tıp fakülteleri açılıyor, çok büyük rakamlarda öğrenci alınıyor. Bu öğrenciler hangi hastalara bakıp eğitim alacaklar? Bir cerrah kaç tane safra ameliyatı yaparak yetişecek ki gidip kendisi yapsın? Diş hekimliği keza aynı durumda… ‘50 öğrenci, en çok da 5 Kıbrıslı öğrenci alacağım’ diye yola çıkan Diş Hekimliği Fakültesi bugün 200’lere yakın öğrenci alıyor. Ama bu diş hekimleri ne kadar iyi yetişmiştir ve de bu çocukların geleceği ne olacak? Bunlar bizi ciddi boyutta kaygılandırıyor. Çünkü eğer bir insan mesleğinde ehil değilse, kendine güveni yoksa ve mesleğini iyi icra edemiyorsa, o insan toplumda güvensizdir, mutsuzdur ve bu toplumun geneline yayılır.

“Nalbantoğlu şuan izdihamdır, tükenmiştir”

• Sağlıktaki sorunları gerçekten içselleştirdik, algıladık ve çözüm için yola çıktık mı?  Çalıştaylar yapılıyor, birçok karar alındı ama ne kadarını Sağlık Bakanlıkları algıladı ve gerçekten bu maddelerde biz yola çıkıyoruz dedi?
• Filiz BESİM:
Görev süremde 3 bakan değişti. Her gelen bakanın konulara ne kadar vakıf olduğunu, olmadığını çok net gördüm. Sağlık Bakanlığı sorunları çözebilecek yeterlilikte bir kurum değil maalesef. Aslında isyanım, mutsuzluğum ve huzursuzluğum da odur. Şimdi diyoruz ki; hekim eksikliğimiz vardır. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi’nde bu ülkenin yetiştirdiği en iyi hekimler çalışmaktadır. Başka kurumlarda da çok iyi hekimlerimiz var. Ama Burhan Nalbantoğlu’nda da çok kaliteli yetişmiş hekimlerimiz var. Ama Burhan Nalbantoğlu şu an izdihamdır, tükenmiştir, hastane anlamında tükenmişlik sendromu yaşıyor.

Periferin iyi çalışmaması nedeniyle bugün Nalbantoğlu’nda izdiham yaşanmaktadır.
Eğer ki siz Girne’deki, Mağusa’daki, Güzelyurt’taki merkezlerinizi çalıştırmazsanız ve oralardan bütün hastalar buraya gelir, o zaman evet burası kaldıramıyor. Yani insan kaynaklarımızı, hekim, hemşire ve cihaz kaynaklarımızı çok iyi boyutta kullanamıyoruz. Böyle de bir sorunumuz var. Mağusa Hastanesi’nin yoğun bakımı vardır ama bugün yoğun bakım çalıştırılmıyor. O zaman Burhan Nalbantoğlu Hastanesi kamu anlamında tek yoğun bakımı olan merkezimizdir. Dr. Burhan Nalbantoğlu üzerine yıkılan yükü kaldıramıyor. Ne yatak sayısı, ne doktor ne de hemşire sayısı yetmiyor.

• Neden Mağusa’daki yoğun bakım çalıştırılmıyor?
• Filiz BESİM:
Organizasyon sorunu. Bir kişi istemez diye değil, Sağlık Bakanlığı bu organizasyonu kuramamış orada, hekimini organize edememiş. Halbuki yapıldı, EMR da var her şey var ama Mağusa Devlet Hastanesi 2’nci basamak hastane gibi çalışmıyor. Bütün kritik vakalar Lefkoşa’ya geliyor. Girne Hastanesi’nde ciddi anestezist ve dahiliyeci eksiği var. Girne Hastanesi de eksiklikler nedeniyle randımanlı çalıştırılamıyor. Girne Hastanesi’nde neden çoğu ameliyat yapılmıyor? Neden anestezi uzmanı eksikliği var? Neden birçok  ameliyat Lefkoşa’ya gelir? Bunları sorgulamak zorundayız. Sağlığın organizasyonunda çok ciddi eksiklik vardır. Sağlık adım adımdır. Sağlık Ocağı, Sağlık Merkezi. 2’nci basamak hastaneler ve 3. Basmak hastane... Her merkez adım adım görevini yapmalıdır ki hastalar yerinde, kaliteli hizmet alabilsin. 3. Basamak hastane olan Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi  bu kadar yüklenmesin. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesinde  önemli kalp ameliyatları yapıyor, nakiller yapıyor. Buradaki hekimler daha rahat ve huzurlu çalışmalı ki hastaya daha kaliteli, güler yüzlü hizmet verebilsinler.

“Sağlık Bakanlığı’nın içi boşaltılmıştır”

• Turizm, Eğitim Bakanlığı’nda örneğin bu alanla ilgili kişiler bakan olarak atanmazken, Sağlık Bakanlığı’na atanan bakanlar ise doktor… Aslında bu bakanlar sizin içinizden çıkıyor, sağlıktaki sorunları biliyor. Neden bu organizasyon bir türlü yapılamıyor?
• Filiz BESİM:
Bu dünyada çok benzeri olan bir durum değildir. İlle de sağlık bakanı doktor olacak diye bir durum yok. Çünkü Sağlık Bakanlığı teknik bir kurumdur. Sağlık Bakanlığı’nın işleyişini dışarıdan atanan herhangi biri yapamaz. Ama Sağlık Bakanlığı yıllardır gelen giden hükümetler tarafından içi boşaltılmış, bomboş, birkaç kişinin sırtındaki bir kurum haline geldi. Çünkü her gelen hükümet kendine yeni müdür atıyor. Ama özellikle Yataklı Tedavi Kurumları Müdürü, Temel Sağlık Hizmetleri Müdürü, Devlet Laboratuvarı, Eczacılık Dairesi bunlar çok teknik konulardır. Bu kurumların başındaki insanlar ve personel yılların birikimini barındırmıyorsa siz kurumsal belleği yok ediyorsunuz. Sağlık Bakanlığı’nın kurumsal belleği maalesef yok edildi. Çünkü her gelen müdür 3 ay sonra müşavir olup, gitti. Bunlar sırasında çok verimli doktorlardır da… Biz o anlamda Sağlık Bakanlığı’nda çok verimli çalışan doktorlarımızı da maalesef müşavirlik mevkisiyle dışarıya, kliniklerine veya başka yerlere gönderdik. Şu an onlardan yararlanmıyoruz. CTP de UBP de hükümete geldiğinde kendi adamlarını da tekrar çağırmıyor. Böyle ucube ve gudubet bir sistem yarattık. Evet, Sağlık Bakanlığı’nın içi boşaltılmıştır. İşi bilen çok az insan vardır. Her gelen bakan, müdür ve müsteşar bunun çok ciddi sıkıntısını yaşamaktadır. Çünkü kime neyi soracaklarını bilmiyorlar. Bellek korunamamıştır.  İşte bundan dolayıdır ki Sağlık Bakanlığı çok ciddi şekilde organize, donanımlı, gerek personeliyle, gerek bilgi arşivleriyle sürekli beslenen bir kurum olmalı. Yeni gelen bakana sekretaryası ve altındaki müdürleri aslında sağlıktaki bütün verileri aktarabilmeli. Ama öyle değil. Bugün Sağlık Bakanlığı sürekli Tabipler Birliği’ni arar ve bilgi sorar. Çünkü Birliğin arşivi vardır, Bakanlığın arşivi varsa bile bunu iyi bilen insan kaynağı azdır. Gelen bakan her şeyi bilemez, bu bir tecrübe, birikim, bellektir. Bakanlık ille ki yeniden organize olmak zorundadır. Bakanlığın görev kadrosu siyasi popülizme kurban edilmemesi gerekir. Eğer ki yasalar geçirilirse ve orada iş bilen insanların görev değişikliği yapması engellenirse, bu kurum kurumsallaşacak. Şimdi bütün müdürler yeniden değişti, bundan önceki dönemde de değişmişti.  Sadece bugün için konuşmuyorum sağlıktaki sorunlar 40 yıllık sorunlardır. Ama özellikle son 15-20 yılda müşavirlik ve popülizm gerçekten sağlık ve eğitim kurumlarımızın içini boşalttı. Ondan dolayıdır ki bizim perifer yani merkezden uzak sağlık merkezleri iyi  çalıştırılmıyor. Çünkü sistemin kurgusunu, nasıl çalışacağını, çalıştırılacağını bilen fazla insan yoktur. Oralarda çalışanları tanıyan bilen, insan kaynaklarını yönlendirebilecek teknik kişiler harcanmış. Kimin ne, nasıl iş yaptığını, ne tür sorunları olduğunu belleği bilen insan sayısı az.

Biz koruyucu hekimliğe önem vermek zorundayız.  Bozulmuş çevre nedeniyle bozulmuş halk sağlığının neden kaynaklandığını bulabilmek için; değişik bölgelerde diyabet, tansiyon, obesite, tiroid, kanser ve diğer koruyucu önlemler gerektiren  hastalıklar için çağdaş koruyucu hekimlik uygulamalarını yapmak zorundayız. Sağlık ocaklarının ve merkezlerinin aslında böyle de bir görevi vardır. Yani oradaki kayıtlarda olan hastalıklarda örneğin Lefke Cengiz Topel Hastanesi’ne çok fazla yüksek tansiyon hastası başvuruyorsa, oradaki hekimlerin ve Sağlık Bakanlığı’nın bunun nedenini araştırması gerekir. Koruyucu sağlık hizmetleri için topluma yönelik farklı programlar geliştirmeli. Birçok hastalığı tedavi etmek çok pahalıdır ama insanların hastalanmasını önlemek çok ucuzdur. Sadece doğru politikalarla sağlığı yönetmek gerekir.

• Sizin gösterdiğiniz hassasiyeti, hükümetlerin gösterdiğine inanıyor musunuz?
• Filiz BESİM:
İnanmıyorum. Sağlığın kamusundan, özeline her kademesindeki denetiminden Sağlık Bakanlığı sorumludur. Burada benim kliniğimin denetiminden de  Sağlık Bakanlığı sorumludur peki kaç defa denetledi beni? Hiç. Bir açarken gelip baktılar, o da özel hekim olduğum için devlet hekimi olsam ona da bakmazlar. E o zaman ben steril olmayan aletler kullanıyorsam, sağlığa zararlı, bilimin reddettiği şeyleri yapıyorsam kim biliyor bunu? Hiç kimse… Sağlık Bakanlığı’nın sağlıkla ilgili her olaydan ve her kurumdan sorumlu olduğunu algılaması gerekir. Sağlık Bakanlığı’nın bu denetimi yapabilmesi için de yeterli, eğitimli personeli olmalıdır. Sağlık Bakanı gelip benim kliniğimi denetlemeyecek. Bunun için düzenli çalışan birimleri olmalıdır. Denetlemiyor diyoruz ya biz, normalde bütün özel hastanelerin 6 ayda bir denetlenmesi gerekiyor. Ama Bakanlık bunu hangi personel ile yapacak? Ama denetlenmediğinde de yaşananları görüyoruz. İnsanlar ölüyor. Güzel eğitim vermezseniz cahil toplum yetişir, ama iyi sağlık vermezseniz insanlar ölür. Serseri mayın gibi herkes istediğini yapmamalıdır.

• Peki siyasi partilerin?
• Filiz BESİM:
Siyasi partiler de çok önemlidir. Çünkü politikayı düzenleyen, demokrasilerde politika üreten kurumlar siyasi partilerdir. Siyasi partilerde konuların politikası daha önceden pişirilmesi gerekir. Yani bugün hangi partinin ciddi çalışan bir sağlık komitesi vardır? Yoktur. Siyasi partilerde sağlık komitesi teknik ekip olarak ille ki olmalıdır. Bu ekip, Sağlık Bakanlığı’nın,  sağlık hizmeti veren kurumların gölgesi olmalıdır. Bu ekibin kendi siyasi partisinin görüşlerine göre tek bir görüşü ve politikası olmalıdır. Bunun için insan yetiştirmelidirler. Yani siyasi partiler, milletvekili, bakan, müsteşar yapmayı planladıkları insanları yetiştirmek zorundadırlar. Eğer yetiştirmez ve ‘Girne onu istedi, Mağusa bunu istedi, dengeler böyle oluştu da biz bu adamı bakan, müsteşar atadık’ olursa; O zaman hazırlıksız ekipleri göreve getirirsiniz ve yine toplum sağlığı zaman kaybeder. Halbuki sağlık maalesef bu tür hataları kaldırmaz. Kaldı ki sağlık gibi önemli ve teknik bir konu aslında devlet politikası olmalıdır. Çünkü hepimiz de biliyoruz ki Sağlık Bakanlığı yalnız bırakılmıştır çoğu zaman bu ülkede… Her gelen bakan ‘maaşları artırmak istiyoruz ama maliye izin vermiyor. Doktorun artırırsak, o da ister obürü de ister…’ Hükümete gelen partinin bir politikası olmalıdır. Sağlık gibi önemli bir konuyu önceliklerin arasına alıp artıracak mısın artırmayacak mısın? Buna o günkü Maliye Bakanı karar vermeyecek. Bu önceden zaten belirlenmelidir. Elbette ki sendikalar hak arayacak ama senin de parti ve hükümet olarak bir politikan olacaktır. Bunlar olduktan sonra çok ciddi sorun kalmayacaktır.

‘Tam bir kaos’

• Şimdi sağlık sisteminde de çeşitli tartışmalar yaşanıyor. Kamu doktorları sadece hastanede mi çalışsın, ikinci iş yapsın mı?
• Filiz BESİM:
Bu kavga 40 yıldır var. Bu kavga 1963’te başladı. Cumhuriyet dağılıp da Lefkoşa Genel  Hastanesi’nde çalışan hekimler bu tarafa geçtiği zaman Kıbrıslı Türk çok az hekim kalmıştı. Bu hekimler Baf’a Akıncılar’a, Adanın her yerine gidiyordu. 4-5 hekim bütün Kıbrıslı Türklerin olduğu yerlere gidip hasta bakmak zorundaydı. Bu hekimler bunu yapıyordu ama devletin de onlara vereceği çok cuzi bir maaş imkanı vardı. Herkese aynı maaş veriliyordu. O günlerde bir çare buldular ve dediler ki; ‘ hekimler mağdur oluyor, kamu hastanelerinde de halka yetemiyor, kendi kliniklerinde de çalışsınlar. Parası olan oraya da gidebilsin.’ Bu iş böyle başladı ve gelenek haline geldi. Bu gelenek sadece hekimlerin talebiyle olmadı. Bunu devlet de talep etti. Bir süre sonra hükümetlerin işine geldi. Hekime hak ettiği parayı vermemek adına dışarıda çalışmasına göz yumdu. Sistemini öyle oluşturdu. Ama Anayasa’ya da bir madde koydu ki 2’nci iş yapmak yasaktır. Şimdi sen bir taraftan böyle bir sistemi oluşturuyorsun, diğer yandan da yasaya böyle bir madde koyuyorsun. Bu bir çelişkidir. Biz nasıl bir sistem oluşturacağız peki? İnsan kaynağımız nedir? Bunları nasıl çalıştıracağız? Eğer ‘kamu hekimleri sadece içeride çalışacaksa’ o zaman eksik branşlar için farklı formüller bulmak zorundayız. Kamu hekimlerine bu ülke şartlarına göre hak ettikleri maaşı vermek zorundayız. Bugün verdiğimiz maaşlara hekim bulamıyoruz, demek ki bu maaş azdır. Eğer hekim buraya gelmiyorsa, başka ülkeyi tercih ediyorsa, demek ki bu maaş azdır, şartlar kötüdür. Hekime bu ülkede çoluğuna çocuğuna bakacağı onuruyla yaşayabileceği maaşı vermeliyiz. Çalışma saatlerini denetlemeliyiz. Performanslarına, ne kadar bilimsel çalışma yaptıklarına, meslek içi eğitimlerine bakmalıyız. Ancak biliyoruz ki Sağlık Bakanlığı sistemin bu olmazsa olmazlarına hiç bakmıyor.

Bunların hiçbirini düşünmeden sadece ‘yasa, anayasa’ diye ortaya çıkmak yanlıştır, insan kaynakları önemlidir. Bunları bilerek sistemimizi ona göre oturtmalıyız. Evet, hekimler hak ettikleri maaşı alarak, sadece devlette çalışabilirler. Ama devletin başka hekimlere de ihtiyacı olacak. O hekimler için farklı alternatifler geliştirmek zorundadır. Devletin bu kriterleri net bir şekilde belirlemesi, yasallaştırması ve koyduğu kriter ve yasaları uygulaması esastır. İşte asıl sıkıntı budur. Bir taraftan Anayasa Mahkemesi başka söyleyecek, yürütme başka uygulayacak, Meclis başka ses çıkaracak,  tam bir kaos.

Böyle devam etmesi herkesin işine mi geliyor?
• Filiz BESİM:
Aynen… Çünkü siyaset kurumu sorunu çözmüyor, herkese hoş görünmeye çalışıyor. Ve aslında sağlıksızlığa oynuyor.

• Hekimler ve hemşireler ağır şartlarda çalıştıklarını ifade ediyor, başhekim de diyor ki ‘istisnalar da var mesai saatlerine uyulmuyor’.  Vatandaş da mesai saatleri içerisinde doktor bulamamaktan, ikinci iş yapmasından şikayetçi. Sağlık Bakanlığı da denetim yapmıyor. Bu tabloyu nasıl yorumlarsınız?
• Filiz BESİM:
2011’de bir yasa geçti, iki maddesini Anayasa iptal etti. Olması gereken neydi? Sağlık Bakanlığı oturacaktı ve diyecekti ki; ‘bu maddeyi uygulamak zorundayız Anayasa Mahkemesi bize bunu emretti.’ Tıp-İş de diyecekti ki; ‘bu madde bu parayla uygulanamaz. 3 bin 200 TL maaş vererek doktor çalıştırmazsın.’ O da diyecekti ki; ‘ben yürütme olarak uygulamak zorundayım ve sizin  maaşınızı ülke şartlarımıza göre iyileştireceğim.’ Veya diyecekti ki Bakanlık; ‘Sadece kamuda çalışacak olanlara şu şu avantajları getireceğim. Ama sadece kamuda çalıştırarak tatmin edemeyeceğim ama ille ki onlara da ihtiyaç duyduğum hekimler ver. İşte o hekimleri de sözleşmeli çalıştıracağım.’ Yani oturup bir karar verecekti ama bunu yaparsa Sağlık Bakanlığı o günlerde birçok hekimi kızdıracağını düşündü.  Çünkü seçim vardı. E seçimde hekimler önemlidir. Bunu yapmadı. Hekimler ‘o zaman niye biz kurulu düzenimizi bozalım’ yaklaşımında oldu ve yan gelip mevcut durumun sürdürülmesine itiraz etmedi. Tabipler Birliği bağırdı ama sivil toplumu kaç kişi dinler? Dinlemedi. Çünkü bu ülkede yapması gereken kişiler ve kurumlar, yapması gerekeni yapmıyor. 2011’den 2016’ya kadar 5 yıl geçti, kimse bu yasayı  ellemedi. 5 yılda o kadar çok bakan ve hükümet değişti ki bunu elleyecek vakitleri de olmadı. Zaten Sağlık Bakanlığı’nda bunlarla uğraşacak bilir kişi avukatta kalmadı. Böyle bir durumda başka bir hekim grubu çıktı ve dedi ki; ‘siz yasaya aykırı iş yapıyorsunuz sizi mahkemeye veriyoruz’. Tam bir kaos ve rezillik.

Bir hekim 10-12 yıl okur, ki bu maraton ilkokuldan başlıyor. Sonra geleceksin Devlet Hastanesi’nde sana 3 bin 200 TL maaş verecekler. Ambulans şoförü, hemşire ve diğerleri hepsi çok önemli ama o kadar eğitim almamışlardır, senden daha yüksek barem çekecek, senden kıdem olarak yüksek olacak sana da diyecekler ki ‘mahkemedesin, sana disiplin soruşturması açılacak.’ Bu ne perhiz ne lahana turşusu…  Hükümetin, iradenin, bakanlığın, çözmesi gereken konuları hekimler çözmeye çalışıyor. Tabi ki çözemez, çözmeyecek de… Mahkeme ne emrederse emretsin hiçbir şey çözülmeyecek. Çünkü bunun çözüleceği yer mahkeme değil. Bunu çözecek olan yer yürütmedir. Siyasi iradedir. Meclistir. Yani bir hedef şaşırtması var. Mahkemenin vereceği karar Sağlık Bakanlığı’na bir motivasyon olabilir ama önemli olan siyasi irade ve meclistir. Ve biliyor musunuz bu süreç içinde yaşanan sıkıntı, kutuplaşma, böl parçala yönet politikaları gerek sağlık camiasına ve dolayısıyla toplum sağlığına öyle büyük bir zarar vermiştir ki; inanın bu toplumsal zararın asla telafisi yoktur. Sağlık camiası sevgisizlik, saygısızlık, çaresizlik ve itibarsızlaştırmanın dehlizlerine mahkum edilmiştir.

• Sağlıkla ilgili yasaların son durumu ne?
• Filiz BESİM:
Sağlık Çalışanları Yasası üzerine Sağlık Bakanlığı çalışıyor. Netleştirip Meclis’e gönderilmeli. Genel Sağlık Sigortası (GSS) çok önemlidir. 2008’de Tek Tip Güvenlik Yasası geçtiği zaman aslında insanların maaşlarından sağlık için bir takım paralar kesilmeye başlandı. Bu kesilen paralar Çalışma Bakanlığı’nda bir fonda toplanıyor. Yüzde 6.5 gibi bir rakamdır bu. Bu fondaki para sağlığa dönmüyor. Genel Sağlık Sigortası, hem hastaya hekim seçme özgürlüğü tanıma, hem de özel sektörde çalışan hekim ve hastanelerin de önünü açarak daha işlevsel hale getirmeyi amaçlıyor. Bizde GSS fonu Çalışma Bakanlığı’nın altında toplanması düşünüldü.  Aslında Türkiye’deki sistem kopyalanmaya çalışıldı ancak Türkiye’de gerek hekim haklarında yaşanan ciddi gerileme, gerekse insanların gereksiz yere hastaneye başvurularında yaşanan büyük artışlar sistemi ciddi boyutta sorgulatmaktadır. GSS evet olmalı, ama GSS bütün bu sistemin sorunlarını çözecek bir argüman olarak merkeze taşınmamalıdır. GSS hastaların işini kolaylaştıracak, sağlığın kayıt altına alınmasını sağlayacaktır. Ama GSS’yi yapacak kurum Sağlık Bakanlığı değildir. Çünkü sistem kurulduğu zaman Sağlık Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı’na  hizmet satacaktır. Hizmeti alacak kurum Çalışma Bakanlığı, verecek kurum ise Sağlık Bakanlığı’dır. Çünkü fon Çalışma Bakanlığı’nın bünyesindedir. Şu anda bizdeki durum Sağlık Bakanlığı GSS Yasası’nı yapmaya çalışıyor. Halbuki Çalışma Bakanlığı devrede değilse konu  havada kalmaya mahkumdur. Günün sonunda bu fonu kim karşılayacak?

Özel Hastaneler Yasası 2012 yılında geçmiş bir yasaydı ama altındaki 11 tüzük geçmediği için denetimlerde ciddi sıkıntılar yaşanıyordu. Sağlık Bakanlığı tüzüklerin bittiğini söyledi, bu iyi bir iyileşmedir.
Döner Sermaye Yasası da olmazsa olmazdır. Performansa göre hastanelere ciddi bir özerklik veriyor. Performansa göre hekimlere de bir takım ödemeler getirecek. Onunla da ilgili ciddi çalışmalar var. Ama o yasanın da henüz bitmediğini biliyorum.

Kamu Sağlık Çalışanları Yasası hepimizin bildiği gibi mahkemede. Sağlık Bakanlığı bir takım öneriler getirecek düzenlemeler düşündü ancak konunun çözülebilmesi için dediğim gibi özlük hakları, maaşlar ve diğer kamuda diğer düzenlemelerin hep birlikte yaşama geçmesi gerekmektedir. Yani bu yasa da henüz Bakanlık seviyesinde...

Önemli bir yasa daha Teşkilat Yasası… Bu yasa çok eski olduğu için birçok hekim grubunu içermiyor. Birçok branşta hekimler tanımlanmamıştır. Kadro sıkıntıları vardır. O yasa da yıllardır çıkarılamadı. Bu da kamu Sağlık Hizmetlerinin önünü tıkar durumdadır.
Kısacası şu anda Meclis gündeminde bekleyen hiç bir sağlık yasası henüz yoktur.

• Yeni hastane de yapılıyor… Beklentiniz nedir?
• Filiz BESİM
: Kesinlikle doğru bir karar. Yeni bir hastaneye ihtiyacımız var. Artık bu yükü Dr.Burhan Nalbantoğlu çekecek durumda değildir. Ama hastane, Sağlıkta bahsettiğimiz yasalar ve organizasyon yapılmadan açılırsa sadece Mağusa’da yeni hastane açtığımız gibi bir durumda oluruz ve hiçbir ilerleme kaydedemeyiz. Devlet Hastanesi bir eğitim hastanesidir. Ancak hiçbir şeyi denetlemediğimiz gibi bu eğitimleri de denetlemiyoruz. Benim hayalim yeni hastane yapılana kadar sağlığın organize edilmesidir. İnsan kaynaklarımızın çağdaş şekilde planlanmasıdır. Biliyoruz ki özlük hakları iyileşirse bu ülkeye yağmur gibi hekim de yağacak.

Yeni hastane bir eğitim hastanesi olarak planlanmalıdır.  3’ncü basamak hastanede çalışan hekimlerin bilimsel yönden de akademik kariyerlerinin önü açılmalıdır. Hekimler bu ülkede düşürüldükleri maddi rekabet sisteminden, bilimsel rekabete dayalı bir sistemin içine çekilmelidirler. Bu ülkede kaliteli ortamlarda, güler yüzlü, bilimsel yönü güçlü, koruyucu hekimliğin ön planda olduğu mutlu  bir Sağlık Sistemi kurmak pekala mümkündür. Ve unutmayalım sistem ille ki çağdaş ama bir o kadar da Kıbrıslı olmalıdır.

Bu haber toplam 5011 defa okunmuştur