1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “UBP ve DP müzakere etti mi? Neyi müzakere etti?”
“UBP ve DP müzakere etti mi? Neyi müzakere etti?”

“UBP ve DP müzakere etti mi? Neyi müzakere etti?”

CTP Genel Sekteri ve Genel Başkan Adayı Tufan Erhürman: “CTP muhalefetteyken de insanların hayatına dokunmalı…”

A+A-

 

KANAL SİM/YENİDÜZEN

CTP Genel Sekteri ve Genel Başkan Adayı Tufan Erhürman, adaylığına gelinen süreci anlattı. Önümüzdeki sürecin CTP’nin tüm kadroları ile kenetleneceği ve işbirliği içerisinde hareket edeceği, yeni politikaları işbirliği ve dayanışmanın sonucunda üreteceği bir dönem olacağına vurgu yaptı.

Erhürman, KANAL SİM’de Radyo Gazetesi’nin konuğu oldu.

Erhürman’ın ifadeleri şöyle:
“Ben samimiyetle CTP içerisinde bu işi en az benim kadar iyi yapabilecek birçok arkadaşım olduğuna inanıyorum. Asım Akansoy ve Erkut Şahali de bunlardan ikisidir ve bu görevi en az benim kadar iyi yapabileceklerine de inancım tamdır. Sonuç itibariyle baştan beri bunu hep söylüyoruz, istişarelerle bu kararı vermek istedik, CTP’nin en temel ihtiyacının birlik, bütünlük, dayanışma, işbirliği içerisinde ve kenetlenerek yola devam etmesi konusunda istişare ettiğim bütün arkadaşlarım hemfikirdi.

Biz bu istişareler sonucunda böyle bir karara vardık ve vardığımız karar da şu anlama geliyor, CTP hiçbir zaman, tarihinin hiçbir dönemine bir lider partisi, ya da bir tek adam partisi görüntüsü sergilemedi.

Böyle bir şey CTP’nin doğasına, yapısına ters. CTP son derece zengin, deneyimli ve donanımlı kadroları olan bir parti.

Geçmiş yıllarda da böyleydi, bugün artık bunca hükümet tecrübesinden ve bunca yıllık tecrübeden sonra bu daha da böyle. CTP bu kadar donanımlı kadrolara sahipken, ‘Tek bir adam’ partisi zaten gerçek anlamda bir israf anlamına gelir.

Bu dönem hedefimiz kolektif bir liderlik sergilemek ve bütün kadroları olabildiğince katılımcı bir şeklide partinin yönetimine katmaktır.

“Sevgili Asım ve Sevgili Erkut açıklamaları ile olgunluklarını ve liderlik kapasitelerini bir kez daha ortaya koydular”

“İki sevgili arkadaşımın, Sevgili Asım ve Sevgili Erkut’un benim açıklamamdan sonra yaptıkları olgunluklarını ve liderlik kapasitelerini bir kez daha ortaya koyan açıklamaları, tam da bunu işaret ediyor.
Biz bu dönemde kim başkan olacak, kim hangi makama oturacak meselesi üzeriden konuşmadık, konuşmaya da niyetimiz yok, konuşmanın da anlamlı olduğu kanaatinde değiliz. Biz bu partide artık herkesin potansiyelini maksimum derecede kullanarak, potansiyeli ile yönetim mekanizmalarında yer alması gerektiği kanaatindeyiz. Genel Başkan olacak şahsa düşecek temel görev bu potansiyeli doğru örgütlemek, en azından bunun doğru örgütlenmesine maksimum katkı yapmaktır.

Tek başına kimse CTP gibi bu kadar büyümüş, gelişmiş, kökleşmiş bir partiyi tek başına yönetme iddiasında zaten olamaz. Bu iki arkadaşım açıklamaları ile aslında gelecek dönemin nasıl olacağının mesajını benden fazla verdiler.

“Üretmeye ayarlı bir parti olduğumu unuttuğumuzda yaşadığımız iç çatışmalar, bizi zaman zaman özümüzden uzaklaştırdı…”

“Önümüzdeki dönem CTP’nin tüm kadroları ile kenetleneceği ve işbirliği içerisinde hareket edeceği, yeni politikaları işbirliği ve dayanışmanın sonucunda üreteceği bir dönem olacak. CTP kendi partililerinin içerisindeki potansiyeli kullanmakla yükümlüdür. Hatta Kıbrıs Türk Halkı’nın potansiyelini doğru yönlendirmekle yükümlüdür ve CTP’de ben dahil kimsenin partili bir kısmının potansiyelini görmezden gelme, kullanmama, partililerimizin bir kısmının yabancılaşmasına göz yumma gibi bir lüksü yoktur. Son derece kucaklayıcı bir yönetim modeline ihtiyacımız vardır ve iş odaklı, üretim odaklı bir yönetim modeline ihtiyacımız vardır. Biz üretmeye ayarlı bir partiyiz kuruluşumuzdan bu yana ama bunu unuttuğum dönemlerde yaşadığımız iç çekişmeler ve iç çatışmalar bizi zaman zaman özümüzden belli bir mesafede uzaklaştırdı. Biz hatalarımızdan ders almayı da, öz eleştiri yapmayı da biliyoruz. Özeleştirimizi yaptık bu dersleri de çıkardık, bundan sonrasında hep birlikte herkesin potansiyeli neyse, potansiyeli kadar sürece katması suretiyle kolektif bir yönetim anlayışı sürdürmemiz gerektiğini gördük.

Ben bu açıklamayı bunlar üzerine yaptık. Sevgili Asım’a da, Erkut’a da başka arkadaşlara da gösterdikleri yaklaşımları için teşekkür ederim. Artık bu noktadan sonra derdimiz kimin ne makamda olacağı değil, kimin potansiyelinin en verimli şekilde nasıl kullanılabileceğidir”.

YENİ LOGO…

“Resmi logo etrafında başaklar olan kırmızı logo… Diğeri konseptti”

“Logo değişikliği çok da aman aman bir değişiklik değil” diyen Erhürman, siyasi parti olarak resmi logonun bu olduğuna işaret etti.

Bir ara basında da ‘yeşil logo’ ile ilgili tartışmaların yer aldığını anımsatan Erhürman, CTP’nin bir süre CTP-BG İsmini kullandığını ve bu yeşil loo ve amblemin de ancak tüzüğün ek maddesine göre CTP’nin seçim dönemlerinde bir konsept olarak kullanacağı bir logo olduğuna işaret etti.

Resmi logonun etrafında başaklar olan kırmızı logo olduğunun da altını çizen Erhürman, Tüzük değişikliği yapılırken, kimse artık CTP’ninlogosu hangisidir tartışmasın diye, logo konusunda uzman arkadaşların yaptığı logoyu Tüzüğün arkasına koyduklarını ve birinci maddede de logoya atıf yaptıklarını belirtti.

TÜZÜK DEĞİŞİKLİĞİ…

“Temel mantığı daha fazla katılım üzerine kuruludur”

Başta partililer olmak üzere artık insanların sözden, laftan sıkıldığına işaret eden Erhürman “Bu dönemde halkın bu anlayışını farkındayız ve katılıyoruz” şeklinde konuştu.

Erhürman’ın ifadeleri devamla şöyle:
“Artık herkes iş görmek istiyor, üretilenin ne olduğunu görmek istiyor. Günlük hayatın içerisindeki değişiklikleri görmek istiyor. Dolaysıyla tüzük değişikliğine ben kendi adıma çok önem verdim ama ona dünyayı değiştirici bir önem yüklemenin de çok doğru olduğu kanaatinde değilim.

Tüzük değişikliğimizin temel mantığı daha fazla katılım üzerine kuruludur. Daha fazla kadınının, daha fazla gencin katılımı… Ve delegen üyeye geçmekle birlikte daha fazla partilinin katılımı mantığı üzerine kuruludur. Ve bence bu mantık çok değerlidir çünkü bu dönemde en fazla ihtiyacımız olan şey daha fazla partilinin parti kararları ve yönetiminde söz hakkı olmasıdır”.

“CTP muhalefetteyken de insanların hayatına dokunmalı…”

“Bu katılım olanaklarını önünü açtıktan sonra, CTP’nin ne üreteceği bundan sonra görülecektir. Yıllardır bu ülkede unutulmuş veya birazcık geri plana itilmiş olan bir düşünce var. Sanki siyasi partiler sadece iktidara geldikleri zaman bir şeyler yapabilirler, bir şeyler üretebilirler,  bir şeyleri değiştirebilirler gibi bir zehaba kapılmış durumdadır toplumun geniş kesimi…

Bütün dünyada sol siyasal partiler için iktidar sadece bir araçtır. Önemli bir araçtır, iktidara gelmek istersiniz çünkü iktidara geldiğiniz zaman iktidar olanaklarını kullanarak toplumda ve sistemde arzu ettiğiniz sol değerlere uygun değişiklikleri yapmak daha kolay hale gelir. Bunun böyle olması muhalefette olduğunuza zaman hiçbir şey yapamayacağınız anlamına gelmez. O nedenle CTP’nin bu dönemde hedefi şu olmadır: CTP şu anda ana muhalefet partisidir ama bugün itibarıyla, muhalefetteyken de insanların hayatlarına dokunduğunu, insanların hayatlarında ihtiyaç duyduğu değişimlerin ortaya çıkması için iş, proje üretmeye devam etini ortaya koymalıdır.

Bunu sadece Meclis’te yasa önerileri vererek yapmaz ama yasa önerileri de verir, insanların günlük yaşamı içerisindeki değişimleri dönüşümleri CTP muhalefetteyken de başlatabilir”.

CTP’NİN HEDEFİ…

“CTP bugünden itibaren sokakta, yollarda olmak zorundadır”

Sol mücadelenin gün 24 saat devam eden bir mücadele olduğuna vurgu yapan Erhürman, CTP’nin hükümetten döneminde de ders almayı becerdiğini ve bugünden itibaren ‘CTP’nin sokakta, yollarda olmak zorunda’ olduğuna vurgu yaptı.

Erhürman’ın ifadeleri devamla şöyle:
“Tekrardan yollara revan olma zamanıdır, biz öyle masa başında iş yapacak bir parti değiliz. Sol partiler halkın arasında, halkın içinde, halka tek tek dokunarak işi yapan partilerdir. Sürekli anlatarak ama sürekli de dinleyerek, halka yukarıdan bakmak asla doğru değildir, esas meseleler günlük hayatın içinde, köylerde yaşanmaktadır, şehrin varoşlarında, çalışan insanların hayatlarında yaşanmaktadır. O meselelere tekrardan nüfuz etmez zorundayız. CTP bu noktadan itibaren yeni politikalar üreten bir parti olmalıdır. CTP’nin kimliği sol kimliktir, yenilenmesi ile sol kimlikten uzaklaşması düşünülemez.

CTP’nin eşitlikten, özgürlükten, adaletten vazgeçmesi mümkün değildir. Bu temel ilkelerden vazgeçmeden yenilenebilir. CTP’nin ezilenin yanında olmaktan vazgeçmesi, hakim durumda olmayanlarla dayanışma içerisinde olmaktan vazgeçmesi mümkün değildir”.

“Sağ partilerle koalisyonda elimiz kolumuz bağlanıyor… CTP tek başına iktidara gelmeli”

CTP’nin bu güne kadar üç kez hükümete geldiğine ve sağ partilerle hükümet ortaklığı ettiğine işaret eden Erhürman, hedeflenen projeleri hayata geçirme sırasında, sağ siyasi partilerle kurulan koalisyonların ‘ellerini kollarını bağladığını ifade etti.

Erhürman’ın ifadeleri şöyle:
“Kimseye haksızlık etmek istemem, biz yaptık onlar engelledi demagojisi üzerinden konuşmuyor, bu biraz da eşyanın tabiatı gereğidir. Bir taraftan hükümet programına ‘KIB-TEK özerkleştirilecek’ yazıyorsunuz ama biliyorsunuz ki karşınızdaki partinin aslında kafasındaki KIB-TEK’in özelleştirilmesi… Hatta kafasındaki değil, dilindeki bile budur. Ha niye oraya yazar, o onların tutarlılığını ve dürüstlüğünü sorgulamak açısından kullanılacak bir sorudur… DAÜ konusu da öyle.

Biz de artık denenmemişi istiyoruz. Denenmemiş olan bunca yılın içerisinde CTP’nin tek başına iktidara gelmemiş olmasıdır. Bu bizim için bir vizyondur, hedeftir. CTP tek başına iktidara gelmelidir. Tek başına iktidara geldiği zaman da verdiği sözleri tutmazsa sorumluluk artık tamamen CTP’nin olacaktır.

Bizim bu sorumluluğu tam olarak üstlenmemiz gerekiyor ve bu kez denenmemişi yapıp tek başına iktidara gelip boyumuzun ölçüsü neyse onu gösterebilmemiz lazım. Üç defa denedik, yenildik, artık yenilmek niyetinde değiliz. Artık biz ne yapabileceğimizin, bu toplum için ne yapılması gerektiğini en açık bir şekilde gösterebileceğimiz bir pozisyonu hedefliyoruz. Bu pozisyon da CTP’nin tek başına iktidara gelmesidir”.

TÜRKİYE’DEN GELEN SU MESELESİ…

“2.3 TL’nin bileşenlerini sorduk, yanıt alamadık”

Toplumun UBP’den, DP’den bir beklentisi olmadığı, esas beklentisinin CTP’den olduğu için eleştiri oklarını da sürekli CTP’ye çevrili olduğuna işaret eden CTP Genel Sekteri ve Genel Başkan Adayı Tufan Erhürman, bunun iyi bir şey olmasının yanında, ‘zaman zaman adalet duygusunu da biraz sarsan bir hale’ büründüğünü ifade etti.

“İktidardaki bir siyasi parti, bir metin için ortağına noktasını virgülünü imzalayın diyor, noktalar, virgüller değişiyor, başka bir metin imzalanıyor ve çıkıp ‘Ben bu metni imzalayan hükümetin bir mensubu olmaktan gurur duyuyorum’ diyorsa… Peki, bu metni imzalayan hükümetin bir mensubu olmaktan gurur duyuyorsanız, nasıl oluyor da bir başka metnin noktasına, virgülüne dokunulmadan imzalanmasını istiyordunuz da hükümeti kurma gerekçesi olarak ortaya çıkarıyordunuz? ..

Evet, biz eleştirilelim. Bizim eleştirilmemiz, bizi besliyor. Hatta bize olan inancın, diğer partilere olan inançtan çok daha güçlü olduğunu da gösteriyor ama biz eleştirilirken bu kadar siyasi yanlışlıklar üst üste geliyorsa başka bir yerden, eleştiri okları oraya yönlenmiyorsa, burada adalet duygusu ile ilgili bir zedelenme var diye düşünüyorum”.

Suyla ilgili açıklanan fiyatın ilk nazarda fazla göründüğüne işaret eden Erhürman, uzmanların çalışmalarını bunu ortaya koyduğuna da değindi.

2.3 TL’nin bileşenlerini sorduklarını da anımsatan Tufan Erhürman, Tarım Bakanı Çavuşoğlu’nun hiçbir şeffaf yanıt vermediğini kaydetti. Erhürman, herkesin bunu talep etmesi gerektiğine vurgu yaptı.

CTP’nin iki yıl sonra seçim olacak veya bir yıl sonra erken seçim olacak deyip kapanma, olumlu olumsuz her şeye muhalefet etme lüksü olmadığını ifade eden Erhürman, kilitlenilen hedefin daha fazla üretme ve üretilen politikaların muhalefetteyken de hayata geçirme olduğunu yineledi.

EKONOMİK PROTOKOL…

“CTP sonuna kadar müzakere etmeye ve sonuna kadar kabul edilebilir hale getirmeye çalıştı”

Türkiye Cumhuriyeti’nin en fazla şikayetçi olduğu konunun protokollerin imzalanması ancak gereklerinin yerine getirilmemesi olduğuna işaret eden Erhürman şöyle devam etti:
“Belli bir zihniyet noktası ile bizim aramızdaki fark da burada. O zihniyet dünyasında, ‘Şu protokolü bir imzalayalım, getirisinden de faydalanalım da içinde yazanları da hemen yapmak zorunda da değiliz’ anlayışı var.

CTP ise sonuna kadar müzakere etmeye ve sonuna kadar kabul edilebilir hale getirmeye çalıştı. Bu Ferdi Sabit Soyer’in, Ömer Kalyoncu’nun döneminde de oldu. Hatta CTP su konusunda sonuna kadar müzakere etti diye de eleştirildi. Evet, sonuna kadar müzakere ederiz çünkü bir şeyin altına imza atmışsak bunun gereklerini yerine getirmemiz gerektiğini bilecek kadar da devlet ciddiyetimiz vardır”.

“UBP ve DP müzakere etti mi? Neyi müzakere etti?”

UBP ve DP’nin neyi müzakere ettiği görmek gerektiğine vurgu yapan Erhürman, protokol şu anda imzalanma aşamasına gelmişse elektrik, limanlar, telekomünikasyon konularında ne gibi müzakere yürütüldüğünün veya yürütülüp yürütülmediğinin bilinmediğine işaret etti.

Erhürman, UBP ve DP’nin müzakere edip etmediğinin, yoksa ‘imzalansın da para gelsin, nasıl olsa hepsini hemen yapmak zorunda değiliz’ gibi ‘politik olarak gayrı ciddi’ bir yaklaşımla mı hareket ettiğini, metnin görüldükten sonra ortaya çıkacağının altını çizdi.

Yargı konusunda protokolde kendilerine önerilen 12 madde olduğunu ve buna karşı çıkıldığını anımsatan Tufan Erhürman, TC Adalet Bakanlığı’nı 2015 yılında hazırladığı raporda ‘TC yargı sisteminde neler yapılmalıdır’ tablosu bulunduğunu ve o tablodakilerle, bize önerilenlerin hemen hemen örtüştüğüne de vurgu yaptı.

Türkiye ile Kuzey Kıbrıs’ın yargı ihtiyaçlarının bu kadar örtüşemeyeceğine işaret eden Erhürman, her şeyden önce iki ülkede uygulanan hukuk sistemlerinin farklı olduğunun ve Türkiye’de Kuzey Kıbrıs’ta hiç olmayan sorunlar yaşandığının altını çizdi.

İÇİŞLERİ GENELGESİ!..

“İçişleri Bakanı özür dileyip geri çekmeli”

İçişleri Bakanlığı’nın gösteri ve yürüyüş hakkını izne tabi tutan Genelge’sinin ‘şaşırtıcı ve üzücü’ olduğuna işaret eden Erhürman, “İçişleri Bakanı’nın aslında yapması gereken hiç uzatmadan, ‘Biz bir hata yaptık, hukuku yeterince bilmiyormuşuz, kadrolarımız da yeterince hakim değilmiş henüz yenidirler, hatamızdan dolayı özür dileriz, Kaymakamlıklara gönderdiğimiz bu yazıları da geri çekiyoruz’ deyip bu işin içinden çıkmasıydı” dedi.

Özür dilemekten çekinilmemesi gerektiği görüşünü de belirten Tufan Erhürman, hatanın çok açık ve büyük olduğuna ve siyasi manevra yapma olanağı da bulunmadığına vurgu yaptı, Anayasa’nın ilgili maddesini hatırlattı.

Erhürman, “Eğer benim düşündüğüm kadar iyi niyetli değilse ve Anayasa’ya rağmen bu yazı bile bile gönderilmişse ve ‘bundan böyle izne bağlayın, hem de izin vermeden önce de benim onayımı alın’ denildiyse, o zaman burada yapılan çok açık bir Anayasa ihlalidir, o zaman durum çok daha vahimdir. Durum bu kadar vahimse elbette bizim tepkimiz de çok daha şiddetli olacaktır” şeklinde konuştu.

Önümüzdeki Perşembe günkü Meclis Genel Kurulu Birleşimi’nde konunun gündeme getirileceğini ve İçişleri Bakanı’na sorulacağını da kaydeden Erhürman, iyi niyetle ‘bilmeden’ yapılan bir hata olması temennisini de belirtti.

AYİNLERE KISITLAMA!..

“Açıklamazsanız, iki toplum arasındaki güvensizlik meselesini beslemeye çalışıyorsunuz demektir”

‘Özgürlüklere müdahale’den öte bir ülkede müzakere süreci devam ederken, süreçte de her türlü iyi niyetli yakınlaşma çabalarının da desteklendiğine işaret eden Erhürman, “Hükümet göreve gelir gelmez ayinlerle ilgili bir sorun mu yaşadı ki böyle kriterler belirleme ihtiyacı hisseti” diye sordu.

Belirlenen kriterlerin de somut olmadığına işaret eden Tufan Erhürman, Dışişleri Bakanlığı’nın zaten her isteyene izin verme zorunluluğu olmadığı gibi bugüne kadar da böyle bir uygulaması olmadığına değindi.

Hükümet’in gelir gelmez böyle bir karar almasının ve gerekse de Başbakan Özgürgün ve Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu’nun  ‘BUNLAR KÖTÜYE KULLANILIYOR’ iddialarını açıklamakla yükümlü olduğuna vurgu yapan Erhürman, “Kötüye kullanılan nedir? Bir şey varsa bilelim, biz de tepki gösterelim, kötüye kullanılmasının önüne hep birlikte geçelim. Sadece ‘kötüye kullanılıyor’ derseniz iki toplum arasındaki güvensizlik meselesini beslemeye çalışıyorsunuz demektir” dedi.

 

Bu haber toplam 2808 defa okunmuştur