1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. ‘TAZMİNAT SIKINTISI OLMAZ’
‘TAZMİNAT SIKINTISI OLMAZ’

‘TAZMİNAT SIKINTISI OLMAZ’

Emlakçılar Birliği Başkanı Hasan Sungur, devam eden müzakereler sonucunda mülkiyet çözümüne ilişkin ‘tazminat’ konusunda “kim ödeyecek, nasıl ödeyecek” tartışmalarının yersiz olduğuna dikkat çekti ve ekledi: Biz Güney’deki Türk mallarının yarısını satsak

A+A-

 


• “Rumların kuzeyde 1 milyon 350 bin dönüm civarında, Kıbrıslı Türklerin güneyde 450 bin dönüm civarında malı var. Kuzey’de verilen tapuların ancak %30-40’ı eşdeğerdir, %60’ı ya tahsis, ya mücahit puanı ya da TBK veya herhangi bir şekilde verilmiş bir tapudur.”

• “Bugün Arçoz, Tremeşe, Meluşa’da 1000 TL’ye bir dönüm mal alabiliyorsunuz, eğer Türk tapulu değilse. Ama 3 kilometre ötede, Kiracıköy’e gittiğiniz zaman bir dönüm 95-100 bin sterlindir. Alayköy, Türkeli, Yılmazköy’de 5 bin sterlin civarında bir arsa bulabiliyorsunuz ama hemen sınırın ötesinde arsalar 280-300 bin Euro olur.”

• “Biz Güney’deki Türk mallarının yarısını satsak, (ki zaten bu tarafta eşdeğer alanlar o mallardan feragat etti ve malları devlete geçti), tüm Kıbrıslı Rumların tazminatını öderiz. Ben politikacı ya da görüşmeci değilim. Bizim kesinlikle tazminat sıkıntımız yoktur.”

• “Cumhurbaşkanımızdan ‘biz tapularımızın arkasındayız lafını duydunuz mu’, duymadınız. Sayın Cumhurbaşkanı tapularımızın arkasındayız demek yerine, tam aksine ‘bir malın ilk sahibinin hakları varken, 40 yıllık kullanıcısının da hakları var’ diyor”


Ödül AŞIK ÜLKER

  Emlakçılar Birliği Başkanı Hasan Sungur, Kıbrıs sorununda mülkiyet sorununun çözümünde “tazminat” konusunun sorun olmayacağına dikkat çekti.

Sungur “Biz Güney’deki Türk mallarının yarısını satsak, (ki zaten bu tarafta eşdeğer alanlar o mallardan feragat etti ve malları devlete geçti), tüm Rumların tazminatını öderiz. Ben politikacı ya da görüşmeci değilim. Bizim kesinlikle tazminat sıkıntımız yoktur” dedi.

  Sungur, “Cumhurbaşkanımızdan ‘biz tapularımızın arkasındayız lafını duydunuz mu’, duymadınız. Sayın Cumhurbaşkanı tapularımızın arkasındayız demek yerine, tam aksine ‘bir malın ilk sahibinin hakları varken, 40 yıllık kullanıcısının da hakları var’ diyor. Bir anlamda tapuları kullanıcı belgesine dönüştürdüler” diye konuştu.

   “Bizim en güçlü, Rumun da en zayıf olduğu dönemdeyiz. Bu şansımızı iyi kullanabilsek çok iyi bir netice elde edebiliriz” diyen Sungur, hükümeti de pasif kalmakla suçladı.

   Sungur, Mal Tazmin Komisyonu’nun yaşatılabilmesi için çaba sarfedilmesi gerektiğini de belirterek, Emlakçılar Birliği Yasası’nın yakın zamanda meclisten geçirileceğine dair söz aldıklarını ve söz konusu yasayla emlakçıların her satıştan aldıkları komisyonun bir puanını komisyona aktaracaklarını açıkladı. 

   Sungur, şunları söyledi:
   “Bu süreç içerisinde Türk tapulu mallar devamlı kıymet aldı ve almaya devam ediyor. Türk tapuluların satışı arttı, eşdeğer değişmedi, mücahit, tahsis tapular tamamen durdu. Sayın Akıncı’nın açıklamalarından sonra, Türk tapulu mallar tavan yaptı. Normalde risk yoktur. KKTC anayasasına göre tüm tapular eşittir. Neden insanları panikletiyorlar? Bir Cumhurbaşkanı ‘malın ilk sahibi ve bugünkü kullanıcısı’ derse, insanlar panikler...”

“Yanlış ekip”

• Soru: 2004 de bir çözüm süreci vardı, çözümün eşiğine kadar gidildi, referandum yapıldı ama çözüm olmadı. 2004’den bugüne kadar yıllara ve bölgelere göre emlak satış değerlendirmesi yapmamız mümkün müdür?
• Sungur:
Elimizde böyle datalar yok. Ancak özellikle 2004’den bu yana çözüm süreci dediğiniz zaman bu soruda bir eksiklik görürüm. Eksiklik de şudur, +2003-2004 çözüm sürecinde iki tane çok tecrübeli politikacı vardı, biri Başbakan Ferdi Sabit Soyer, diğer de Mehmet Ali Talat’tı. Bunlar politikanın uzmanlarıdır, biri Ecevit’in Kıbrıs versiyonu, diğeri de demir yumruk, ne istediğini çok iyi bilen ve çok zeki. Ben bugünkü çözüm sürecinde böyle bir ekip görmüyorum. Özellikle bugün mal-mülk konularını konuşan ekibin, kesinlikle yanlış olduğunu düşündüğüm ekibin, danışman olarak orada olduğunu görüyorum. O bakımdan 2003-2004 yıllarındaki çözüm süreciyle şimdikinin hiçbir benzerliği yok. O dönemde Ferdi Bey sık sık bütün sivil toplum örgütlerini toplar, görüş alır, rapor hazırlar,

Cumhurbaşkanına bildirirdi, toplumun nabzını çok iyi tutuyorlardı. O günlerde görüşülen konular düzenli bir şekilde bize verildiği için hergün konu barıştı, görüşmelerdi. O dönemde Sayın Cumhurbaşkanı’nı eleştirmiştik, “sadece eşdeğer değil ,Türk, mücahit, tahsis, TBK tapuları var” demiştik. Sayın Mehmet Ali Talat o dönemde bize “ne tapusu olursa olsun KKTC anayasasının garantisi altındadır, devletin devamlılığı vardır, bu yüzden korkacak birşey yoktur. Biz devletimizin anayasasına ve tapularına sahip çıkarız” demişti. Siz şimdiki Cumhurbaşkanımızdan “biz tapularımızın arkasındayız lafını duydunuz mu”, duymadınız. Sayın Cumhurbaşkanı tapularımızın arkasındayız demek yerine, tam aksine “bir malın ilk sahibinin hakları varken, 40 yıllık kullanıcısının da hakları var” diyor. Bir anlamda tapuları kullanıcı belgesine dönüştürdüler. O günle bugün arasında ekip farkı var.

   Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, anayasasına sarılır, kucaklar ve “ben anlaşma yapacağım ama bu anayasa ile anlaşmaya geliyorum” der. Karşı taraf da bunu bilir, bizimki ise konuşmalarıyla kendi anayasasını bile tartışılır hale getirdi. Bu yüzden iki süreç ayni değil.

“Sıkıntı sürecin taraflarla paylaşılmaması”

• Soru: Müzakerelerle devam edelim o zaman… Mülkiyette kategoriler belirlendi, kriterler görüşülmeye başlanıyor. Emlakçılar Birliği olarak sizinle bir temasa geçildi mi, işbirliği yapıldı mı? Gerekli olduğunu düşünür müsünüz?
• Sungur:
Hayır temasa geçilmedi, kesinlikle gerekli olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda çağrımız da vardır. Sadece Cumhurbaşkanı’nın sivil toplumu bilgilendirme toplantısı olmuştu, o da bilgi almaktan çok, “biz çağırdık” demek için yapılmış bir toplantıydı. O toplantıda yeni birşey de öğrenmedik. En büyük sıkıntı sürecin taraflarla paylaşılmamasıdır. Ayrıca Sayın Akıncı’nın bir gün söylediği, diğer gün söylediğiyle birbirini tutmuyor. Ben CTP'li değilim ama Annan dönemi CTP ekibinin barış görüşmelerindeki performansı gayet iyi idi. Ama bugün eğer bir görüşmeci seçimi yapılacak olsa oyumu Mehmet Ali Talat’a veririm. Çünkü barış görüşmlerine çok vakıftır, Rum tarafına en yakın liderlerden bir tanesi odur ama hiçbir zaman Kıbrıs Türk toplumunun anayasasının dışında ne imza atmaya çalıştı, ne de halkı ikna etmeye çalıştı.

  Mal Tazmin Komisyonu Kıbrıs tarihindeki en önemli olaylardan bir tanesidir. Hem Cumhurbaşkanı’nda, hem halkımızda, hem sivil toplumda o konuda ilgisizlik görüyorum. Öncelikle bizim şimdi birlik olup mal tazmin komisyonunu nasıl yaşatabileceğimizi, tazminat sürecini nasıl hızlandırabilirizi  düşünmemiz lazım. Bu barış sürecinde elimizi çok kolaylaştırır.  

Şu andaki ekibe güveniyor musunuz derseniz güvenmiyorum. O güveni vermediler henüz çünkü bir açıklamaları diğerini tutmuyor. Sayın Akıncı geçmişteki komisyonlardan seçme arkadaşlarla ekibini güçlendirir ve Talat gibi geçmişte hizmet verenlerden de üst danışma kurulu oluşturup devam ederse, elini güçlendirir ve halka güven verir. Halkla bilgileri paylaşmıyorlar, ekip bu görüşmeleri götürmek için yeterli değildir. Mal-mülk komisyonundaki üç üyeyi de tanıyorum.

Biri geçmişte emirnameleri geçirtmek için çok uğraşmış bir kişidir ancak bugün emirnamelerle yasaklama olan bölgeler Rum tarafına dönebilecek bölgelere dönüştü. Siz yeşille bağlantılı bir işlem gerçeleştiriyorsunuz, sonra da görüşmelerde o bölgelerde yatırım olmadığı için otomatik olarak Ruma verilecek bölgeye dönüşmüş oluyor. Çünkü yatırım yoktur. Bu nasıl bir paradokstur? Diğer iki kişi Rum tarafından ilgili bir kurumdan maaş alan kişilerdir. Bu ülkede bu konuda bilgili başka biri mi kalmadı? Üzülerek söylüyorum bence barış süreci iyi gitmiyor.

Bizim en güçlü, Rumun da en zayıf olduğu dönemdeyiz. Bu şansımızı iyi kullanabilsek çok iyi bir netice elde edebiliriz.

  Ben Sayın Akıncı’yı suçlamıyorum, hükümeti suçluyorum. Hükümet pasif kaldı. Sanki de Akıncı’yı intihara yolluyorlar, sonunda da “hayır” diyecekler. Hedefin “evet” olması lazım. Bizim şartlarımızda güzel bir barışla “evet” olması gerekir. Bu şekilde giderse “hayır” çıkacak.

Çünkü halkta panik vardır ve halk konuşulanlara güvenmiyor. Hükümet de sessiz kalıyor. KKTC’de ilk defa bu kadar güçlü bir hükümet kuruldu. Şimdi kuzey kutbuyla güney kutbu birleşti. Ellerini masaya vurmaları için tam zamanıdır.

“Emlakçılar elini taşın altına koymakta kararlı”

• Soru: Birlik olmaktan bahsediyorsunuz, siz Emlakçılar Birliği olarak elinizi taşın altına koyuyor musunuz?
• Sungur:
Biz elimizi taşın altına koyacağımız konusunda geçenlerde Dışişleri Bakanlığı’ndaydık. Yeni bir Emlakçılar Birliği Yasası yapılıyor, yakın bir zamanda meclisten geçirilecek, bunun sözünü aldık. Bu konuda çalışmalar var. İlgili yasada komisyonlarımızın bir pointini Mal Tazmin Komisyonu’na aktarma konusunda yasada madde var. Elimizi taşın altına koyma kararı aldık, örnek olması bakımından. Biz yasamızın içine satışlardaki komisyonumuzun bir pointini Mal Tazmin Komisyonu’na aktarma konusunda kararlıyız.

 

“Anayasaya göre tüm tapular eşittir”

• Soru: 2004’den itibaren yıllara ve bölgelere göre emlak satışları, fiyatları nasıl değişti?
• Sungur:
2002 yılında Köşklüçiftlik’te 10 bin sterline arsa, 7 bin sterline eski bir apartman dairesi alabilirdiniz. Bugün 200 bin sterlinin altında arsa alamazsınız, apartman dairesini de 70-90 bin sterline alabilirsiniz.

  2002 yılında Esentepe’de dağa doğru 300 sterlin, yola doğru 700 sterlin, yolun altında da 1300 sterlin dönümü arazi alırdınız. Bugün 25-30 bin sterline ulaştı.

   Mesarya’ya baktığımız zaman, Arçoz, Tremeşe, Meluşa, Aya’da fiyatlar değişmedi. 2002’de neyse hala aynıdır. Yılmazköy, Alayköy, Türkeli’nde çok az arttı.

   2002’de Girne’de 10 bin sterline arsa alırdınız, bugün 200 bin sterline ulaştı.

   Özellikle bu süreç içerisinde Türk tapulu mallar devamlı kıymet aldı ve almaya devam ediyor. Türk tapuluların satışı arttı, eşdeğer değişmedi, mücahit tahsis tapular tamamen durdu. Sayın Akıncı’nın açıklamalarından sonra, Türk tapulu mallar tavan yaptı. Normalde risk yoktur. KKTC anayasasına göre tüm tapular eşittir. Neden insanları panikletiyorlar? Bir Cumhurbaşkanı “malın ilk sahibi ve bugünkü kullanıcısı” derse, insanlar panikler...

“Akıncı, Talat’a göre çok daha avantajlıdır”

• Soru: Cumhurbaşkanı ilk mal sahibinin mülkiyet hakkı Denktaş döneminde de vardı demişti...
• Sungur
: Görüşmelerde ilk defa kullanıcı kelimesi kullanıldı. Eskiden tartışmalar malın ilk sahibi ve malın bugünkü sahibi denirdi. Örnek olarak da Doğu Almanya gösterilirdi. Doğu Almanya’dan Batı Almanya’ya kaçıp giden Almanlar’ın Doğu Almanya’daki malları Doğu Almanya’da kalan vatandaşlara tapu olarak veriliyor. Duvar kalktıktan sonra bu Almanlar Doğu Almanya bölgesine geçiyorlar, mallarını talep ediyorlar, hükümeti dava ediyorlar ama AB mahkesinden arazilerini alamıyorlar, tazminatını alabiliyorlar. Kendilerine “mülk hakkınız var ama bu insanların da yaşam hakkı vardır. Bu kişilar üçüncü sınıf masum kişidir” deniyor ve tapularını alamıyorlar, tazminat alıyorlar.

   Bugüne kadar tapu dendi, kullanıcı belgesi olmadı. Bizde verilen tapudur, kullanıcı belgesi değildir. Eğer bir ülkenin Cumhurbaşkanı, anayasa altında Cumhurbaşkanı seçilmişken, kendi anayasasının verdiği güçle Rum tarafıyla görüşmeye gidiyorsa, kendi anayasasının tapularından kullanım belgesi diye bahsederse o zaman birşeyler ters gidiyor demektir. Bence Sayın Akıncı ve ekibinin “Rumla anlaşalım, Rumla barış yapalım” iştahından dolayı barış yara almaya başladı. bu toplum barışa destek verdiğini Annan Planı’nda da gösterdi, barışa zaten hazırdır.

   Sayın Mustafa Akıncı, Sayın Talat’a göre çok daha avantajlıdır. Sayın Talat görüşmeciyken ekonomik yönden sıkıntı içinde bir toplumu temsilen görüştü ve güzel neticeler elde etti. Bugün biz Rum tarafına göre daha güçlüyüz, ekonomimiz daha iyi. Böyle bir dönemde, en güçlü olduğumuz dönemde biz kendi gerçeklerimizi, isteklerimizi masaya koyamıyoruz. “Biz barış yapmaya geldik, sizin tazminat hakkınızı tanıyoruz, anlaşmaya da hazırız ama bizim yapabileceklerimiz ve yapamayacaklarımız var. Anayasamızın bize getirdiği kısıtlamalar var” diyemiyoruz. Tavizler var, en basiti kullanım belgesi ifadesi, bu yanlış. “Kaç yıl kullanıldığı da önemlidir” deniyor, ne alakası var. eğer şimdi bir yatırımcı gelip çözümden bir ay önce arazi satın alırsa, onun hiç hakkı olmayacak mı?

   Bir malı alırken ne malı olduğu tapuda yazmaz. Hepsi eşit muamele görür. Vergiyi alırken eşit, tapunun harçlarını alırken eşit, kayıt ücreti eşit, emlak vergisi eşit. Şimdi görüşmelerde Türk tapusu, Rum tapusu olmaz. Toprak vermemiz gerekiyorsa vereceğiz, o ayrı birşey. Hileli tapu varsa yani hak etmeyenlere verilen tapular varsa bunu biz tazmin edeceğiz, sonra hileli tapunun üstüne gideceğiz. Bu devletin iç sorunudur, barışla alakası yoktur.

“Tazminat sıkıntımız yoktur”

• Soru: Tazminat konusu da zaman zaman tartışılıyor, kim ödeyecek, nasıl ödeyecek gibi...
• Sungur:
Rumların Kuzey’de 1 milyon 350 bin dönüm civarında, Kıbrıslı Türklerin Güney’de 450 bin dönüm civarında malı var. Kuzey’de verilen tapuların ancak %30-40’ı eşdeğerdir, %60’ı ya tahsis, ya mücahit puanı ya da TBK veya herhangi bir şekilde verilmiş bir tapudur. Kuzey’deki sistem anyasamız ve yasalarınızın korumasındadır, bu sistem yanlıştır demiyorum ama siz bu sistemi tartıştırmaya başladığınız zaman sorun büyür.

Bu tapular anayasa geçmeden önce verilmeye başlandı. Dönemeyeceğiniz bir konuda neden elinizi güçsüzleştiriyorsunuz. Sayın Mehmet Ali Talat bunları hiçbir zaman tartışmadı. Demek ki kendi tapunu tartıştırmadan, insanını korkutmadan da yapılabiliyor. Sonuçta ne oldu, Annan Planı’na “evet” çıktı. Çünkü Sayın Talat “Biz tapularımızın arkasındayız, mal Rum’a gidecekse biz bunu devlet olarak tazmin edeceğiz” dedi. Tazminat da oluşacak Tazmin Mahkemeleri üzerinden yapılacaktı. Şimdi Rum sahibiyle ve Kuzey’deki sahip yüzyüze getiriliyor, bu çok tehlikeli birşeydir.

  Tazminat konusuna yeniden dönersem, bugün Arçoz, Tremeşe, Meluşa’da 1000 TL’ye bir dönüm mal alabiliyorsunuz, eğer Türk tapulu değilse. Ama 3 kilometre ötede, Kiracıköy’e gittiğiniz zaman bir dönüm 95-100 bin sterlindir. Alayköy, Türkeli, Yılmazköy’de 5 bin sterlin civarında bir arsa bulabiliyorsunuz ama hemen sınırın ötesinde arsalar 280-300 bin Euro olur. biz Güney’deki Türk mallarının yarısını satsak, ki zaten bu tarafta eşdeğer alanlar o mallardan feragat etti ve malları devlete geçti, tüm Rumların tazminatını öderiz. Ben politikacı ya da görüşmeci değilim. Bizim kesinlikle tazminat sıkıntımız yoktur.

• Soru: Cumhurbaşkanı da bu konuları kurulacak komisyonun çözeceğini söyledi...
• Sungur:
Şimdiden, barış olmadan insanlar kapılara dayanmaya başladı. Bunu  engelleyemeyeceksiniz ki.

 

‘Çok şanssızız’

• Soru: Türk mallarına ilginin arttığını söylediniz. 2004’den günümüze fiyatlar nasıl etkilendi?
• Sungur:
2002 ile 2006 arasında bir haftada Esentepe’de 400-500 sterlinlik malların 10 binlere çıktığını gördüm. Sonrasında ise dolandırıcılıklar gündeme geldi. Ne Müteahhitler Birliği yapılanmasını tam bitirmişti, ne de Emlakçılar Birliği... Bu yüzden kaos başlamıştı, o dönemde fiyatlar düşmedi ama durdu. Bu günlerde en büyük şanssızlığımız, ki mal fiyatlarını da tetikleyen budur, ne 2006-2007’deki Ferdi Sabit Soyer hükümetinin malla ilgili iradesi var, ne de o dönemdeki gibi konuya hakim cumhurbaşkanı var başımızda, çok şanssızız.

• Soru: Bu dönemdeki mahkeme kararları emlak piyasasını nasıl etkiledi?
• Sungur:
Bizim aleyhimize olmadı. Orams case diye ortalık kalktı oturdu ama akıllı bir politikacının geliştirdiği bir kararla Rum tarafının bütün oyunları bozuldu, Mal Tazmin Komisyonu... Komisyon kurulduğu anda tüm davaların önünü kesti, Rum tarafı da ondan panikledi. Rumlar panik içinde KKTC fiyatları ile, ekonomik olarak “pes ettim” demeye en çok yoğun olduğu bu dönemde bir anda Mal Tazmin Komisyonu’na gidip mallarını KKTC’ye veriyorlar . En güçlü olduğumuz dönemde, güçsüzmüşüz gibi en güçsüz konuşmaları yapıyoruz. Akıncı ve ekibinin mevcut gidişatı, sanki kötü bir barış yapıp “hayır” cevabını almak istiyorlar. Siz malları, kendi anayasanızı tartışır duruma getirdiğiniz zaman, insanlar yarından emin olmadan nasıl “evet” diyecek. Bu son şansımız da gidecek elimizden.

 

Rus pazarına direkt ulaşma imkanı...

• Soru: Çok sayıda yabancı da Kuzey Kıbrıs’tan mal aldı, alıyor. Yabancıların mal alması da kolaylaştırıldı. Yabancılar adanın kuzeyinden eşdeğer veya Rum malı sahibi oldu. Olası çözümde bu durum sizce nasıl çözülebilir?
• Sungur:
Ben tüm tapular eşittir diyorum ama bir yabancı Türk tapulu bir mal aldığı zaman adına döndüremiyor, izin çıkmaz. Eğer bir yabancı Türk tapulu bir mal alırsa, güvenlik soruşturması sonuç vermez. Rum kökenli bir malsa güvenlik soruşturması sonuçlanır. Tek çıkış yolumuz var, “devletin tapuları tektir” diyeceğiz ve yolumuza devam edeceğiz. Bugünkü en büyük gündemimiz barıştır çünkü barış sürecinde geri dönülemez bir sürece girebiliriz, aldığımız tüm hakları BM masasında geri veriyor olabiliriz. Talat döneminde çok ciddi getiriler elde edildi, Özersay döneminde de...
 
Bu arada, Pazar gün Ankara’dan Türkiye Tüm Emlak Müşavirleri Federasyonu TEMFED’den temsilciler ve Ankara Ticaret Odası Emlaktan sorumlu Yönetim Kurulu üyesi ülkemize geliyor. Kendilerine KKTC’ye neden yatırım yapmaları gerektiğine dair sunum yapacağız. Rus piyasasına direkt girmek istiyoruz. Rusya’daki Emlakçılar Federasyonu  TEMFED’in kardeş kuruluşudur. Bu bizim Rus pazarına direkt ulaşmamızı sağlayacaktır.

• Soru: Talat’ın müzakerecisi ve Akıncı’nın müzakerecisi aynı kişi. Neden müzakerelerin o zaman iyi, şimdi kötü gittiğini söylüyorsunuz?
• Sungur:
Özdil Bey süper bir insan, çok zeki bir arkadaşımızdır. Ancak Özdil Bey, Cumhurbaşkanı ve komisyonlardan aldığı emri uygular. Özdil Bey eski bir Dışişleri Bakanı’dır, çıkıp “devlet tapuların arkasındadır” dediğini duydunuz mu? Duymadınız. Öncelikle şuna karar verelim, elimizdekiler tapu mudur, kullanım belgesi midir? Bence tapudur. Cumhurbaşkanı anayasasamızı tartışılır duruma getiremez . Onlar anayasaya göre koçandır. 

• Soru: Son olarak ne söylemek istersiniz?
• Sungur:
Benim en büyük ricam artık hükümetin elini taşın altına koyması, anayasasına sahip çıkması, tartıştırmaması, barış sürecinde taraf olmasıdır. Tüm yükü Sayın Mustafa Akıncı’ya attılar ama yarın da Akıncı’yı suçlayacaklar 'hayırla' beraber . Ama yara alacak olan barış sürecidir.

Bu haber toplam 9145 defa okunmuştur