1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. ‘KAÇAK İNŞAAT KAMUYA KARŞI SUÇTUR’
 ‘KAÇAK İNŞAAT KAMUYA KARŞI SUÇTUR’

‘KAÇAK İNŞAAT KAMUYA KARŞI SUÇTUR’

Şehir Planlama Dairesi eski Müdürü Ahmet Savaş Örek, geçmişten günümüze ‘şehircilikte’ yaşanan sorunları, emirnameleri ve imar planlarını yorumladı, günümüzde tartışılan Girne Emirnamesi hakkında çarpıcı yorumlarda bulundu

A+A-

 


• “Yaptırım bildirimi diye bir yetki var Şehir Planlama Dairesi’nde, kaçak inşaata yaptırım bildirimi gönderdiğinde kamuya karşı işlenen kriminal suçtur. Ama bugüne kadar bu hiç uygulanmadı, uygulanmaya çalışıldı ancak engellendi”
 

• “Şimdi bir İmar Planı hazırlığı varken, Emirname çıkarılması etik değildir…”

• “Plan benim parselimde olmasın, ben alayım hakkımı, sonra planı yapın’. İşte bu zihniyetle bu hallere gelinmiştir ve halen buna devam ediliyor.
 

• “Kanun tanımadık. Yaptığımız kanunlara saygı göstermedik. Ahmet’in külahını Mehmet’e verdik. Deniz bitince de mal kalmadı, Annan Planı’ndan sonra da ne kaldı? Kat yükseklikleri rantı!”

 

Fayka ARSEVEN KİŞİ

Girne’de EMİRNAME tartışmaları sürerken, 30 yıla yakın Şehir Planlama Dairesi Müdürlüğü görevinde bulunan eski Müdür Ahmet Savaş Örek, hem emirnameler, hem imar planları ile ilgili önemli açıklamalar yaptı, “sorunu çözmek için çözüm emirname değil” dedi.

Örek, “Yaptırım bildirimi diye bir yetki var Şehir Planlama Dairesi’nde, kaçak inşaata yaptırım bildirimi gönderdiğinde kamuya karşı işlenen kriminal suçtur. Ama bugüne kadar bu hiç uygulanmadı, uygulanmaya çalışıldı ancak engellendi” ifadesinde bulundu.

Girne Belediyesi tarafından Girne İmar Planı hazırlığı olduğunu da belirten Örek, “Şimdi bir imar planı hazırlığı varken, emirname çıkarılması etik değildir, buna en başta Girne Belediye Başkanı karşı çıkmalıdır” vurgusunda bulundu. 

1974 sonrası: Türkiye’den ne kadar nüfus gelirse gelsin, bütün yerleri dolduralım anlayışı

• İmar Planı neden bir türlü yapılamadı, nedir engel?
• Ahmet Savaş ÖREK: Biraz tarihe gitmek gerekir. 1972’de Şehircilik Bölümü kuruldu. Müdürü Hakkı Atun, bölümün başına da ben getirilmiştim. O dönemde arkadaşlarla Lefkoşa İmar Planı’nı hazırlamaya başladık. Hamitköy, Gönyeli, Lefkoşa ve Ortaköy’ü kapsayan bir imar planı çalışması yaptık. Baf ve Mağusa’ya da koruma için çalışma yapmıştık. 1974 sonrasında her şey değişti. O kantonlardan çıktık, bir ülke olduk. O dönemde planlamadan çok iskan sorunu ortaya çıktı. Şehircilik bölümü o dönem çok önemli bir görev üstlendi. İskan Komisyonu kurulmuştu en üst seviyede. Hem askeriyeden hem de bakanlıklardan kilit isimler vardı. Ben de şehircilikten katılmıştım.


İlk göçmenlerin yerleştirilmesinde önemli rol aldık. Nottingham Üniversitesi’nin hazırladığı şehircilik planları vardı elimizde ve bunlar geçerli planlardı. En azından fiziksel olarak, mekansal olarak değişim yoktu. Örneğin Girne için hazırlanmış olan plan belirli topografya üzerine hazırlanmıştı. Girne Çevre Yolu o plana göre hemen hemen aynı yerden yapıldı. Bunların içinde bölge planları da vardı. Bir de 74 öncesi yine Şehircilik Birimi, bütün köyler bazında topografik ve ekonomik yapısını hazırladı. Çünkü oluşturulan komisyon hangi güney köylerinin kuzeyde nereye yerleşeceğine karar verirdi. Elimizdeki dokümanlarla ivedi olarak bu çalışmayı yaptık. O dönem köylere yerleşimler yapılırken, bizim verdiğimiz çalışmadan yararlanıldı. Örneğin Ayguruş’a Esentepe yerleştirildi. İnsanların uyum sağlaması açısından yerleşimler yaptırıldı. Ancak komisyon çok uzun sürmedi.

Şehir plancıları olarak, o dönem İmar-İskan Bakanlığı kurulsun diye öneri yaptık. Bu öneriyi de o zaman TC Başbakanı olan Bülent Ecevit’e verdik. Ama hükümet görevden gitti. İmar-İskan Bakanlığı da kurulmadı. Bu kez göçmenlerin rehabilitasyonu, yerleştirmesi ön plana çıktı. Ve ‘her yere yerleştirilsin’ denildi ve yerleştirme bizim kontrolümüzden çıktı. O dönem Şehircilik Dairesi de kurulamadı onun yerine İskan ve Rehabilitasyon Dairesi kuruldu. Bu, ülkenin önemli kararlarından biri oldu. Bu dairenin kurulması belki yanlış değil ama planlama ve şehircilik olarak ülkesel fizik planına, imar planına dayalı bir planlı yerleşmeye ihtiyaç vardı. Ancak ansızın her yere yerleştirme kararı alındı. Türkiye’den ne kadar nüfus gelirse gelsin, bütün yerleri dolduralım anlayışı olduğu söylendi.  1978’de de Şehircilik Birimi İskan’a taşındı.

1989’a kadar İmar Yasası yoktu. Dolayısıyla ülkenin fiziki planı yapılabilirdi. Ama politik ve günlük kararlarla alındı.

İskeleliler örneğin güneyden gelip şimdiki yerine yerleşince çok haksızlığa uğradıklarını düşünmüşlerdi. Ama o günlerde buranın bir kıyı şehri olabileceğini öngörmüştük. Bugün bakın İskele bir kıyı şehri konumundadır. Bizim mesleğimizde en önemli konu yüzde 50-50’dir. Yüzde 50’si politikadır, yüzde 50’si tekniktir.

• Bugüne kadar siyasal boyut daha mı ağır bastı?
• Ahmet Savaş ÖREK:
Maalesef. Çok kısa bir süre, Annan Planı’na kadar siyasiler ile teknokratlar ve menfaat gruplarıyla, halk arasında bir denge gitti. Ama Annan Planı’ndan sonra bu denge bozuldu. İkincisi de İskan’ın sonlanması. Bu iki olayda yüzde 50-50 denge bozuldu. O konsensüs bitti.

1977’de İskan Topraklandırma Yasası sonra Sosyal Konut Yasası ve Eski Eserler Yasası çıktı. Bu 3 yasa bizim önümüze geçti.  Şehir Planlama Dairesi 1983’te kuruldu ama 1989’a kadar şehircilik mecburen İskan Topraklandırma Yasası’nın verdiği yetkileri, Anıtlar Yüksek Kurulu’nun verdiği yetkileri ve diğer mevcut yasaları kullanmak zorunda kaldı. Bu yasaları kullanarak ancak şehirlerimizi planladık ve kontrol edebildik, hazırlamış olduğumuz ama yasal olmayan planları uygulayabildik.  İmar Yasası çıkıncıya kadar, Girne, Lefkoşa, Mağusa ve Güzelyurt’ta İmar Planı hazırladık. Yasa yok. Anayasa’nın 159’ncu maddesi ve İskan Yasası’nın 4’e 1 maddesi  ile kamu yararına malların ayrılması konusunu gündeme aldık. Köylerimize, kamu yararına ayrılacak hastane, okul ve yeşil alan  gibi yerleri hazırladık. Bugün şehirlerdeki kamuya ayrılmış alanlar bizim yaptığımız çalışmalar sonucudur. İmar Yasası olmamasına rağmen İskan Yasası ve diğer ilgili yasaların verdiği yetkileri kullanarak bunu yaptık. Tüm bunları da Rum malları üzerine yaptık, çünkü dönemin siyasi erki Türk mallarına yapılmamasını istedi.  1989’a kadar Şehircilik Dairesi yasa olmamasına rağmen planlama konusunda çok adım attı.

Örneğin bütün kıyı şeritlerini Limni’den Karpaz’a kadar Mağusa Maraş’a kadar 4 ay dolaştık İskan Yasası altında kamu yararına ayırdık. Ama İmar Yasası’nın gecikmesi nelere sebep oldu? Mağusa İmar Planı çalışması yapıldı, yasa yok, ilan edemezsiniz. Fasıl 96 yollar binalar yasası sadece emirname çıkarıp turistik bölgeler dediğimiz bölgeler fasıl 96 altında yapılmıştır, İngiliz zamanında kalma. O bir mevcuttu ve ondan yararlandık. Notthingam Üniversitesi’nin yapmış olduğu ‘mavi-kahverengi-sarı’ bölgeleri biz otonom devlet döneminde yasal olmadan uyguladık. Yasallaştırmalarını da Fasıl 96 altında ilan ettik. Mevcut yasaları kullandık.

“Kıyılar işgal altındadır”


• Kıyı şeritleri şu an işgal altında değil mi?
• Ahmet Savaş ÖREK:
Anayasa’yı biliyorsunuz, kıyılar işgal altındadır. Ama bunun hikayesi Acapulco’ya dayanır. İlk mücadele Acapulco’da verildi.  Sahibi, UBP’nin İlçe Başkanı’ydı ve Limasol’dan gelen turizmciydi. 1980’li yıllar… Orası kendisine tahsis edilmek istendi. Bizim Şehircilik olarak görevimiz kamuya ayrılacak kısımları ayırmaktı. Yani sahil şeridi ve sahile giden yolu ayırmaktı. Bunu İskan Yasası’nın 141 maddesi altında ayırdıktan sonra geri kalanını vatandaşa verebilirdik. Ama o dönem bunu savunan bir tek ben kalmıştım. Bütün müdürler hepsi ‘karpuz yenilecek deniz kirletilecek’ kapalı olunsun denildi ve karar öyle çıktı ve arkası geldi.

Acapulco olayından sonra aramızda büyük kopma oldu, Turizm Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Tapu Dairesiyle… Yaptığımız çalışmada kıyılar tahsis dışı bırakılsın, kıyılar verilmesin diye yapmıştık. En azından amaç oydu. Ama ondan sonra bütün kıyılar belediye huduttu içinde olanlar politik olarak eşdeğercilere verildi.


• Neredeyse her hükümet döneminde emirnameler yapılır, bozulur, yenisi çıkarılır. Bu işin doğrusu nedir?
• Ahmet Savaş ÖREK:
1989’a gelinceye kadar bir İmar Yasası yoktu. İngiliz zamanından gelme Fasıl 96’nın altında hazırlanan ilk planlamalardı.  Neden yapıldı? Çünkü İmar Yasası yoktu. İmar Yasası farklı bir şeydir. İmar Yasası, kamu düzenini sağlayan yasasıdır. Kişilerin hak ve özgürlüklerini kısıtlayan bir yasadır. Kamu yararı için yapılandır. Herkes her istediğini yapma eğilimindedir ve onun için planlar yapılamadı.

• Neden emirnameler İmar Yasası’na alınmıştı?
• Ahmet Savaş ÖREK:
Bu emirnameler İngiliz zamanından kalmıştı. İmar Yasası’na bakarsanız Fasıl 96’nın altındaki şehircilikle ilgili maddeler hepsi iptal edildi. Bütün şehircilikle ilgili düzenleme ve yetkiler İmar Yasası’na geçti. Fasıl 96 Yollar Binalar Yasası ise binaların imalatıyla ilgili yani bacası, sağlamlığı nasıl olacak diye kaldı. Diğer maddeler hep iptal edildi ve Şehircilik Yasası’na konuldu.

Siz plan yapacağınızda ‘ben plan yapıyorum’ dersiniz yasaya göre. Ne olur? Spekülasyon olur. İmar planları olmadığı ve rantın kötüye kullanımını engellenmek amacıyla emirnameleri bıraktık. Bir nevi olağan üstü hal durumu vardı 89’da. Onun için o zaman teknik arkadaşlar, Meclisi de ikna ederek, emirnameleri bıraktık. Yasa halkın, merkez ve yerel yönetimin katılımını sağlayarak bir planlamayı önermektedir. En çağdaş yasalardan biridir İmar Yasası. Spekülasyonu önlemek için emirnameleri bıraktık. İkincisi ve en önemlisi planı yapabilmek için ön tedbir olarak düşünüldü yoksa esası değil. Esasında bir planlama şekli olarak emirnameler önerilmiş değildir. Zaten okursanız ‘olağan üstü bir hal varsa bir bölgede, gelişmeler çok hızlıysa, kontrol edilemeyecek duruma gelmişse, anormal bir gelişme varsa, o zaman sen emirnameyi çıkar ki tedbirini al ve ondan sonra otur, halkla birlikte, belediyelerle akıllı uslu planını yap’ der İmar Yasası. Ama yasayı kimse okumuyor. Mimarlar dahil. İmar Yasası değiştirilsin deniliyor. Sebep? Çünkü İmar planlarını da mimarlar kendileri yapmak ister onun için… 89’a kadar yasa geçemedi, çarpık kentleşme başladı, çıkar kavgaları başladı. 3 ay bir avlu kavgası için mahkemeye gittiğimi hatırlarım. Ben Müdür olarak 3 ay mahkemeye gittim. Ama seçimler öncesinde gittiler, adama başka yer verdiler ve çözdüler. Onun için bu hale geldik. Çünkü kanun tanımadık. Yaptığımız kanunlara saygı göstermedik. Ahmet’in külahını Mehmet’e verdik. Deniz bitince de mal kalmadı, Annan Planı’ndan sonra da ne kaldı? Kat yükseklikleri rantı!

• Girne’de söz konusu otelin kat izni 4 kat ve bugün ‘emirname’ tartışılıyor? Doğru mu bu noktada emirname yapılması?
• Ahmet Savaş ÖREK:
Gayrı yasal inşaat yapılmışsa… Otel yapacaksan kahverengi bölgede 4 kattır. Şimdi olay nedir? Ama adam kendine güveniyor, parayı verdi, yeri aldı. İnşaata başladı, ruhsatlara aykırı inşaat yaptı, kimse de bunu durduramıyor. Neden durduramıyor? Çünkü bizim arkamızda kimse durmadı. Yaptırım bildirimi gönderilemiyor. Nedir yaptırım bildirimi? Ki şehir planlamanın en güçlü olduğu tarafı budur ancak hiç uygulanamadı; Kaçak inşaata yaptırım bildirimi gönderdiğinde kamuya karşı işlenen kriminal suçtur.

• Neden uygulanmadı?
• Ahmet Savaş ÖREK:
Çünkü yapamadık. Dairede yazdığım yaptırım bildirimini yerine verecek adam bulamadık, o duruma geldik. Çevre Koruma Planı Girne’de halkın gözü önünde yapıldı. O dönem halk ‘bizim önümüze duvar çekilecek plan bölgesini genişletin’ dedi ve biz o zaman emirnameyi kullandık acil olarak.  Beyaz Emirnamesi’ni hazırlayıp, ilan ettik. Şimdi bu unutuldu halk şimdi ‘şehircilik bu işi yapamadı’ diyor ama yok öyle bir şey. Bir adamın elini ayağını tutarsan gidip bir şey yapabilir mi?

• Şehircilik tartışmalı otel ile ilgili en başından önlem alabilirdi o zaman?
• Ahmet Savaş ÖREK: Yüksek bir parayı yatırdı. 4 kat otel yapmak için mi? Şimdi böyle bir sorun yaşanıyor. Şehircilik Dairesi’nin elinde yetkileri var, belediyenin de yetkileri var. Ne yapması lazımdı? Şehircilik Dairesi, belediye ile anlaşıp; Yatırım bildirimi göndermesi lazımdı. Ama benim zamanım da dahil olmak üzere yok. 2 tane yazdım sanırım ama geri çekildik. Çünkü mahkeme, savcılık karşımıza çıktı.

Halkın katılımı biraz romantiktir. Çünkü halkın katılımı denen olay, ya karşı olanlar ya da taraf olanlar var. Halkın katılımı plan varsa olur. Bizde istesen de halkın katılımı yapılamaz, yapamadık. Birinci yaptığımızda tökezledik, Lefkoşa’da yaptığımızda da tepki gördük, Gönyeli’de dövülüyorduk. Çünkü halkın katılımı nasıl anlaşılıyor? Örneğin Emlakçılar 30 maddelik öneri verdi, bir diğer kuruluş, öteki de önerilerini verdi, bunları da dikkate alarak hazırlığımızı yaptık ama sadece kendi yazıklarının nerede var olduğuna bakarsa ve planın bütününü okumazsa ve diğerlerinin görüşlerine saygı duymazsa, toplu akıldan plan çıkacağı benimsenmezse halkın katılımı sağlanamaz.

• Bu otel işi nasıl çözülebilir peki?
• Ahmet Savaş ÖREK:
Rocks Otel örneğini inceleyin. O zamanda emirname vardı. Otele 4 kat izin verdik. Yasal olarak. Oraya mahsus da halkın katılımı yaptık. Ama durup da bütün emirnameyi değiştirmedik. Girne Koruma ve Çevre Planı’nı değiştirmedik.  Diğeri ise yine büyük tantanalar yaşanmıştı şimdiki Büyük Anadolu Otel ile ilgili… Hem kat yüksekliği sorunu vardı, hem orası okul yeriydi. Okul yeri olduğu için karşı çıktık. Okul yerini Maliye Bakanlığı sattı. O dönem beni görevden almak için emir verildi. Ama bir formül bulduk, uzlaşı sağladık. Bunları niçin anlattım, çünkü bu olay da emirname çıkarılmadan çözülebilir. Bir kıyıdan öteki kıyıya kadar olan insanları rahatsız etmenin alemi var mı?

Ben de gönderemedim yaptırım bildirimlerini, belediye başkanı ile anlaşılsaydı ve gidilse verilseydi belediye de mühürleseydi en azından bu duruma gelmezdi. Ondan sonra da çözüm yolları ortaya çıkabilirdi.

Şu an çözüm emirname değil. Belki de işin altında çok daha büyük projeler var. Ama bana göre İmar Yasası’na göre bu tutum uygun değil. Bir emirname 3’ncü kez kullanılmamalı. İmar Yasası altında yapmamız gereken İmar veya çevre planlaradır.

• Emirnameler belli bir dönemlerde, sorun oluştuğu zaman yapılıyor. Akılcı olan ve sürekli dillendirilen İmar Planı neden bir türlü yapılamıyor?
• Ahmet Savaş ÖREK:
İmar planını çıkarmak nereden bakarsanız 1 yıldır. Yatırımcı 6 ay bekler mi? Bir yatırımcının bir sorunu varsa ve Şehircilik Dairesi’nin yetkisi varsa bunun çözmenin daha akıllıca yolları olamaz mı?  Üstelik başlamış olan bir Girne İmar Planı var. Bu emirnameyi o planın içinde yine yapamazlar. Etik değildir. Emirname yapılmasına en çok Girne Belediye başkanın karşı çıkması lazımdır.

Bu haber toplam 5434 defa okunmuştur