1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. 'Hazine'nin değerini bilmiyoruz
Hazinenin değerini bilmiyoruz

'Hazine'nin değerini bilmiyoruz

Gökhan Şengör, Milli Arşiv’de 16 yıllık müdürlük görevinin ardından emeklilik başvurusunu yaptığı gün buranın nerden nereye geldiğini, neden hazine olduğunu anlattı ve “Daha iyi değerlendirin, hazinenin kıymetini bilin” dedi.

A+A-

Nezire GÜRKAN

Paha biçilemeyen altın yapraklı el yazmaları, 6-7 asırlık orijinal belgeleri, dünyada birkaç tane kalmış “nadir” statüsündeki asırlık kitapları, seriye sicilleri ve nüfus defterleri, gazete ve fotoğraf koleksiyonu, orijinal haritalar, Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu (KATAK) belgeleri, Türk Cemaat Meclisi (TCM) ve Bakanlar Kurulu kararları gibi tarihi, sosyal ve kültürel belgeleri bünyesinde barındıran Milli Arşiv hazine gibi. Kıbrıs Türkü’nün, adanın tümünün, insanlığın kültür ve tarih hazinelerinden…

Yangına, depreme, neme karşı özel önlemlerle korunan; özel güvenlik sistemi bulunan Girne’deki Milli Arşiv binası, aynı zamanda FKM; yani Felaket Kurtarma Merkezi. Merkez Bankası’nın, Maliye Bakanlığı’nın, Başbakanlık’ın v.s. yedeklemesi burada. Hedef, tüm birimlerin burada yedeğe alınması.

BİRİM OLARAK BAŞLADI, YASAYLA DAİRE OLDU, CUMHURBAŞKANLIĞI’NA BAĞLANDI

Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi, 1971’de Kültür, Spor ve Gençlik Dairesi’ne bağlı bir birim olarak kuruldu. Kampanyayla vatandaştan toplanan belge, gazete ve kitaplarla. İlk çalışma yeri de Cumhurbaşkanlığı binaları. Girne’de hastane yakınındaki şu anki binasına 1975’te taşındı.

Yasası 1990’da çıktı ve kültürle ilgili bakanlığa bağlı daire oldu. 1995’te Başbakanlık’a bağlandı, sonra tekrar eğitime. 2005’te tekrar Başbakanlık. Yasal değişiklikle 2008’de Cumhurbaşkanlığına bağlanması son durak oldu,  burada kaldı.

ÖZEL KORUNAKLI BİNA

1975’te taşındığı Girne’de, hastane yakınlarındaki bina da yeni eklemelerle geliştirildi. En son yaklaşık 4 yıl önce büyük bir yatırımla compact raflı, yangına ve depreme karşı korumalı, nem ayarlı, şifreli kartlarla girilebilen, kamera ile korunan, her bakımdan güvenlikli özel bir bina haline getirildi. Çünkü buradaki eserlerin çoğu, paha biçilmez değerde. Hatta tek sayfası altın değerinde eserler var. Bu güvenlik sistemi, başkentte herhangi bir felaket halinde devletin yedeklemesi için de iyi bir alt yapı oluşturdu.

SADECE 2 MÜDÜR… ŞENGÖR DE AYRILIYOR

Başlangıçta Kültür, Spor, Gençlik Dairesi sorumlusu Fikret Kürşat yönetiminde kurulan Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi’nde, alışılmışın aksine bugüne kadar iki müdür görev yaptı. Mustafa Haşim Altan’ın emekliliğinin ardından 2000’de bu göreve atanan Gökhan Şengör de şimdilerde emekli olmaya hazırlanıyor. 1966’da Bolu dağlarında şehit olan, adı Dereboyu’nda bir sokakta yaşayan Kıbrıslı Pilot Yüzbaşı Gültekin Şengör’ün oğlu Gökhan Şengör, yaş haddi gelmeden “bu kadar yeter” diyerek emeklilik hayatına hazırlanıyor.

ÜNİVERSİTELER VE AKADEMİSYENLER VAR AMA… KUYRUKLAR OLUŞMALIYDI…

Cumhuriyet Meclisi’nde kütüphane memuru ve amir olarak görev yapan, bir süre de mahkemelerde çalışan Gökhan Şengör, Milli Arşiv’de 16 yıllık müdürlük görevinin ardından emeklilik başvurusunu yaptığı gün buranın nerden nereye geldiğini, neden hazine olduğunu anlattı ve “Daha iyi değerlendirin, hazinenin kıymetini bilin” dedi.

Aslında Kıbrıslı Türk ve Rumlar, üniversitelerden akademisyen ve öğrenciler, araştırmacılar ve yabancılar arşivdeki gizli damgalılar dışında belge ve bilgilerden yararlanıyorlar. Röportajı yaptığımız gün Fransız genç de Kıbrıs’la ilgili doktora tezi için arşivdeydi. Ancak Şengör, talebin yeterli olmadığı görüşünde.

BİR YILDA 400 KİŞİ ÇOK AZ

“Ülkede bu kadar üniversite ve akademisyen, master ve doktora programları varken Milli Arşiv’de kuyruklar olmalıydı” diyor. Yeterince rağbet olmamasından, bilgi ve belgelerden yararlanılmamasından yakındı. Örneğin 2014 verilerine göre bir yılda ziyaretçi sayısı 400 civarında. Bunların çoğu da soy ağacı ve gazetelerden tarama için başvuranlar. “Oysa gazeteler belge değil, ikincil belge” diyor Şengör.

DERS VEREN HOCALAR, ARAŞTIRMA YOK

Akademisyenlerin yeterince başvurmamasında, üniversitelerin öğretim üyelerini ders veren hocalar olarak görmelerinin esas neden olduğu inancında. “Lisedeki gibi ders veren hoca olarak görürseniz araştırma olmaz. Araştırmaya gerek de olmaz, zaman da kalmaz” diyen Şengör, internet dünyasının, güvenilir veya güvenilmez her bilgiye internetten ulaşım imkanı olmasının da arşive ilginin az olmasında faktör olduğuna dikkat çekti.

Harid Fedai, Mustafa Gökçeoğlu gibi isimlere atıf yaparak, araştırmacıların bireysel zengin arşivleri olmasını da Milli Arşiv’e ilgisizlikte neden olarak dile getirdi.

RUMLAR DA BAŞVURUYOR

Şengör’ün tespitlerine göre, vatandaşın başvuruları ağırlıkla soyağacıyla ilgili. En fazla aranan ise gazeteler. “Oysa gazete belge değil, ikincil kaynak” diyor Şengör. Ancak esas belgeler, orijinal malzemeler vatandaştan çok araştırmacıların yararlanabileceği kaynaklar.

Rumlar da başvuruyor, özellikle tereke durumlarında. Çünkü eski bir çok mahkeme kararı burada…

NELER VAR NELER… EN ESKİ ESER 1309 TARİHLİ

Şengör’ün yerinde aktardığı bilgilere göre, Milli Arşiv’deki en eski parça 1309 tarihli. Paha biçilmez değerde bir el yazması, kuran yorumu.

Arşiv ağırlıklı olarak 1878’den itibaren. Osmanlı dönemine ait seriye sicilleri, nüfus ve tahrir defterleri…

Toplam 14 depoda 10 kilometre raf var. 5 kilometresi dolu… Raflar, yer tasarrufu için compact sistemde kurulmuş.

2 BİN EL YAZMASI, 1653 NADİR ESER

En değerli eserler el yazmaları, 2 bin civarında, 1700 cilt. Yaklaşık yarısı digital ortama aktarılmış ve aktarılmaya devam ediyor. Kuran, felsefe, büyü, fetva, mantık dahil her konuda el yazmaları.

Dünya savaşlarında yok olan, yeryüzünde bir kaç adet kalan “nadir” eserlerin sayısı ise 1653. “Binbir Gece Masalları”nın ilk baskısı, “Balonla Seyahat” bunlar arasında…

GAZETE KOLEKSİYONU 1800’LERDEN… MAHKEME KAYITLARI BURADA

Gazete koleksiyonu 1800’lü yıllardan. Türkçe, Rumca, İngilizce gazeteler. 1960’a kadar olanlar dijital/elektronik ortamda. Son 2 yılda gazeteleri günlük takibin zorlaşmasıyla, şimdilerde yeni bir server ile tüm gazeteleri doğrudan digital ortamda arşive almak için girişimler sürüyor.
1963’de Lefkoşa bölünürken Kuzey’de kalan mahkeme kayıtları da burada. Rumlar da özellikle bu nedenle, miras/tereke durumlarında buraya başvuruyorlar, avukatları aracılığıyla.

1976’dan beri oy pusulaları da Milli Arşiv’de. Önceleri ambar gibi buraya taşındı, ardından sadece örnekler alınıp ayrıştırma/tasnif yapıldı, gerisi imha edildi.

İstanbul’da Başbakanlık Osmanlık Arşivi’nde bulunan Kıbrıs’taki Osmanlı dönemine ait 10 bin adet belge ise, mikrofilmlerle geri alınmaya başladı.

TCM KARARLARI, RESMİ GAZETELER, BÜTÇELER…

Türk Ajansı-Kıbrıs’ın (TAK) internet üzerinden yayına başlamadan önceki bültenleri, TC Büyükelçilik basın özetleri, Bakanlar Kurulu karar ve önerileri, eski resmi gazeteler, bütçeler, kalkınma planları, DPÖ raporları, Türk Cemaat Meclisi kararları da Milli Arşiv’de arşivlenmiş.

Fotoğraf koleksiyonu, haritalar, filmler de var.

DEVLETİN VATANDAŞINA, VATANDAŞIN DEVLETİNE SORUMLULUK BELGELERİ

Milli Arşiv’in herkese açık olduğunu, gerektiği durumlarda görevli personelin de yardımcı olduğunu anlatan Şengör, web sayfası ve facebook adresinden de Milli Arşiv’e ulaşılabildiğini vurguladı.

Milli arşivlerin “devletin vatandaşına, vatandaşın devlete karşı sorumluluklarını gösteren belgeleri” barındırdığını anlatan Şengör, en sıradan mahkeme kararının bile sırasında çok değerli olabildiğini aktardı.

Emekliye çıkarken 1956-59 döneminde polislik yaptığını ispat edemeyen vatandaş, buraya başvurmuş ve dönemin mahkeme tutanaklarında bisikletliye yazdığı trafik cezasının altında isminin bulunmasıyla güçlü bir kanıt elde etmiş örneğin…

PAYLAŞIN…

Ve son söz… “Kitap, plak, kaset, film, kuran, belge, doküman dahil elindeki arşivi bağışlayanlar var. Zaman zaman satın aldığımız da oluyor. Ama bağışlar artmalı, güvensiz ortamda tutulan çok değerli eserler var. Bireysel koleksiyonlar çok. Bağışlayın, en önemlisi paylaşın. Çünkü bilgi paylaşıldıkça çoğalır. Kişi bilgi aradığı oranda elindeki bilgiyi paylaşmalı…”

TAK– Fotoğraflar: Hüseyin SAYIL

Bu haber toplam 3057 defa okunmuştur