1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Barış için Rumca öğreniyorum”
“Barış için Rumca öğreniyorum”

“Barış için Rumca öğreniyorum”

“Kapsamlı bir çözüm bulunur, masa başında bir anlaşmaya varılır veya varılmaz, bu adada iki farklı dil konuşulduğu gerçeğinden ve günlük hayatta birbirimizi anlamak bakımından bilmediğimiz diğer dili öğrenmemiz gerektiği gerçeğinden yola çıkıyoruz”

A+A-

2 Nisan’da 5. yaşını dolduracak olan Kanal Sim’den barış kültürüne katkı...

Ödül Aşık ÜLKER

   Kanal Sim ve Radyo Sim Genel Yayın Yönetmeni Sami Özuslu, 2 Nisan’da beşinci yılını dolduracak olan Kanal Sim’in barış kültürünü yayınlarının merkezine koyduğunu belirterek, Mayıs ayından itibaren Kanal Sim’de “Barış için Rumca Öğreniyorum” adlı bir dil eğitim programının başlayacağını müjdeledi.
 

  Özuslu, “Kapsamlı bir çözüm bulunur, masa başında bir anlaşmaya varılır veya varılmaz, bu adada iki farklı dil konuşulduğu gerçeğinden ve günlük hayatta birbirimizi anlamak bakımından bilmediğimiz diğer dili öğrenmemiz gerektiği gerçeğinden yola çıkıyoruz” dedi.

   “Barış için Rumca Öğreniyorum” projesini hayata geçirirken, sivil toplum örgütlerinin, sendikaların, partilerin ve tüm kesimlerin hem maddi hem de manevi desteğini beklediklerini söyleyen Sami Özuslu, “Bu evrensel projeye katkı koymak isteyen herkesi yanımızda durmaya, bize destek vermeye davet ediyorum. Bu bir ilk olacak ve bu ilki hep birlikte başaralım istiyorum” diye konuştu.

   Özuslu, Kuzey Kıbrıs’ta medyanın içinde bulunduğu durumu da değerlendirerek, devletin Türkiye kanalları ve Türkiye medyasına karşı oluşan haksız rekabette kendi medyasını korumaktan aciz olduğunu da söyledi. Sami Özuslu, “Spor, kültür ve medya alanlarında acizlik içinde olan devleti bir an önce kendi kurumlarına ve kendi sektörlerine sahip çıkmaya çağırıyorum zira bu gidişle kurda kuşa yem olunacak” dedi.

“Gururlu bir 5 yılı geride bıraktık”

• Soru: Kanal Sim 5 yaşında... Bu süre zarfında neler yaşandı?
• Özuslu:
Kanal Sim 2 Nisan 2009’da ilk deneme yayını yaparak yayıncılık hayatına başladı. Yenidüzen ve Sim Radyo’nun ardından üçüncü kardeş olarak United Medya Grubu’na katıldı. United Medya ülkemizde yayıncılık alanında medya grubu olarak yayınlarını sürdüren 1-2 medya grubundan biri haline geldi. Radyosu, telvizyonu, gazetesi, internet paketi, cep telefonlarına dönük mesaj servisi, internet yayıncılığı ve yeni açılımlarıyla United Medya ülkemizde demokrasi, insan hakları, barış mücadelesi, emek mücadelesi ve ülkemizin çağdaşlaşma, hukuk devleti olma gibi önemli açılımlarına destek vermek üzere yoluna devam ediyor.

   Televizyon kurulurken çok sıkıntılı dönemler yaşadık. Halen bu sıkıntılı dönemlerin tamamen bittiğini söylemek mümkün değil. Ancak Kanal Sim’in geçen 5 yıl içinde geldiği nokta hem yayıncılık, hem de finansal açıdan geçmişe göre çok iyi bir noktadır. Ancak ülkemizde yayıncılığın yaşamakta olduğu genel sıkıntılardan Kanal Sim de hep nasibini alıyor. Medyamızın yaşadığı sıkıntılar büyük oranda haksız rekebate dayanıyor. Tüm bunlardan nasibini almakla birlikte Kanal Sim ilkelerinden taviz vermeksizin, kollektif bir yayıncılık anlayışıyla, herkesin hem çalışan hem de aynı zamanda yönetici olduğu bir aile gibi bir yapı ile devam ediyor. Bir taraftan siyasal tarafı var, diğer taraftan özerk tarafı ağır basan bir yapı. Dolayısıyla biz böyle bir yapıyı başarabildiğimiz için, izleyicisiyle, yöneticisiyle, hissedarıyla, çalışanıyla bir bütün olarak halkımıza doğruları, gerçekleri en hızlı biçimde yansıtabildiğimiz için mutluyuz. Gururlu bir 5 yılı geride bıraktık. Farklı dönemlerde farklı arkadaşlarımız Kanal Sim’e katkı koydu. Bazı arkadaşlarımız şu anda bizimle değiller ama gittikleri, şu anda çalıştıkları yerde de yüreklerinin bizimle birlikte olduğunu biliyoruz, sık sık da görüşüyoruz. 5 yıllık geçmişte Kanal Sim’in her aşamasında destek verenlere de teşekkür ederim. 

“Bu gidişle kurda kuşa yem olunacak”

• Soru: Bazı sıkıntıların devam ettiğinden bahsettiniz. Genel anlamda medyanın içinde bulunduğu sıkıntılar nelerdir?
• Özuslu:
Kuzey Kıbrıs medyasının yaşadığı sorunun ana kökeninde Türkçe dilde yayın yapıyor olması yatar. Çünkü yanıbaşımızdaki Türkiye çok güçlü, çoğunluğu çok büyük holdinglerin yan kuruluşu olarak yayıncılık yapan gazeteler, televizyonlar, dergiler, internet siteleri ile bizim hayatımızın bir parçası, gerek prodüksiyon kaliteleriyle, gerek sayfa sayılarıyla, gerekse ekonomik rekabet güçleriyle her türlü imkanı kullanarak buraya yayınlarını yapıyorlar. Bu yayınları yaparken reklam yayınlarını da yapıyorlar. Burada tüketilen ürünlerin de reklam yayınları yapıldığı için ülkemizdeki üreticiyi, esnafı, sanayiciyi, çiftçiyi ve tarımla uğraşan sektörleri çok ciddi biçimde haksız rekabete uğratıyor ve bununla birlikte medyamızı da tabi... Dünyanın her ülkesinde sponsorluk ve reklamlarla, destekle ayakta kalan bazı alanlar vardır. Eğitim, spor, kültür ve medya bunlardandır. Bu konuda ben yıllardır yazıyor, çiziyor, söylüyorum. Aynı şekilde Televizyonlar Birliği, Gazeteciler Birliği çatısı altında da bunun mücadelesini veriyoruz. Devletimiz, bu konuda ne yazık ki Türkiye kanalları ve Türkiye medyasına karşı oluşan haksız rekabette kendi medyasını koruyamayacak bir acz içindedir. Spor, kültür ve medya alanlarında acizlik içinde olan devleti bir an önce kendi kurumlarına ve kendi sektörlerine sahip çıkmaya çağırıyorum zira bu gidişle kurda kuşa yem olunacak. Medya, spor kulüpleri, spor federasyonları ve kültür sahiplenilmesi ve sponsorlukla teşvik edilmesi gereken alanlardır. O yüzden sponsorluğu ve reklamı siz desteklemezseniz bu alanlar kurda kuşa yem olur. Bunun ne anlama geldiğini isteyenlere çok detaylı biçimde anlatırım, özellikle de hükümet edenlere...

• Soru: Kanal Sim’in medya sektörüne ve topluma ne gibi katkıları oldu?
• Özuslu:
Kıbrıs Türk toplumu çok baskıcı dönemler yaşadı. Henüz tam açık, şeffaf, herşeyin hesap verebilir bir noktaya gelebildiğini söylemek de mümkün değil. Medya demokrasilerin içinde dördüncü kuvvet gibidir ancak medyanın da dördüncü kuvvet olabilmesi için güçlü olabilmesi gerekir. Mülkiyet yapısı bakımından özerk ve özgür insanların mesleği olan gazetecilik mesleğinin icra edilmesi için mutlaka o özerk ve bağımsız tarafının korunması lazım. Yoksa güçlü, çok büyük medya kuruluşları eğer başka sektörlerde çıkarı olan holdinglerin, büyük şirketlerin yan kuruluşu gibiyse o zaman demokrasiye ve topluma değil, kime hizmet edeceği anlaşılırdır. Ülkemizde çok büyük sermaye gruplarının medyasından söz etmek şu an itibarıyle mümkün değil, çok doğru olmaz. Ama ülkemizde de medyayı etkileyen başka unsurlar var, başka türlü bağımlılıklar, kirlilikler var. Bir taraftan gazete, televizyon, radyo, internet sitesi sayısı artarken diğer taraftan da toplam kalitenin aşağıya düştüğünü görüyoruz ve üzülüyoruz. Tüm bunların içinde hem düzgün iş yapmak, gazeteciliği, televizyonculuğu doğru düzgün yapmak, hem de ayakta durmak çok zorlaşıyor. Çünkü toplumun gazeteciye ve yayın kuruluşlarına olan güveni bu tür olaylarla sarsılıyor.

“Barış kültürünü yayınlarımızın merkezine koyuyoruz”

   Gerek Medya Etik Kurulu’nun oluşumunu, gerekse bu konuda vatandaşı medyaya karşı koruyan yasal düzenlemeleri çok önemsiyorum. Çünkü bir taraftan basın  özgürlüğünü konuşuyoruz ama diğer taraftan çok büyük bir güç olan medyaya karşı bireyler güçsüz ve korumasız. Dolayısıyla vatandaşın, özellikle çocukların, engellilerin, reşit olmayanların, hastaların, mutlaka dünyada geçerli olan insan hakları çerçevesinde medyanın hışmından korunabilmesi gerekmektedir. Bu basın özgürlüğünü kısıtlamak değil aksine özgürlüklerin başkalarının haklarına saygı gösterilmesi prensibiyle alakalı birşeydir. Biz tüm bunlara global olarak prensiplerimizde yer veriyoruz ve etik bizim için çok önemli. Personelimiz etikle ilgili çok duyarlı ve zaman zaman hizmet içi eğitimler de yapıyoruz. Haklar, hukuk devleti gibi kavramlarda kırmızı çizgilerimiz var. Her bağıranın haklı olmadığı gerçeğini, her konuşanın bir karşıt görüşü olduğunu bilerek yayıncılık yapıyoruz. Bizim ilk günden beri kullandığımız “çok taraflılık” sloganı zaten buradan geliyor. Sadece bunu yansıtmıyor tabi, bir taraftan da ikiye bölünmüş bir adanın sadece her iki tarafını değil, aynı zamanda küçük grupların, gerek etnik, gerek dini, gerek toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından farklı kesimlerin görüşlerini, duruşlarını, yaşantılarını yansıtmaya dönük bir çok taraflılık... Barış kültürünü, insana saygıyı yayınlarımızın merkezine koyuyoruz. Tüm bunlar demokrasi kavramının aslında özünü oluşturuyor. İnsan hakları olmadan, hukuk devleti olmadan, basın özgürlüğü olmadan demokrasiden bahsetmek yarı buçuk bir tanımlama olabilir. Tüm bunlarla ilgili hem kendi kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz, hem de yayınlarımızla herkese hitap etmeye çalışıyoruz. Bu dönemde, yani 5. yılın sonunda da bugüne kadar yaptığımızın da ötesinde, Kıbrıs’ta hem barış kültürünün oluşmasına, hem de kalıcı barışa giden yolda medyaya düşen rol nasıl oynanırı göstermek açısından yeni projelerimiz var.

“Bu ilki hep birlikte başaralım”

• Soru: Nedir bu projeler?
• Özuslu:
Yakın gelecekte en büyük sürprizimiz bir dil eğitimi programı olacak ama İngilizce değil, Rumca eğitimi olacak. Kapsamlı bir çözüm bulunur, masa başında bir anlaşmaya varılır veya varılmaz, bu adada iki farklı dil konuşulduğu gerçeğinden ve günlük hayatta birbirimizi anlamak bakımından bilmediğimiz diğer dili öğrenmemiz gerektiği gerçeğinden yola çıkıyoruz. Eğitim Şurası’nda Yunanca’nın Kuzey’deki okullarda okutulması, Türkçe’nin de Güney’deki okullarda okutulması yönünde tavsiye kararları alındı. Bu konu tartışıldı. Aslında bizim projemiz daha önce başlayan ve gelişen bir projeydi. Okullarda, yani Kıbrıslı Türk çocukların Yunanca’yı, Kıbrıslı Rum çocukların da Türkçe’yi öğrenebilmesi bu ülkede çok önemli bir adım, geleceğe yatırım olacaktır. Bu aynı dili konuşalım ve birbirimizle anlaşalımdan öteye aynı dili konuşalım, belki birlikte sanat yapalım, ticaret yapalım, birbirimizi anlayalım, spor yapalım demek. Bunlar ihtiyaçlardır. Şu anda İngilizce ortak bir dil gibidir ancak diğer toplumun dilini en azından kendimizi ifade edebilecek kadar bilmek son derece önemlidir. 2003 sonrasında sınırlardaki geçişlerin başlamasıyla birlikte bu tür kurslar hem Güney’de, hem de Kuzey’de düzenlendi. Kimi Rumlar İstanbul’a gidip dilin merkezinden Türkçe’yi öğrenmeye çalışıyorlar. Özel ders alanlar var, kurslar var. Biz buna medya yoluyla, televizyoın ve radyomuz yoluyla katkıda bulunmak istiyoruz. Yunan dili ve Edebiyatı uzmanı bir eğitimciyle birlikte bir proje hazırladık. Projenin hazırlıkları sürüyor, yakında demo çekimleri ve ardından da yayın için çekimler olacak. Mayıs ayından itibaren “Barış için Rumca Öğreniyorum” sloganıyla projeye başlamayı planlıyoruz. Biz “Barış için Rumca Öğreniyorum” projesini hayata geçirirken, sivil toplum örgütlerinin, sendikaların, partilerin ve tüm kesimlerin de buna destek olmasını arzuluyoruz. Bu konuda geçen hafta itibarıyla çok sayıda kuruluşa yazı gönderip, projeyi anlattım. Hem maddi, hem de manevi destek beklediğimizi ilettim. Bu, bir toplumun en kritik aşamalarından biri olabilecek kadar potansiyel taşıyan bir durum. Eğer biz, bazı kesimlerin hoşuna gitmeyecek ve tepki gösterecekler diye doğruları ve hayatın gerçeğiyle örtüşen ihtiyaçları karşılamaya dönük adımlar atmazsak, elbette hayat devam edecektir ama böyle cesaretle davranarak toplumların önünün açılabileceğine inanıyorum. Bugüne kadar United Medya Grubu olarak her anlamda hep rüzgarın üzerine doğru yürüdük, bundan sonra da rüzgarın üzerine üzerine yelken açmaya devam edeceğiz. “Barış için Rumca Öğreniyorum” adlı televizyondaki dil kursunun gerek Güney Kıbrıs’a, gerekse çatışmalı farklı anadile mensup toplumlara ışık olabilecek kadar evrensel bir proje olabileceğine inanıyorum. Bu evrensel projeye katkı koymak isteyen herkesi yanımızda durmaya, bize destek vermeye davet ediyorum. Bu bir ilk olacak ve bu ilki hep birlikte başaralım istiyorum.

 

 

(Fotoğraflar: Tanju KONURALP)

Bu haber toplam 4195 defa okunmuştur