1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Nüfus, Vatandaşlık ve İnsan Haklarının İhlali
Nüfus, Vatandaşlık ve İnsan Haklarının İhlali

Nüfus, Vatandaşlık ve İnsan Haklarının İhlali

İlker Kılıç, Londra'dan YENİDÜZEN için yazdı...

A+A-

İlker Kılıç

Hiçbir kimse vatandaşı olduğu ülkeden atılamaz ve hiçbir kimse vatandaşı olduğu ülkeye girmekten mahrum edilemez.  Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi, Protokol 4, Madde 3.                                                                    

“Türk Tarafı” 2008 yılından bu yana nüfus ve vatandaşlık konusunda  “Tüm KKTC vatandaşları Federal Cumhuriyetin vatandaşı olacaktır” talebiyle siyaset yürütmektedir. İlk bakışta ‘Türk Tarafı’nın ‘Rum Tarafı’ na karşı bir zaferi gibi algılanan bu siyaset sonunda barışçı bir çözümün önüne engeller çıkartabilecek olumsuzlukları içinde taşımaktadır.
Çözümsüzlük çözümdür taraftarları için her türlü engel mubahtır. Barış umuduyla çözüm bekleyenler için ise bu siyasetin getirebileceği olumsuzlukları üç ana başlıkta sıralayabiliriz.

(1) Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan Kıbrıslı Türklerin hem kendi oluşturucu devleti içerisinde hem de federal cumhuriyette cılız bir azınlık konumuna düşürülecek olması,

(2) Federal cumhuriyette ortaklığın, 11 şubat 2014 ortak bildirisinde öngörüldüğü gibi Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumlar arasında değil Kıbrıslı Rumlarla çoğunluğu Türkiyeli bir toplumla yapılacak olması ve

(3) Nüfus sınırlandırılması sonucu onbinlerce Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı Kıbrıslı Türkün (ve de Kıbrıslı Rumun) vatandaşlıktan atılacak olmaları. Bu üç alanda beliren olumsuzluklar İnsan Hakları ihlallerine yol açtıkları hasebiyle kabul görmeleri mümkün değildir.

’Çözümsüzlük çözümdür’ veya  ‘Çözüm olsun da nasıl olursa olsun’ düşüncesiyle barışık olmayan bu yazıda, yapılan açıklamaların, verilen bilgilerin ve üzerinde anlaşıldığı ima edilen nüfus ve vatandaşlık hususlarının  Avrupa İnsan Hakları ihlaline yol açtığı gösterilecek ve neden ‘Tüm KKTC vatandaşları Federal Cumhuriyetin vatandaşı olacaktır’  siyasetinin izlenmesiyle değil  ‘Tüm Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşları ve vatandaş olma hakkına sahip olanlar Federal Cumhuriyetin de vatandaşı olarak kalacaklar’  siyasetinin izlenmesiyle insan haklarının korunabileceğine vurgu yapılacak .

RAKAMLAR

Üç ana konuya geçmeden nüfus ve vatandaşlık rakamlarına göz atmakta yarar var. Basına yansıdığı kadarıyla Federal Kıbrıs’ta de-jour nüfus ve vatandaş sayısı 1,022,000 olarak saptanmış. Kıbrıs Rum oluşturucu devletinde 802,000 (78.5%), Kıbrıs Türk oluşturucu devletinde ise 220,000 (21.5%).

Doğal nüfus artışı ve toplumlararası oranlar hesaba katıldığında verilen rakamlar ve yüzdelikler 1961 de yapılan resmi nüfus sayımı ve oranlarıyla aşa-yukarı uyum içerisinde görülüyor. 1963 den bu yana Kıbrıs Sorunu yaşanmamış olsaydı nüfus yapımız böyle olacaktı deniliyor bir anlamda. Güvenilirlik derecesi sorgulansa da her iki tarafta verilen istatistik bilgiler bugün adada 650,000 civarında Kıbrıslı Rum, 100,000 civarında da Kıbrıslı Türk yaşadığına işaret etmektedir. Konumuzun ilgi alanına giren  husus 120,000 civarında Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşı olan Kıbrıslı Türkün yurt dışında yaşamakta olduğu ve adadaki 100,000 civarındaki Kıbrıslı Türk’ün Federal Cumhuriyette nüfus oranının yüzde 21.5 den yüzde 10’un altına düşmüş olacağıdır. Diğer bir husus da azalan Kıbrıslı Türk nüfusun kaybının KKTC vatandaşlığı içerisinde Türkiyeden nüfus aktarımıyla  telafi edilmiş olmasıdır. 2015 toplam seçmen sayısı bazında yapılan hesaplamalar KKTC vatandaş sayısının yaklaşık 265,000 olarak gösteriyor.  Dolayısıyla KKTC vatandaşlarının 100,000’i (37.7%) ayni zamanda Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı, 165,000’i de  (62.3%) ayni zamanda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.

(1) ‘Tüm KKTC vatandaşları Federal Cumhuriyetin vatandaşı olacak’ siyaseti sonucu Kıbrıslı Türklerin hem kendi oluşturucu devletleri icerisinde hem de Federal Devlet nezdinde azınlık konuma düşürülecek olmasıdır. Kıbrıslı Türkler KKTC vatandaş sayısı içerisinde 37.7%,  olası federal bir devlette ise 10% un altındadır. Halbuki 11 Şubat 2014 ortak beyannamesi ( paragraf 3 ) egemenliğin Kıbrıslı Türk  ve Kıbrıslı Rum yurttaşlardan  kaynaklanacağını söylemektedir.  Ortak bildiri  Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum yurttaşlara atıfta bulunurken herhalde  Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlarından başka vatandaşları kasdetmiş olamaz. KKTC vatandaşlarının tümünün federal cumhuriyetin oluşumunda irade kullandığı durumda Kıbrıslı Türklerin iradesine müdahale edilmiş olacak ve toplum ayırımcılığa maruz kalacaktır. Bu durum AIHK Madde 14 altında insan hakları ihlaline yol açma potansiyeline sahiptir. 

‘2015  Cumhurbaşkanlığı seçmen kütüğünde 176980  kayıtlı seçmen vardı.  Avrupa ülkelerinde seçmen sayısı ortalama toplam nüfusun üçte ikisi kadardır.  Bu bazda KKTC vatandaş toplam sayısı 265,000  civarında  görülüyor . Bu durumda tüm KKTC vatandaşlarının Federal Kıbrıs  vatandaşı olacağı iddiası aritmetik olarak mümkün değildir çünkü 220,000 sınırlaması ile 45,000  kadar  KKTC vatandaşı Federal Kıbrıs vatandaşı olamayacaklar.  Böyle bir olasılık kaçınılmaz olarak ya Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olanlar ile olmayanlar arasında, ya da  Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmayanların kendi  aralarında  tercih yapılmasını dolayısıyla KKTC vatandaşları arasında ayırımcılığı getirecektir. AYIRIMCILIK  (Discrimination) da insan haklarına aykırıdır (AIHK-Madde 14)

(2) Kıbrısın hem Kıbrıslı Türklerin hem de Kıbrıslı Rumların yurdu olduğu müzakere masasinda da varılan ortak bir anlayıştır. Bu nedenle masada ulaşıldığı iddia edilen görüşbirliği her iki toplum açısından da değerlendirilmelidir. Kıbrıslı Rumların, çoğunluğu ayni zamanda Türkiye vatandaşı olan bir  toplumla federal bir ortaklık kurmayı  kabul edeceği veya kabul etmesi gerektiği varsayımı  iyimserliğin ötesinde çok saf bir beklenti olabilir.   Bu noktada, her iki toplumda konu tartıştırılmadan, kamu yoklaması yapılmadan, nabızlar ölçülmeden ‘Tüm KKTC vatandaşları Federal Devletin vatandaşı olacaktır’ siyaseti hem bir anlaşma hem de sadece Kıbrıslı Türklerin değil Kıbrıslı Rumların da insan hakları açısından ciddi riskler taşımaktadır. 

(3) En önemlisi, nüfus sayısında yapılan sınırlamalar nezdinde  ‘tüm KKTC vatandaşları Federal Kıbrıs vatandaşı olacak’  siyasetinin gerçekleşebilmesi ancak şu anda Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan veya olma hakkına sahip olan 120,000 kadar Kıbrıslı Türkün  vatandaşlıktan çıkartılmaları ve onların yerine eş sayıda TC kökenli KKTC vatandaşlarının Federal Kıbrıs vatandaşı yapılmaları ile mümkün olabilir. Bu TRAMPA SİYASETİ vatandaşlıktan ihracı içerdiği mealde Avrupa İnsan Haklarına aykırıdır ve kabul edilemez. Protokol 4, Madde 3 altında Avrupa Insan Hakları Beyannamesi yurttaşların vatandaşlıktan atılmalarını yasaklamakta ve ‘ Hiçbir kimse vatandaşı olduğu ülkeden atılamaz ve hiçbir kimse vatandaşı olduğu ülkeye girmekten mahrum edilemez’ diyor. Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa İnsan Hakları Konvensiyonuna imza atmış bir devlet olması hasebiyle insan haklarının gözetilmesi ve uygulanmasıyla da mükelleftir. Olası bir çözümde Federal Cumhuriyet de ayni sorumluluğu ve yükümlülüğü taşıyacaktır.

Kökeni ne olursa olsun, KKTC vatandaşlarının olası bir anlaşma sonucu Federal Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmalarının insan hakları açısından bir  engeli yoktur. Ancak Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan Kıbrıslı Türklerin kendi rızaları dışında vatandaşlıktan atılacak olmaları Avrupa İnsan Hakları, altında yasaklanmıştır.  Dolayısıyla Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmayan ama olmaya hak kazanan KKTC vatandaşları Federal Cumhuriyet vatandaşı yapılacaksa bu bir TRAMPA SİYASETİ olarak değil Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan tüm  (220,000) Kıbrıslı Türke ilaveten yapılabilmelidir.

KARŞI ARGÜMANLAR

Bu noktada karşı olası argümanların kaale alınmasında yarar var.  Yurt dışında yaşayan Kıbrıslılara karşı ilk arguman ‘ ayrılmasaydınız’ bazında olanıdır. Özellikle 1974 den sonra Kıbrıslı Türklerin adadan topluca (Exodus) ayrıldıkları ve boşalan nüfusun doldurulması için Türkiyeden nüfus aktarımının yapılmak zorunlu kılındığı ve bu anlamda TRAMPA SİYASETİNİN ayrılanların insan haklarını ihlal etmiş olmayacağıdır. Bunun karşıt argümanı ise ayrılanların kendi rızalarıyla ayrılmadıkları, göç’ün ana sebebinin önce kuzeyle güney arasında nüfus mubadelesi arkasından da orantısız sayıda Türkiyeden Kıbrıs’a nüfus aktarımı olduğudur. Her iki argümanda  haklılık payı olsa da insan hakları açısından geçerli olan yurt dışındaki Kıbrıslı Türklerin (ve de Kıbrıslı Rumların) Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlıklarını veya vatandaşlık haklarını korumakta olduklarıdır, çünkü sözkonusu Insan Hakları vatandaş olmaktan kaynaklanıyor.

İkinci bir argüman ise uzun yıllar yurt dışında yaşayan ve yaşadığı ülkenin vatandaşlığını alan ve Kıbrıs ile bir alış verişi olmayan ‘eski Kıbrıslıların’ yeni bir anlaşma ile oluşturulacak yeni federal devlete vatandaş yapılmamalarının Insan Haklarını ihlal etmeyeceğidir. Bu argümanın geçerli olabilmesi herhalde 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlıklarının tümünün iptal edilmesi ve Federal Kıbrıs vatandaşlıklarının ‘sil baştan’ bir yaklaşımla verilmesine bağlıdır. Bu yaklaşım Federal Cumhuriyetin 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin devamı üzerine mi yoksa yıkımı üzerine mi kurulacağı tartışmasını tekrar gündeme taşıyacaktır. Şu andaki anlayış Federal Cumhuriyetin 1960 Cumhuriyetinin değişerek devamı üzerine kurulacağıdır. Bunun aksi ne BM ne Garantörler ne de görüşmeciler tarafından ileri sürülmüş değildir.

Üçüncü bir argüman ise 2004 referandumunda tüm KKTC vatandaşlarının oy kullanmış olmaları hasebince egemenlik haklarının doğduğu ve yeni bir Federal Cumhuriyetin vatandaşı olmaya hak kazandıklarıdır. Bu arguman,  yazının konusu dışında birçok başka soruyu da beraberinde getirmesine rağmen,  mevcut Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlarının vatandaşlıktan atılmalarını gerektirmediği gibi Trampa Siyasetini de meşrulaştırmaz ve insan hakları ihlalleri konusunda bir değişikliğe yol açmaz.

SONUÇ


Gerek Birleşmiş Milletler gerekse müzakerelerin temelini teşkil eden 11 Şubat 2014 yol haritası adil, birleştirici ve barışçı bir çözüm için istatükonun yıkılmasını öngörüyor. Kök salmış istatüko üzerine bir anlaşma yapılmasını değil. Bunun ana nedenlerinden birtanesi de Kıbrısta istatükonun insan haklari ihlalleri ile haşır neşir  olmasındandır.  Nüfus sınırlandırılması temelinde ‘Tüm KKTC vatandaşları Federal Cumhuriyetin vatandaşı olacak’ siyasetiyle mevcut fiili durumun ve istatükonun meşru kılınması talep edilmektedir. Bu talep insan hakları ihlallerini de beraberinde taşımaktadır.

Her bir maddesiyle, hümanistlerin, barıştan yana olanların ve sosyalistlerin değerler demetinin göbeğinde olan İnsan Hakları çözüm vaad eden bir referandumda dahi taviz verilecek bir ilke değildir.

( İlker KILIÇ, 14.07.2016, Londra )

Bu haber toplam 10087 defa okunmuştur