1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “Kızıma 15 yıl ömür biçtiler, şimdi 14 yaşında…”
“Kızıma 15 yıl ömür biçtiler, şimdi 14 yaşında…”

“Kızıma 15 yıl ömür biçtiler, şimdi 14 yaşında…”

Yıllardır kızı için mücadele eden bir anne, Hanife Zengin…

A+A-

 

“Kızıma 15 yıl ömür biçtiler,
şimdi 14 yaşında…”


- 14 yıl önce dünyaya getirdiği kızı Hazal’ın 3 aylıkken soğuk havale geçirmesiyle tüm dünyası darmadağın olur. Lefkoşa Devlet Hastanesi’nde bir doktorun Küçük Hazal’ın nörolojik sorun olduğu gerekçesiyle verdiği bir ilaç, o minik bedeni hayata daha başlamadan yatağa bağlar. Yanlış dozda ilaç, geç kalınmışlık ve beyin fonksiyonları bebeğin zarar görmesine neden olur. Çaresiz anne, kızının yeniden normal yaşama dönmesi için Kıbrıs ve Türkiye hastaneleri arasında mekik dokur...

- Hangi kapıyı çaldıysa ‘geç kalınmışlık’ yüzüne vuruldu Hanife Zengin’in. GATA Hastanesi’nde kızına ‘15 yıl ömür’ biçilir. Hazal şuanda 14 yaşında ve annesi ne kadar güçlü dursa da korkuyor…
“Kızım iyi olsaydı da çadırda bile yaşamaya razıydım. Yine konuşmasaydı da ayakta olabilseydi. Bunları anlatamam, yaşayan bilir sadece…”

- “İlk zamanlar psikolojim bozuldu. 3 gün yemek yemedim, sütüm çekildi. . Doktor hatası bir aileyi ne hale getirdi. Psikolojik destek amaçlı bir çocuk yapmamı söylediler ama yapamazdım.  Çünkü her gün kızım öldü mü diye bakıyordum. Yıllar geçtikçe alıştım. Normal çocuktan farkı yok benim için Hazal’ın. Ben kızımı hiç engelli olarak görmedim. Bir bebek gibi bakıyorum. Yemeğini yediriyorum, altını değiştiriyorum. Nöbet geçirdiği sıralarda ilaçlarını içiriyorum.”

- “Hiç isyan etmedim. Çaresizliğin ne olduğunu biliyorum. Bana bir ödül olarak verildiğini düşünüyorum. Ben hep dua ediyorum. Allah’ım benden sonraya bırakma. Benden önce al ki kimseye kalmasın. Çocuğuma 15 yıl yaşayacak dediler ama düşünmek bile istemiyorum. Nefes alsın yanımda kalsın…”


Didem MENTEŞ
Küçücük bir can dünyaya getirmek için ne zorluklar yaşar bir anne... O, minik elleri avuçlarına almak için aylarca bekler… O minik beden dünyaya geldiği zaman ‘o an’ anneden mutlusu yoktur. Ama bir gün gelir, öyle bir hata yapılır ki artık dönüşü olmaz. Çünkü bu hata güven duymayı beklediğiniz bir doktor tarafından olur. Doktorun koyduğu yanlış bir teşhis, yanlış bilgilendirme, hayat verdiğiniz canınızı hayattan koparır. Hem anneyi hem de o minik canı tarifi mümkün olmayan zor bir yaşama mahkum eder…

15 yıl ömür biçilen bir yaşam…
Hanife Zengin… 14 yıl önce dünyaya getirdiği kızı Hazal’ın 3 aylıkken soğuk havale geçirmesiyle tüm dünyası darmadağın olur. Lefkoşa Devlet Hastanesi’nde bir doktorun Küçük Hazal’ın nörolojik sorun olduğu gerekçesiyle verdiği bir ilaç, o minik bedeni hayata daha başlamadan yatağa bağlar. Yanlış dozda ilaç, geç kalınmışlık ve beyin fonksiyonları bebeğin zarar görmesine neden olur. Çaresiz anne, kızının yeniden normal yaşama dönmesi için Kıbrıs ve Türkiye hastaneleri arasında mekik dokur. Hangi kapıyı çaldıysa ‘geç kalınmışlık’’ yüzüne vurulur, kızına ‘15 yıl ömür’ biçilir ama umudunu asla yitirmez. “Yeter ki kızım nefes alsın” der Hanife Zengin...

Bir annenin mücadelesi…
Hanife Zengin, kızının normal bir yaşam sürmesini sağlayamasa da engelleri aşmak için büyük mücadele veriyor. Engelli ailelere küçük yardımlar, doktor ve ilaç yardımı, engelliler için bir yaşam alanı istiyor. Ne yazık ki çocuğunun kendisinden sonra ölmesinden korkan bir anne kendisi... Çünkü ona başkasının iyi bakabileceğine inanmıyor, korkuyor… Hanife Zengin, yaşadığı acı dolu günler ibret olacak ve ders alacak türden. Bir annenin çaresiz çırpınışları, maddi ve manevi zorlukları ve bitmeyen umudunu YENİDÜZEN ile paylaştı… 

“Zaten öldürdünüz çocuğu”

“1992 yılında eşimle evlendikten sonra Kıbrıs’a geldik. İki oğlumdan sonra 5 Kasım 2002’de kızım Hazal’ı dünyaya getirdim. Hazal doğduğunda hiçbir şeyi yoktu, normal bir bebekti. Bir gün soğuk havale geçirdi. Ben doktoru Halil Hızal’a götürdüm. Çocuğun soğuk havale geçirdiğini ve hastaneye götürmemi söyledi. Hastaneye götürdüm. Orada tahliller yapıldı, tomografiler çekildi. Nörolojik sorundur diyerek, nöroloji doktoruna aktardılar. O zaman ki nöroloji doktoru çocuğa ‘Diazem’ şurubu verdi. 3 aylık bebeğe günde 7.5 cc ilaç verdim. Ama çocuğum iyileşmedi, kötüye gitti. Nöroloji doktoru bana yardımcı olmadı. Çocuğumu kurulla GATA’ya göndermek istedim. Hakkım olmasına rağmen o nörolog beni göndermek istemedi. Bana bir şeyin değişmeyeceğini söyledi. Ben de her ihtimale karşı götürmek istediğimi söyledim ama beni yine kurula sokmadı. Daha sonra hastaneden çıktım kendi imkanlarımla GATA’ya götürdüm. Hastaneden çıkarken bana hiçbir evrak vermedi. Tabi ben GATA’ya götürene kadar 1 aylık bir zaman geçti. Bu sürede ilacı içermeye devam ettim ve elimde sadece o ilaçla Çocuk nörolojisi Profesörü Selahattin Bey’e gittim. Selahattin Bey çocuğu neden getirdiğimi sordu. Ben de durumu anlattım. Bana dedi ki ‘zaten öldürdünüz çocuğu, neden getirdin’ dedi. 15 yıl ömrü olduğunu söyledi. Meğerse 3 aylık bebeğe Diazem şurubunu aşırı dozda verildiği için bu hale gelmiş. Normal ölçüde verilseydi sadece bir özür bırakırdı ama fazla aldığı için bütün beyin hücrelerini öldürmüşüz…”

“15 yıl yaşayacak dediler! Her gün kızım öldü mü diye bakıyordum”

Çok güçlü bir kadın Hanife Zengin, yaşanan bunca acıya rağmen isyan etmiyor. ‘Çaresizliğin’ ne demek olduğunu iyi biliyor. “Keşke hiçbir şeyim olmasa da kızım iyi olsa” diyor gözyaşları süzülürken. Kızının bu durumunu ‘ödül’ olarak nitelendiriyor. Kızı için güçlü olması gerektiğini hissettiriyor. Yalnızca ilk başlarda yaşanan zorluklar içerisinde ruhen yıkılıp, ilaç kullanmaya başlıyor. Ve bunun dönüşü olmayacağını kabul ederek, bir anda ilaçları kesiyor. Hayatını sadece kıza adıyor…
“Kızımın bu hale gelmesine neden olan doktoru Sağlık Bakanlığı’na şikayet ettim ama dikkate alınmadı. Dava açacak param da yoktu. Çok savaştım. Okula yazdırmak istedim, almadılar. GATA, çocuğumun 9 ay boyunca eğitim alacağına dair belge verdi ama çocuğumu almadılar. Çocuğuma eğitimini ben verdim. Anlıyor ama tepki vermiyor. Psikolojim bozuldu. 3 gün yemek yemedim, sütüm çekildi. Doktor hatası bir aileyi ne hale getirdi. Bu arada daha sonra kızımı Dr. Sıla Usar’a götürdüm. Allah ondan razı olsun. O kadar memnum ki ondan, anlatamam. O bize psikolojik destek de oldu. Bana başka çocuk yapmamı söyledi ama o dönem yapamazdım. Çünkü kızım öldü mü diye bakıyordum. Bana ilaç verdi ama bunun beni tedavi etmeyeceğini düşündüm ve çöpe attım.  Kızım iyi olsaydı da çadırda bile yaşamaya razıydım. Yine konuşmasaydı da ayakta olabilseydi. Bunları anlatamam, yaşayan bilir sadece… Ben hep dua ediyorum. Allah’ım benden sonraya bırakma. Benden önce al ki kimseye kalmasın. Çocuğuma 15 yıl yaşayacak dediler ama düşünmek bile istemiyorum. Nefes alsın yanımda kalsın…”

“Ben kızımı hiç engelli olarak görmedim”

Kızına küçük bir umut için yıllarca GATA’ya gitti geldi Hanife Zengin. Ancak aldığı cevap hep aynı; “bitkisel bir hayat, hiçbir ifade yok…” Bu sürede maddi ve manevi yıkılımlar da başlar. Tek maaşla evi geçindiren eşinden başka bir gelirleri yok.
“Denize düşen yılana sarılır. Nerelere sarılmadık ki. İnternetten Amerika ve Rusya’daki sağlık olanaklarını araştırdık tüm belgelerini gönderdik ancak yapılacak bir şey olmadığını öğrendik. Elimden geleni yaptım ama artık bende alıştım. Normal çocuktan farkı yok benim için Hazal’ın. Ben kızımı hiç engelli olarak görmedim. Bir bebek gibi bakıyorum. Yemeğini yediriyorum, altını değiştiriyorum. Nöbet geçirdiği sıralarda ilaçlarını içiriyorum. Kızımız için evimizin şeklini değiştirdik. Hayatımızı Hazal’ın rahatlığına göre hareket ettiriyoruz. Maddi olarak büyük sıkıntılar yaşadık. Eşim kredi üzerine kredi çekti. Bir ara eşim maaş alamaz durumda oldu. Bu da bizi çok zorladı. Hala daha öyle geçinip gidiyoruz. Bir oğlum yeni işe girdi, diğer oğlum üniversiteye hazırlanıyor. 9 aylık bir bebeğimiz var Almira o da kazayla geldi. Biz hep kendi imkanlarımızla mücadele ettik. Yeter ki kızımız iyi olsun. Bir dönem fizyoterapist gönüllü olarak eve geldi, Hazal’a baktı. Ondan sonra biraz daha iyi gelişmeler oldu. Hazal’ın belinde kayma var, ameliyat olamaz çünkü nöbet krizine girer. Dişlerine bakan doktor rahmetli oldu. Ondan sonra dişlerine baktıramadık. Hastaneye başvurduk ama alet bozulmuş ve daha yapılmadı, onu bekliyoruz. Bunlar da hep çocuğa zarar veriyor

“Devletimiz bizim gibi ailelere yardımcı olsun”
KKTC Engelliler Dayanışma Derneği başta olmak üzere bazı dernekler destek olmaya çalışıyorlar Hazal’a. Ailesinin yükünü hafifletmek için bez, tekerlekli sandalye gibi ihtiyaçlarını karşılamışlar.
Ancak acil bir ihtiyaçta annesi Hazal’ı götürecek bir engelli taşıtı bulamıyor.
“Devlet, ‘bu kız zaten engelli, yatıyor hiçbir şeye ihtiyacı yok’ diye düşünüyor. Ancak bu yanlış çünkü biz sağlam insanlardan çok bu çocukların her şeye ihtiyacı var. Bir yardımcı tutacak gücümüz yok. Biran onu yalnız bırakamazsın. Bir yardım parası almıyoruz. Bir parka gitsen binebileceği bir salıncağı yok. Çocuğu nere götüreyim? Bir kafeye götürsek engelli rampası yok, bazı alışveriş yerlerinde rampa yok. Çocuk nörolojisi bile yeni geldi adaya. Engelli otobüsü yok. İlaç sorunlarımız var. Her ay doktora sırf ilaç reçetesi yazsın diye gidiyoruz. Buna bir çare bulmaları gerekiyor. Hem maddi hem manevi ihtiyaçlarımız var. Bir adım atılıyor ama bir sonuç yok. Devletimiz mümkünse her konuda bu tür ailelere yardımcı olsun. Gerek bakıcı parası gerekse ilaç konusu. Başvuracağımız bir yer yok. Her şey bu çocuklara engel! Ama halbuki bir saniye sonra ne olacağımızı bilmeyiz. Hepimiz birer engelli adayıyız”

Bu haber toplam 6651 defa okunmuştur