1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. ‘Kimse bize boş laf konuşmasın’
‘Kimse bize boş laf konuşmasın’

‘Kimse bize boş laf konuşmasın’

Dev-İş eski Genel Başkanı ve CTP eski Milletvekili Hasan Sarıca, özel sektörde sendikalaşma konusunda değerlendirmede bulundu, işyerlerinin denetlenmediğine işaret etti, çarpıcı açıklamalar yaptı

A+A-

• “Biz hiç bugüne kadar sırf sendikalaştı diye işçi atan bir işverenin mahkemelerde mahkum edildiğine şahit olduk mu? Ben olmadım.”

• “Diyelim ki çalışanlar üye oldu ve işverenler de bunu hoş gördü, nasıl bir toplu iş sözleşme oluşturulabilir? Muhatap yok, ya da yüzlerce var. Şimdi böyle bir ortamda sendikalaşma oldukça zordur.”

• “Sendikalaşmanın zorunlu hale getirilmesine inanlardan değilim ve bu ILO’nun sözleşmelerine de aykırıdır. Zorla siz hiç kimseyi herhangi bir sendikaya üye yaptırtamazsınız. Ama sendikalaşma hakkını kullananların cezalandırılmasına karşı önlemler alabilirsiniz”

• “Çalışma Bakanlığı vazifesini yapıyor mu? Sorunu bile değil. Peki, özellikle otellerde öğrenci veya stajyer olarak gösterilen dünya kadar insan var. Bunların takibi yapılıyor mu? Hayır, yapılmıyor. Kimse bize boş laf konuşmasın. Ben Çalışma Bakanlığı’nda müsteşar iken yapılıyor muydu? Hayır, biz de yapamıyorduk.”

Fayka Arseven KİŞİ

Dev-İş eski Genel Başkanı ve CTP eski Milletvekili Hasan Sarıca, özel sektörde sendikalaşmanın zor olduğunu ifade etti,  işyerlerinin denetlenmediğini bunun sorun bile edilmediğini savundu.

Sarıca, “Çalışma Bakanlığı vazifesini yapıyor mu? Sorunu bile değil. Peki, özellikle otellerde öğrenci veya stajyer olarak gösterilen dünya kadar insan var. Bunların takibi yapılıyor mu? Hayır, yapılmıyor” dedi.

Sarıca, “Bu denetimler sıkı bir şekilde yapılabilse sendikaların özel sektörde fiziki koşulların uygun olduğu yerlerde örgütlenmesinin önü rahatlayıp açılır” ifadesinde bulundu.

“Siz hiç bugüne kadar sırf sendikalaştı diye işçi atan bir işverenin mahkemelerde mahkûm edildiğine şahit oldunuz mu? Ben olmadım” diyen Sarıca, “ Hükümetler, savcılık ve mahkemeler maalesef bu korumacı kültüre bence yeterince sahip değiller veya sahip çıkmamaktadır” vurgusunda bulundu.


• YENiDÜZEN: Özel sektörde sendikalaşma bugüne kadar neden başarılamadı nedir faktörleri?
• Hasan SARICA:
Bunu birkaç başlık altında toplayabiliriz. Birincisi; fiziki koşullar. 50 ve üzeri işçi çalıştıran özel sektör işyeri sayımız çok çok sınırlı otellerin dışında. Niye 50 rakamı? Çünkü küçük işyerlerinde örneğin 10 kişi çalışırsa bunun 1’i kendi, muhtemelen 2 kişisi kızı, oğlu, damadı… Dolayısıyla işverene rağmen örgütlenebilecek olan insan sayısı 3-5’i aşmayınca pratik olarak işyerlerinde örgütlenmenin fiziki alt yapısı oluşmuyor.

Özel sektörde iş yerlerini analiz ettiğimiz zaman karşımıza böyle bir sorun çıkıyor. Çünkü en azından 30-40 ama en iyi 50 civarında bir çalışanı olması lazım işyerinin ki hısım akraba ilişkilerinden uzak örgütlenmenin fiziki alt yapısı oluşsun.

İkinci faktör; yürütmenin ve yargının örgütlenme hakkı konusunda bilerek veya bilmeyerek yeterli bilgi ve saygı anlayışına sahip olmaması. Yani bir işverenin örgütlenmeye karşı çıkması karşısında yürütme veya yargının vardıkları kararlar, uygulamalar birbiriyle ilişkilidir. Biz hiç bugüne kadar sırf sendikalaştı diye işçi atan bir işverenin mahkemelerde mahkûm edildiğine şahit olduk mu? Ben olmadım.

3’ncü neden ise sendikaların kendinden kaynaklanmaktadır. Devrimci Genel İş’in özel sektörde Toplu Sözleşme, Grev ve Referandum Yasası’ndan önce Harson Deterjan Fabrikası’nda ve Arplast Fabrikası’nda yaşadığı acı tecrübeler var. Çalışanların kimi sendikaya üye olmuştu. Hepsi de işveren tarafından işten atıldı ve başka işçiler alındı. Bu konu bizim tarafımızdan yargıya taşındı. Verilen karar Anayasa Mahkemesi’ne götürüldü. O dönemde sendikalaşma nedeniyle işten atılan işçilerin yerine yeni işçi istihdam edilmesinin anayasaya aykırı olmadığına dair bir karar üretildi. Bunlar 1977-78 yılında yaşananlardır. Kıbrıs Türk Federe Devleti Yasası yürürlükteydi. Daha sonra 1994-96 CTP-DP koalisyon hükümeti döneminde ben de o dönem Çalışma Bakanlığı’nda müsteşardım. Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası çıkartılırken, bütün bu açıkların ortadan kaldıracak düzenlemeler yapıldı. Bu yasayı Başsavcılık daha önce bahsettiğim Anayasa Mahkemesi kararı nedeni ile de ismi ve bir iki madde dışında Anayasa’ya aykırı buldu. Anayasa Mahkemesi oturdu ve Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası’nın anayasaya aykırı olmadığına karar verdi. 
1977-78’deki tehdit böylece ortadan kalktı.

Biraz pratik düşünelim; küçük küçük bir sürü restoran var. Bunları örgütlediniz peki muhatabınız kim olacak? Burada bizim toplu sözleşme, pazarlık veya örgütlenme üzerinde hiçbir fonksiyonu olmayan Kıbrıs Türk İşverenler Sendikası var. Bu sendika her hangi bir zeminde toplu iş sözleşmesi bağlamında işverenlerini üyelerini temsil etmemektedir. Şimdi onlarca restoran var. Diyelim ki çalışanlar üye oldu ve işverenler de bunu hoş gördü nasıl bir toplu iş sözleşme oluşturulabilir? Muhatap yok, ya da yüzlerce var. Şimdi böyle bir ortamda sendikalaşma oldukça zordur. Demek ki işverenlerin de sendikaların da ya bir tek işveren sendikasında veyahut iş kolu bağlamında örgütlenmeleri ve dünyadaki klasik örgütlenmelere bakılacağı gibi örneğin inşaat sektöründe inşaat işçileri sendikası ile inşaat işverenleri sendikasının oturup toplu iş sözleşmesi yapması lazım. Bizde böyle bir zemin şuan da yoktur. Bu olmadığında benim kanaatime göre örgütlenmenin pratik alanı uygulanabilirlik alanı yoktur.

Sektörel bazda işverenlerin de örgütlü olması ve sendikaların muhatabı olması gerekir. Çünkü mevcut Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Referandum Yasamız ‘işveren ve işverenleri temsilen sendika’ demektedir. Belki onu kaldırıp İşverenler sendikalarının artık muhatap alınmasını bir şekilde zorlayacak bir düzenlemeye gidilmeli. Hem yasal olarak hem de pratikteki kültür olarak.


‘Zorunlu sendikacılığa inanlardan değilim’


• YENiDÜZEN: Sendikalaşma zorunlu olmalı mı?
• Hasan SARICA
: Sendikalaşmanın zorunlu hale getirilmesine inanlardan değilim ve bu ILO’nun sözleşmelerine de aykırıdır. Zorla siz hiç kimseyi herhangi bir sendikaya üye yaptırtamazsınız. Ama sendikalaşma hakkını kullananların cezalandırılmasına karşı önlemler alabilirsiniz.

Diyelim ki; sendikaların bir kısmının talebi zorunlu sendikalaşma.  Peki, muhatap kim? Adamın yanında bir sekreter var, belki de kardeşidir, kızıdır… bu tür sorunları çözmek özel sektörde sendikalaşma zorunlu olsun demekle olmuyor. Hatta daha da kaotik bir ortam oluşabilir ve ister istemez sarı sendikacılık gündeme daha ağırlıkla yasa zoruyla getirilmiş olabilir.

Bunun yanında endüstriyel ilişkiler de bir diğer ayaktır. Turizm sektörünü ve otelleri ele alacak olursak; turizm sektöründe belirli bir yüzdelikte vatandaş istihdamı zorunludur. Peki, bunu kim denetleyecek? Çalışma Bakanlığı… Çalışma Bakanlığı vazifesini yapıyor mu? Sorunu bile değil. Peki, özellikle otellerde öğrenci veya stajyer olarak gösterilen dünya kadar insan var. Bunların takibi yapılıyor mu? Hayır, yapılmıyor. Kimse bize boş laf konuşmasın. Ben Çalışma Bakanlığı’nda müsteşar iken yapılıyor muydu? Hayır, bizde yapamıyorduk. Ama o dönemde özel sektörde çalışanların aktif Turizm Emekçileri Sendikası vardı ve özel sektördeki ciddi otellerde örgütlüydü.


• YENiDÜZEN: Peki ne yapılmalı bu sorun böyle sürüp gidecek mi?
• Hasan SARICA:
Şimdi devletin, kamunun, polisin, savcının ve Çalışma Bakanlığı’nın bu bağlamda bu işyerlerini ciddi şekilde denetlemesi lazım. Aykırı hareket edenlere mevcut yasalar çerçevesinde ne gerekirse yapılmalıdır.

DAÜ’de sendikalar var. Profesör gelir, asgari ücretten primi yatırılır. Çalışma Bakanlığı Sosyal Sigorta, İhtiyat Sandığı Dairesi bunları ciddi olarak denetliyor mu? Bunların ciddi ciddi denetlenmesi ve denetime tabi tutulması gerekmektedir. Orda çalışanların gerçek maaşlarından sosyal sigorta ve ihtiyat sandığı yatırımlarının yatırılıp yatırılmadığı takip edilmelidir.

Çünkü işveren çalışanların bu haklarını fiilen öderse işverenin, sendikalaşmayı kabullenmesi de nispeten daha rahat olabilir.

Üniversite ve otellerde örgütlenmenin önünü açmak pratik olarak Çalışma Bakanlığı’nın görevini layığıyla yapıp yapmaması ile de bağlantılıdır.

• YENiDÜZEN: Bir işçinin sırf örgütlenmesinden dolayı işten atılması ne kadar yasal, etiktir. İşçi neden korunamıyor?
• Hasan SARICA:
Suçtur. Sendikalar Yasası’na, Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Referandum Yasası’na, İş Yasası’na göre de KKTC Meclisi’nce de onaylanan 87 sayılı ve 98 sayılı ILO sözleşmelerine de aykırıdır. Yani yasal alt yapı bence var. Ama o kültür yok. 

Yasal anlamda örgütlenmeyi öngören düzenlemeler var ve bir işçinin sendikaya üye olup olmamasından işten atılmasına sebep olanlara ceza öngören düzenlemeler de var. Yasal bir eksiklik olduğu kanaatinde değilim.

Hükümetler, savcılık ve mahkemeler maalesef bu korumacı kültüre bence yeterince sahip değiller veya sahip çıkmamaktadır.

Ya da sahip çıkmaları gerektiğinin bilincinde değiller. Örneğin ben Çalışma Bakanlığı’nda müsteşar iken sendikalaşma konusunda kamuda problem vardı. Bizi devlet olarak Çalışma Bakanlığı olarak savunacak olan savcıya dedim ki, ‘ILO sözleşmelerine göre… ‘ cevap, soru; ‘ILO dediğin nedir?’ Burada ille de kötü niyet yoktur ama o kültürde maalesef oluşmamıştır.

• YENiDÜZEN: Çalışma Bakanlığı’nda ifade ettiğiniz denetimi yapabilecek kadrolar var mı? İşverenin bildirimlerini kabul etmek zorunda mı Bakanlık?
• Hasan SARICA:
Var tabi ki ama yapılmıyor. Bakanlık denetime gidebilir ve işvereni suçüstünde yakalar, tespit eder ve ceza kesebilir gerekirse mahkemeye verilir.

• YENiDÜZEN: Bu pratikte olmadı mı?
• Hasan SARICA:
Ben duymadım, siz duydunuz mu? Varsa açıklansın. Bu denetimler sıkı bir şekilde yapılabilse sendikaların özel sektörde örgütlenmesinin fiziki koşullarının olduğu yerlerde önü rahatlayıp açılır.

• YENiDÜZEN: Devlet eliyle sendikalaşmanın önü tıkanıyor mu?
• Hasan SARICA:
Tıkanmıyor. Örgütlenmenin önü açılmıyor. Bir kastı yok Çalışma Bakanlığı görevini layıki ile yapmıyor bu Maliye Bakanlığı için de geçerlidir çünkü çalışanların maaşlarından Maliye vergi alamıyor. Demek ki buradaki müfettişlerde gereğini yapmıyor.

Ana unsur 50 ve üzeri işçi çalıştıran iş yerlerinde bile bunlar yapılamıyor. Demek ki Çalışma, Maliye ve diğer bakanlıkları görevini yapmamıştır.

• YENiDÜZEN: Sizin döneminizde niçin yapılmadı?
• Hasan SARICA:
Üniversiteler bu şekilde yaygın değildi. Otellerde örgütlülük vardı. Palm Beach Otel’de işveren işçileri attı ve grev yapılmıştı ve biz işçilerin yanında olmuştuk. Hatta Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası yürürlükte olmamasına rağmen sahip çıkmıştık.

• YENiDÜZEN: Peki özel sektörde sendikalaşma nasıl başarılacak?
• Hasan SARICA: 
Fiziki ortam oluşması lazım, kültür olarak bunun yerleşmesi lazım. Çalışanların örgütlenme hakkının bir şekilde olduğu gibi muhatapların da belirli olması lazım.

• YENiDÜZEN: İşverenler özel sektörde sendikalaşma için teşvik edilebilir mi?
• Hasan SARICA:
İşverenleri teşvik edemezsiniz. İşverenleri sadece zorlayabilirsiniz.  Sigortasından vergisinden kaçırırken işveren neden gönüllü olarak bunu istesin ki? Özellikle küçük işyerlerinde Ali’yi atar Veli’yi alır. Dolayısıyla Ali’nin hiçbir hakkı oluşmaz.

• YENiDÜZEN: Güney Kıbrıs’ta sendikalaşmada nedir durum?
• Hasan SARICA:
Güneyde fiziki ortam oluşmuştur. Nasıl oluşmuştur? İnşaat İşverenleri Sendikası var. Restoran veya küçük işyerlerinde çalışanların sendikası var. Dolayısıyla muhatabı işçi örgütleri de bu işverenler ile bu sektörde çalışanların minimum haklarını düzenleyen toplu iş sözleşmeler yapmaktadırlar.
• Ayrıca sözleşme yapmak isterlerse onu da yapabilmektedirler.

• YENiDÜZEN: Kamu sendikaları özelde sendikalaşma konusunda bir şey yapabilir mi?
• Hasan SARICA:
Ne yapabilir? Otelde çalışanların büyük bir bölümü kaçak, diğer ciddi bölüm de stajyer olarak gösteriliyor. Kimi örgütleyeceksin? Veya o çalışanlar sendikalaşmayla ilgili bir girişim yaptıkları zaman işten atıldıklarında savcılık işverenin yasaya uymadığını düşünüp onun aleyhine davalar açıp, dosyaları dosyalayıp mahkemeye sevk mi ediyor? Etmiyor. İrade tek başına bu işi yapmaya yetmez. İrade ve istenç çok önemlidir. Ama bunun alt yapısının olması gerekir. Alt yapı henüz oluşturulamamıştır. Burada sendikaların bir suçu yoktur.


‘Savcının gözünden bakılırsa suçlu işçi ve sendikadır’

• YENiDÜZEN: Özel sektörde sendikalaşma üniversitelerde başlanabilir mi?
• Hasan SARICA:
DAÜ Mütevelli Heyeti hükümet tarafından atandığı için özellikle CTP’nin hükümette olduğu dönemlerde yönetim kuruları bunları tolere etti ve kökleştiler yavaş yavaş… Diğer üniversitelerin mütevelli heyetlerini hükümetler atamıyor. Ama istenilse sendikalaşma olabilir ama sendikaların bunu tek başına başarabilmeleri çok kolay bir şey değil. Zaten ciddi bir kısım part-time çalışıyor. Bordrolarda neyin doğru gösterildiği ciddi bir soru işareti iken nasıl örgütleneceksiniz?

Dev-İş’in UKÜ’de bir zaman örgütlenme girişimi oldu, grevler oldu ama sonuç hüsran oldu. Çünkü suçlu işçidir ve sendikadır. Savcının gözünden bakılırsa suçlu işçi ve sendikadır. Kültür budur. Güneydeki kültür bu değildir. Orda daha objektiftir.


• YENiDÜZEN: Özel sektörde sendikalaşmadaki tablo iyimser değil o zaman…
• Hasan SARICA:
İyimser bir tablo görmem.

• YENiDÜZEN: Esnaf ve Zanaatkârlar Odası Koordinatörü Hürrem Tulga 25 bini aşkın iş yeri olduğu ifade etti ve çok az sayıdaki iş yerinde örgütlülük var. Bunu nasıl yorumlarsınız?
• Hasan SARICA:
Hürrem Tulga’ya sormak gerek Oda’ya bağlı işyerlerinde çalışanların sendikalaşması konusunda kendileri acaba ne gibi katkı yapma düşüncesindedirler. Bunu işverenlerin tolere edeceğine kendisi samimiyetle inanır mı? Ben söyleyeyim kendi ne isterse söylesin, hayır. Çünkü esnaf ve zanaatkârların kendileri bile zaten zor durumdadır. Dolayısıyla sendikalaşma ve sendika kanalıyla çalışanların daha fazla haklar elde etmeye çalışmasının ben esnaf ve zanaatkârlar tarafından tolere edileceğine inanlardan değilim.

• YENiDÜZEN: Hükümetler bugüne kadar özel sektörde sendikalaşmaya neden sahip çıkmadı?
• Hasan SARICA:
Çünkü eğer olaylara sınıfsal bakarsak hükümetler emeğin hükümeti değil ki. Emekçi halkın çıkarlarını öncelikle koruma hükümetleri değiller ki öyle olsaydı bunlar olmazdı zaten.


‘Sendikalaşma oranı giderek düşmekte’


• YENiDÜZEN: Dünyada özel sektördeki sendikalaşmanın durumu nedir?
• Hasan SARIC
A: Aynı şeydir. Özellikle küçük işyerlerinde örgütlenme en büyük sorundur. Büyük işletmeler bakımından ise özellikle çok uluslu şirketlerin tek merkezden yönetilebilme kapasitesi vardır. AB malların serbest dolaşımı ilkesiyle de hareket etiği için de herhangi bir büyük şirkette örneğin Coca-Cola gibi diyelim ki Yunanistan’daki Coca Cola çalışanları greve gitti. Bulgaristan’dan Coca-Cola gelmeye başlar. Bulgaristan’daki işçiler de fazla mesai yapar ve hatta belki yeni fabrikalar açılır. Peki, buna Bulgar hükümeti ne der? Sevinir. Bulgaristan’daki işçiler de belki sevinir. Yunanistan’daki işçilerin grevi zayıflar. Demek ki ‘bütün ülkelerin işçileri birleşin’ Karl Marx’ın ve Lenin’de ‘bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halkları birleşin ’ sloganı boşuna atılmamıştır. Dolayısıyla dünyamızda da büyük iş yerlerinde AB özeline baksak bile ciddi ve büyük tehdit altındadır. Sendikalaşma oranı giderek düşmektedir.

• YENiDÜZEN: Diğer ülkelerde sendikalaşma yasal zorunluluk mu?
• Hasan SARICA
: Hiçbir ülkede yasal zorunluluk değildir, olamaz, haktır.  Güney’de de aynıdır. Ama güneyde sendikasız işçi çalıştırmama kültürü yerleşmiştir. Güneyde zaten güçlü yasalar da yoktur. Onların akıt dedikleri bizim İyi Niyet Sözleşmesi dediğimiz işçi, işveren ve devletin oturarak bu ilişkileri düzenleyen sözleşmeleri vardır. Ama bu yasa gücünde değil.

Örgütlenme çabasına girdi sendika ve bu yüzden işçiler işten atıldı. Hemen bir de kulp bulundu, iş azlığı vardı, verimsizdi. Peki, bunun böyle olmadığını soruşturup işverene ‘hayır sen bunu örgütlendiği için attın’ deyip yasa çerçevesinde davalar okunup, mahkemeye verilip, cezalar alınmasını sağlayacak bir irade var mı? Bence yok. Bu sadece üniversiteler için değil her yer için geçerli. Olsaydı tabi ki özel sektörde sendikalaşma oranları çok çok daha yüksek olacaktı.


• YENiDÜZEN: CTP emekten yana ve birçok kez hükümette bulundu neden özel sektörde sendikalaşmanın önü açılamadı?
• Hasan SARICA:
Emekçi halkın partisi olma iddiası başka bir şeydir. Emekçi halkın partisi olma başka bir şeydir. Maalesef şuanda neo-liberal akımların etkisi altında kalan bir CTP’den bahsediyoruz.
• Ama en azından olaylar olduğunda CTP işçiden yana tavır koyan partidir. Bunun tam tersi de vardır UBP gibi, bunlar hiç tolere etmez. CTP’nin zaten kamu önünde, emekçinin önünde büyümesi ve küçülmesinin temeli de burada yatmaktadır. Emekçi halktan yana mısınız patronlardan yana mısınız? Patronlardan yana olursanız zor duruma düşersiniz çünkü onların haklarını daha iyi savunan partiler var. Siz sadece kopya olabilirsiniz. Bu taraftan da emekçileri kaybediyorsunuz. Üstelik bir de neo liberal politikaları takdim etmeye çalışıyorsunuz.

• YENiDÜZEN: İşçiler sendikalaşmaya ne kadar sahip çıkabilir?
• Hasan SARICA: İ
şçiler kendiliğinden herhangi bir olaya kolay kolay sahip çıkamaz. Önderleri ve liderlik yapan örgütler kanalıyla bu bilince kavuşabilirler. Gerekli ajitasyon, örgütlenme, propaganda olmalı. Ama sadece biri bile örgütlenme girişimi yetmez. Bunun fiziki alt yapısı olmalı ki bu sendikaların dışındadır.

-----------------------------------------------


TARİHTEN BİR NOT

Hem devletin ve işçilerin alacağının alınması noktasında tarihten bir örnek veren Sarıca şu bilgiyi anımsattı:
“Çalışma Bakanlığı’nda müsteşar olduğum dönemde Asil Nadir, Maliye’ye olan borçlarını ödemedi. O dönemdeki CTP hükümetinde Nadir’e ait gayrimenkuller satıldı, bir otel satıldı. Çalışanların yatırımları yapıldı, Maliye alacağını aldı.”

Bu haber toplam 3655 defa okunmuştur