1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. 19 Nisan Seçimlerine Giderken (1)
19 Nisan Seçimlerine Giderken (1)

19 Nisan Seçimlerine Giderken (1)

Korku üreterek oy kapmak için sıkça kullandıkları formüllerden bir tanesi de şudur: “Çözüm olursa Rum tarafına belli bir oranda toprak vereceğiz, bir sürü insanımız 1963-1974 yıllarında olduğu gibi yurtsuz barksız kalacak, göç ettirileceklerdir.”

A+A-

Bilge Azgın

Bizim gibi coğrafyalarda elle tutulur hiçbir şey yapmadan sadece korku üzerine milliyetçi sağ söylem geliştirip 40 sene boyunca siyasi kariyer yapanlara sıklıkla rastlanır. Bu tür siyasi figürler talip oldukları siyasi görevlere halk tarafından seçilmekte pek zorluk çekmezler. Seçildikten sonra görevdeyken her türlü yolsuzluğu ve usûlsüzlüğü yapsalar dahi bir sonraki seçimlerde yeniden seçilmeleri oldukça muhtemeldir. Düğünlere ve cenazelere katılıp ‘halk ile iç içe’ olmaları, onların çok uzun süre siyasette kalmaları için yeterlidir.

Kendi kendilerini siyasette var etmeleri için “ben bu topluma şu şu projeleri kazandırıp, şu şu reformları yapıp fayda sağlayacağım” demeleri gerekmez! “Ben bu toplumun 1963-1974 arası maruz kaldığı göçe ve mezalime bir kez daha marûz kalmamasını sağlayacağım, bunu da sürer durum nasılsa bu durumu muhafaza ederek sağlayacayım” demeleri yeterlidir. Bunu söyledikleri sürece istedikleri kadar usulsüzlük yapsınlar, istedikleri kadar kamu yararının tam aksine icraatlarda bulunsunlar. Oy almak için kullanacakları korku formülü hep aynıdır.

Korku üreterek oy kapmak için sıkça kullandıkları formüllerden bir tanesi de şudur: “Çözüm olursa Rum tarafına belli bir oranda toprak vereceğiz, bir sürü insanımız 1963-1974 yıllarında olduğu gibi yurtsuz barksız kalacak, göç ettirileceklerdir.”  Evet herhangi bir çözüm halinde Türk tarafı belli bir toprak parçası vermek zorunda kalacak. Kenan Evren’in 2003 yılında televizyonlarda söylediğini unutmamak gerek. Evren Türk askerinin Kıbrıs’ta harekât yaparken gerektiğinden fazla toprak parçasını ileride federal bir çözümde pazarlık yaparken Türk tarafının eli güçlendirilsin diye ele geçirdiklerini açıklamıştı.

1986 yılında BM Genel Sekreteri Perez De Cuellar’ın ortaya koyduğu Federal çözüm antlaşmasında Kıbrıs Türkler’e yüzde 29 civarında bir toprak parçası kalıyordu. Ve dönemin Kıbrıs Türk toplum lideri Ruaf Raif Denktaş da bu belgeyi onaylamıştı. Merhum Denktaş’a Annan Planı döneminde “siz 1986 yılında Perez De Cuellar’ın belgesinde Kıbrıslı Türkler’e yüzde 29 oranında bir toprak parçasının kalmasını kabul etmiştiniz, niye şimdi Annan Planı’nı toprak parçası vereceğiz diye reddediyor sunuz?” sorusuna şöyle cevap vermişti. “Evet, o dönem Türkiye’nin de ısrarı ile kabul etmiştim. Ama o bir kereye mahsustu. O antlaşma gerçekleşmedi. O yüzden artık sayılmaz.” Nur içinde yatsın, merhum yüzde 29 toprak parçasına evet dese de, “Rumlara verecek toprağımız yok, yeniden göç ettirilmeye tahammülümüz yok” söylemleriyle ömrünü tüketmeyi tercih etmişti.
Çözüm halinde belli bir toprak parçası vereceğimiz doğru. Ancak toprak verirken, o toprakta yaşayan vatandaşlarımıza yaşayacakları yeni alanlar ve evler tahsis edilecek. Annan Planı’nın içeriğinde de durum buydu, ilerde yapılacak olan bir antlaşmada da durum bu olacak. Hiçbir Kıbrıslı Türk siyasetçi, kendi vatandaşlarının 1963’te olduğu gibi ‘nereye gidecekleri ve nasıl hayatta kalacakları belli olmayan’ bir travmayı yeniden yaşatacak bir antlaşmaya imza atamaz. Ancak sağ siyasiler, bu tür gerçekleri saklayıp “Topraksız kalacaksınız, yurtsuz barksız kalacaksınız” diyerek halkı korkutmayı kendi çıkarları için daha uygun buluyorlar.

Şimdi bu oyunu Eroğlu oynuyor. Aktörler değişse de oynanan oyun aynı. Bir taraftan Rum siyasi liderliği ile müzakere ederken diğer taraftan da köy köy gezip “Rumlar sizin oturduğunuz köylerinizi istiyorlar, ben yeniden seçilmezsem evsiz barksız kalacaksınız” kampanyasıyla 2015 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmayı umuyor. Çünkü örtülü ödeneği nasıl kullandığını, HSBC bankasında 2 milyon TL’yi nasıl kazandığını, eski müsteşarının sahte imzadan dolayı neden hapis yattığını, belediye seçimlerinden muhtarlığa kadar nasıl ortalığı kırıp geçirdiğini, siyaseti kendi şahsı etrafında dizayn etmek için UBP kurultayında parti içi kavgaları körükleyip bu ülkeyi nasıl yönetilemez hale getirdiğini, Kamu Komisyonu’nu ele geçirip kamusal düzeni ve adaleti nasıl yerle bir ettiğini sorgulamadan ona oy vermemizi istiyor!
Yeter ki korkalım!
Korkalım ki, tüm bunları sorgulamadan “Tabii ki Eroğlu” diyelim…

Bu haber toplam 2296 defa okunmuştur