KKTC-TC arasında imzalanmak üzere olan Su antlaşmasını büyük bir hayret ve öfkeyle izliyoruz.

Bizler için su, temel bir ihtiyaç, yaşamın kaynağıdır. Su, insanlığın en büyük varoluş aracıdır. Su bir meta değildir. Su ticari bir araç değildir. Su kar amacı güdülecek bir varlık değildir. Dolayısıyla su özelleştirilemez, su bir şirketin kar amacı haline getirilemez. Fakat bugün Kıbrıslı Türkleri temsil ettiğini iddia edenler, yaşamımızın kaynağını, suyu ve su yönetimini elimizden alıp özel bir şirkete vermek üzereler. Hükümet Kıbrıslı Türklerin yaşam hakkını gasp etmektedir.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi su kaynakları, evinizdeki kuyulara kadar ve hatta isale hatlarının geçtiği toprağa kadar özel şirkete verilmek istenmektedir.

Bunun yanında yapılacak yeni yatırımların toprak bedeli olan “istimlak” bedeli dahil halkın vergisi ile ödenecektir. Tüm bunlar bu antlaşmanın vehametini gözler önüne sermektedir.

Bu antlaşma ile birlikte şu an zaten çok zorda olan belediyeler hızla batış ve kapanma sürecine gidecekler, kendi vergilerini dahil özel şirket aracılığı ile toplayacaktır.

Böyle bir rezalete imza koyanlar ve bunu mecliste onaylamaya hazırlananlar, Kıbrıslı Türklerin karşısına hangi yüzle çıkacaklardır? Suyu, yaşamımızın kaynağını bizlerden koparıp, özel şirketin tekeline bırakanların halka söyleyecek çok sözü kalmamıştır, ama bu halk henüz daha son sözünü söylememiştir.

DEV-İŞ bu konuda, örgütlü olduğumuz tüm iş yerlerinde grev dahil her türlü mücadeleyi gündemine almıştır. Tüm demokratik kitle örgütlerine, sol ve ilerici partilere, ekoloji ve hak savunucusu tüm derneklere su hakkı mücadelesini sokağa taşıma çağrısı yapıyoruz!

DEVRİMCİ GENEL-İŞ SENDİKASI (a)
ÖMER NAŞİT