1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. Mağusa ayinin ardından
Mağusa ayinin ardından

Mağusa ayinin ardından

Mağusa Surçi’nden 1974’te ayrılmak zorunda kalan Costas Sofokliou: “Benim evim Mağusa, 40 sene değil 100 sene de geçse evim gene Mağusa”

A+A-

Sevgi Yalman

Nestorian Kilisesi avlusunda öyle biri vardı ki dikkatlerden kaçması imkansızdı. Kıbrıslı bir Rum olmasına rağmen su gibi Türkçe konuşuyor; gördüğü her Kıbrıslı Türk’le sohbete dalıyordu.

75 yaşındaki Costas Sofokliou…

Mağusa Kale içinden 1956 yılında 16 yaşındayken, Bandabuliya’nın yanında, ayda 10 şiline kirada oturdukları evden bir gecede ailesi ile kaçmış. “Bize kaçalım dediler, kaçtık” diyor. Kim dedi? Diye sorunca da önce bir ‘HADEE’ çekiyor sonra da gülerek “İngiliz, Amerika” yanıtı veriyor.
Mağusa Suriçi’nden ayrıldıktan sonra yine Mağusa’da ama surlar dışında ev alıp yaşamaya başlamışlar. DAÜ’yü kastederek “Evimiz oralardaydı.1974 yılına kadar orada yaşadım. Evlendim.4 çocuğum oldu.1974’de 15 Ağustos’da yine kaçtık. Kızım 10 aylıktı. Ayağımda şort ve çarıklarla Mağusa’dan ayrıldım Limasol’a gittim’ diyor.

“Aklım Mağusa’da”

Ses tonunda ne kızgınlık ne de kırgınlık var. Savaşların oradan oraya savurduğu Gara (kendi deyimiyle) Costas, 40 yıldır yaşadığı Limasol’u hiç sevmemiş. “Limasol’da limanda işledim. Çok para kazandım ama istemem. Benim evim Mağusa. 40 sene değil 100 sene de geçse evim gene Mağusa” demekten kendini alamıyor.

Arkadaşları…

Mağusalı Costas,ayine gelmiş ama daha çok ilgilendiği geçmişinden izler bulmak. Delikanlılık zamanlarında, yeni evliyken tanıdığı insanlardan bahsediyor. Kıbrıslı Türklere onları soruyor ve hemen anlatmaya başlıyor.

“İsmet Kotak’ı çok iyi bilirim. Çocukken Lala Mustafa sokağıydı zannederim. O sokakta pirilli oynardık, hem da güreş yapardık. Sonra Mehmet Şemmedi’yi bilirim. Mustafa Matsuriyi, Fikret ile Ali’yi bilirim” Çevreden biri Ali antröner deyince hemen devam ediyor. Ali’nin Anortosis futbol takımında oynarken ayağının kırıldığını, bütün Maraş halkının onu ziyarete gittiğini söylüyor.

Hızını alamayan Costas, “Matsuri polis idi.Trende işlerdi.Zeki vardı,babası arap idi.Murat Kaptan vardı,Dedekko vardı,Fikri vardı Haşim (Abatay) vardı hepsini tanırım” diyor. Costas Sofokliou, sözlerinin sonunda kapılar açıldıktan sonra sık sık Kuzey’e geldiğini, hasret giderdiğini anlattıktan sonra “tanıdıklarımdan bazıları öldü;çok üzüldüm” diyerek yanımızdan ayrılıyor.

Bu haber toplam 2622 defa okunmuştur