1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Heidegger: Ahlaki ve Entelektüel Bir Felaket
Heidegger: Ahlaki ve Entelektüel Bir Felaket

Heidegger: Ahlaki ve Entelektüel Bir Felaket

Heidegger: Ahlaki ve Entelektüel Bir Felaket

A+A-

Niyazi Kızılyürek

niyazi@ucy.ac.cy

Martin Heidegger’in 20.yüzyılın en büyük filozoflarından biri olduğu su götürmez bir gerçektir. Sein und Zeit (Olmak ve Zaman) adlı olağanüstü eserin yazarı, görüşlerine katılmayanlar tarafından da büyük bir filozof olarak kabul ediliyor. Fakat Nazizm’le ilişkileri söz konusu olduğunda düşünüre gösterilen ilginin içeriği değişiyor. Nitekim Jürgen Habermas, düşünür olarak Martin Heidegger’e saygı duyduğunu ama kişi olarak ondan tiksindiğini söyleye gelmiştir.

Nazi olduğundan hiç kimsenin kuşku duymadığı Heidegger hakkında çok yakın geçmişe kadar çeşitli hafifletici gerekçeler ileri sürülebiliyordu. Kimi, onun gerçekte Yahudi düşmanı olmadığından, kimi siyasi olaylar karşısında naif olduğundan, kimileri de yanıldığından söz ediyordu.   

Fakat kardeşi Fritz’e yazdığı mektupların gün ışığına çıkması, durumu büsbütün netleştirdi. 2014 yılından itibaren Alman Edebiyat Arşivinde bulunan ve kapalı tutulan 500’den fazla mektup, kamuoyu baskıları sonucunda nihayet araştırmacıların değerlendirmelerine sunuldu ve bu mektuplarda Martin Heidegger’in azılı bir Yahudi düşmanı ve bilinçli bir Nazi olduğu çok açık biçimde görüldü.

13 Ekim 2016 tarihli “Die Zeit” gazetesinde “Ahlaki ve Entelektüel Bir Felaket” başlığı altında yayınlanan yazıda Heidegger’in kardeşine yazdığı mektuplardan korkunç bir antisemit olduğunun anlaşıldığı, ayrıca, siyasi olarak naif değil bilinçli ve bilgili bir Nazi olduğunun açıklığa kavuştuğu belirtiliyor.

Örneğin, Heidegger’in Noel hediyesi olarak kardeşine Hitler’in Mein Kampf (Kavgam) adlı kitabını hediye ettiği ve ona yazdığı notta Hitler’den “olağanüstü ve sağlam siyasi güdüsü” olan biri olarak bahsettiği ortaya çıktı. Benzer biçimde, 1932 yılının ortalarından 1932 yılının sonuna kadar Şansölye olarak görev yapan Von Pappen ve hükümetini “Yahudi komplosu” olarak adlandırdığı da...

Öyle anlaşılıyor ki, Heiddeger’in Yahudi düşmanlığı Nazizm’den önce başladı. Daha 1916 yılında müstakbel karısına yazdığı bir mektupta, Alman kültürünü Yahudilerin tehdidi altında olduğunu ileri sürüyordu.

Hitler’den “olağanüstü biri” olarak söz eden Heidegger, 1933 yılında Hitler’in yükselişini büyük bir memnuniyetle selamlıyordu. Öyle anlaşılıyor ki, Martin Heidegger kardeşi Fritz’i Hitler’in “büyük ve olağanüstü” biri olduğuna ikna etmeye çalışıyordu. Fritz Heidegger, Martin Heidegger’e yazdığı bir mektupta manidar biçimde Hitler’in gerçekten “olağanüstü biri” olabileceğini söylüyor ve bunu Hitler ve Heidegger arasında bazı benzerliklere dikkat çekerek açıklamaya çalışıyordu: “Bir yanılsama olup olmadığını bilmiyorum: Hitler’in bazı tavırları ve şimdiki resimlerdeki bakışı bana sıkça seni hatırlatıyor. Bu karşılaştırma bile beni zaman zaman Hitler’in olağanüstü biri olduğu sonucuna götürüyor.” İlginçtir, kardeşine hayran olan Fritz, Hitler’in “büyüklüğünü” kardeşi Martin’e olan benzerliğiyle izah etmeye çalışıyordu...

“Bolşevizm ile Amerikanizm’i” büyük bir tehlike olarak gören Martin Heidegger, İkinci Dünya Savaşı’nı  “Eski Kıtayı ve Almanlığı Bolşevizm ve Amerikanizm’den koruma savaşı” olarak görüyordu. Savaştan sonra ise hem Almanya’yı hem de kendisini “kurban” olarak görecekti... Savaş sonrası dönemi “Nazi döneminden daha kötü” bulan Heiddegger, antisemit tavırlarını Holocaust’a rağmen savaştan sonra da sürdürecek ve Heinrich Heine’nin adının bir sokağa verilmesini “hiç güzel bulmuyorum“ deme cesaretini gösterecekti...

Bütün bunlardan sonra sözün bittiği yere geldiğimiz için, Bruno Pieger gibi Heidegger apolojitiklerinden biri bile “söyleyecek güzel söz kalmadı” diyecek ve şöyle devam edecekti:  “Heidegger vakası Alman düşünce tarihinin entelektüel ve ahlaki bir felaketidir.”

Bu haber toplam 2993 defa okunmuştur
Gaile 390. Sayısı

Gaile 390. Sayısı